'Ters köşe' sürprizine hazır olalım
26 hAZİRAN 2014
İlk araştırmalar gösteriyor ki CHP'li seçmenlerin küçümsenmeyecek bir kısmı Ekmel Bey'in adaylığından memnun değil. MHP'de ise durum tam tersi. Ayrıca CHP'de parti disiplini laçkalığın her tonunu gösterirken, MHP maşallah, tek yürek, tek bilek...
MHP, 'Çatı Aday' kavramını ortaya attığı günden bu yana Cumhurbaşkanlığı seçim stratejisine uygun bir tutum sergiliyor ve iletişim aksiyonlarını da aynı çizgi üzerinde pekala insicamlı bir biçimde götürmesini biliyor. İttifak yaptığı CHP kanadından gelen salvolarla çatıdaki kiremitler yerinden oynamazsa ilkeli tutumlarının kendilerine artı puan olarak yansıyacağı kesin. 'Artı puan'dan kastımız, teker teker araştırma sonuçlarından görmeye başladığımız gibi sonuçlarla, 'büyük hedefe ulaşmak'la ilgili değil elbette...
CHP'de 'Başbakan Erdoğan'a karşı olsun da ne olursa olsun' zihniyeti Mustafa Sarıgül'de, Mansur Yavaş'da taban buldu da; sıra Ekmel Bey'e geldiğinde zurna zırt deyiverdi. 'İlkeli olmak' çerçevesinden meseleye baktığınızda CHP'de onların deyişiyle 'omurgayı sağlam tutan' tarafın Sayın Kılıçdaroğlu olduğunu söylemek mümkün değil elbette.
Kemik oyların sayısının artması, sağlam omurgalı stratejiler ve aksiyonların tutarlı iletişimi ile çok yakından alâkalıdır; ancak 'ilkeli olma' mazhariyeti sıralamasında ittifakların şansı, iktidar gücünün yanında hayli sorunlu görünüyor.
Başbakan'ın siyasi iletişim jargonunda kabul gören 'ters köşe' ifadesinin mevcut süreçler yönetiminde 'ilkesizlik' olarak değil, (yine tersine) 'siyaset sanatı' olarak algılanacağına dair gözlem ve tespitlerimizi bu vesileyle kayıtlara geçmekte yarar var. Neden? 'Önceden haber verilmiş' her muhtemel karar, 'ilkeler bütünlüğü'nün içinde bir vaad seçeneği olarak yerini alır da ondan. Başbakan pek çok kez 'ters köşe yapabiliriz' dediği için kemik oylar da, sinirler ve kaslar dahil tüm organizma da, AK Parti'nin Cumhurbaşkanı adayı konusunda tüm olasılıklara hazırdır.
Bu köşede ve bu konuda defalarca yazdığımız gibi 1 Temmuz'da hayırlara vesile olacak bir sürprizi, dünkü Yeni Şafak'ta Abdülkadir Selvi'nin son derece önemli tespitleri saklı kalmak koşuluyla, hâlâ beklediğimizi belirtelim.
Bİr akılda İkİ 'yanlış' zİhnİyet
İletişim ve Halkla İlişkiler faaliyetlerini, gerçekliğimizle algılanmamız arasındaki farkı kapatma çabası olarak görmek yerine, hak edilmemiş bir başarıyı 'köpürtme sanatı' olarak anlayanların ekmeğine yağ sürecek gelişmelere tanık olunca bu sektörün ve disiplinin değeri daha çok belirginleşiyor.
İngiltere Başbakanı David Cameron'ın eski iletişim danışmanlarından Andy Coulson telekulak skandalı davasında yasal olmayan telefon dinlemeleri yaptığı gerekçesiyle suçlu bulunmuş. Başbakan da 'Bütün sorumluluk benim. Onu işe aldığım için üzgünüm' demiş. 2011 yılında 'News Of The World' adlı yüz küsur yıllık gazetenin kapanmasına neden olan bu telefon dinleme skandalı öncesinde Başbakanlık makamında iletişim danışmanlığı yapan Andy Coulson, aynı zamanda Rupert Murdoch'ın patronu olduğu bu gazetenin eski editörlerinden biriymiş. (Bazı haber kaynaklarına göre de Andy Coulson'ın unvanı, Cameron'ın medya direktörü olarak geçiyor. Sonuçta Başbakan'ın iletişiminden birinci dereceden sorumlu kişilerden biri olduğu açık.)
Habere ulaşmak için her türlü yolu mübah sayan gazeteci ile iletişimin sadece ve sadece gerçeklik korunduğunda başarılı olacağını bilmeyen ya da buna inanmayan danışman zihniyeti -ki bizde de mebzul miktarda rastlanan bu tip PR'cıya uluslararası halkla ilişkiler terminolojisinde 'Spin Doctor' (Türkçe'de yaklaşık, 'göz boyama ustası' ya da 'fırıldak PR'cı' şeklinde karşılanabilir') denir- bu olayda aynı bedende buluşmuş anlaşılan. Sonucun hüsran olması kaçınılmazmış.
