Türk kamuoyuna ‘açıklamasanız’ daha iyi olur!
12 aRALIK 2007
Belli ki canları yanmış. Olabilir. Yine de iletişimin onca kanalı varken, ancak çok ender durumlarda kullanılması gereken (ben biraz kortizona benzetirim) duyuru yolunu seçmek çok risklidir. İnsanın canını daha çok yakar. Öyle de olmuş...
Yine tam sayfa ‘kamuoyu duyurusu’... Hem de bizim Yörsan’dan. İzmir’e giderkenki en önemli durağımız. Sütü, peyniri, yemekleri harika yol arkadaşımız Susurluk Yörsan. Sonra zaten Akhisar’daki köfteci Ramiz üzerinden ver elini İzmir, Çeşme, Bodrum...
İşte o Yörsan’a kıymışlar. Kim kıymış? Yörsan’ın kendisi... İstesem bu kadar iyisini bulamazdım. Öğrencilere göstermek için yeni örnek arıyordum. Gökten zembille geldi. Hem de taptaze... Bir ilan nasıl hiçbir işe yaramaz. Nasıl o ilan için harcanan paralar sokağa gider; bundan daha iyi anlatılamaz...
Çevremde sormadığım kimse kalmadı. Telefonla başka arkadaşlara da ulaşıp sordum. Ne kimsenin Yörsan’ın ‘400 sendikalı işçiyi işten çıkardığı’ yolundaki söylentilerden haberi vardı, ne de Yörsan’ın zor durumda olduğuna dair yayılan dedikodulardan... Şimdi oldu...
Kamuoyuna duyuru sayesinde. Yörsan sayesinde haberi olanlar da, zaten ‘ateş olmayan yerden duman çıkmaz’ havasına girmişler.
Duyuru nereden tutsanız elinizde kalıyor. En güzeli de çalışanları ve çevrelerindekilerin sayısıÖ İlanın yukarı kısmında 3.000 demişler... Aileleriyle birlikte 12.000 kişi... İlanın alt tarafını hazırlayana kadar herhalde çalışan sayısı değişmiş... 850 kişi olmuş... Aileleri ve yan çalışanları (!) ile birlikte 2.500 kişi imiş... İlginç... Bu arada Türkçeye yeni bir kavram da kazandırmışlar: Yan çalışan... Herhalde alt yüklenici, taşeron ve tedarikçileri kastediyorlar...
Yazık olmuş Yörsan’a... Yaşadıkları işçi sorununu mutlaka çözerler ancak bu ilanın tortusunu zor temizlerler...
Biri bize bu reklamı anlatsın
GENÇ iletişimci arkadaşlarımızdan Özgür Kalyoncu durmuş durmuş Philips reklamına takılmış. Diyor ki:
“Ben ilandaki mesajı algılayamadım. Alımlı bir kadın TV ekranındaki kendi yansımasıyla öpüşmek üzere pozisyon alıyor. Ancak bu bir ayna ilanı değil ki, ya da TV ekranlarını ayna gibi kullanmak gibi bir trend de yok ki. Olsa bile, kim TV ekranındaki yansımasıyla böyle bir ilişki içine girer onu da bilmiyorum. Muadil markaların reklam kampanyalarında verilen mesajlar hep dijital görüntünün netliği, ayrıntıların yadsınamaz özelliklerine vurgu yapılıyor. (Sony, Samsung, Arçelik v.s) Çünkü TV izlemek hâlâ kolektif olarak, yani ailecek yapılan bir aktivite. Philips ise TV’yi kadına özgü bir emtia olarak değerlendirmiş. (Sanki kadın kocasını işe gönderdikten sonra makyajını TV ekranında yapıyor)...
Reklamda ille de akıl aranmaz. Belgesel değildir, reklam. Ancak Özgür’ün beklentisi de yanlış değildir. Reklam ‘çalışabilmesi’, yani iş hedefine ulaşabilmesi adına, tutarlı olmak zorundadır. Ayndaki yansımasıyla sevişiyormuş algısı yaratan bir bayanın kullanıldığı reklamın hangi tutarlılığa hizmet ettiğini aslında ben de anlayamadım.
Biz de bir geri zekâlılık var herhalde. Bir Allah’ın kulu çıkar da, işin iletişim sistematiği açısından analizini yaparsa hepimiz anlarız...
