‘Anlatmak’ yapmaktan önemlidir
07 eylül 2024 yeni şafak
Türkiye’nin geleceğini önemli derecede etkileyecek iki olumlu gelişme şu sıra gündemde... Biri Tarım Bakanlığı’nın açıkladığı, yürütülen bütün tezvirat ve dezenformasyonun tersine ‘tarım’ alanında olağanüstü destekleri gündeme getiren “Tarımda Yeni Dönem: Üretim Planlaması ve Yeni Destekleme Modeli”... Diğeri de tabii ki Orta Vadeli Program’a (OVP) ilişkin hem 2024 hem de önümüzdeki üç yıl için yapılmış durum analizi ile revizyonların açıklanması...
Olayın teknik boyutu üzerine kelam edenleri mutlaka izliyorsunuzdur... Biz uzmanlığımız gereği ‘artistik’ boyutundan, bazı durumlarda teknikten daha da önemli hâle gelen iletişim boyutundan bakmaya çalışalım...
Her ikisi de çok ciddi birer iletişim kampanyasını gereksinen konulardır... Tarım hususunda; şehir şehir dolaşıp kentin toprakla uğraşan kesimi ve onların meslek odalarıyla yüz yüze toplantılar düzenleyip, siyasi iletişim boyutunda ikna yöntemiyle karar vericiler ile uygulayıcılar arasındaki uyumu sağlamaya ihtiyaç vardır... OVP içinse, bu sefer, kentlerin sanayi, ticaret odaları ve bunların üyeleriyle bir ikna sürecini harekete geçirmek önemlidir...
Her iki konu çerçevesinde aslında ‘öncesi’nden başlatılmış olması gereken ‘sırası’nda zirveye ulaştırılacak, ‘sonrası’nda ise tahkim edilecek bir algılama yönetimine izin verecek mufassal bir iletişim kampanyası devrede olmalıydı...
Kararların, gelişmelerin hepsinin birden anlatıldığı, akılda kalıcı olamayan, uzmanlar dışındakilerin baştan sona ilgiyle takip edemeyeceği TV programları yerine, bunların tek tek, parçalar hâlinde ele alınarak ifade edilmesine çalışılmalıydı. Belki o zaman, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımızın belirttiği gibi, yapısal reformlar konusundaki 32 başlıktan 24’ünün başarıyla hayata geçirildiği gerçeği siyasi iletişim boyutunda hedef kitlelere benimsetilebilirdi. Ve de bir iki olumsuz düzeltmenin yanında pek çok başlıkta olumlu revizyonların söz konusu olduğu da anlaşılabilirdi... Aynı durum, tarımdaki “Üretim Planlaması ve Yeni Destekleme Modeli” için de geçerli olabilirdi.
“Olabilirdi... Yapılabilirdi... Edilebilirdi...” deyip duruyoruz. Çünkü, henüz çok geç kalınmasa da, yukarıda belirtmeye çalıştığımız türden iletişim kampanyalarının işaretlerini gördüğümüzü iddia edemeyiz.
Bir iki defa, o da sadece hükûmete destek çıkan medyanın kanallarında konuyu anlatmanın ve olayın ikna sürecini medya içindeki tartışmalar ile “köşe kadılarına” bırakmanın amaca hizmet etmeyeceği artık biliniyor olmalı...
Bir işin iletişimi, olması gerektiği gibi yürümediğinde hiç istenmeyen ‘defansif’ durumlara düşmek mukadderdir. İletişim kanallarını ve etkinliklerini ciddi bir iletişim kampanyasının içinde stratejik olarak planlamadığınızda “Öküz altında buzağı aramaya” can atan muhalif kesimin konunun orasını burasını cımbızla çekiştirerek ortaya koyduğu agresif eleştiriler karşısında “Ama o öyle değil, böyle...” gibi, hiç bir zaman hedefe yaklaştırmayacak bir iletişim boyutuna geçmiş oluyorsunuz.
OVP’de cesaret ve açık yüreklilikle meseleyi orata koyan Hazine ve Maliye Bakanlığımızı ve Türkiye’nin can damarlarından birini oluşturan tarım konusunda çok önemli adımları atmaya hazır olduğunu gösteren Tarım Bakanlığımızı canı yürekten kutluyorum. Ancak bu, siyasi iletişim boyutunda pek bir şey demek değil...
Ne yazık ki...
Günün sözü
“Daha iyiye gitmek için iyiden vazgeçmekten korkmayın.”
John D. Rockefler
Gözümüze takılanlar…
Olayın teknik boyutu üzerine kelam edenleri mutlaka izliyorsunuzdur... Biz uzmanlığımız gereği ‘artistik’ boyutundan, bazı durumlarda teknikten daha da önemli hâle gelen iletişim boyutundan bakmaya çalışalım...
Her ikisi de çok ciddi birer iletişim kampanyasını gereksinen konulardır... Tarım hususunda; şehir şehir dolaşıp kentin toprakla uğraşan kesimi ve onların meslek odalarıyla yüz yüze toplantılar düzenleyip, siyasi iletişim boyutunda ikna yöntemiyle karar vericiler ile uygulayıcılar arasındaki uyumu sağlamaya ihtiyaç vardır... OVP içinse, bu sefer, kentlerin sanayi, ticaret odaları ve bunların üyeleriyle bir ikna sürecini harekete geçirmek önemlidir...
