Atatürk: “Türkiye bir maymun değildir”
29 ekim 2024 yeni şafak
Bugünkü yazımızda Ahmet Adnan Saygun’a, onun bestelediği ve 90. yılı kutlanan ilk Türk operası “Özsoy”a ve tüm engellemelere rağmen kendisine yaşam alanı açan millî kültür politikamızın peş peşe düzenlenen bazı etkinliklerine değineceğiz.
Önce şu muhteşem filmden söz edelim; dostlarla gittiğimiz “Bir Cumhuriyet Şarkısı”ndan… Saygun’u şahsen tanıma fırsatı bulmuş, “A. Adnan Saygun ve Geçmişten Geleceğe Türk Musikisi”, “Özsoy Operası - Atatürk ve Adnan Saygun” kitaplarının yazarı Prof. Gülper Refiğ, Saygun’un öğrencisi ve AKM açılışında dünya prömiyeri yapılan bir başka gurur kaynağımız “Sinan” operasının bestecisi, Mimar Sinan Üniversitesi hocalarından Prof. Dr. Hasan Uçarsu, Dr. Esin Uçarsu, Prof. Selen Bucak Arslan ve Dr. Arın Saydam ile izledik filmi.
Hepimiz çok etkilendik… Oyunculuğu, prodüksiyonu, müziği, genel duygusu açısından dünya sinemasının en üst sıralarına yerleşebilecek bir yapım söz konusu…
Diğerlerinden daha fazla etkilendiğimi itiraf etmeliyim. İyi yapılmış bir reklam filminde bile boğazı düğümlenen biri olarak başından sonuna gözyaşlarıma hâkim olamadığımı da itirafıma eklemeliyim…
Fakat nedenini doğru izah etmeliyim… Üzerime yüklenmiş bunca duygunun ve düşüncenin sebebi, ‘siyasi tercihler’ gibi ifade edildiğinde son derece sıradan, hatta can sıkıcı derecede klişe anlaşılması tehlikesi olan bir şeydir… Oysa, devletin temelini oluşturan millî kültür politikaları ve bir ülkenin millî bağımsızlık ve bölünmez bütünlüğünü sağlayacak altyapı stratejileri çerçevesindeki doğru siyasi tercihler, insanların hür ve onurlu yaşamasının garantisidir.
Bu filmde de onu gördüm ve bir kez daha Nuri Killigil’i, Nuri Demirağ’ı, Vecihi Hürkuş’u ve Devrim arabasını hatırladım… Engellenmeleriyle bir millete, bize ödetilen bedelleri, kaybettirilen yılları, Türkiye’nin kahramanları olacak isimlerin yok edilmeye çalışılmasını…
Bir şeyi daha gördüm; TUSAŞ ve başta Bayraktar olmak üzere millî savunma sanayimizin güçlendirilmesi, millî enerji ve maden politikamızın ilk kez oluşturulması ve uygulamaya geçilmesi, ulaştırma ve altyapı hizmetlerinin tüm ülke sathına yayılması; nasıl ki siyasi tercihin millî iradeden yana kullanılmasıyla mümkün olduysa, Özsoy operası da böyle bir siyasi tercihin ve arkasındaki güçlü iradenin sarsılmazlığı ve becerisiyle başarılmıştı.
Özellikle bir ulusun millî kültürünün işte bu irade sayesinde nasıl inşa edildiği, filmin her karesinde hissedilmekte… Hem de en dramatik biçimde…
“Kadı kızında bile bulunabilecek” bazı güzellik hataları yok mu; var tabii… Örneğin; Adnan Bey Paris’ten Türkiye’ye 1929’da değil, 1931’de dönmüştü. Cumhurbaşkanlığı Filarmoni Orkestrası yönetiminin, Özsoy Operası’nın provalarını engellemesi üzerine, o sırada tatilde bulunan İstanbul’daki Yaylı Sazlar Orkestrası’nın elemanları filmde gösterildiği gibi derdest edilmemişlerdi… Ya da salon müsait olmayınca provalar, olağanüstü güzel görüntülerle verilmiş açık alanlarda, yaylalarda sürdürülmemişti… Ve final, millî kültür vurgusunu daha da güçlendirilerek yapılmalıydı. Kabul…
Ancak bunlardan yola çıksaydık ve filmi bu güzellik hatalarına hapsetseydik; tarihe geçecek bir Adnan Saygun oyunuyla göz kamaştıran Salih Bademci’ye, yukarıda çizmeye çalıştığımız tabloyu ete kemiğe büründüren tüm diğer oyunculara, özellikle de yönetmen Yağız Alp Akaydın ile müziklerde imzası olan Tuluğ Tırpan’a ve bu eserin ortaya çıkmasında en büyük paya sahip İş Bankası’na haksızlık olmaz mıydı?!
