Ali Saydam: "Halkla ilişkiler bir ikna aracıdır"
halklailiskiler.com 09 Temmuz 2012
Ali Saydam; "Kriz en kolay öğrenilecek şeydir"Krize geldiğimizde ne oluyor durum?
AS: Walla şöyle, kriz en kolay öğrenilecek şeydir. Kitabı açın 2 sayfa, hatta 1 sayfa. Salim Kadıbeşegil’in kitabının 2 sayfası öyle, gerisi vaka analizi. Çok basit ama uygulaması zor. Birinci ne yapacaksın? 1) Hasar tespit edeceksin, 2) Sözcüğü belirle, 3) Kriz masası oluştur, 4) Tazmin et, hasarı tasvir et 5) Sürekli bilgilendir 6) O bilgilendirme sürecine sonuna kadar, soğuyana kadar devam ettir, krizin gelişme ve soğuma aşamasını izle, ders al. Al bitti 2 sayfa. Ama maharet bunu uygulamakta. Bak zayıflamak gerektiğini, toplu olmanın hasarlandırıcı olduğunu gayet iyi biliyoruz. Buna rağmen gördünüz gibi Allah sağlığımızı bozmasın ama kilomuz yerinde. Yani şunu ifade etmek istiyorum, bilmekle yapmak arasında çok büyük fark var, 2 sayfalık şeyi kriz yönetiminde biliyor olmak, yapabiliyor olmak anlamına gelmiyor.
Ali Saydam; "Bir yerde hasar varsa kriz vardır ve yönetilmesi gerekir"Ama bir krizde kuruluşta bir iletişim veya halkla ilişkiler yöneticisi yoksa?
AS: Yoksa, bunu görüyoruz zaten. O yüzden kriz yönetilemedi, kriz olduğu anlaşılmadı. Bir yerde hasar varsa kriz vardır. En basit yöntemi budur bu işin. Bu hasar manevi de olabilir maddi de olabilir, hasar varsa mutlaka kriz vardır ve yönetilmesi gerekir. Bu kadar basit ama değdim gibi hayata geçirmesi zordur.
Ali Saydam; " Konu yönetimi ile ajanda yönetimi ve gündem oluşturma kendi içinde bir uyum içinde yönetilmesi lazım"Günümüzde en önemli konulardan bir tanesi gündem yönetimi. Gündem yönetiminin birkaç sırrı var mı sizce?
AS: Var. Şimdi 2 şey birbirine karıştırılıyor, ajanda oluşturmak ve gündemi yönetmek, ikisi bir ve bir de konu yönetimi. Yani gündem yönetimiyle konu yönetimi aynı gibi algılanıyor aradaki fark anlaşılmıyor. Eğer konu yönetimini beceremiyorsanız, ajanda yönetimini becermeniz mümkün değildir.
Neye çok benzediğine dair örnek veriyorum, eğer kurumsal vatandaşlık görevini, kurumsal vatandaşlık meselesini halledememişseniz, kurumsal sosyal sorumluluk alanına yatırdığınız her para aleyhinize çalışabilir. Şöyle ifade edelim, kurumsal vatandaşlık nedir, vergini vereceksin, kaçırmayacaksın, 17- 18 yaşından küçük çocuk çalıştırmayacaksın, çalıştırıyorsan bile onu eğitim bağlamında çalıştıracaksın, çalışanların haklarını koruyacaksın, mobbing yapmayacaksın, cinsel taciz uygulamayacaksın vs. Bunları yerine getirmiyorsun, çevreyi kirletiyorsun, vergini ödemiyorsun her türlü devlet borcun var, harcın var, kurumsal vatandaşlığı halledememişin ama dönüyorsun öbür tarafta, ramazanda çorba dağıtıyorsun. Bu tam tersine tepebilir. Aynı şekilde, konu yönetiminde mesela şu x şirket iletişim konusuna, sağlık konusuna, kültür ve sanat konusuna odaklanmıştır, bu meselelere sahip çıkmaktadır gibi bir algınız yoksa dönüp yurt dışında birini getirip konuşmacı yapmanın hiç bir anlamı yoktur. Yani ajandayı oluşturmaya çalışın. Eğer siz sağlık, kültür, eğitim konusunda bir odağınız yoksa dönüp o alanda birdenbire aklınıza esip 10 yıl 20 yıl nedeniyle dışarıdan bir konuk getirip konuşturmanız, ondan sonra da medyada ve dünyada algıyı yönetiyor olduğunuz zannetmeniz çok yanlıştır.
