Yenilenmezsen geride kalırsın
20.02.2014 - Yeni Şafak
Siyasetten ticarete, eğitimden spora her alanda üretilen (ürün, fikir ya da hizmet) ne varsa hepsi adına şu gerçekliği teslim etmek durumundayız: 'Yenilenme' ihtiyacı idrak edilmediği, uygulamaya konulmadığı müddetçe 'sürdürülebilir' olma hedefinden de ister istemez uzaklaşılacaktır. Yayıncılık dünyasının yakından tanıdığı ve içinde hayata dair ne ararsanız bulabileceğiniz, benim çocukluk ve gençlik dönemimin (Bütün Dünya) dergisi, Reader's Digest, 1 pounda satılmış. İlk sayısı 1922'de yayınlanan dergi hayli yüklü borçları nedeniyle bu sembolik fiyata gitmiş.
Birkaç yıl önce iki iş adamıyla talepleri üzerine görüşmüştük. Yeni bir yatırım projesinden söz ediyorlardı. Diyorlardı ki; 'Puro ve Fay'ın isim hakları bizde. Bu markaları Türkiye'de satmak istiyoruz. Yardımcı olabilir misiniz?' Biz de demiştik ki: 'Olamayız.' Deterjan ürünlerinde rakipleri sıralayıp, her birinin 'zorunlu ve artistik hareketler'deki başarılarını hatırlatmıştık kendilerine. Eskidiği için yenilmiş, piyasa dışına çıkmış bir ürünün yeniden vaadlerde bulunmak yerine, sıfırdan başlamasının daha hayırlı olacağı, 'geçmişi satarak' günün de, yarının da kazanılamayacağını, insanların 'geleceği' talep ettiğini anlatmaya çalışmıştık.
Siyasette de olduğu gibi keskinleşen rekabet ortamında markanın ya da partinin değerine 'yenilenme'nin gücü katılmadıkça 'cepten yeme'nin de bir süresi olduğunu sadece ben değil, 'pazarlama iletişimi'nin kuralları da, kitapları da yıllardır anlatıp duruyor.
CHP'nin 'Yeni'yi adının başına ekleyecek kadar istemesi ancak 'Büyük Fikir'de tıkanıp, tazelenmeyi becerememesi, kendisini sadece AK Parti ve Başbakan karşıtlığıyla ifade etmesiyle, Puro-Fay ya da Reader's Digest örneklerinde yaşananlar arasında fark olmadığı bellidir. Büyük Fikir'in strateji merkezinden daireler halinde 'yapılacaklar listesi'ne uygun aksiyonlar dalga dalga yayılmıyorsa, iktidara ve Başbakan'a sert muhalefet söylemi tek eylem biçimi olarak kullanılıyorsa ve bu 12 yıldır böyle yapılıyorsa, bu gidişatın olumsuz bir bedelinin olması beklenmelidir.
Benzer bir sıkıntı, gelecekte AK Parti için de pekala sözkonusu olabilir. Bugün değil ama gelecekte muhalefetin her türünün ağız birliği etmişcesine üzerlerine gönderdiği sadmelere, 'Devletin bekasını ve memleketin bütünlüğünü koruyoruz' referansıyla karşı koymanın yetersizliğinin farkına varılmazsa, 'dün'ün altyapıdaki başarılarını tekrarlayarak ve de üstyapıda 'anlamlayan pratiklere' sahip çıkmayı lüzumsuz görerek, nabızların yarına dönük olarak tutulamayacağını öngörmek gerekiyor.
İtibarın itibarı...
Türkiye'nin saygın PR şirketlerinden Ogilvy'den gelen basın bülteninin başlığı şöyleydi: 'Karayolunun en itibarlı şirketi yine Kamil Koç'...
Haberin kendisi ise şu şekilde sunulmuş: 'Kâmil Koç, ulaşım sektörünün kara, hava ve deniz olmak üzere üç ana alt sektörde incelendiği, İtibar Yönetimi Performans Değerlendirme Araştırması'nda, kendi sektöründe ilk sırada yer aldı.
Türkiye çapında 15 ilde 1.239 kişi ile yapılan yüz yüze görüşmelerle gerçekleştirilen çalışmada, sektörlerin önde gelen şirketleri Yönetim Kalitesi, Ürün/ hizmet kalitesi, Çalışan Markası, Finansal Sağlamlık, Kurumsal Sorumluluk, Duygusal Bağlılık ve Tanınma olmak üzere yedi kritere göre değerlendirildi.
Araştırmada karayolu ulaşımı sektöründe Kâmil Koç ilk sırada yer alırken, havayolu ulaştırma sektöründe ise THY birinci sırada yer aldı.'
Hemen aklımıza geçen yılki haber geldi. Bir otobüs firması, gazeteye tam sayfa reklamlar verip bir araştırma şirketinin İstanbul Ticaret Üniversitesi denetiminde olduğu belirtilen çalışmasına dayanarak kendilerinin 'Türkiye'nin En İtibarlı Ulaştırma Şirketi' olduklarını ilan etmişti... Biz de buna şaşırmış, Kamil Koç, Varan, Ulusoy, Pamukkale'ye biraz ayıp olmuyor mu, diye düşünüp yazmıştık. Sadece onlara mı? Hayır... THY'ye, Pegasus'a, Atlas'a, Onur'a, İDO'ya da ayıp olmuştu... Ancak herhalde kastedilen 'Otobüs şirketleri arasından yapılan bir araştırmaydı' ancak sehven ilana 'Tüm Ulaştırma Sektörünün En İtibarlısı' gibi yansıtılmıştı...
Biz de o tarihte burada itibar araştırmalarının itibarı üzerinde durmuştuk.
