Tam sayfa iletişim ‘rezilliği’..
25 AĞUSTOS 2006
Önce Kablo Net’çiler Türksat’a karşı, hemen aynı günlerde mermerciler, granitçiler Çin’den ithalat yapılmasının yasaklanmasına karşı birer tam sayfa ilan verdiler. Bu tür ilanların ortak özelliği, ölüm ilanlarına benzemeleri ve Türkçelerinin berbat olmalarıdır. Tabii bir de hiçbir işe yaramamaları. Belki tersine fayda yerine zarar üretmeleri..
Sadece bize özgü olan, yabancı dillere çok zor çevrilen laflar vardır. Bu durum bizim diğer uluslarla farklarımızın da altını çizer. Örneğin, “Kendi paranla rezil olmak!”.. Ne güzel ifade eder bazı durumları. Almanlar, İngilizler, Fransızlar, İtalyanlar hiç mi düşmezler bu durumlara, yoksa düşerler de kabullenmezler mi, bilemem.. Biz hem düşeriz bu durumlara hem de çok iyi tanımlarız içine düştüğümüz durumu..
Tam sayfa verilen ‘Kamu Oyuna Duyuru’ ilanları ‘paranla rezil olmaya’ en güzel örneklerdir. Böyle bir ilana bakıldığında ilk izlenim şudur: “Bunların mutlaka bir kusuru var. Örtmeye çalışıyorlar.” En delikanlı, en maço diye bilinen birinin “Ben homoseksüel değilim!” diye tam sayfa ilan verdiğini düşünün. İlk algılamanız ne olur?..
Peki, TUSİAD zaman zaman böyle ilanlar vermiyor mu? Evet veriyor.. Ama TUSİAD bütün sene iletişim yapıyor. Senin gibi 40 yılın başı kalkıp bir ‘ölüm ilanı’ verip, sonra sutre gerisine saklanmıyor ki..
Skor basını devrede...
Spor basını skor basını tartışması uzun yıllardır devam eder. ‘Skor basını’ lafını kim bulduysa aklına sağlık. Her şeyi anlatıyor.. Örneğin şu kuraların çekilip Fener’e Dinamo Kiev çıktığında ne yazdıklarını bugün gibi hatırlıyorum. “Çantada keklik!”, “Kolay kura!”, “Şampiyonlar ligi garanti!”..
Sonra lig başlıyor. “Fener fırtına!”.. “Zico farkı!”.. “Futbol dersi!”.. “Başka transfere gerek yok!”..
Sonra? Sonra Dinamo Fener’e 3 orada, 2 burada toplam 5 gol atıyor ve sarı lacivertlileri hem şampiyonlar liginden hem de milyonlarca dolardan ediyor.. Aynı yazarlar bu kez şöyle ifadelerle karşımızda: “Belliydi!”..“Doğal sonuç!”.. “Normal sonuç!”.. “Santrfor eksik!”.. “Zico hatalı!”..
Yahu bir tanesi de çıksa da dese ki, “Arkadaşlar, ben şu tahlili yapmıştım, tamamen yanılmışım. Beni yanıltan da şu unsurlar olmuştur!” dişimi kıracağım..
Tam tersi örneği basketbolda. Yay gibi gerilmiş Tanyeviç’i çarmıha germeye hazırlanıyorlardı. Üç starı birden takımdan kesmişti.. Ama ilahlar öyle istedi; Tanyeviç ve gençler ilk turda başarılı oldular..
Haydi! Hep birlikte takımı yere göğe koymamaca...
Bir tek Hıncal Uluç kalkılan yeri unutmamış, sarhoşluğu bir kenara bırakıp dünkü yazısında, tam da Yunanistan maçı öncesi diyor ki:“Yöneticilik büyükleri yönetme sanatıdır.” Keşke o starları da alıp, takım ruhunu öyle yaratsaydık, demeye getiriyor..
Bertrand Russel ne demiş? “Dünyanın en zor işi ilkeli olmaktır!”.. Çünkü ilkeliysen eğer, özür dileyip, “Hata yapmışım” demeyi de bileceksin. O zaman büyürsün zaten; skora göre tavır aldığın zaman değil..
Şemsiye açma!
Tam, tam sayfa ‘kamuoyuna duyuru’ ilanlarını düşünüyordum ki, Şemsiye’ Bozcaada’da da karşıma çıktı. Bir kaç yıl önce TV’de krizle ilgili bir laf etmişim. Şimdi o ‘veciz’ benzetme beni kader gibi takip ediyor..
Adadaki karşılaşmamız da şöyle oldu..
