Ve gemi gidiyor…
25 şubat 2016 yeni şafak
Çarşamba akşamı MÜSİAD'ın düzenlediği 16'ncı Ekonomi Basını Başarı Ödülleri törenindeydik… Geceye damgasını vuran, bence şu iki gelişmeydi: Biri bizim gruptan üç arkadaşımızın birden ödül alması. Ekonomi'den Hatice Karahan hocamız ve Murat Palavarkardeşimiz ve Derin Ekonomi Dergimiz adına Yazı İşleri MüdürümüzSinem Köseoğlu. Onları ve diğer ödül alanları (Dünya, Hürriyet, Akşam, Bloomberght.com, NTV, Sabah, Anadolu Ajansı) kutluyorum… Tüm arkadaşlarımızın akıl ve gönüllerine sağlık…
Geceye damgasını vuran ikinci olay ise NTV'deki program ile ödüle layık görülen Mahfi Eğilmez beyin teşekkür konuşmasında “Dolar düşecek, TL'de kalın” şeklindeki anonsu idi… Ne kadarı şaka ne kadar ciddi kestirmek zordu tabii; ancak önemsenmesi gerektiği kesindi.
Dün Doç. Dr. Cevdet Akçay ve Prof. Dr. Deniz Gökçe ile aynı konuyu gündeme getirdim. Dolar ve finansal dengeler ne olur? İkisinin de görüşü aynı. Türkiye için fırsatlar var. Ancak Bakan Mehmet Şimşek'in TÜSİAD toplantısında belirttiği gibi belirsizlikler de etkili…
Her şey siyasi dengelere ve gelişmelere bağlı. Suriye cenahında olup bitenlerden bile daha önemlisi Türkiye'de ne olup bittiği… Hükümetin göstereceği para politikaları performansı… Bu nedenle Cevdet Bey, işe biraz da espri karıştırarak dedi ki, “Dolar 2.75 ile 3.25 arasında bir yere oturur… Bakın böyle bir tahminde bulununca hata yapma ihtimaliniz bir hayli düşer”…
Türkiye'yi yangın yerine çevirmek isteyenlere rağmen ülkenin sapasağlam ayakta durmasını ise herkes, hükümetin anlık reaksiyon verebilme kapasitesine bağlıyor.
Yoksa terör bombacısına 'taziyeyi', masum bir aile ziyareti gibi göstermeye çalışırken özünde, siyasi söylem ve eylem haline getirenler, anında ülkede krizlere neden olabilirlerdi…
HDP'lilerin belki Altan Tan gibi düşünen bazıları hariç partiyi kapattırmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Başta Cumhurbaşkanı ve Başbakan, kimse bu provokasyona pek gelmiyor Allah'tan. “Kurum değildir suç işleyen. Kişidir. O yargılanmalıdır” diye geçiştiriyorlar tahrikleri…
Odamda tam karşımda kadim dostumuz Dr. Pembe Candanerhanımın armağan ettiği koskoca bir poster duruyor. Federico Fellini'nin “E la nave va” (Ve gemi gidiyor) filminden bir sahne bu. Aşırı büyüklükte bir kayık. Daha doğrusu büyük bir gemiden indirilmiş bir filika, cankurtaran kayığı… İçinde devasa bir gergedan duruyor. Küreklerde tek başına yaşlı ve cılız bir adam. Akıntıya karşı asılmış küreklere. Müthiş bir metafor…
Bana Türkiye'yi, özellikle de Türkiye'nin bugünkü halini anlatıyor sanki… Sırtında onca yük… Çevresinde onca sorun… Ve gemi gidiyor…
Cevdet beyin lafıyla bitirelim: “Bütün fonlar Türkiye konusunda olumlu yöndeler, ancak beklemede duruyorlar! Her şey siyasete bakıyor!”…
Bunu küreği çeken de biliyor, o gergedan da…
Ve gemi gidiyor. Gidecek de…
Kriz kriz üstüne…
İki haber peşpeşe ajanslara düşmüş… Önce birincisi:
“Volvo 59 bin aracını geri çağırdı!.. Volvo otomobil firmasının sözcüsü Stefan Elfstrom, olası elektrik arızası nedeniyle dünya çapındaki 59 bin aracı geri çağırdıklarını belirtti. Elfstrom, yaptığı açıklamada, problem bulunan araçların 24 binin İsveç'te, 35 bininin de farklı ülkelerde satıldığını ifade ederek arızanın 2016 model S60 ve V70 dizel araçlar için geçerli olduğunu kaydetti.”
Bunun ardından hemen ikinci haber geldi:
“Volvo, 2017 yılından itibaren fiziksel anahtarları kullanmamayı düşünüyor. Bunun yerine “dijital anahtarları” getirmeyi planlayan ünlü otomobil markası, bunu, akıllı telefonlarla kullanılabilecek bir uygulama yoluyla sağlayacak.”