O yüzden konu yönetimi ile ajanda yönetimi ve gündem oluşturma kendi içinde bir uyum içinde yönetilmesi lazım. Tıpkı kurumsal sosyal sorumlulukla, kurumsal vatandaşlığın olduğu gibi.
Ali Saydam; "Halkla ilişkiler hizmet alanıdır"Bizim mesleğimizde hem çok alan var bilmemiz ve yönetmemiz gerek, hem de tecrübeye dayalı bir meslek. Bu nedenle genç iletişimciler ve genç profesyoneller için neler önerirsiniz? Çünkü biz bile bunca yıldan sonra hala öğreniyoruz ve farklı uzmanlıklar ediniyoruz.
AS: Bizim şirketin 5 tane toplantı salonu var. Bu 5 tane toplantı salonuna verdiğimiz adlarda gizli bunun yanıtı. Toplantı salonlarına ne ad verelim diye kendi aramızda oturduk, toplantılar toplantılar, onu mu desek, bunu mu desek, sonunda herkesin tartışmasız kabul edeceği, herhangi bir ideolojik veya politik gölge altında kalmayacak şu 5 isimde karar verildi; en büyüğün adı Sokrates, diğeri Platon, Eflatun, Epikür, Heraklites. Neden bunlar? Onların resimlerini salonlara koyduk, onların görüşü ve hayat hikayelerini yazdık oraya ki genç arkadaşlarımız bugünkü dünya görüşünün, siyasi yaklaşımın, ekonomik yaklaşımın, felsefenin, psikolojinin bir şekilde nereden geldiğini öğrensinler. Bunlardan sonra mutlaka İbn-i Haldun okuman lazım. İbn-i Haldun’dan Kant düşüncesi çıkmıştır. Bunun için ifade ediyorum, hizmet alanıdır halkla ilişkiler.
Hizmet üretirsiniz, kime üretiyorsunuz? Yöneticilere. Yöneticilere bunu ifade ederken demin de söyledik, sizden sadece salon süslemenizi, medyaya haber yollamanızı beklemiyorlar, dünya görüşü bekliyorlar. İngilizcede bir anlamı yok Almancada “Gayst” gibi. Benimki gönül gibi, vefa gibi. Şimdi hatta namusun bile İngilizce çevirisi yok. Bu dünya görüşü kavramını bende çok zorlanarak kullanıyorum. Çünkü dünya görüşü, siyasi görüş olarak anlaşılıyor, oysaki dünya görüşü sizin.
Ali Saydam; "Genç iletişimciler kesinlikle dünya görüşlerini geliştirmeliler"Mesela bizim Sapanca’da sonra Bozcaada’da hiç eğitim görmemiş yaşlı başlı adamın inanılmaz bilgeliği ve dünya görüşü olabilir. Dünya görüşü ille de entelektüel bir birikim gerektirmez. Ama edinmek istiyorsanız dünya görüşü, mutlaka entelektüel birikim gerektiriyor. Bu nedenle genç iletişimcilere önerdiğim şeyler kesinlikle dünya görüşlerini geliştirmeleri. Bunun için entelektüel faaliyetlerini geliştirmeliler. Bunu geliştirebilmeleri için İstanbul ideal bir yer festivaller kenti, müzik, sinema her şeyin festivali var. Biletix’e baktığınız zaman sinemasında operasına festivalin her türlüsünü İstanbul’da bulmak mümkün.
Bir tek ortada abur cubur durumu var. Hepsini birden edinmeme. Çünkü inanılmaz bir yol kaybı ve zaman kaybı. Mesleğin bilge olan arkadaşlarına danışsın; “nasıl bir yol izliyim, Eflatun nasıl okuyayım, Sokrat’ın düşüncelerini nerden öğrenirim” gibi veya ondan sonrasını geliştirmek adına bir yaklaşım içinde olmaları şart. Yoksa farklılığı sadece uygulamada, bunu pembe mi koyayım, masaların üzerine isimleri nasıl yazalım tecrübesi yetmeyecek yakın zamanda. İnsanlar arasında rekabet bitmeyecek bilakis artıyor, giderek azıyor bu rekabet. Var olmak isteyen birey olarak dünya görüşünü entelektüel şekilde geliştirmesi lazım.