Denize girecek çok yer var adada. Ya Ayazma’da Vahit’in Yeri’nin hemen önünden girilir, ya da iki sonraki koyda, Habbeli’de Mitos’tan. Tabii rüzgâr Kuzey’den eserse.. Güneyden eserse, bu kez Mermer Burnu’nda (Akvaryum) Deniz Pak’ın süper pansiyonuna ya da Tuz Burnu’ndaki tesissiz ortama kaçıyorsunuz.. Bu tüyolar, düz denize girmeyi sevenlere. Dalgalı sevenler, bunun tersini yapacaklar..
Ada hiç de öyle ‘in’ bir yer değil. Büyükada’nın 7 misli büyüklüğünde olmasına rağmen kışın nüfusu 2.500. Yazın taş çatlasa 8.000..
Bu kadar az kişide ille de eşe dosta rastlayacağız. Tansaş’ın başarılı eski Genel Müdürü Servet Topaloğlu, Akbank’ın Bireysel Bankacılık’tan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Hakan Binbaşgil, Aydın Boysan, Emin Çölaşan, tabii ki Haluk Şahin... Bir de okur ve izleyenler var. İstediğiniz kadar yazı yazın, tanınma konusunda TV kadar etkili olması mümkün değil.. “Sizi Habertürk’den hatırlıyoruz”, diye önümüzü kesen kesene. Çoğunluk adımı hatırlamıyor ama.. İyi mi?..
- Beyefendi bakın ne dediğinizi çok iyi hatırlıyorum” dedi bir tanesi, “Ama ne yazık ki, adınızı hatırlamıyorum. Neydi adınız lütfen?”
- Siz önce o unutamadığınız sözümü söyleyin bakalım!
Çok anlamlı ve felsefi derinliği olan muhteşem sözlerimden birini bekliyorum.. Genç hanım fütursuzca kriz durumları için söylediğim o edepsiz lafı herkesin içinde bağıra bağıra tekrarlıyor:
- Kıçınıza şemsiye kaçarsa, açmayın!..
Seyirciler de çocuklar gibidir.. Yüzlerce derinlikli anlamlı laf edersiniz.. Havaya.. Bir tane edepsiz laf edersiniz. Ölünceye kadar unutmazlar. Hint asıllı ABD’li hocam Haresh Shah hedef kitle ile ilişki yönetimi konusunda derdi ki, “3 S’den örnek verirsen hiç unutulmaz: Siyaset, spor ve seks..” Bu tatil bu sözün doğruluğuna bir kez daha inandım..
Sadece bize özgü olan, yabancı dillere çok zor çevrilen laflar vardır. Bu durum bizim diğer uluslarla farklarımızın da altını çizer. Örneğin, “Kendi paranla rezil olmak!”.. Ne güzel ifade eder bazı durumları. Almanlar, İngilizler, Fransızlar, İtalyanlar hiç mi düşmezler bu durumlara, yoksa düşerler de kabullenmezler mi, bilemem.. Biz hem düşeriz bu durumlara hem de çok iyi tanımlarız içine düştüğümüz durumu..
Tam sayfa verilen ‘Kamu Oyuna Duyuru’ ilanları ‘paranla rezil olmaya’ en güzel örneklerdir. Böyle bir ilana bakıldığında ilk izlenim şudur: “Bunların mutlaka bir kusuru var. Örtmeye çalışıyorlar.” En delikanlı, en maço diye bilinen birinin “Ben homoseksüel değilim!” diye tam sayfa ilan verdiğini düşünün. İlk algılamanız ne olur?..
Peki, TUSİAD zaman zaman böyle ilanlar vermiyor mu? Evet veriyor.. Ama TUSİAD bütün sene iletişim yapıyor. Senin gibi 40 yılın başı kalkıp bir ‘ölüm ilanı’ verip, sonra sutre gerisine saklanmıyor ki..
Skor basını devrede...
Spor basını skor basını tartışması uzun yıllardır devam eder. ‘Skor basını’ lafını kim bulduysa aklına sağlık. Her şeyi anlatıyor.. Örneğin şu kuraların çekilip Fener’e Dinamo Kiev çıktığında ne yazdıklarını bugün gibi hatırlıyorum. “Çantada keklik!”, “Kolay kura!”, “Şampiyonlar ligi garanti!”..
Sonra lig başlıyor. “Fener fırtına!”.. “Zico farkı!”.. “Futbol dersi!”.. “Başka transfere gerek yok!”..
