Üst yapı sorunları üst yapıda çözülür
22.03.2014 Yeni Şafak
'Yasakçı bir zihniyet söz konusu olsaydı Facebook, Instagram gibi sosyal medyanın bütün diğer enstrümanlarına yönelik de yasaklama getirilirdi. Böyle bir şey söz konusu değil. Twitter İngiltere'de mahkemelere nasıl bir hassasiyetle cevap veriyorsa Türkiye'deki mahkemelere de aynı hassasiyetle cevap versin, gereğini yapsın biz de bir an önce Twitter'a kavuşalım.'
Bu sözler Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'e ait...
Benzer görüşler Sayın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Yardımcıları Bülent Arınç ve Ali Babacan tarafından da dile getirildi.
Ortak görüş çok netti: 'Bireysel hak ve özgürlüklere tecavüz eden sayfalara engel koyulmalı, tamamına değil; bu durum uzun süre devam etmez. Yakında çözülür...'
Umalım Cumhurbaşkanı ve Bakanlar haklı çıksınlar. Bu çelişki ve gerginlikten de umalım gerekli dersler çıkarılsın...
Çünkü, kriz iletişiminde her zaman başımıza gelir: Hukukçularla iletişimciler birbirlerine girer. Hukukçular hukuki yolun, haklı olmanın yasal süreçleri takip etmenin tek doğru yol olduğunu savunurlar. Eğer bu söylemin şehvetine kapılırsanız krizi yönetemezsiniz; daha da kötüsü kendi krizinizi kendiniz yaratabilirsiniz. İletişimciler ise hukuki haklılık zemininden çok kamuoyu ve kamu vicdanı nezdinde algılanma açısından nasıl bir sonuç alınacağı ile ilgilidirler.
Yasalara göre haklı olmak, kamu vicdanında haklı olmayı, algı ve itibar noktasında olumlu bir yer edinmeyi beraberinde getirmeyebilir. Twitter'ın engellenmesi konusunda olduğu gibi.
Başbakan'ın ratinginin tüm liderlerden açık ara önde ve AK Parti'nin de üzerinde olması gerçeğinden yola çıkan, 'AK Parti'yi yenmek için Başbakan'ı yenmek' stratejisini kendisine düstur edinmiş olan muhalefetin birleşmesi doğaldır. Bu konuda da her türlü yolun deneneceği en azından 17 Aralık'tan beri biliniyordu. Dolayısıyla twitter üzerinden saldırı sürpriz değildi.
Ancak bu savaşa, benzer yöntemlerle, aynı ahlâki konsept üzerinden değerlendirilebilecek yaklaşımlarla karşılık vermek, AK Parti'yi iktidara getirmiş, yıllarca Başbakan'ı en güvenilir lider olarak konumlamış, AK Parti'nin kemik oyları dışında kalan ciddi bir çoğunluğun, vicdani, mantıki ve moral değer yargılarını sarsacağını bilmek gerekirdi.
Kadim devletten, 'Bilge Kral'dan, koruyan ve esirgeyen, toplumu geleceğe taşıyacak liderden, genlerinde Mehmet Akif Ersoy'un dizelerindeki duygu ve duyarlılıklar yer etmiş bir halkın beklentisini doğru okumak, her türlü yasal dayanağı yaratıp ondan destek alarak sert bir tutum sergilemekten çok daha hayırlı bir sonuç verebilirdi.
Burada da daha önce belirttiğimiz gibi; Başbakan'ın şahsına ve yakın çevresine karşı Gezi ile başlayıp 17 Aralık'la zirve yapan, ekonomik ve finans hareketleriyle ağırlık kazanan agresif yaklaşımın, 15 Mart ile 25 Mart arasında '4. Dalga' diye adlandırdığımız bir 'girişimi' (hatta bu kez görüntülü olarak) tetikleyeceği dedikodusu ayyuka çıkmıştı. Eğer bir an önce geçici olduğunu umut etmek istediğimiz bu Twitter yasağı kaldırılmazsa başkalarının herhangi bir 'girişimi' tetiklemelerine gerek kalmayabilir. Bu yasaklama, o işlevi görecek kadar ağır bir hasar oluşturabilir.