Basın bülteninde 'Kamil Koç 2013 yılında da kara ulaşımının itibarı en yüksek şirketi seçildi' dendiğine göre bu işin mazisi de olmalı... Kamil Koç'u kutlarken, Araştırmacılar Derneği'nin adresine bir de küçük bir mesaj yollayalım dedik. Türkiye'de şu sıra araştırmacı itibarı krizi yaşanıyor, aman dikkat. Derhal bir kriz iletişim planını devreye sokun en iyisi!..
Birkaç yıl önce iki iş adamıyla talepleri üzerine görüşmüştük. Yeni bir yatırım projesinden söz ediyorlardı. Diyorlardı ki; 'Puro ve Fay'ın isim hakları bizde. Bu markaları Türkiye'de satmak istiyoruz. Yardımcı olabilir misiniz?' Biz de demiştik ki: 'Olamayız.' Deterjan ürünlerinde rakipleri sıralayıp, her birinin 'zorunlu ve artistik hareketler'deki başarılarını hatırlatmıştık kendilerine. Eskidiği için yenilmiş, piyasa dışına çıkmış bir ürünün yeniden vaadlerde bulunmak yerine, sıfırdan başlamasının daha hayırlı olacağı, 'geçmişi satarak' günün de, yarının da kazanılamayacağını, insanların 'geleceği' talep ettiğini anlatmaya çalışmıştık.
Siyasette de olduğu gibi keskinleşen rekabet ortamında markanın ya da partinin değerine 'yenilenme'nin gücü katılmadıkça 'cepten yeme'nin de bir süresi olduğunu sadece ben değil, 'pazarlama iletişimi'nin kuralları da, kitapları da yıllardır anlatıp duruyor.
CHP'nin 'Yeni'yi adının başına ekleyecek kadar istemesi ancak 'Büyük Fikir'de tıkanıp, tazelenmeyi becerememesi, kendisini sadece AK Parti ve Başbakan karşıtlığıyla ifade etmesiyle, Puro-Fay ya da Reader's Digest örneklerinde yaşananlar arasında fark olmadığı bellidir. Büyük Fikir'in strateji merkezinden daireler halinde 'yapılacaklar listesi'ne uygun aksiyonlar dalga dalga yayılmıyorsa, iktidara ve Başbakan'a sert muhalefet söylemi tek eylem biçimi olarak kullanılıyorsa ve bu 12 yıldır böyle yapılıyorsa, bu gidişatın olumsuz bir bedelinin olması beklenmelidir.
Benzer bir sıkıntı, gelecekte AK Parti için de pekala sözkonusu olabilir. Bugün değil ama gelecekte muhalefetin her türünün ağız birliği etmişcesine üzerlerine gönderdiği sadmelere, 'Devletin bekasını ve memleketin bütünlüğünü koruyoruz' referansıyla karşı koymanın yetersizliğinin farkına varılmazsa, 'dün'ün altyapıdaki başarılarını tekrarlayarak ve de üstyapıda 'anlamlayan pratiklere' sahip çıkmayı lüzumsuz görerek, nabızların yarına dönük olarak tutulamayacağını öngörmek gerekiyor.
İtibarın itibarı...
Türkiye'nin saygın PR şirketlerinden Ogilvy'den gelen basın bülteninin başlığı şöyleydi: 'Karayolunun en itibarlı şirketi yine Kamil Koç'...
Haberin kendisi ise şu şekilde sunulmuş: 'Kâmil Koç, ulaşım sektörünün kara, hava ve deniz olmak üzere üç ana alt sektörde incelendiği, İtibar Yönetimi Performans Değerlendirme Araştırması'nda, kendi sektöründe ilk sırada yer aldı.
Türkiye çapında 15 ilde 1.239 kişi ile yapılan yüz yüze görüşmelerle gerçekleştirilen çalışmada, sektörlerin önde gelen şirketleri Yönetim Kalitesi, Ürün/ hizmet kalitesi, Çalışan Markası, Finansal Sağlamlık, Kurumsal Sorumluluk, Duygusal Bağlılık ve Tanınma olmak üzere yedi kritere göre değerlendirildi.
Araştırmada karayolu ulaşımı sektöründe Kâmil Koç ilk sırada yer alırken, havayolu ulaştırma sektöründe ise THY birinci sırada yer aldı.'
Hemen aklımıza geçen yılki haber geldi. Bir otobüs firması, gazeteye tam sayfa reklamlar verip bir araştırma şirketinin İstanbul Ticaret Üniversitesi denetiminde olduğu belirtilen çalışmasına dayanarak kendilerinin 'Türkiye'nin En İtibarlı Ulaştırma Şirketi' olduklarını ilan etmişti... Biz de buna şaşırmış, Kamil Koç, Varan, Ulusoy, Pamukkale'ye biraz ayıp olmuyor mu, diye düşünüp yazmıştık. Sadece onlara mı? Hayır... THY'ye, Pegasus'a, Atlas'a, Onur'a, İDO'ya da ayıp olmuştu... Ancak herhalde kastedilen 'Otobüs şirketleri arasından yapılan bir araştırmaydı' ancak sehven ilana 'Tüm Ulaştırma Sektörünün En İtibarlısı' gibi yansıtılmıştı...
Biz de o tarihte burada itibar araştırmalarının itibarı üzerinde durmuştuk.
Basın bülteninde 'Kamil Koç 2013 yılında da kara ulaşımının itibarı en yüksek şirketi seçildi' dendiğine göre bu işin mazisi de olmalı... Kamil Koç'u kutlarken, Araştırmacılar Derneği'nin adresine bir de küçük bir mesaj yollayalım dedik. Türkiye'de şu sıra araştırmacı itibarı krizi yaşanıyor, aman dikkat. Derhal bir kriz iletişim planını devreye sokun en iyisi!..