Anlaşılmamanın nedenini ‘kendinde’ aramak gerekir
28 Kasım 2024 Yeni Şafak
Anlaşılmamanın nedenini ‘kendinde’ aramak gerekir
Anadolu Yakası İnşaat Müteahhitleri Derneği’nin düzenlediği (AYİDER), “10. İnşaat Zirvesi ve Fuarı”nda konuşan AYİDER Başkanı Hakan Şişik, İBB’nin “İstanbul İmar Yönetmeliği”, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın da “Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği” üzerinde ciddi çalışmaları olduğunu belirtmiş.
Bakanlığın Yapı Denetim Kanunu’ndaki değişiklik önerilerini önümüzdeki ay açıklamasını beklediklerini ifade eden Şişik, Derneğin kuruluşundan beri suyu daha az tüketen, enerjisini toplayabilen yapılara ilişkin uyarılarda bulunduğunun ve Bakanlığın da yeşil binalarla, özellikle de gri suların azaltılmasıyla ilgili çalıştığının altını çizmiş.
Zirvede konuşan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Eski Bakanı Erdoğan Bayraktar, “Kentsel dönüşümü ben anlatamıyorum, Naci Görür de anlatamıyor. Daha doğrusu kimse anlamak istemiyor. Hâl böyle olunca, ne kadar çabalarsanız çabalayın anlatamazsınız” demiş.
İlk kez 2012 yılında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatlarıyla İstanbul Esenler’de başladığı ifade edilen kentsel dönüşümün hâlâ anlaşılamamış olması geçiştirilebilecek bir durum değil, kelimenin tam anlamıyla hayati bir mesele. İspatlanmış bir iletişim teorisidir; anlattığınız anlaşılmıyorsa, kusur dinleyicide değil, sizdedir.
Siyasilere ders olsun!..
İş dünyamızın iki önemli, iki rakip ailesi Koç ve Sabancı, iş birliğine giderek Türkiye’nin ilk Alternatif Yatırımlar Merkezi’ni (KUES) Koç Üniversitesi ve Esas Holding’in ortak katkılarıyla kurmuşlar. Bu, hayır işleri haricindeki ilk ortak çalışmalarıymış.
Koç Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi ile İşletme Enstitüsü bünyesinde kurulan KUES, özel sermaye, girişim sermayesi, gayrimenkul, stratejik varlık dağılımı gibi alternatif yatırım alanlarına odaklanacakmış.
Törende konuşan Ali Koç, dünyada trilyonlarca paranın gidecek yer aradığını vurgulayarak KUES’in yabancı yatırımların çekilmesine rehberlik edeceğine inandığını belirtmiş. Esas Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ali Sabancı ise “Bugün burada konuşabiliyorsam bu, Koç Ailesi sayesindedir. 2023'te geçirdiğimiz kaza sonrası, Koç Ailesi'nin kurduğu sağlık sistemi beni hayata döndürdü” demiş.
Gerek rakipler arasında kurulan bu iş birliği, gerekse de dildeki nezaket siyasetçilere ders olmalı… Rekabette yarışırken ülkemizin çıkarları söz konusu olduğunda benzer ortaklıklardan kaçınılmamalı…
Biz Mersin’e, Avrupa tersine…
Uluslararası Bilgisayar ve Bilgi Okuryazarlığı Çalışması (ICILS), Avrupa Birliği’nde (AB) 14 yaşındaki öğrencilerin yüzde 43’ünün ‘temel dijital beceri düzeyi’ne ulaşamadığını ortaya koymuş.
2018’den bu yana yapılan karşılaştırmalarda, birçok ülkenin yerinde saydığı görülmüş ve AB’nin 2030 yılına kadar ‘düşük dijital beceri’ oranını yüzde 15’in altına indirme hedefinden uzak olduğu belirlenmiş. Özellikle de Romanya ve Yunanistan geridelermiş.
Ayrıca dijital becerilerde kız öğrenciler, genel olarak erkek öğrencilere göre daha iyi performans sergilese de bilgi ve iletişim alanında çalışan kadınların oranının yalnızca yüzde 20’de kalması, cinsiyet eşitsizliğine dair önemli bir veri olarak ortaya konmuş.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, KADEM’in “Yapay Zekâ ve Kadın” Zirvesi’nde; Türkiye’de 2002 yılında yüzde 27,9 olan kadınların iş gücüne katılım oranının 2024 yılı Ağustos ayında yüzde 37,3’e çıktığını, kadın istihdam oranının yüzde 25,3’ten yüzde 33’e yükseldiğini, 2028 sonuna kadar ise bu rakamları sırasıyla yüzde 40’ın ve yüzde 36’nın üzerine çıkaracaklarını açıkladı. Teknoloji alanında çalışan kadın sayısı da bu hedeflerin arasındaymış.
