Tüm profesyonellere DSA formülü iyi gelir...
25 Ocak 2010 Akşam Gazetesi
Cuma günü rekabet ortamındaki tüm meslek grupları için hayati öneme sahip bir tecrübenin tam ortasına düştüm...
Dünyanın en zor hedef kitlesi: Diş hekimleri... Hem eşek yüküyle para ödeyin, hem onca acıya katlanın, sonra da “Allah razı olsun!” deyip iki gözlerinden öpün... Dünyanın hangi sektöründe böyle bir ilişki var?.. Bir de kalkıp karşılarında konuşacaksınız...
Hele de gelip sizi dinlemek için herhangi bir ücret ödemiyorlarsa... İzleyici olarak böylesinden müşkülpesendini bulmak zordur... Katılım ücreti ödememiş, hem de diş hekimi... Bunların karşısına çıkıp konuşmak mı?. Allah korusun!.. Hiç işim olmaz...
***
Aslında “olmazdı!” desem daha doğru... Çünkü araya sevgili dostum, İstanbul Erkek’ten kardeşim ve üst çenemi ‘implant’ için teslim ettiğim diş hekimim Doç. Dr. Ata Anıl devreye girince iş değişti.
Ata Anıl kardeşime bir de dünya efendisi Albert Altaras eklendi... Ayrıca aynı gün Deniz Gökçe hocamın ve ağabeyimin de konuşacağını duyunca yapacak bir şey kalmadı...
Albert Altaras ‘implant’ başta olmak üzere diş hekimliği ürünlerini ülkeye getiren bir kuruluşun patronu ve Dentsply Friadent’in Türkiye distribütörü...
Genişçe bir salonda yaklaşık 120 kişi vardı. Türkiye’nin çeşitli kentlerinden gelmişler. Kolları sıvadım ve Yaradan’a sığınıp onlara DSA modelini anlattım... DSA, Default, Structural ve Artistic kelimelerinin baş harflerinden oluşuyor...
Eğer ‘Rekabet’ ortamı varsa meseleye DSA boyutu ile bakmak şart.
***
Default, fabrika çıkışı demek. Allah’ın emri olan yani... Okulunuzu bitireceksiniz. Çalıştığınız bir mekân (muayenehane), ünit fotöyünüz (dişçi koltuğu, aeratör vs), röntgen cihazınız, aynanız, sondunuz vb. olacak.
Gerekli fakat yeterli olmayan bu durum, özellikle azgın rekabet ortamlarında insanı güçsüz bırakabiliyor. Peki, ne lazım? Yapısal (structural) katma değer şart. Nedir o? Mekânın donanımından, müziğine, ışığından havalandırmasına, hasta (ben ‘özel müşteri’ diyorum) karşılamadan nasıl bekleteceğinize, öncesi sırası ve sonrası takip sisteminden hekim ve yardımcı personelin duruş ve davranışına kadar geniş bir alana yayılan sistemin bütünü... Profesyoneli amatörden ayıran ‘seçilmiş davranış sergileme’nin olmazsa olmazı...
Altaras’ın firması ‘Yapısal’ katma değer konusunda Stepps adlı bir sistemi Türkiye’de lanse ediyor. İşi kolay değil. Diş hekimliğine çağ atlatmaya çalışıyor. Çünkü fakültelerde her şeyi öğretiyorlar da öğrencileri iş dünyasına hazırlamıyorlar. Sonra da “Çık ortalığa para kazan” diyorlar... Nereden öğrenecek onu genç hekim? Usta - çırak ilişkisiyle mi? Ortaçağ alışkanlığı içinde yani...
***
Peki diyelim ki, default halledildi, yapısal katma değere ulaşıldı. Yeter mi? Hayır yetmez... Peki, ne gerek?
İşte orada Artistik (Artistic) hareketler devreye giriyor. İlişki ve iletişimin arasındaki farkı anlamak, her ikisini ayrı ayrı adam gibi yönetmek; müşteri (customer) ile özel müşteri (client) arasındaki farkı kavramak; özel müşterinin kendisini özel hissetmesini sağlamak; kendimize göre değil, müşterimize göre davranmak ve bütün bunları bir proje çevresinde harekete geçirmek... DSA’in A’sı da bu oluyor...
DSA olmadan rekabet ortamında var olmak zor. Bu, bütün iş dünyası için geçerli, sadece diş hekimleri için değil. Günün birinde “Nerede hata yaptık yahu!” diye takılıp kalmak istemiyorsak DSA’i çözümlemek ve uygulamak zorundayız...
Yoksa son pişmanlık fayda etmiyor. Özellikle de kapitalizmde, liberalizmde, küresel rekabette...