Karaca’dan cevap var
ATATÜRK Süveteri meselesinde son durum hakkında size biraz bilgi vereyim. Hani ben, “Çift Geyik Karaca şu süveter işini bir STK ile birlikte yapmalı, elde edilen geliri de masrafları düştükten sonra o STK’ya bağışlamalı” diyor, kaçırılan fırsata üzülüyordum ya... İşte o konuda Karaca’nın Genel Müdürü Cüneyt Güneş Bey gönderdiği bir e-posta ile duruma açıklığa kavuşturmuş. Aktarayım:
“Kaleme aldığınız olumlu eleştirilerinizden ötürü son derece memnun olduğumuzu belirtmeliyim.
Atatürk Süveteri’ni reklam filminden hemen birkaç gün sonra mağazalarımızda satışa sunduk. Bu konuyu basında haber olarak değerlendirmek için özel bir çaba sarf etmedik. Geçtiğimiz hafta Anadolu Ajansı’nın firmamız ile ilgili yaptığı bir röportajın son sorusu olarak da heyecan duyduğumuz bu gelişmeyi paylaştık. Anadolu Ajansı’nın konuyu haberleştirirken Atatürk Süveteri’ni ön plana çıkarması, sizin de tahmin edebileceğiniz gibi tamamen kendi inisiyatifidir.
Sizin de özellikle üzerinde durduğunuz Sivil Toplum Kuruluşu ile işbirliği, sosyal sorumluluk bilinciyle hareket eden kurumumuzun ve markamızın önümüzdeki yıl hayata geçireceği projeleri içinde yer alıyor. Sektörde, çok sık yaşadığımız “esinlenme”ye sebebiyet vermemesi amacıyla tüm detayını şu anda sizinle paylaşamadığımız söz konusu projemiz kapsamında, Sivil Toplum Kuruluşları ile işbirliği içerisinde olacağız. Önerileriniz ve değerli yorumlarınız için teşekkürlerimi sunarım.”
Cüney Bey’e bizi doğrulayan görüşleri için teşekkür ediyoruz... Atatürk Süveteri’nden daha heyecanlı ve ‘kapsamlı’ olacağını umduğumuz Kurumsal ve Sosyal Sorumluluk kampanyalarını bekliyor olacağız...
Yine tam sayfa ‘kamuoyu duyurusu’... Hem de bizim Yörsan’dan. İzmir’e giderkenki en önemli durağımız. Sütü, peyniri, yemekleri harika yol arkadaşımız Susurluk Yörsan. Sonra zaten Akhisar’daki köfteci Ramiz üzerinden ver elini İzmir, Çeşme, Bodrum...
İşte o Yörsan’a kıymışlar. Kim kıymış? Yörsan’ın kendisi... İstesem bu kadar iyisini bulamazdım. Öğrencilere göstermek için yeni örnek arıyordum. Gökten zembille geldi. Hem de taptaze... Bir ilan nasıl hiçbir işe yaramaz. Nasıl o ilan için harcanan paralar sokağa gider; bundan daha iyi anlatılamaz...
Çevremde sormadığım kimse kalmadı. Telefonla başka arkadaşlara da ulaşıp sordum. Ne kimsenin Yörsan’ın ‘400 sendikalı işçiyi işten çıkardığı’ yolundaki söylentilerden haberi vardı, ne de Yörsan’ın zor durumda olduğuna dair yayılan dedikodulardan... Şimdi oldu...
Kamuoyuna duyuru sayesinde. Yörsan sayesinde haberi olanlar da, zaten ‘ateş olmayan yerden duman çıkmaz’ havasına girmişler.
Duyuru nereden tutsanız elinizde kalıyor. En güzeli de çalışanları ve çevrelerindekilerin sayısıÖ İlanın yukarı kısmında 3.000 demişler... Aileleriyle birlikte 12.000 kişi... İlanın alt tarafını hazırlayana kadar herhalde çalışan sayısı değişmiş... 850 kişi olmuş... Aileleri ve yan çalışanları (!) ile birlikte 2.500 kişi imiş... İlginç... Bu arada Türkçeye yeni bir kavram da kazandırmışlar: Yan çalışan... Herhalde alt yüklenici, taşeron ve tedarikçileri kastediyorlar...