Ülkemiz, bir konuda daha Avrupa’ya ve dünyaya yol göstermeye hazırlanıyor. Bizim şeamet tellalları da şimdiden sindirmeye başlasalar iyi olacak.
‘Hür’ doğduk da…
Kararlarımızın ne kadarını hür irademizle veriyoruz? Çok kolay bir soru değil… Hele ki dijital platformlar söz konusuysa büyük ölçüde algoritmalara teslim gibi görünüyoruz.
Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Reklamcılık Bölümü’nden Doç. Dr. Cihan Becan, dijital platformlardaki reklamların alışverişleri nasıl şekillendirdiğini değerlendirmiş. Bu mecralarda sık tekrar edilen reklamlar, bir ürün veya markayı daha tanıdık hissettirdiği için alışveriş yapma ihtimalimizi artırabiliyormuş.
Bir de kaçırma korkusu (FOMO – fear of missing out) varmış. Dijital platformlarda özellikle sınırlı zaman veya stokla gösterilen avantajların beynimizde uyandırabildiği ‘günceli’ ya da bir ‘fırsatı kaçırma’ korkusu, alışveriş kararlarımızı hızlandırabiliyormuş.
Bunlara klasikleşmiş pazarlama taktiklerini, duygusal faktörleri de eklersek dijital ortamların bizi iyiden iyiye kuşattığı söylenebilir.
Buradaki ‘biz’ çok önemli… Hangi biz?..
Her türlü zihinsel ‘yeniden üretim’ (reproduction) kabiliyetini yitirmiş ve teknoloji bağımlılığı şehveti içinde duygu ve düşüncelerini tamamen ‘müesses nizam’a teslim etmeye hazır ‘biz’ mi? Yoksa, sürekli sorgulayan, yetinmeyen, yeni cevaplar, kültür ve değerlerimize uygun akılcı ve güncel çözümler arayan ‘biz’ mi?...
İkincisini kuşatmak hayli zordur…
Anadolu Yakası İnşaat Müteahhitleri Derneği’nin düzenlediği (AYİDER), “10. İnşaat Zirvesi ve Fuarı”nda konuşan AYİDER Başkanı Hakan Şişik, İBB’nin “İstanbul İmar Yönetmeliği”, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın da “Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği” üzerinde ciddi çalışmaları olduğunu belirtmiş.
Bakanlığın Yapı Denetim Kanunu’ndaki değişiklik önerilerini önümüzdeki ay açıklamasını beklediklerini ifade eden Şişik, Derneğin kuruluşundan beri suyu daha az tüketen, enerjisini toplayabilen yapılara ilişkin uyarılarda bulunduğunun ve Bakanlığın da yeşil binalarla, özellikle de gri suların azaltılmasıyla ilgili çalıştığının altını çizmiş.
Zirvede konuşan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Eski Bakanı Erdoğan Bayraktar, “Kentsel dönüşümü ben anlatamıyorum, Naci Görür de anlatamıyor. Daha doğrusu kimse anlamak istemiyor. Hâl böyle olunca, ne kadar çabalarsanız çabalayın anlatamazsınız” demiş.
İlk kez 2012 yılında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatlarıyla İstanbul Esenler’de başladığı ifade edilen kentsel dönüşümün hâlâ anlaşılamamış olması geçiştirilebilecek bir durum değil, kelimenin tam anlamıyla hayati bir mesele. İspatlanmış bir iletişim teorisidir; anlattığınız anlaşılmıyorsa, kusur dinleyicide değil, sizdedir.
Siyasilere ders olsun!..
İş dünyamızın iki önemli, iki rakip ailesi Koç ve Sabancı, iş birliğine giderek Türkiye’nin ilk Alternatif Yatırımlar Merkezi’ni (KUES) Koç Üniversitesi ve Esas Holding’in ortak katkılarıyla kurmuşlar. Bu, hayır işleri haricindeki ilk ortak çalışmalarıymış.
Koç Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi ile İşletme Enstitüsü bünyesinde kurulan KUES, özel sermaye, girişim sermayesi, gayrimenkul, stratejik varlık dağılımı gibi alternatif yatırım alanlarına odaklanacakmış.