Cuma günü rekabet ortamındaki tüm meslek grupları için hayati öneme sahip bir tecrübenin tam ortasına düştüm...
Dünyanın en zor hedef kitlesi: Diş hekimleri... Hem eşek yüküyle para ödeyin, hem onca acıya katlanın, sonra da “Allah razı olsun!” deyip iki gözlerinden öpün... Dünyanın hangi sektöründe böyle bir ilişki var?.. Bir de kalkıp karşılarında konuşacaksınız...
Hele de gelip sizi dinlemek için herhangi bir ücret ödemiyorlarsa... İzleyici olarak böylesinden müşkülpesendini bulmak zordur... Katılım ücreti ödememiş, hem de diş hekimi... Bunların karşısına çıkıp konuşmak mı?. Allah korusun!.. Hiç işim olmaz...
***
Aslında “olmazdı!” desem daha doğru... Çünkü araya sevgili dostum, İstanbul Erkek’ten kardeşim ve üst çenemi ‘implant’ için teslim ettiğim diş hekimim Doç. Dr. Ata Anıl devreye girince iş değişti.
Ata Anıl kardeşime bir de dünya efendisi Albert Altaras eklendi... Ayrıca aynı gün Deniz Gökçe hocamın ve ağabeyimin de konuşacağını duyunca yapacak bir şey kalmadı...
Albert Altaras ‘implant’ başta olmak üzere diş hekimliği ürünlerini ülkeye getiren bir kuruluşun patronu ve Dentsply Friadent’in Türkiye distribütörü...
Genişçe bir salonda yaklaşık 120 kişi vardı. Türkiye’nin çeşitli kentlerinden gelmişler. Kolları sıvadım ve Yaradan’a sığınıp onlara DSA modelini anlattım... DSA, Default, Structural ve Artistic kelimelerinin baş harflerinden oluşuyor...
Eğer ‘Rekabet’ ortamı varsa meseleye DSA boyutu ile bakmak şart.
***
Default, fabrika çıkışı demek. Allah’ın emri olan yani... Okulunuzu bitireceksiniz. Çalıştığınız bir mekân (muayenehane), ünit fotöyünüz (dişçi koltuğu, aeratör vs), röntgen cihazınız, aynanız, sondunuz vb. olacak.
Gerekli fakat yeterli olmayan bu durum, özellikle azgın rekabet ortamlarında insanı güçsüz bırakabiliyor. Peki, ne lazım? Yapısal (structural) katma değer şart. Nedir o? Mekânın donanımından, müziğine, ışığından havalandırmasına, hasta (ben ‘özel müşteri’ diyorum) karşılamadan nasıl bekleteceğinize, öncesi sırası ve sonrası takip sisteminden hekim ve yardımcı personelin duruş ve davranışına kadar geniş bir alana yayılan sistemin bütünü... Profesyoneli amatörden ayıran ‘seçilmiş davranış sergileme’nin olmazsa olmazı...
Altaras’ın firması ‘Yapısal’ katma değer konusunda Stepps adlı bir sistemi Türkiye’de lanse ediyor. İşi kolay değil. Diş hekimliğine çağ atlatmaya çalışıyor. Çünkü fakültelerde her şeyi öğretiyorlar da öğrencileri iş dünyasına hazırlamıyorlar. Sonra da “Çık ortalığa para kazan” diyorlar... Nereden öğrenecek onu genç hekim? Usta - çırak ilişkisiyle mi? Ortaçağ alışkanlığı içinde yani...
***
Peki diyelim ki, default halledildi, yapısal katma değere ulaşıldı. Yeter mi? Hayır yetmez... Peki, ne gerek?
İşte orada Artistik (Artistic) hareketler devreye giriyor. İlişki ve iletişimin arasındaki farkı anlamak, her ikisini ayrı ayrı adam gibi yönetmek; müşteri (customer) ile özel müşteri (client) arasındaki farkı kavramak; özel müşterinin kendisini özel hissetmesini sağlamak; kendimize göre değil, müşterimize göre davranmak ve bütün bunları bir proje çevresinde harekete geçirmek... DSA’in A’sı da bu oluyor...
DSA olmadan rekabet ortamında var olmak zor. Bu, bütün iş dünyası için geçerli, sadece diş hekimleri için değil. Günün birinde “Nerede hata yaptık yahu!” diye takılıp kalmak istemiyorsak DSA’i çözümlemek ve uygulamak zorundayız...
Yoksa son pişmanlık fayda etmiyor. Özellikle de kapitalizmde, liberalizmde, küresel rekabette...