Devamı ...
AS: Walla şöyle, kriz en kolay öğrenilecek şeydir. Kitabı açın 2 sayfa, hatta 1 sayfa. Salim Kadıbeşegil’in kitabının 2 sayfası öyle, gerisi vaka analizi. Çok basit ama uygulaması zor. Birinci ne yapacaksın? 1) Hasar tespit edeceksin, 2) Sözcüğü belirle, 3) Kriz masası oluştur, 4) Tazmin et, hasarı tasvir et 5) Sürekli bilgilendir 6) O bilgilendirme sürecine sonuna kadar, soğuyana kadar devam ettir, krizin gelişme ve soğuma aşamasını izle, ders al. Al bitti 2 sayfa. Ama maharet bunu uygulamakta. Bak zayıflamak gerektiğini, toplu olmanın hasarlandırıcı olduğunu gayet iyi biliyoruz. Buna rağmen gördünüz gibi Allah sağlığımızı bozmasın ama kilomuz yerinde. Yani şunu ifade etmek istiyorum, bilmekle yapmak arasında çok büyük fark var, 2 sayfalık şeyi kriz yönetiminde biliyor olmak, yapabiliyor olmak anlamına gelmiyor.
Ali Saydam; "Bir yerde hasar varsa kriz vardır ve yönetilmesi gerekir"Ama bir krizde kuruluşta bir iletişim veya halkla ilişkiler yöneticisi yoksa?
AS: Yoksa, bunu görüyoruz zaten. O yüzden kriz yönetilemedi, kriz olduğu anlaşılmadı. Bir yerde hasar varsa kriz vardır. En basit yöntemi budur bu işin. Bu hasar manevi de olabilir maddi de olabilir, hasar varsa mutlaka kriz vardır ve yönetilmesi gerekir. Bu kadar basit ama değdim gibi hayata geçirmesi zordur.
Ali Saydam; " Konu yönetimi ile ajanda yönetimi ve gündem oluşturma kendi içinde bir uyum içinde yönetilmesi lazım"Günümüzde en önemli konulardan bir tanesi gündem yönetimi. Gündem yönetiminin birkaç sırrı var mı sizce?
AS: Var. Şimdi 2 şey birbirine karıştırılıyor, ajanda oluşturmak ve gündemi yönetmek, ikisi bir ve bir de konu yönetimi. Yani gündem yönetimiyle konu yönetimi aynı gibi algılanıyor aradaki fark anlaşılmıyor. Eğer konu yönetimini beceremiyorsanız, ajanda yönetimini becermeniz mümkün değildir.
Neye çok benzediğine dair örnek veriyorum, eğer kurumsal vatandaşlık görevini, kurumsal vatandaşlık meselesini halledememişseniz, kurumsal sosyal sorumluluk alanına yatırdığınız her para aleyhinize çalışabilir. Şöyle ifade edelim, kurumsal vatandaşlık nedir, vergini vereceksin, kaçırmayacaksın, 17- 18 yaşından küçük çocuk çalıştırmayacaksın, çalıştırıyorsan bile onu eğitim bağlamında çalıştıracaksın, çalışanların haklarını koruyacaksın, mobbing yapmayacaksın, cinsel taciz uygulamayacaksın vs. Bunları yerine getirmiyorsun, çevreyi kirletiyorsun, vergini ödemiyorsun her türlü devlet borcun var, harcın var, kurumsal vatandaşlığı halledememişin ama dönüyorsun öbür tarafta, ramazanda çorba dağıtıyorsun. Bu tam tersine tepebilir. Aynı şekilde, konu yönetiminde mesela şu x şirket iletişim konusuna, sağlık konusuna, kültür ve sanat konusuna odaklanmıştır, bu meselelere sahip çıkmaktadır gibi bir algınız yoksa dönüp yurt dışında birini getirip konuşmacı yapmanın hiç bir anlamı yoktur. Yani ajandayı oluşturmaya çalışın. Eğer siz sağlık, kültür, eğitim konusunda bir odağınız yoksa dönüp o alanda birdenbire aklınıza esip 10 yıl 20 yıl nedeniyle dışarıdan bir konuk getirip konuşturmanız, ondan sonra da medyada ve dünyada algıyı yönetiyor olduğunuz zannetmeniz çok yanlıştır.