İletişim dersi 101: a. Kriz çıkınca hemen gerçeği söyle. b. Hatanı kabullen. c. Hasarı tespit et ve hatanın şiddeti doğrultusunda iletişim şiddetini ve hasar karşılama biçimini ayarla. d. Hemen konuyu kendinle ilgili daha pozitif bir alana çek. e. Krizin soğuması için krizle ile ilgili ara bilgilendirme yapmayı unutma…
Bu kadar basit aslında… Bir de tabii en önemli kritik başarı faktörünü unutma: Hızlı ol!
Volvo 'e' maddesi hariç gerekli maddeleri harfiyen uyguladı. 'e' de yakında gelecektir.
Bir başka kriz de ABD'li çikolata devi Mars'ın… Ürünlerinde plastik çıkmasının ardından 55 ülkede geri çağırma başladı. Açıklamaya göre geri çağrılan ürünlerin çoğu başta Almanya, Fransa, İngiltere olmak üzere Avrupa'da satılmış.
Reuters, haberinde, Türkiye'de satılan Snickers'larda da plastik parçası çıktığı belirtiliyor.
Mars şirketinden yapılan açıklamada, geri çağrılacak ürünlerin içindeMars, Snickers ve Milky Way'lerin yer aldığı ifade ediliyor.
Kıssadan hisse: Biraz sıkışınca gazetelere tam sayfa 'Kamuoyuna Duyuru' ilanı vermekle krizler yönetilemiyor…
PR ne, iletişim ne?
Aşağıdaki duyuru ile karşılaşınca bir hayli şaşırdığımı itiraf etmeliyim.Cohn & Wolfe itibarlı PR ajanslarındandır. Çok kıymetli arkadaşlarımız çalışır orada. İşleri de gayet iyidir. Duyurularında demişler ki:
“Nisan ayında resmi açılışı yapılması planlanan Sheraton İstanbul Ataşehir, iletişim çalışmaları için Geometry İstanbul, PR çalışmaları için Cohn &Wolfe ile çalışmaya karar verdi.”
Kendi kendime “Bir yaşına daha girdim!” diye düşündüm. İletişim ve PR nasıl ayrılmıştı birbirinden acaba? Hem de neredeyse bütün PR ajanslarının kendilerine Stratejik İletişim Danışmalığı Ajansıdediği bir dünyada…
Olsa olsa, “Stratejiyi biz yaparız, uygulamayı da (ayak işlerini dememek için) siz!” gibi bir şey mi düşünülmüş acaba? Yalan yanlış bir şey yazmamak için asistanımdan işin aslını öğrenmesini rica ettim. O da Cohn & Wolfe'u aramış. Medya Danışmanı Merve Doğanerhanımefendi ile görüşmüş. O da 24 saat içinde yazılı olarak döneceğini söylemiş. Ben bu yazıyı yazarken nerdeyse 30 saat olmuştu. Bir ses çıkmadı arkadaşlardan.
PR Sektörünün selameti ve konumlanması adına bir de buradan rica edelim arkadaşlardan. Neymiş bu işin aslı? Kim ne iş yaparmış? Bize anlatsınlar; biz de burada iş ve iletişim dünyasını aydınlatalım…
Geceye damgasını vuran ikinci olay ise NTV'deki program ile ödüle layık görülen Mahfi Eğilmez beyin teşekkür konuşmasında “Dolar düşecek, TL'de kalın” şeklindeki anonsu idi… Ne kadarı şaka ne kadar ciddi kestirmek zordu tabii; ancak önemsenmesi gerektiği kesindi.
Dün Doç. Dr. Cevdet Akçay ve Prof. Dr. Deniz Gökçe ile aynı konuyu gündeme getirdim. Dolar ve finansal dengeler ne olur? İkisinin de görüşü aynı. Türkiye için fırsatlar var. Ancak Bakan Mehmet Şimşek'in TÜSİAD toplantısında belirttiği gibi belirsizlikler de etkili…
Her şey siyasi dengelere ve gelişmelere bağlı. Suriye cenahında olup bitenlerden bile daha önemlisi Türkiye'de ne olup bittiği… Hükümetin göstereceği para politikaları performansı… Bu nedenle Cevdet Bey, işe biraz da espri karıştırarak dedi ki, “Dolar 2.75 ile 3.25 arasında bir yere oturur… Bakın böyle bir tahminde bulununca hata yapma ihtimaliniz bir hayli düşer”…
Türkiye'yi yangın yerine çevirmek isteyenlere rağmen ülkenin sapasağlam ayakta durmasını ise herkes, hükümetin anlık reaksiyon verebilme kapasitesine bağlıyor.