Bu arada Özsoy Operası’nın 90. yılı nedeniyle bugün AKM’deki “Türk Telekom Lounge Buluşmaları” çerçevesinde söyleşi düzenleyenleri de kutluyoruz. AKM Sanat Yönetmeni Remzi Buharali ve Prof. Gülper Refiğ katılımıyla 18.30’da yapılacak etkinlik herkese açık.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın hazırladığı “21. Yüzyılda Türkiye’nin Kültür Seferberliği” kitabı da bu haftaya millî kültür çerçevesinde değer katacak etkinliklerden biri. Yakın geçmişte izlenen çok yönlü kültür politikalarının derinlemesine analizini sunan eser, Cumhuriyet’le birlikte gelen kültürel kazanımları ve Türkiye’nin kültürel yükselişini anlatan bir envanter görevi üstleniyor. AKM Tiyatro Salonu’nda 8 Kasım’da lanse edilecek eserin pdf’ine İletişim Başkanlığı sayfasından da ulaşılabiliyor: https://shorturl.at/2hOPA
Yine 90. yıl kutlamaları çerçevesinde, bu gece Denizbank’ın destekleriyle “Kültür Devrimi Özel Konseri” düzenleniyor. Koro ile şef Gürer Aykal yönetimindeki İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası, Adnan Saygun’un eserlerini seslendirecek ve geçen yıl Semiha Berksoy Opera Vakfı tarafından verilen ödüllerin sahibi olan solistler Mine Kurtoğlu, Bülent Külekçi, Tuncay Kurtoğlu’na eşlik edecek.
Cumhuriyet Bayramınızı en içten dileklerimle kutlarken, size küçük bir armağan: 29 Ekim 1930’da kendisiyle röportaj yapan ABD’li AP muhabiri Dorothy Rings’in “Türkiye hangi bakımlardan Amerikanlaşacak?” sorusuna Atatürk’ün yanıtı şöyle olmuş:
“Türkiye bir maymun değildir ve hiçbir milleti taklit etmeyecektir. Türkiye ne Amerikanlaşacak ne de Batılılaşacaktır; o sadece özleşecektir.”
Gözümüze takılanlar…
Önce şu muhteşem filmden söz edelim; dostlarla gittiğimiz “Bir Cumhuriyet Şarkısı”ndan… Saygun’u şahsen tanıma fırsatı bulmuş, “A. Adnan Saygun ve Geçmişten Geleceğe Türk Musikisi”, “Özsoy Operası - Atatürk ve Adnan Saygun” kitaplarının yazarı Prof. Gülper Refiğ, Saygun’un öğrencisi ve AKM açılışında dünya prömiyeri yapılan bir başka gurur kaynağımız “Sinan” operasının bestecisi, Mimar Sinan Üniversitesi hocalarından Prof. Dr. Hasan Uçarsu, Dr. Esin Uçarsu, Prof. Selen Bucak Arslan ve Dr. Arın Saydam ile izledik filmi.
Hepimiz çok etkilendik… Oyunculuğu, prodüksiyonu, müziği, genel duygusu açısından dünya sinemasının en üst sıralarına yerleşebilecek bir yapım söz konusu…
Diğerlerinden daha fazla etkilendiğimi itiraf etmeliyim. İyi yapılmış bir reklam filminde bile boğazı düğümlenen biri olarak başından sonuna gözyaşlarıma hâkim olamadığımı da itirafıma eklemeliyim…
Fakat nedenini doğru izah etmeliyim… Üzerime yüklenmiş bunca duygunun ve düşüncenin sebebi, ‘siyasi tercihler’ gibi ifade edildiğinde son derece sıradan, hatta can sıkıcı derecede klişe anlaşılması tehlikesi olan bir şeydir… Oysa, devletin temelini oluşturan millî kültür politikaları ve bir ülkenin millî bağımsızlık ve bölünmez bütünlüğünü sağlayacak altyapı stratejileri çerçevesindeki doğru siyasi tercihler, insanların hür ve onurlu yaşamasının garantisidir.
Bu filmde de onu gördüm ve bir kez daha Nuri Killigil’i, Nuri Demirağ’ı, Vecihi Hürkuş’u ve Devrim arabasını hatırladım… Engellenmeleriyle bir millete, bize ödetilen bedelleri, kaybettirilen yılları, Türkiye’nin kahramanları olacak isimlerin yok edilmeye çalışılmasını…
Bir şeyi daha gördüm; TUSAŞ ve başta Bayraktar olmak üzere millî savunma sanayimizin güçlendirilmesi, millî enerji ve maden politikamızın ilk kez oluşturulması ve uygulamaya geçilmesi, ulaştırma ve altyapı hizmetlerinin tüm ülke sathına yayılması; nasıl ki siyasi tercihin millî iradeden yana kullanılmasıyla mümkün olduysa, Özsoy operası da böyle bir siyasi tercihin ve arkasındaki güçlü iradenin sarsılmazlığı ve becerisiyle başarılmıştı.