O yüzden konu yönetimi ile ajanda yönetimi ve gündem oluşturma kendi içinde bir uyum içinde yönetilmesi lazım. Tıpkı kurumsal sosyal sorumlulukla, kurumsal vatandaşlığın olduğu gibi.
Ali Saydam; "Halkla ilişkiler hizmet alanıdır"Bizim mesleğimizde hem çok alan var bilmemiz ve yönetmemiz gerek, hem de tecrübeye dayalı bir meslek. Bu nedenle genç iletişimciler ve genç profesyoneller için neler önerirsiniz? Çünkü biz bile bunca yıldan sonra hala öğreniyoruz ve farklı uzmanlıklar ediniyoruz.
AS: Bizim şirketin 5 tane toplantı salonu var. Bu 5 tane toplantı salonuna verdiğimiz adlarda gizli bunun yanıtı. Toplantı salonlarına ne ad verelim diye kendi aramızda oturduk, toplantılar toplantılar, onu mu desek, bunu mu desek, sonunda herkesin tartışmasız kabul edeceği, herhangi bir ideolojik veya politik gölge altında kalmayacak şu 5 isimde karar verildi; en büyüğün adı Sokrates, diğeri Platon, Eflatun, Epikür, Heraklites. Neden bunlar? Onların resimlerini salonlara koyduk, onların görüşü ve hayat hikayelerini yazdık oraya ki genç arkadaşlarımız bugünkü dünya görüşünün, siyasi yaklaşımın, ekonomik yaklaşımın, felsefenin, psikolojinin bir şekilde nereden geldiğini öğrensinler. Bunlardan sonra mutlaka İbn-i Haldun okuman lazım. İbn-i Haldun’dan Kant düşüncesi çıkmıştır. Bunun için ifade ediyorum, hizmet alanıdır halkla ilişkiler.
Hizmet üretirsiniz, kime üretiyorsunuz? Yöneticilere. Yöneticilere bunu ifade ederken demin de söyledik, sizden sadece salon süslemenizi, medyaya haber yollamanızı beklemiyorlar, dünya görüşü bekliyorlar. İngilizcede bir anlamı yok Almancada “Gayst” gibi. Benimki gönül gibi, vefa gibi. Şimdi hatta namusun bile İngilizce çevirisi yok. Bu dünya görüşü kavramını bende çok zorlanarak kullanıyorum. Çünkü dünya görüşü, siyasi görüş olarak anlaşılıyor, oysaki dünya görüşü sizin.
Ali Saydam; "Genç iletişimciler kesinlikle dünya görüşlerini geliştirmeliler"Mesela bizim Sapanca’da sonra Bozcaada’da hiç eğitim görmemiş yaşlı başlı adamın inanılmaz bilgeliği ve dünya görüşü olabilir. Dünya görüşü ille de entelektüel bir birikim gerektirmez. Ama edinmek istiyorsanız dünya görüşü, mutlaka entelektüel birikim gerektiriyor. Bu nedenle genç iletişimcilere önerdiğim şeyler kesinlikle dünya görüşlerini geliştirmeleri. Bunun için entelektüel faaliyetlerini geliştirmeliler. Bunu geliştirebilmeleri için İstanbul ideal bir yer festivaller kenti, müzik, sinema her şeyin festivali var. Biletix’e baktığınız zaman sinemasında operasına festivalin her türlüsünü İstanbul’da bulmak mümkün.
Bir tek ortada abur cubur durumu var. Hepsini birden edinmeme. Çünkü inanılmaz bir yol kaybı ve zaman kaybı. Mesleğin bilge olan arkadaşlarına danışsın; “nasıl bir yol izliyim, Eflatun nasıl okuyayım, Sokrat’ın düşüncelerini nerden öğrenirim” gibi veya ondan sonrasını geliştirmek adına bir yaklaşım içinde olmaları şart. Yoksa farklılığı sadece uygulamada, bunu pembe mi koyayım, masaların üzerine isimleri nasıl yazalım tecrübesi yetmeyecek yakın zamanda. İnsanlar arasında rekabet bitmeyecek bilakis artıyor, giderek azıyor bu rekabet. Var olmak isteyen birey olarak dünya görüşünü entelektüel şekilde geliştirmesi lazım.
Devamı ...