MHP, 'Çatı Aday' kavramını ortaya attığı günden bu yana Cumhurbaşkanlığı seçim stratejisine uygun bir tutum sergiliyor ve iletişim aksiyonlarını da aynı çizgi üzerinde pekala insicamlı bir biçimde götürmesini biliyor. İttifak yaptığı CHP kanadından gelen salvolarla çatıdaki kiremitler yerinden oynamazsa ilkeli tutumlarının kendilerine artı puan olarak yansıyacağı kesin. 'Artı puan'dan kastımız, teker teker araştırma sonuçlarından görmeye başladığımız gibi sonuçlarla, 'büyük hedefe ulaşmak'la ilgili değil elbette...
CHP'de 'Başbakan Erdoğan'a karşı olsun da ne olursa olsun' zihniyeti Mustafa Sarıgül'de, Mansur Yavaş'da taban buldu da; sıra Ekmel Bey'e geldiğinde zurna zırt deyiverdi. 'İlkeli olmak' çerçevesinden meseleye baktığınızda CHP'de onların deyişiyle 'omurgayı sağlam tutan' tarafın Sayın Kılıçdaroğlu olduğunu söylemek mümkün değil elbette.
Kemik oyların sayısının artması, sağlam omurgalı stratejiler ve aksiyonların tutarlı iletişimi ile çok yakından alâkalıdır; ancak 'ilkeli olma' mazhariyeti sıralamasında ittifakların şansı, iktidar gücünün yanında hayli sorunlu görünüyor.
Başbakan'ın siyasi iletişim jargonunda kabul gören 'ters köşe' ifadesinin mevcut süreçler yönetiminde 'ilkesizlik' olarak değil, (yine tersine) 'siyaset sanatı' olarak algılanacağına dair gözlem ve tespitlerimizi bu vesileyle kayıtlara geçmekte yarar var. Neden? 'Önceden haber verilmiş' her muhtemel karar, 'ilkeler bütünlüğü'nün içinde bir vaad seçeneği olarak yerini alır da ondan. Başbakan pek çok kez 'ters köşe yapabiliriz' dediği için kemik oylar da, sinirler ve kaslar dahil tüm organizma da, AK Parti'nin Cumhurbaşkanı adayı konusunda tüm olasılıklara hazırdır.
Bu köşede ve bu konuda defalarca yazdığımız gibi 1 Temmuz'da hayırlara vesile olacak bir sürprizi, dünkü Yeni Şafak'ta Abdülkadir Selvi'nin son derece önemli tespitleri saklı kalmak koşuluyla, hâlâ beklediğimizi belirtelim.
Bİr akılda İkİ 'yanlış' zİhnİyet
İletişim ve Halkla İlişkiler faaliyetlerini, gerçekliğimizle algılanmamız arasındaki farkı kapatma çabası olarak görmek yerine, hak edilmemiş bir başarıyı 'köpürtme sanatı' olarak anlayanların ekmeğine yağ sürecek gelişmelere tanık olunca bu sektörün ve disiplinin değeri daha çok belirginleşiyor.
İngiltere Başbakanı David Cameron'ın eski iletişim danışmanlarından Andy Coulson telekulak skandalı davasında yasal olmayan telefon dinlemeleri yaptığı gerekçesiyle suçlu bulunmuş. Başbakan da 'Bütün sorumluluk benim. Onu işe aldığım için üzgünüm' demiş. 2011 yılında 'News Of The World' adlı yüz küsur yıllık gazetenin kapanmasına neden olan bu telefon dinleme skandalı öncesinde Başbakanlık makamında iletişim danışmanlığı yapan Andy Coulson, aynı zamanda Rupert Murdoch'ın patronu olduğu bu gazetenin eski editörlerinden biriymiş. (Bazı haber kaynaklarına göre de Andy Coulson'ın unvanı, Cameron'ın medya direktörü olarak geçiyor. Sonuçta Başbakan'ın iletişiminden birinci dereceden sorumlu kişilerden biri olduğu açık.)
Habere ulaşmak için her türlü yolu mübah sayan gazeteci ile iletişimin sadece ve sadece gerçeklik korunduğunda başarılı olacağını bilmeyen ya da buna inanmayan danışman zihniyeti -ki bizde de mebzul miktarda rastlanan bu tip PR'cıya uluslararası halkla ilişkiler terminolojisinde 'Spin Doctor' (Türkçe'de yaklaşık, 'göz boyama ustası' ya da 'fırıldak PR'cı' şeklinde karşılanabilir') denir- bu olayda aynı bedende buluşmuş anlaşılan. Sonucun hüsran olması kaçınılmazmış.