Neredeyse on yıldır yazılarımızda şunu ifade etmeye çalıştık: AK Parti'yi ve Başbakan'ı altyapı konularıyla ilgili eleştirmek, mutazarrır etmek neredeyse olanaksızdı. AK Parti'yi iktidara getirmiş olan 'Büyük Fikir ve Duyarlılık', ne duble yol vaatlerine dayanıyordu, ne köprülere ne de havaalanlarına... AK Parti üst yapı konularındaki gelecek vaadiyle iktidara gelmişti...
Aradan geçen zaman içinde ise siyasi iletişimin maddi değil manevi alanı, (kültür, ilim, irfan, vicdan, merhamet, çevre, sanat vs.) bir başka ifade biçimiyle 'yumuşak güç' (soft power) ihmal edildi. İşte Twitter engellenmesi de tipik bir üst yapı meselesidir. Buradaki infiali göz ardı ederseniz AK Parti'yi iktidara getirmiş olan varoluş nedenini de görmezden gelmiş olursunuz.
Başbakan'ın bizzat kendisinin altını çizdiği 'sükunet, suhulet, itidal' dolu bir seçim atmosferini tesis etmek için hâlâ bir ümit var.
Unutulmasın ki üst yapı meselelerinde ortaya çıkan sorunların çözümü yine aynı zeminin içindedir. Twitter'daki iletişimi doğru yönetebilmek, yine bu zeminin içinde mümkündür. O zemini yok sayarak değil. Twitter'i bizim yasaları adam yerine koyma konusunda ikna etmek için ille de ona yasak koymak gerekemeyebilirdi... Kamu diplomasisinin pek çok aracı burada devreye sokulabilirdi...
Yine unutulmasın ki, krizle baş edebilmek için ilk yapılması gereken iş, hasarın boyutunu ölçmektir. Aksiyonun yaygınlığı ve şiddeti ona göre ayarlanmak durumdadır...
Ümit edelim ki dün açıklamalar yapan iş dünyası ve STK temsilcilerinin duygu ve düşüncelerine tercüman olan AK Parti kurmaylarının temennileri gerçek olur ve bir an önce engelleme kalkar.
Bu sözler Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'e ait...
Benzer görüşler Sayın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Yardımcıları Bülent Arınç ve Ali Babacan tarafından da dile getirildi.
Ortak görüş çok netti: 'Bireysel hak ve özgürlüklere tecavüz eden sayfalara engel koyulmalı, tamamına değil; bu durum uzun süre devam etmez. Yakında çözülür...'
Umalım Cumhurbaşkanı ve Bakanlar haklı çıksınlar. Bu çelişki ve gerginlikten de umalım gerekli dersler çıkarılsın...
Çünkü, kriz iletişiminde her zaman başımıza gelir: Hukukçularla iletişimciler birbirlerine girer. Hukukçular hukuki yolun, haklı olmanın yasal süreçleri takip etmenin tek doğru yol olduğunu savunurlar. Eğer bu söylemin şehvetine kapılırsanız krizi yönetemezsiniz; daha da kötüsü kendi krizinizi kendiniz yaratabilirsiniz. İletişimciler ise hukuki haklılık zemininden çok kamuoyu ve kamu vicdanı nezdinde algılanma açısından nasıl bir sonuç alınacağı ile ilgilidirler.
Yasalara göre haklı olmak, kamu vicdanında haklı olmayı, algı ve itibar noktasında olumlu bir yer edinmeyi beraberinde getirmeyebilir. Twitter'ın engellenmesi konusunda olduğu gibi.
Başbakan'ın ratinginin tüm liderlerden açık ara önde ve AK Parti'nin de üzerinde olması gerçeğinden yola çıkan, 'AK Parti'yi yenmek için Başbakan'ı yenmek' stratejisini kendisine düstur edinmiş olan muhalefetin birleşmesi doğaldır. Bu konuda da her türlü yolun deneneceği en azından 17 Aralık'tan beri biliniyordu. Dolayısıyla twitter üzerinden saldırı sürpriz değildi.