Törende konuşan Ali Koç, dünyada trilyonlarca paranın gidecek yer aradığını vurgulayarak KUES’in yabancı yatırımların çekilmesine rehberlik edeceğine inandığını belirtmiş. Esas Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ali Sabancı ise “Bugün burada konuşabiliyorsam bu, Koç Ailesi sayesindedir. 2023'te geçirdiğimiz kaza sonrası, Koç Ailesi'nin kurduğu sağlık sistemi beni hayata döndürdü” demiş.
Gerek rakipler arasında kurulan bu iş birliği, gerekse de dildeki nezaket siyasetçilere ders olmalı… Rekabette yarışırken ülkemizin çıkarları söz konusu olduğunda benzer ortaklıklardan kaçınılmamalı…
Biz Mersin’e, Avrupa tersine…
Uluslararası Bilgisayar ve Bilgi Okuryazarlığı Çalışması (ICILS), Avrupa Birliği’nde (AB) 14 yaşındaki öğrencilerin yüzde 43’ünün ‘temel dijital beceri düzeyi’ne ulaşamadığını ortaya koymuş.
2018’den bu yana yapılan karşılaştırmalarda, birçok ülkenin yerinde saydığı görülmüş ve AB’nin 2030 yılına kadar ‘düşük dijital beceri’ oranını yüzde 15’in altına indirme hedefinden uzak olduğu belirlenmiş. Özellikle de Romanya ve Yunanistan geridelermiş.
Ayrıca dijital becerilerde kız öğrenciler, genel olarak erkek öğrencilere göre daha iyi performans sergilese de bilgi ve iletişim alanında çalışan kadınların oranının yalnızca yüzde 20’de kalması, cinsiyet eşitsizliğine dair önemli bir veri olarak ortaya konmuş.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, KADEM’in “Yapay Zekâ ve Kadın” Zirvesi’nde; Türkiye’de 2002 yılında yüzde 27,9 olan kadınların iş gücüne katılım oranının 2024 yılı Ağustos ayında yüzde 37,3’e çıktığını, kadın istihdam oranının yüzde 25,3’ten yüzde 33’e yükseldiğini, 2028 sonuna kadar ise bu rakamları sırasıyla yüzde 40’ın ve yüzde 36’nın üzerine çıkaracaklarını açıkladı. Teknoloji alanında çalışan kadın sayısı da bu hedeflerin arasındaymış.
Ülkemiz, bir konuda daha Avrupa’ya ve dünyaya yol göstermeye hazırlanıyor. Bizim şeamet tellalları da şimdiden sindirmeye başlasalar iyi olacak.
‘Hür’ doğduk da…
Kararlarımızın ne kadarını hür irademizle veriyoruz? Çok kolay bir soru değil… Hele ki dijital platformlar söz konusuysa büyük ölçüde algoritmalara teslim gibi görünüyoruz.
Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Reklamcılık Bölümü’nden Doç. Dr. Cihan Becan, dijital platformlardaki reklamların alışverişleri nasıl şekillendirdiğini değerlendirmiş. Bu mecralarda sık tekrar edilen reklamlar, bir ürün veya markayı daha tanıdık hissettirdiği için alışveriş yapma ihtimalimizi artırabiliyormuş.
Bir de kaçırma korkusu (FOMO – fear of missing out) varmış. Dijital platformlarda özellikle sınırlı zaman veya stokla gösterilen avantajların beynimizde uyandırabildiği ‘günceli’ ya da bir ‘fırsatı kaçırma’ korkusu, alışveriş kararlarımızı hızlandırabiliyormuş.
Bunlara klasikleşmiş pazarlama taktiklerini, duygusal faktörleri de eklersek dijital ortamların bizi iyiden iyiye kuşattığı söylenebilir.
Buradaki ‘biz’ çok önemli… Hangi biz?..
Her türlü zihinsel ‘yeniden üretim’ (reproduction) kabiliyetini yitirmiş ve teknoloji bağımlılığı şehveti içinde duygu ve düşüncelerini tamamen ‘müesses nizam’a teslim etmeye hazır ‘biz’ mi? Yoksa, sürekli sorgulayan, yetinmeyen, yeni cevaplar, kültür ve değerlerimize uygun akılcı ve güncel çözümler arayan ‘biz’ mi?...
İkincisini kuşatmak hayli zordur…