Başkan her şeyden istifa etmeli
17 EYLÜL 2006
Bir kaza sonrası iç kanama gibidir bu durum... Kaybolan her saat aleyhe çalışır... Tepecik Beldesi küçükmüş.. Olayın yasal süreci tamamlanmamışmış... AK Partili Belediye Başkanı Rafet Yıldız henüz sanık durumunda imiş; suçluluğu kanıtlanmamışmış... Bunların hepsi boş laftır... Bu tür analizler hiçbir işe yaramaz. Siyasi iletişim adına bu kanamanın durdurulması için iki yolu vardır:
Bir: Çağırırsın Başkan’ı sorarsın: “Yedin mi bu haltı?” Eğer yemiş olduğuna kanaat getirirsen, derhal hem görevinden istifa ettirirsin hem de partiden. İstifada bir an bile tereddüt ederse, her iki görevle ilişkisini kesmek üzere derhal harekete geçersin.
İki: Eğer böyle bir halt yemediğine kanaat getirirsen, o zaman topunla tüfeğinle girişirsin savaşa. Nasıl onun bunun “Sonuna kadar arkasındayım!” diye mesajlar verip yavaş yavaş erimeyi göze alıyorsa, biraz da bunun yüzünden erirsin...
Bu ikinci şık bile, susup oturmaktan, “Hele bir yasal süreci bekleyelim” muhabbetinden iyidir!..
HaberTurk olayı verirken AK Parti İl Başkanı kanalı aramış. Bağlanıp açıklama yapacağını söylemiş. Yayını sarkıtmak adına beklediler. Ben de bekledim. “Helal olsun; şimdi duruma el koyacaklar” dedim. Oysa tık çıkmadı.. İl Başkanı’nın hatları sürekli meşgulmüş.. İşte bu olmaz..
Pekiyi muhalefet ne yapmalı bu durumda? Sadece AK Parti’ye saldırmakla soru önergeleri vermekle kalmamalı, örneğin çoktandır elinde hazır bulundurduğu, belediyelerde rüşveti bıçak gibi kesiverecek bir yasanın tasarısını Meclis’e sevk etmek üzere harekete geçmeli...
Göreceksiniz bunlardan hiçbiri olmayacak.. AK Parti bir miktar kan kaybedecek. (Çok bol kanı var sanıyor). Muhalefet de “Bu ne rezillik!” söylemi içinde kalacak ve hiçbir siyasi rant elde edemeyecek.
Kim tutar sizi!
Önden şunu belirtelim. Ben Perihan Mağden’i okurum. Kitaplarından çok köşe yazıları ilgimi çekmiştir. Sevmek ve beğenmek fiillerini birbirine karıştırmamaya çalıştığım için Mağden değerlendirmesinde pek zorlanmam. Zeki ve eğlenceli bulurum. Taklitleri bile ilginçtir. Onunla ilgili haberler ilgimi çeker.
Mağden dün de haber olmuştu. Bir TV dizisi yüzünden bazı insanları mahkemeye vermiş. Çapkın adlı dizide Suna Pekuysal Perihan adlı -ona göre huysuz, gıcık, sinir, geçimsiz- gelinine “Perihan Mağden” diye hitap ediyormuş. Perihan Hanım bundan alınmış ve “kişilik haklarına saldırı nedeniyle manen yıkılmış” olduğu gerekçesiyle mahkemeye başvurmuş.
Yazı çizi işinde çevreye, insanlara biraz eleştirel bakıyorsanız, sonunda size de eleştirel bakılmasını hazmetmeniz gerekir. Yoksa iletişim kuralını çiğnersiniz. Nedir o kural: Krizi durduk yerde genişletme. Önce belki sadece diziyi izleyenler biliyordu. Şimdi gazete okuyan herkes. Ayrıca Pekuysal son derece sempatik biridir. Kimse senaristi bilmez. Onun ettiği bir sözü dava konusu yaptığınızı düşünür.
Ben de zaman zaman o kuralı çiğnediğim için Perihan Hanım’ı anlıyorum. Ama anlamak yetmiyor işte... Peki, ne olur o kuralı çiğnerseniz? Gereksiz yere algılama puanı yitirirsiniz... Yitirirseniz, n’olur? Belki tanınma puanınız yükselebilir ama beğeni puanınız düşer; bu da ticari hayatınıza olumsuz etki yapar. Eğer “Yapsın!..” diyorsanız; yürüyün o zaman... Kim tutar sizi...
Porsche’ye Türkiye’den küresel reklam
Aslında ellerini sallasalar ellisi. Almanya’ya bir telefon: “Bize son hazırlanan Porsche reklamlarından ‘ortaya karışık’ beş on tane yollayın. Biz tercüme eder kullanırız!..”
Beş dakika içinde bilgisayarlarındaydı hepsi. Sonra seç seç al...
Hayır. Porsche İzmir’de showroom ve servis açıyor. Reklam Ajansları Marka’ya yerli mi yerli, küresel mi küresel, çok keyifli ve çarpıcı reklam hazırlatmışlar... Hızlı giden bir araçtan çekilmiş ve bu yüzden tamamen flu hale gelmiş olan bir fotoğrafta hayal meyal saat kulesi ve bir palmiye ağacı seçiliyor... Genel olarak güneş batışı renkleri hakim. Bir tablo gibi. Hasta İzmirliler rahatlıkla duvarlarına asabilirler.
