Umutlanmak istiyorum…
20 Ağustos 2015
Tam yazıya oturacağım, iki haberle ortalık sarsıldı. Siirt Pervari'de askeri konvoya bombalı saldırı… 8 şehit… İstanbul'da, Dolmabahçe'de polise saldırı… Çatışma… Çok canım sıkkın, çok!.. Çevremdeki herkeste bir tedirginlik… Bir kırgınlık… Bir kızgınlık…
Yanıtlamakta zorlandığım sorular giderek artarak devam ediyor… 'Türkiye'nin siyasi partisi' iddiası bir ara ecnebi aydınlarımızca da çok iyi satın alınmış olan HDP'nin (Eş) Başkanı Selahattin Demirtaş, Türk devleti ve Silahlı Kuvvetleriyle PKK'yı eşitmiş gibi konumlayıp “Taraflar silahları bırakmalı; namluları indirmeli” şeklindeki önermesini daha ne kadar sürdürecek?.. One Minute'de tahrik unsurunu kullanan, Washington Post yazarı David Ignatiusgibi Türkiye aleyhine olan her şeyi destekleyen Batı basınıyla işbirliği yapmayı sürdürerek nasıl Türkiye Partisi olacak?..
“Bizimle yürü Türkiye!” sloganı ciddî şekilde satın alınmış olan MHP, her şeye “Hayır!”, “Yokum!”, “Olmayacağım!” dedikten, 7 Haziran'ın hemen ertesinde değerli Başkanı 'Erken seçim' meselesine elini aşağıdan yukarıya doğru şöyle bir sallayıp “Hodri meydan!” çekip “Varız!” diye bağırdıktan iki ay sonra erken seçime de “Hayır!” diyen ve daha çok “Benimle Dur!” algısı yaratan MHP'ye oy vermiş olanlar, erken seçimde bu kez MHP'ye “Ne için” oy verecekler?
Yakın zamana kadar olağanüstü yapıcı ve gelişmiş bir siyasi iletişim üslubu tutturmuş olan CHP'nin sözcüsü Sayın Haluk Koç'un Sayın Cumhurbaşkanı'nı hedef alarak dün yaptığı zehir zıkkım, kaldırılamayacak derecede ağır ve saldırgan konuşmasının ve Anayasa'nın ilgili maddesi gereği kurulacak seçim hükümetinde -bir MHP tavrıyla- yer almayacaklarını açıklamasının ardından CHP erken seçim sürecinde nasıl bir üslupla siyasi iletişim kampanyası yürütecek?..
Dünyada her şey değişirken, Türkiye'de son 50 yıldır sanki yerinde sayan seçim kampanyası strateji ve taktiklerini tekrarlayarak (AK Parti'nin 6 şarkısından, 17 MHP, 1 CHP, 4 HDP şarkısından hangi biri aklınızda kaldı?) bu seçmenden kim nasıl oy isteyecek?..
Pazartesi gününün en ümit verici haberi hiç şüphesiz AK Parti'nin her zamanki tutarlılığı ve sürdürülebilir, hiçbir şeyi ertelemediği, her şeyi zamanında yaptığı, siyasi tutumu ile Genel Kurul kararı almasıydı. Tabii ki seçim sonuçlarını doğru okuduklarını ve AK Parti yönetimine yenilik getireceklerini belirtmeleri de çok önemliydi. Bir de üslupla ilgili bir notları vardı. Artık iletişim stratejilerini sadece geçmişte yaptıklarının değil gelecekte yapacaklarının üzerine inşa edeceklerini açıkladılar. Bu da önemliydi… Bir de şu 3 dönem kararını kaldırıp gelenek ve tecrübenin önünü açsalar…
Buna rağmen canım çok sıkkın… Bir an önce her türlü anlamda istikrara kavuşmak herkesin ortak dileği… Bu nedenle de seçimler ne kadar erken biterse o kadar iyi…
Borçlu yiğitler!..
Hani “Borç yiğidin kamçısıdır” derler ya, sonra da eklerler “Aslolan borcu çevirip çeviremediğinizdir!”… Türkiye'nin borç durumu ile ilgili kendimi bildim bileli, kelimenin tam anlamıyla ağzı olan konuştu durdu… Açıkçası borçlarımızın olduğunu herkes biliyordu da, bizden başka diğer ülkelerin durumu ile kıyaslandığında durum neydi acaba? O sorunun yanıtını çok güzel veren bir grafik yayınlandı.
Kaynak: www.visualcapitalist.com. Dünyadaki borç miktarı 60 trilyon dolara yakın. Bunun %30 kadarını ABD, %20 kadarını da Japonya kullanıyormuş. Bizim payımız ise gözümüze pek küçük geldi. Bizim gazetenin ekonomi ustaları daha iyi bilirler, ancak öyle abartılacak bir durum yok sanki ortada…