Yoksa terör bombacısına 'taziyeyi', masum bir aile ziyareti gibi göstermeye çalışırken özünde, siyasi söylem ve eylem haline getirenler, anında ülkede krizlere neden olabilirlerdi…
HDP'lilerin belki Altan Tan gibi düşünen bazıları hariç partiyi kapattırmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Başta Cumhurbaşkanı ve Başbakan, kimse bu provokasyona pek gelmiyor Allah'tan. “Kurum değildir suç işleyen. Kişidir. O yargılanmalıdır” diye geçiştiriyorlar tahrikleri…
Odamda tam karşımda kadim dostumuz Dr. Pembe Candanerhanımın armağan ettiği koskoca bir poster duruyor. Federico Fellini'nin “E la nave va” (Ve gemi gidiyor) filminden bir sahne bu. Aşırı büyüklükte bir kayık. Daha doğrusu büyük bir gemiden indirilmiş bir filika, cankurtaran kayığı… İçinde devasa bir gergedan duruyor. Küreklerde tek başına yaşlı ve cılız bir adam. Akıntıya karşı asılmış küreklere. Müthiş bir metafor…
Bana Türkiye'yi, özellikle de Türkiye'nin bugünkü halini anlatıyor sanki… Sırtında onca yük… Çevresinde onca sorun… Ve gemi gidiyor…
Cevdet beyin lafıyla bitirelim: “Bütün fonlar Türkiye konusunda olumlu yöndeler, ancak beklemede duruyorlar! Her şey siyasete bakıyor!”…
Bunu küreği çeken de biliyor, o gergedan da…
Ve gemi gidiyor. Gidecek de…
Kriz kriz üstüne…
İki haber peşpeşe ajanslara düşmüş… Önce birincisi:
“Volvo 59 bin aracını geri çağırdı!.. Volvo otomobil firmasının sözcüsü Stefan Elfstrom, olası elektrik arızası nedeniyle dünya çapındaki 59 bin aracı geri çağırdıklarını belirtti. Elfstrom, yaptığı açıklamada, problem bulunan araçların 24 binin İsveç'te, 35 bininin de farklı ülkelerde satıldığını ifade ederek arızanın 2016 model S60 ve V70 dizel araçlar için geçerli olduğunu kaydetti.”
Bunun ardından hemen ikinci haber geldi:
“Volvo, 2017 yılından itibaren fiziksel anahtarları kullanmamayı düşünüyor. Bunun yerine “dijital anahtarları” getirmeyi planlayan ünlü otomobil markası, bunu, akıllı telefonlarla kullanılabilecek bir uygulama yoluyla sağlayacak.”
İletişim dersi 101: a. Kriz çıkınca hemen gerçeği söyle. b. Hatanı kabullen. c. Hasarı tespit et ve hatanın şiddeti doğrultusunda iletişim şiddetini ve hasar karşılama biçimini ayarla. d. Hemen konuyu kendinle ilgili daha pozitif bir alana çek. e. Krizin soğuması için krizle ile ilgili ara bilgilendirme yapmayı unutma…
Bu kadar basit aslında… Bir de tabii en önemli kritik başarı faktörünü unutma: Hızlı ol!
Volvo 'e' maddesi hariç gerekli maddeleri harfiyen uyguladı. 'e' de yakında gelecektir.
Bir başka kriz de ABD'li çikolata devi Mars'ın… Ürünlerinde plastik çıkmasının ardından 55 ülkede geri çağırma başladı. Açıklamaya göre geri çağrılan ürünlerin çoğu başta Almanya, Fransa, İngiltere olmak üzere Avrupa'da satılmış.
Reuters, haberinde, Türkiye'de satılan Snickers'larda da plastik parçası çıktığı belirtiliyor.
Mars şirketinden yapılan açıklamada, geri çağrılacak ürünlerin içindeMars, Snickers ve Milky Way'lerin yer aldığı ifade ediliyor.
Kıssadan hisse: Biraz sıkışınca gazetelere tam sayfa 'Kamuoyuna Duyuru' ilanı vermekle krizler yönetilemiyor…
PR ne, iletişim ne?
Aşağıdaki duyuru ile karşılaşınca bir hayli şaşırdığımı itiraf etmeliyim.Cohn & Wolfe itibarlı PR ajanslarındandır. Çok kıymetli arkadaşlarımız çalışır orada. İşleri de gayet iyidir. Duyurularında demişler ki:
“Nisan ayında resmi açılışı yapılması planlanan Sheraton İstanbul Ataşehir, iletişim çalışmaları için Geometry İstanbul, PR çalışmaları için Cohn &Wolfe ile çalışmaya karar verdi.”
Kendi kendime “Bir yaşına daha girdim!” diye düşündüm. İletişim ve PR nasıl ayrılmıştı birbirinden acaba? Hem de neredeyse bütün PR ajanslarının kendilerine Stratejik İletişim Danışmalığı Ajansıdediği bir dünyada…
Olsa olsa, “Stratejiyi biz yaparız, uygulamayı da (ayak işlerini dememek için) siz!” gibi bir şey mi düşünülmüş acaba? Yalan yanlış bir şey yazmamak için asistanımdan işin aslını öğrenmesini rica ettim. O da Cohn & Wolfe'u aramış. Medya Danışmanı Merve Doğanerhanımefendi ile görüşmüş. O da 24 saat içinde yazılı olarak döneceğini söylemiş. Ben bu yazıyı yazarken nerdeyse 30 saat olmuştu. Bir ses çıkmadı arkadaşlardan.
PR Sektörünün selameti ve konumlanması adına bir de buradan rica edelim arkadaşlardan. Neymiş bu işin aslı? Kim ne iş yaparmış? Bize anlatsınlar; biz de burada iş ve iletişim dünyasını aydınlatalım…