Yazık olmuş Yörsan’a... Yaşadıkları işçi sorununu mutlaka çözerler ancak bu ilanın tortusunu zor temizlerler...
Biri bize bu reklamı anlatsın
GENÇ iletişimci arkadaşlarımızdan Özgür Kalyoncu durmuş durmuş Philips reklamına takılmış. Diyor ki:
“Ben ilandaki mesajı algılayamadım. Alımlı bir kadın TV ekranındaki kendi yansımasıyla öpüşmek üzere pozisyon alıyor. Ancak bu bir ayna ilanı değil ki, ya da TV ekranlarını ayna gibi kullanmak gibi bir trend de yok ki. Olsa bile, kim TV ekranındaki yansımasıyla böyle bir ilişki içine girer onu da bilmiyorum. Muadil markaların reklam kampanyalarında verilen mesajlar hep dijital görüntünün netliği, ayrıntıların yadsınamaz özelliklerine vurgu yapılıyor. (Sony, Samsung, Arçelik v.s) Çünkü TV izlemek hâlâ kolektif olarak, yani ailecek yapılan bir aktivite. Philips ise TV’yi kadına özgü bir emtia olarak değerlendirmiş. (Sanki kadın kocasını işe gönderdikten sonra makyajını TV ekranında yapıyor)...
Reklamda ille de akıl aranmaz. Belgesel değildir, reklam. Ancak Özgür’ün beklentisi de yanlış değildir. Reklam ‘çalışabilmesi’, yani iş hedefine ulaşabilmesi adına, tutarlı olmak zorundadır. Ayndaki yansımasıyla sevişiyormuş algısı yaratan bir bayanın kullanıldığı reklamın hangi tutarlılığa hizmet ettiğini aslında ben de anlayamadım.
Biz de bir geri zekâlılık var herhalde. Bir Allah’ın kulu çıkar da, işin iletişim sistematiği açısından analizini yaparsa hepimiz anlarız...
Karaca’dan cevap var
ATATÜRK Süveteri meselesinde son durum hakkında size biraz bilgi vereyim. Hani ben, “Çift Geyik Karaca şu süveter işini bir STK ile birlikte yapmalı, elde edilen geliri de masrafları düştükten sonra o STK’ya bağışlamalı” diyor, kaçırılan fırsata üzülüyordum ya... İşte o konuda Karaca’nın Genel Müdürü Cüneyt Güneş Bey gönderdiği bir e-posta ile duruma açıklığa kavuşturmuş. Aktarayım:
“Kaleme aldığınız olumlu eleştirilerinizden ötürü son derece memnun olduğumuzu belirtmeliyim.
Atatürk Süveteri’ni reklam filminden hemen birkaç gün sonra mağazalarımızda satışa sunduk. Bu konuyu basında haber olarak değerlendirmek için özel bir çaba sarf etmedik. Geçtiğimiz hafta Anadolu Ajansı’nın firmamız ile ilgili yaptığı bir röportajın son sorusu olarak da heyecan duyduğumuz bu gelişmeyi paylaştık. Anadolu Ajansı’nın konuyu haberleştirirken Atatürk Süveteri’ni ön plana çıkarması, sizin de tahmin edebileceğiniz gibi tamamen kendi inisiyatifidir.
Sizin de özellikle üzerinde durduğunuz Sivil Toplum Kuruluşu ile işbirliği, sosyal sorumluluk bilinciyle hareket eden kurumumuzun ve markamızın önümüzdeki yıl hayata geçireceği projeleri içinde yer alıyor. Sektörde, çok sık yaşadığımız “esinlenme”ye sebebiyet vermemesi amacıyla tüm detayını şu anda sizinle paylaşamadığımız söz konusu projemiz kapsamında, Sivil Toplum Kuruluşları ile işbirliği içerisinde olacağız. Önerileriniz ve değerli yorumlarınız için teşekkürlerimi sunarım.”
Cüney Bey’e bizi doğrulayan görüşleri için teşekkür ediyoruz... Atatürk Süveteri’nden daha heyecanlı ve ‘kapsamlı’ olacağını umduğumuz Kurumsal ve Sosyal Sorumluluk kampanyalarını bekliyor olacağız...