Özellikle bir ulusun millî kültürünün işte bu irade sayesinde nasıl inşa edildiği, filmin her karesinde hissedilmekte… Hem de en dramatik biçimde…
“Kadı kızında bile bulunabilecek” bazı güzellik hataları yok mu; var tabii… Örneğin; Adnan Bey Paris’ten Türkiye’ye 1929’da değil, 1931’de dönmüştü. Cumhurbaşkanlığı Filarmoni Orkestrası yönetiminin, Özsoy Operası’nın provalarını engellemesi üzerine, o sırada tatilde bulunan İstanbul’daki Yaylı Sazlar Orkestrası’nın elemanları filmde gösterildiği gibi derdest edilmemişlerdi… Ya da salon müsait olmayınca provalar, olağanüstü güzel görüntülerle verilmiş açık alanlarda, yaylalarda sürdürülmemişti… Ve final, millî kültür vurgusunu daha da güçlendirilerek yapılmalıydı. Kabul…
Ancak bunlardan yola çıksaydık ve filmi bu güzellik hatalarına hapsetseydik; tarihe geçecek bir Adnan Saygun oyunuyla göz kamaştıran Salih Bademci’ye, yukarıda çizmeye çalıştığımız tabloyu ete kemiğe büründüren tüm diğer oyunculara, özellikle de yönetmen Yağız Alp Akaydın ile müziklerde imzası olan Tuluğ Tırpan’a ve bu eserin ortaya çıkmasında en büyük paya sahip İş Bankası’na haksızlık olmaz mıydı?!
Bu arada Özsoy Operası’nın 90. yılı nedeniyle bugün AKM’deki “Türk Telekom Lounge Buluşmaları” çerçevesinde söyleşi düzenleyenleri de kutluyoruz. AKM Sanat Yönetmeni Remzi Buharali ve Prof. Gülper Refiğ katılımıyla 18.30’da yapılacak etkinlik herkese açık.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın hazırladığı “21. Yüzyılda Türkiye’nin Kültür Seferberliği” kitabı da bu haftaya millî kültür çerçevesinde değer katacak etkinliklerden biri. Yakın geçmişte izlenen çok yönlü kültür politikalarının derinlemesine analizini sunan eser, Cumhuriyet’le birlikte gelen kültürel kazanımları ve Türkiye’nin kültürel yükselişini anlatan bir envanter görevi üstleniyor. AKM Tiyatro Salonu’nda 8 Kasım’da lanse edilecek eserin pdf’ine İletişim Başkanlığı sayfasından da ulaşılabiliyor: https://shorturl.at/2hOPA
Yine 90. yıl kutlamaları çerçevesinde, bu gece Denizbank’ın destekleriyle “Kültür Devrimi Özel Konseri” düzenleniyor. Koro ile şef Gürer Aykal yönetimindeki İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası, Adnan Saygun’un eserlerini seslendirecek ve geçen yıl Semiha Berksoy Opera Vakfı tarafından verilen ödüllerin sahibi olan solistler Mine Kurtoğlu, Bülent Külekçi, Tuncay Kurtoğlu’na eşlik edecek.
Cumhuriyet Bayramınızı en içten dileklerimle kutlarken, size küçük bir armağan: 29 Ekim 1930’da kendisiyle röportaj yapan ABD’li AP muhabiri Dorothy Rings’in “Türkiye hangi bakımlardan Amerikanlaşacak?” sorusuna Atatürk’ün yanıtı şöyle olmuş:
“Türkiye bir maymun değildir ve hiçbir milleti taklit etmeyecektir. Türkiye ne Amerikanlaşacak ne de Batılılaşacaktır; o sadece özleşecektir.”
Gözümüze takılanlar…
- Eti, yine 12’den vurmuş! 29 Ekim 1929’da Meclis’ten çıkan Atatürk’ün fotoğrafını çekemeyen delikanlının yaşanmış hikâyesini anlatmış. Atatürk, “Çocuk” diye hitap ettiği fotoğrafçının üzülmesine razı gelmez; arkasındaki milletvekilleriyle birlikte bir kez daha Meclis önünde durur ve bekler. Böylece Meclis önündeki tarihi kare çekilmiş olur. Eti’nin ‘packshot’ı tek kelimeyle muhteşem. Zarif bir pazarlama iletişimi başarısı: “Cumhuriyet denince akla, hemen onun adı gelir…” Dikkat: Sonunda “Eti, Eti, Eti” yoktur…
- Bebekler ve okul öncesindeki çocuklar için hazırlanmış dijital öğrenme platformu Tiny Minies’in Çocuk Gelişim Uzmanı Meltem Tokgöz Haser, “Eğitim materyallerinde Cumhuriyet, özgürlük ve demokrasi gibi kavramları basitleştirip eğlenceli bir formatta çocuklara sunmak, onların erken yaşta bu değerleri içselleştirmelerine yardımcı olur” demiş (Melis Samir). Bugün “Çocuklarımız geleceğimizdir” sözünü birkaç kez duyacağımıza eminim. İşte size bir fırsat…
- Filli Boya Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı’nın yeni ziyaret rotası “Mustafa Kemal Yolu”nun destekçisi olduğunu açıklamıştı. Proje, Mustafa Kemal’in Çanakkale’ye intikalinden başlanarak Bigalı Köyü’ne kurduğu karargâh ile harp sahasında izlediği 17 kilometrelik rotanın yenilenerek düzenlenmesini kapsıyor (Mustafa Gündoğdu, Medyaevi).