Her iki konu çerçevesinde aslında ‘öncesi’nden başlatılmış olması gereken ‘sırası’nda zirveye ulaştırılacak, ‘sonrası’nda ise tahkim edilecek bir algılama yönetimine izin verecek mufassal bir iletişim kampanyası devrede olmalıydı...
Kararların, gelişmelerin hepsinin birden anlatıldığı, akılda kalıcı olamayan, uzmanlar dışındakilerin baştan sona ilgiyle takip edemeyeceği TV programları yerine, bunların tek tek, parçalar hâlinde ele alınarak ifade edilmesine çalışılmalıydı. Belki o zaman, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımızın belirttiği gibi, yapısal reformlar konusundaki 32 başlıktan 24’ünün başarıyla hayata geçirildiği gerçeği siyasi iletişim boyutunda hedef kitlelere benimsetilebilirdi. Ve de bir iki olumsuz düzeltmenin yanında pek çok başlıkta olumlu revizyonların söz konusu olduğu da anlaşılabilirdi... Aynı durum, tarımdaki “Üretim Planlaması ve Yeni Destekleme Modeli” için de geçerli olabilirdi.
“Olabilirdi... Yapılabilirdi... Edilebilirdi...” deyip duruyoruz. Çünkü, henüz çok geç kalınmasa da, yukarıda belirtmeye çalıştığımız türden iletişim kampanyalarının işaretlerini gördüğümüzü iddia edemeyiz.
Bir iki defa, o da sadece hükûmete destek çıkan medyanın kanallarında konuyu anlatmanın ve olayın ikna sürecini medya içindeki tartışmalar ile “köşe kadılarına” bırakmanın amaca hizmet etmeyeceği artık biliniyor olmalı...
Bir işin iletişimi, olması gerektiği gibi yürümediğinde hiç istenmeyen ‘defansif’ durumlara düşmek mukadderdir. İletişim kanallarını ve etkinliklerini ciddi bir iletişim kampanyasının içinde stratejik olarak planlamadığınızda “Öküz altında buzağı aramaya” can atan muhalif kesimin konunun orasını burasını cımbızla çekiştirerek ortaya koyduğu agresif eleştiriler karşısında “Ama o öyle değil, böyle...” gibi, hiç bir zaman hedefe yaklaştırmayacak bir iletişim boyutuna geçmiş oluyorsunuz.
OVP’de cesaret ve açık yüreklilikle meseleyi orata koyan Hazine ve Maliye Bakanlığımızı ve Türkiye’nin can damarlarından birini oluşturan tarım konusunda çok önemli adımları atmaya hazır olduğunu gösteren Tarım Bakanlığımızı canı yürekten kutluyorum. Ancak bu, siyasi iletişim boyutunda pek bir şey demek değil...
Ne yazık ki...
Günün sözü
“Daha iyiye gitmek için iyiden vazgeçmekten korkmayın.”
John D. Rockefler
Gözümüze takılanlar…
- Memorial Sağlık Grubu, Ticaret Bakanlığı’nın, firmaların uluslararası pazarda kendi markası ile global bir oyuncu olabilme yolunu açan projesinin denetimlerini başarıyla tamamlayarak Turquality ile tescillenmiş (Dilek Duran). Turquality programının odağında, klasik ihracat desteklerinden farklı olarak firmaların markalaşma hedeflerine katkıda bulunmak da yer alıyor. Dünyada “Türk malı” algılamasını yükseltmek ve pazarda sağlam bir yer edinmek için ortaya çıkan bu devlet destekli ilk ve tek markalaşma programı, ülkemizin ve ürünlerinin itibarı açısından önemli bir hizmet sağlıyor.
- Otel alternatifleri ve gezi rehberi sunan Neredekal.com’un verilerine göre; “Son dakika tatil fırsatı otelleri” aramalarında Ağustos ayının son haftasında artış yaşanmış. Eylül ayında oda fiyatlarında yüzde 3-17 arasında indirimler yapılıyormuş. Öte yandan Ağustos ayındaki fiyatlar bir önceki yıla kıyasla yüzde 51 artmış (Esra Sur, Intersis). Yani, Eylül’de nasılsa indirim olacak diye rezervasyonlarını son dakikaya bırakanlar pek de kârlı sayılmazlar. Hayatın her alanındaki başarının ‘hazırlık’ yapmaktan geçtiğine inanırır. Bunun ifade etmek için bir üçlememiz de var: 3H = ‘Hazır - Hızır - Huzur’. Yani, Hazırlığını erken yaparsan Hızır gelir ve Hızır gelirse de Huzur bulursun...
- Eleman.net’in 2 bin 452 kişinin katılımıyla düzenlediği ankete göre, çalışanların yüzde 50’si iş yerlerinde görevi dışında işlerle de meşgul oluyormuş. Ayrıca anket katılımcılarının yüzde 37’si hemen hemen her gün görev tanımı dışında işler yaptığını belirtmiş (Miraç Özercan. Aristo). Çalışan memnuniyetinin bir işyerinin verimliliği için çok önemli olduğunu bilmeyen kalmamıştır herhâlde. Çalışanı memnun etmenin ilk adımı ‘doğru ücret politikası’ ise ikincisi de ‘angarya’nın engellenmesi olabilir. Personel motivasyonu için toplantılar, geziler, bovling turnuvaları düzenleyerek paralarının ve enerjilerinin önemli bölümünü boşa harcayan işletmeler onun yerine ‘ara kademe’ yöneticiler ile bu angarya meselesi üzerine konuşsalar daha etkili sonuçlar alabilirler belki.