Batı’dan ithal, tercüme ya da yerli olsa da ecnebi kafalı reklamcıların hazırladıkları reklamlarla aram yok ya. Yerli olan her şey bende kafadan bir puan önde başlıyor ya... Bu öyle değil. Bunu götür ‘algılanır mı’ diye hiç korkmadan her ülkede uygula!
400 yeni Yönder’e kapılar açıldı
Turkcell’in Kardelenler projesinin ne âlemde olduğunu sormuştuk. Süreklilik iletişimde en önemli başarı faktörlerinden biri. Turkcell’den yanıtladılar. Kurumsal İletişim Bölüm Başkanı Filiz Karagül Tüzün’ün mektubunu kısaltarak aşağıya alıyorum:
2000 yılından bu yana 12.350 öğrenciye Turkcell bursu verilmiş. Bunların 6.300’ü liseden mezun olmuş, 950’si üniversiteyi kazanmış ve 67’si üniversiteyi bitirmiş.
Siirt, Şanlıurfa, Van, Batman ve Bolu illerinde yapılan sınavlar sonucunda 26 Kardelen 3 yıldan beri TED İstanbul Koleji’nde Turkcell bursuyla okumaya devam ediyormuş.
Bu arada kız çocuklarının eğitimine destek olmak isteyenler, 2003’ten bu yana başta Turkcell çalışanları ve kadın gazeteci yazarlar projeye Yönder (danışman) olarak dahil olmuşlar. Ayşe Kulin’in yazıları, Manuel Çıtak’ın fotoğraflarıyla yayınlanan “Kardelenler” kitabı, 24 baskı yapmış.
Sezen Aksu ise “Kardelen” adını verdiği ve bu proje için özel olarak hazırladığı şarkısının yer aldığı albümün yanı sıra Edirne’den Kars’a uzanan bir güzergâhta 75.000 kişinin katıldığı toplam 21 konser vermiş. Bu etkinliklerden toplanan gelirle bu yıl 750 Kardelen daha 4 yıllık lise eğitimi alma şansına sahip olmuş.
Lise eğitimini tamamladıktan sonra üniversiteyi kazanarak İstanbul’a gelen 10 Kardelen Turkcell Akademi’ye alınmış. Burada bilgisayar ve İngilizce’nin yanı sıra ‘Sunum Becerileri’, ‘İkna Teknikleri’, ‘Fotoğrafçılık’ gibi eğitimlere katılmışlar.
2006-2007 öğretim döneminde yaklaşık 400 Kardelen üniversiteyi kazanmış. Yönderlik Programı’nın kapsamını genişleterek yeni üniversiteli Kardelenleri de programa dahil edeceklermiş. Her yeni Yönder bir Kardelen’in yanında olacakmış. Yani 400 yeni Yönder’e kapılar açılmış...
Özellikle çorbada benim de tuzum olsun diyen bayanlara duyurulur.
Bir: Çağırırsın Başkan’ı sorarsın: “Yedin mi bu haltı?” Eğer yemiş olduğuna kanaat getirirsen, derhal hem görevinden istifa ettirirsin hem de partiden. İstifada bir an bile tereddüt ederse, her iki görevle ilişkisini kesmek üzere derhal harekete geçersin.
İki: Eğer böyle bir halt yemediğine kanaat getirirsen, o zaman topunla tüfeğinle girişirsin savaşa. Nasıl onun bunun “Sonuna kadar arkasındayım!” diye mesajlar verip yavaş yavaş erimeyi göze alıyorsa, biraz da bunun yüzünden erirsin...
Bu ikinci şık bile, susup oturmaktan, “Hele bir yasal süreci bekleyelim” muhabbetinden iyidir!..
HaberTurk olayı verirken AK Parti İl Başkanı kanalı aramış. Bağlanıp açıklama yapacağını söylemiş. Yayını sarkıtmak adına beklediler. Ben de bekledim. “Helal olsun; şimdi duruma el koyacaklar” dedim. Oysa tık çıkmadı.. İl Başkanı’nın hatları sürekli meşgulmüş.. İşte bu olmaz..
Pekiyi muhalefet ne yapmalı bu durumda? Sadece AK Parti’ye saldırmakla soru önergeleri vermekle kalmamalı, örneğin çoktandır elinde hazır bulundurduğu, belediyelerde rüşveti bıçak gibi kesiverecek bir yasanın tasarısını Meclis’e sevk etmek üzere harekete geçmeli...
Göreceksiniz bunlardan hiçbiri olmayacak.. AK Parti bir miktar kan kaybedecek. (Çok bol kanı var sanıyor). Muhalefet de “Bu ne rezillik!” söylemi içinde kalacak ve hiçbir siyasi rant elde edemeyecek.
Kim tutar sizi!