Sonra? Sonra Dinamo Fener’e 3 orada, 2 burada toplam 5 gol atıyor ve sarı lacivertlileri hem şampiyonlar liginden hem de milyonlarca dolardan ediyor.. Aynı yazarlar bu kez şöyle ifadelerle karşımızda: “Belliydi!”..“Doğal sonuç!”.. “Normal sonuç!”.. “Santrfor eksik!”.. “Zico hatalı!”..
Yahu bir tanesi de çıksa da dese ki, “Arkadaşlar, ben şu tahlili yapmıştım, tamamen yanılmışım. Beni yanıltan da şu unsurlar olmuştur!” dişimi kıracağım..
Tam tersi örneği basketbolda. Yay gibi gerilmiş Tanyeviç’i çarmıha germeye hazırlanıyorlardı. Üç starı birden takımdan kesmişti.. Ama ilahlar öyle istedi; Tanyeviç ve gençler ilk turda başarılı oldular..
Haydi! Hep birlikte takımı yere göğe koymamaca...
Bir tek Hıncal Uluç kalkılan yeri unutmamış, sarhoşluğu bir kenara bırakıp dünkü yazısında, tam da Yunanistan maçı öncesi diyor ki:“Yöneticilik büyükleri yönetme sanatıdır.” Keşke o starları da alıp, takım ruhunu öyle yaratsaydık, demeye getiriyor..
Bertrand Russel ne demiş? “Dünyanın en zor işi ilkeli olmaktır!”.. Çünkü ilkeliysen eğer, özür dileyip, “Hata yapmışım” demeyi de bileceksin. O zaman büyürsün zaten; skora göre tavır aldığın zaman değil..
Şemsiye açma!
Tam, tam sayfa ‘kamuoyuna duyuru’ ilanlarını düşünüyordum ki, Şemsiye’ Bozcaada’da da karşıma çıktı. Bir kaç yıl önce TV’de krizle ilgili bir laf etmişim. Şimdi o ‘veciz’ benzetme beni kader gibi takip ediyor..
Adadaki karşılaşmamız da şöyle oldu..
Denize girecek çok yer var adada. Ya Ayazma’da Vahit’in Yeri’nin hemen önünden girilir, ya da iki sonraki koyda, Habbeli’de Mitos’tan. Tabii rüzgâr Kuzey’den eserse.. Güneyden eserse, bu kez Mermer Burnu’nda (Akvaryum) Deniz Pak’ın süper pansiyonuna ya da Tuz Burnu’ndaki tesissiz ortama kaçıyorsunuz.. Bu tüyolar, düz denize girmeyi sevenlere. Dalgalı sevenler, bunun tersini yapacaklar..
Ada hiç de öyle ‘in’ bir yer değil. Büyükada’nın 7 misli büyüklüğünde olmasına rağmen kışın nüfusu 2.500. Yazın taş çatlasa 8.000..
Bu kadar az kişide ille de eşe dosta rastlayacağız. Tansaş’ın başarılı eski Genel Müdürü Servet Topaloğlu, Akbank’ın Bireysel Bankacılık’tan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Hakan Binbaşgil, Aydın Boysan, Emin Çölaşan, tabii ki Haluk Şahin... Bir de okur ve izleyenler var. İstediğiniz kadar yazı yazın, tanınma konusunda TV kadar etkili olması mümkün değil.. “Sizi Habertürk’den hatırlıyoruz”, diye önümüzü kesen kesene. Çoğunluk adımı hatırlamıyor ama.. İyi mi?..
- Beyefendi bakın ne dediğinizi çok iyi hatırlıyorum” dedi bir tanesi, “Ama ne yazık ki, adınızı hatırlamıyorum. Neydi adınız lütfen?”
- Siz önce o unutamadığınız sözümü söyleyin bakalım!
Çok anlamlı ve felsefi derinliği olan muhteşem sözlerimden birini bekliyorum.. Genç hanım fütursuzca kriz durumları için söylediğim o edepsiz lafı herkesin içinde bağıra bağıra tekrarlıyor:
- Kıçınıza şemsiye kaçarsa, açmayın!..
Seyirciler de çocuklar gibidir.. Yüzlerce derinlikli anlamlı laf edersiniz.. Havaya.. Bir tane edepsiz laf edersiniz. Ölünceye kadar unutmazlar. Hint asıllı ABD’li hocam Haresh Shah hedef kitle ile ilişki yönetimi konusunda derdi ki, “3 S’den örnek verirsen hiç unutulmaz: Siyaset, spor ve seks..” Bu tatil bu sözün doğruluğuna bir kez daha inandım..