Ancak bu savaşa, benzer yöntemlerle, aynı ahlâki konsept üzerinden değerlendirilebilecek yaklaşımlarla karşılık vermek, AK Parti'yi iktidara getirmiş, yıllarca Başbakan'ı en güvenilir lider olarak konumlamış, AK Parti'nin kemik oyları dışında kalan ciddi bir çoğunluğun, vicdani, mantıki ve moral değer yargılarını sarsacağını bilmek gerekirdi.
Kadim devletten, 'Bilge Kral'dan, koruyan ve esirgeyen, toplumu geleceğe taşıyacak liderden, genlerinde Mehmet Akif Ersoy'un dizelerindeki duygu ve duyarlılıklar yer etmiş bir halkın beklentisini doğru okumak, her türlü yasal dayanağı yaratıp ondan destek alarak sert bir tutum sergilemekten çok daha hayırlı bir sonuç verebilirdi.
Burada da daha önce belirttiğimiz gibi; Başbakan'ın şahsına ve yakın çevresine karşı Gezi ile başlayıp 17 Aralık'la zirve yapan, ekonomik ve finans hareketleriyle ağırlık kazanan agresif yaklaşımın, 15 Mart ile 25 Mart arasında '4. Dalga' diye adlandırdığımız bir 'girişimi' (hatta bu kez görüntülü olarak) tetikleyeceği dedikodusu ayyuka çıkmıştı. Eğer bir an önce geçici olduğunu umut etmek istediğimiz bu Twitter yasağı kaldırılmazsa başkalarının herhangi bir 'girişimi' tetiklemelerine gerek kalmayabilir. Bu yasaklama, o işlevi görecek kadar ağır bir hasar oluşturabilir.
Neredeyse on yıldır yazılarımızda şunu ifade etmeye çalıştık: AK Parti'yi ve Başbakan'ı altyapı konularıyla ilgili eleştirmek, mutazarrır etmek neredeyse olanaksızdı. AK Parti'yi iktidara getirmiş olan 'Büyük Fikir ve Duyarlılık', ne duble yol vaatlerine dayanıyordu, ne köprülere ne de havaalanlarına... AK Parti üst yapı konularındaki gelecek vaadiyle iktidara gelmişti...
Aradan geçen zaman içinde ise siyasi iletişimin maddi değil manevi alanı, (kültür, ilim, irfan, vicdan, merhamet, çevre, sanat vs.) bir başka ifade biçimiyle 'yumuşak güç' (soft power) ihmal edildi. İşte Twitter engellenmesi de tipik bir üst yapı meselesidir. Buradaki infiali göz ardı ederseniz AK Parti'yi iktidara getirmiş olan varoluş nedenini de görmezden gelmiş olursunuz.
Başbakan'ın bizzat kendisinin altını çizdiği 'sükunet, suhulet, itidal' dolu bir seçim atmosferini tesis etmek için hâlâ bir ümit var.
Unutulmasın ki üst yapı meselelerinde ortaya çıkan sorunların çözümü yine aynı zeminin içindedir. Twitter'daki iletişimi doğru yönetebilmek, yine bu zeminin içinde mümkündür. O zemini yok sayarak değil. Twitter'i bizim yasaları adam yerine koyma konusunda ikna etmek için ille de ona yasak koymak gerekemeyebilirdi... Kamu diplomasisinin pek çok aracı burada devreye sokulabilirdi...
Yine unutulmasın ki, krizle baş edebilmek için ilk yapılması gereken iş, hasarın boyutunu ölçmektir. Aksiyonun yaygınlığı ve şiddeti ona göre ayarlanmak durumdadır...
Ümit edelim ki dün açıklamalar yapan iş dünyası ve STK temsilcilerinin duygu ve düşüncelerine tercüman olan AK Parti kurmaylarının temennileri gerçek olur ve bir an önce engelleme kalkar.