Tesadüfün böylesi...
31 Mart 2016 Yeni Şafak
Haftanın iletişim olayı neydi, diye sorsalar hiç düşünmeden şöyle derdim: ABD Dışişleri Bakanlığı'nın tam da Cumhurbaşkanı Sayın Tayyip Erdoğan ve Türk heyetinin ABD ziyareti öncesinde yaptığı açıklama ile İsrail hükümetinin de benzer kararını ilan etmesi…
Medya haberi şöyle verdi: “ABD'den İncirlik'teki askerlerin ailelerine flaş çağrı… ABD ordusu İncirlik Üssü'nde görevli ABD askerlerinin aileleri ile İzmir ve Muğla'daki personelin ailelerinin güvenlik tehdidi nedeniyle Türkiye'den ayrılmalarını istedi.”
ABD Avrupa Komutanlığı bu kararı, güvenlik gerekçesiyle ve “Personel ve ailelerine yönelik olası riskleri azaltmak için” almıştı…
Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü John Kirby de, günlük basın toplantısında, Türkiye'nin bazı şehirlerindeki ABD personeli için yapılan uyarılara ilişkin soruları yanıtlamış, uyarının Türkiye'deki güvenlik durumu hakkında son haftalarda yapılan analizler sonucunda alındığını belirtmiş, “Bu karar oradaki insanların temkinli olmaları ve güvenliklerini en iyi şekilde sağlamak için alınmıştır” demişti.
ABD Dışişleri Bakanlığı 29 Mart'tan geçerli olmak üzere Adana'daki ABD Konsolosluğu çalışanları ile İzmir ve Muğla'daki ABD hükümeti çalışanlarının ailelerinin bölgeyi terk etmelerini istemişti.
Aynı günlerde benzer bir uyarı da İsrail'den gelmişti.
İsrail Başbakanlığı Terörle Mücadele Bürosu'ndan yapılan yazılı açıklamayla, mevcut seyahat risk uyarısı 3. seviyeden 2. seviyeye yükseltildi.
3. seviye “somut saldırı tehditlerine”, 2. seviye ise “yüksek somut tehditlere” işaret ediyormuş.
Uyarı 1. seviyeye getirilince de vatandaşların bulundukları ülkeyi “derhal” terk etmesi tavsiye ediliyormuş.
İsrail hükümetinin açıklamasında, “Türkiye'ye yönelik mevcut seyahat uyarısı temel somut tehditten, yüksek somut tehdide çıkarmaya karar verildi. Vatandaşlara ülkeyi ziyaret etmeme ve Türkiye'deki İsraillilerin de ülkeyi en kısa zamanda terk etmelerini tavsiye ediyoruz” ifadelerine yer verilmişti.
Tesadüfün böylesi… Bu kararı almak başka, bu kararları dâhili haberleşme kanallarından sessiz sedasız uygulatmak başka, kör kör parmağım gözüne yedi düvele ilan etmek ve ülke içinde endişe dozunun artmasına katma değer getirmek bambaşka…
Benim anlamakta zorluk çektiğim bu durum değil. Bizim dışişlerinin bu açıklamalar karşısında 'reaktif iletişim' kurallarını devreye alıp almadıklarına tanık olamamak. Belki aldılar da biz algılamadık… Hükümet her ne kadar halka cesaret aşılamak için elinden geleni yapsa da (Sayın Başbakan'ın 'Hiç çıkmadığımız kadar sokaklara çıkalım' demesi, vs.) özellikle konuyla birinci dereceden ilgili makamların bu iki iletişim aksiyonunda yeterince sesini duyamadık.
Harp Akademileri'nde Stratejik İletişim dersinde vaka analizi olarak ele alınacak kadar incelikli bir iletişim kazasıdır bizce olan biten…
Biz ne demiştik?..
İlk başta söylediğimiz gerçekleşti. FBI bir saldırgana ait iPhone şifresini kırdı, işi tatlıya bağlamak için de davayı geri çekti.
Mahkeme geçen ay yetkililerin San Bernardino'da 2 Aralık'ta eşiyle beraber ofisine saldırı düzenleyerek 14 kişiyi öldüren Rizwan Farook'un iPhone'una erişebilmesi için, Apple'ın tüm iPhoneları etkileyecek yeni bir yazılım geliştirmesi gerektiği hükmüne varmıştı.
Fakat mahkeme kararına itiraz eden Apple, kullanıcıların telefonuna erişim için şifre sistemini devre dışı bırakmanın 'tehlikeli bir emsal oluşturacağını' savunuyordu.
Mahkeme kararı gizlilik ihlali tartışmalarına neden oldu, Google'danMicrosoft'a çok sayıda teknoloji şirketi Apple'ı destekleyen açıklamalar yaptı.
Biz de 5 Mart'ta burada demişiz ki: “Bu arada Apple ile FBI arasındaki iPhone şifresi kırma maçında ilk raundu Apple kazanmış görünüyor. Dava 22 Mart'ta görülecekmiş. Üç gün önce karşı karşıya geldikleri mahkemede yargıç James Orenstein, FBI ve Adalet Bakanlığı'nın talebini reddetmiş. Bize göre önünde sonunda devlet kazanır ya, göreceğiz.”
Tabii ki sonunda devlet kazandı. Sınırsız sorumsuz özgürlük zevzekliği de bir ders daha aldı…
Zorlu Çocuk Tiyatrosu bir zenginlik
Pazar günü belediyenin 40 tonluk vinci gelse beni evden zor çıkarır. Ancak konu çocuklar olunca iş değişiyor. Başarılı PR ajanslarındanMedyaevi'nden arayıp davet ettiler. Biz de bizim 4,5 yaşındaki delikanlıyı alıp PSM'nin yolunu tuttuk. İyi ki gitmişiz. Nitelikli çocuk oyunları o kadar az ki İstanbul'da…
Kurulduğu günden bu yana 600 bini aşkın çocuğa ulaşan Zorlu Çocuk Tiyatrosu, bu kez “27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü”münasebetiyle gerçek hayattaki bir çocuğun hayalleri ile zenginleşen özel bir oyun sahneye koymuştu.
Zorlu Çocuk Tiyatrosu ekibinin 9 yaşındaki Çağrı Berat'ı dinleyerek projelendirdiği, Serdar Saatman''ın da kaleme aldığı “Lunapark Gezegeni” adlı oyun hem eğlenceli hem öğretici…
O günkü organizasyona emek veren Medyaevi'ni de; dekoru, müziği, oyunculuğu, oyun seçimi için gösterilen özen ile çocuk tiyatrosunu ciddiye alarak bu işe gönül veren başta Olgun Zorlu Bey ve Zorlu ailesini canı gönülden kutluyorum.
Medya haberi şöyle verdi: “ABD'den İncirlik'teki askerlerin ailelerine flaş çağrı… ABD ordusu İncirlik Üssü'nde görevli ABD askerlerinin aileleri ile İzmir ve Muğla'daki personelin ailelerinin güvenlik tehdidi nedeniyle Türkiye'den ayrılmalarını istedi.”
ABD Avrupa Komutanlığı bu kararı, güvenlik gerekçesiyle ve “Personel ve ailelerine yönelik olası riskleri azaltmak için” almıştı…
Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü John Kirby de, günlük basın toplantısında, Türkiye'nin bazı şehirlerindeki ABD personeli için yapılan uyarılara ilişkin soruları yanıtlamış, uyarının Türkiye'deki güvenlik durumu hakkında son haftalarda yapılan analizler sonucunda alındığını belirtmiş, “Bu karar oradaki insanların temkinli olmaları ve güvenliklerini en iyi şekilde sağlamak için alınmıştır” demişti.
ABD Dışişleri Bakanlığı 29 Mart'tan geçerli olmak üzere Adana'daki ABD Konsolosluğu çalışanları ile İzmir ve Muğla'daki ABD hükümeti çalışanlarının ailelerinin bölgeyi terk etmelerini istemişti.
Aynı günlerde benzer bir uyarı da İsrail'den gelmişti.
İsrail Başbakanlığı Terörle Mücadele Bürosu'ndan yapılan yazılı açıklamayla, mevcut seyahat risk uyarısı 3. seviyeden 2. seviyeye yükseltildi.
3. seviye “somut saldırı tehditlerine”, 2. seviye ise “yüksek somut tehditlere” işaret ediyormuş.
Uyarı 1. seviyeye getirilince de vatandaşların bulundukları ülkeyi “derhal” terk etmesi tavsiye ediliyormuş.
İsrail hükümetinin açıklamasında, “Türkiye'ye yönelik mevcut seyahat uyarısı temel somut tehditten, yüksek somut tehdide çıkarmaya karar verildi. Vatandaşlara ülkeyi ziyaret etmeme ve Türkiye'deki İsraillilerin de ülkeyi en kısa zamanda terk etmelerini tavsiye ediyoruz” ifadelerine yer verilmişti.
Tesadüfün böylesi… Bu kararı almak başka, bu kararları dâhili haberleşme kanallarından sessiz sedasız uygulatmak başka, kör kör parmağım gözüne yedi düvele ilan etmek ve ülke içinde endişe dozunun artmasına katma değer getirmek bambaşka…
Benim anlamakta zorluk çektiğim bu durum değil. Bizim dışişlerinin bu açıklamalar karşısında 'reaktif iletişim' kurallarını devreye alıp almadıklarına tanık olamamak. Belki aldılar da biz algılamadık… Hükümet her ne kadar halka cesaret aşılamak için elinden geleni yapsa da (Sayın Başbakan'ın 'Hiç çıkmadığımız kadar sokaklara çıkalım' demesi, vs.) özellikle konuyla birinci dereceden ilgili makamların bu iki iletişim aksiyonunda yeterince sesini duyamadık.
Harp Akademileri'nde Stratejik İletişim dersinde vaka analizi olarak ele alınacak kadar incelikli bir iletişim kazasıdır bizce olan biten…
Biz ne demiştik?..
İlk başta söylediğimiz gerçekleşti. FBI bir saldırgana ait iPhone şifresini kırdı, işi tatlıya bağlamak için de davayı geri çekti.
Mahkeme geçen ay yetkililerin San Bernardino'da 2 Aralık'ta eşiyle beraber ofisine saldırı düzenleyerek 14 kişiyi öldüren Rizwan Farook'un iPhone'una erişebilmesi için, Apple'ın tüm iPhoneları etkileyecek yeni bir yazılım geliştirmesi gerektiği hükmüne varmıştı.
Fakat mahkeme kararına itiraz eden Apple, kullanıcıların telefonuna erişim için şifre sistemini devre dışı bırakmanın 'tehlikeli bir emsal oluşturacağını' savunuyordu.
Mahkeme kararı gizlilik ihlali tartışmalarına neden oldu, Google'danMicrosoft'a çok sayıda teknoloji şirketi Apple'ı destekleyen açıklamalar yaptı.
Biz de 5 Mart'ta burada demişiz ki: “Bu arada Apple ile FBI arasındaki iPhone şifresi kırma maçında ilk raundu Apple kazanmış görünüyor. Dava 22 Mart'ta görülecekmiş. Üç gün önce karşı karşıya geldikleri mahkemede yargıç James Orenstein, FBI ve Adalet Bakanlığı'nın talebini reddetmiş. Bize göre önünde sonunda devlet kazanır ya, göreceğiz.”
Tabii ki sonunda devlet kazandı. Sınırsız sorumsuz özgürlük zevzekliği de bir ders daha aldı…
Zorlu Çocuk Tiyatrosu bir zenginlik
Pazar günü belediyenin 40 tonluk vinci gelse beni evden zor çıkarır. Ancak konu çocuklar olunca iş değişiyor. Başarılı PR ajanslarındanMedyaevi'nden arayıp davet ettiler. Biz de bizim 4,5 yaşındaki delikanlıyı alıp PSM'nin yolunu tuttuk. İyi ki gitmişiz. Nitelikli çocuk oyunları o kadar az ki İstanbul'da…
Kurulduğu günden bu yana 600 bini aşkın çocuğa ulaşan Zorlu Çocuk Tiyatrosu, bu kez “27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü”münasebetiyle gerçek hayattaki bir çocuğun hayalleri ile zenginleşen özel bir oyun sahneye koymuştu.
Zorlu Çocuk Tiyatrosu ekibinin 9 yaşındaki Çağrı Berat'ı dinleyerek projelendirdiği, Serdar Saatman''ın da kaleme aldığı “Lunapark Gezegeni” adlı oyun hem eğlenceli hem öğretici…
O günkü organizasyona emek veren Medyaevi'ni de; dekoru, müziği, oyunculuğu, oyun seçimi için gösterilen özen ile çocuk tiyatrosunu ciddiye alarak bu işe gönül veren başta Olgun Zorlu Bey ve Zorlu ailesini canı gönülden kutluyorum.