Önden şunu belirtelim. Ben Perihan Mağden’i okurum. Kitaplarından çok köşe yazıları ilgimi çekmiştir. Sevmek ve beğenmek fiillerini birbirine karıştırmamaya çalıştığım için Mağden değerlendirmesinde pek zorlanmam. Zeki ve eğlenceli bulurum. Taklitleri bile ilginçtir. Onunla ilgili haberler ilgimi çeker.
Mağden dün de haber olmuştu. Bir TV dizisi yüzünden bazı insanları mahkemeye vermiş. Çapkın adlı dizide Suna Pekuysal Perihan adlı -ona göre huysuz, gıcık, sinir, geçimsiz- gelinine “Perihan Mağden” diye hitap ediyormuş. Perihan Hanım bundan alınmış ve “kişilik haklarına saldırı nedeniyle manen yıkılmış” olduğu gerekçesiyle mahkemeye başvurmuş.
Yazı çizi işinde çevreye, insanlara biraz eleştirel bakıyorsanız, sonunda size de eleştirel bakılmasını hazmetmeniz gerekir. Yoksa iletişim kuralını çiğnersiniz. Nedir o kural: Krizi durduk yerde genişletme. Önce belki sadece diziyi izleyenler biliyordu. Şimdi gazete okuyan herkes. Ayrıca Pekuysal son derece sempatik biridir. Kimse senaristi bilmez. Onun ettiği bir sözü dava konusu yaptığınızı düşünür.
Ben de zaman zaman o kuralı çiğnediğim için Perihan Hanım’ı anlıyorum. Ama anlamak yetmiyor işte... Peki, ne olur o kuralı çiğnerseniz? Gereksiz yere algılama puanı yitirirsiniz... Yitirirseniz, n’olur? Belki tanınma puanınız yükselebilir ama beğeni puanınız düşer; bu da ticari hayatınıza olumsuz etki yapar. Eğer “Yapsın!..” diyorsanız; yürüyün o zaman... Kim tutar sizi...
Porsche’ye Türkiye’den küresel reklam
Aslında ellerini sallasalar ellisi. Almanya’ya bir telefon: “Bize son hazırlanan Porsche reklamlarından ‘ortaya karışık’ beş on tane yollayın. Biz tercüme eder kullanırız!..”
Beş dakika içinde bilgisayarlarındaydı hepsi. Sonra seç seç al...
Hayır. Porsche İzmir’de showroom ve servis açıyor. Reklam Ajansları Marka’ya yerli mi yerli, küresel mi küresel, çok keyifli ve çarpıcı reklam hazırlatmışlar... Hızlı giden bir araçtan çekilmiş ve bu yüzden tamamen flu hale gelmiş olan bir fotoğrafta hayal meyal saat kulesi ve bir palmiye ağacı seçiliyor... Genel olarak güneş batışı renkleri hakim. Bir tablo gibi. Hasta İzmirliler rahatlıkla duvarlarına asabilirler.
Batı’dan ithal, tercüme ya da yerli olsa da ecnebi kafalı reklamcıların hazırladıkları reklamlarla aram yok ya. Yerli olan her şey bende kafadan bir puan önde başlıyor ya... Bu öyle değil. Bunu götür ‘algılanır mı’ diye hiç korkmadan her ülkede uygula!
400 yeni Yönder’e kapılar açıldı
Turkcell’in Kardelenler projesinin ne âlemde olduğunu sormuştuk. Süreklilik iletişimde en önemli başarı faktörlerinden biri. Turkcell’den yanıtladılar. Kurumsal İletişim Bölüm Başkanı Filiz Karagül Tüzün’ün mektubunu kısaltarak aşağıya alıyorum:
2000 yılından bu yana 12.350 öğrenciye Turkcell bursu verilmiş. Bunların 6.300’ü liseden mezun olmuş, 950’si üniversiteyi kazanmış ve 67’si üniversiteyi bitirmiş.
Siirt, Şanlıurfa, Van, Batman ve Bolu illerinde yapılan sınavlar sonucunda 26 Kardelen 3 yıldan beri TED İstanbul Koleji’nde Turkcell bursuyla okumaya devam ediyormuş.
Bu arada kız çocuklarının eğitimine destek olmak isteyenler, 2003’ten bu yana başta Turkcell çalışanları ve kadın gazeteci yazarlar projeye Yönder (danışman) olarak dahil olmuşlar. Ayşe Kulin’in yazıları, Manuel Çıtak’ın fotoğraflarıyla yayınlanan “Kardelenler” kitabı, 24 baskı yapmış.
Sezen Aksu ise “Kardelen” adını verdiği ve bu proje için özel olarak hazırladığı şarkısının yer aldığı albümün yanı sıra Edirne’den Kars’a uzanan bir güzergâhta 75.000 kişinin katıldığı toplam 21 konser vermiş. Bu etkinliklerden toplanan gelirle bu yıl 750 Kardelen daha 4 yıllık lise eğitimi alma şansına sahip olmuş.
Lise eğitimini tamamladıktan sonra üniversiteyi kazanarak İstanbul’a gelen 10 Kardelen Turkcell Akademi’ye alınmış. Burada bilgisayar ve İngilizce’nin yanı sıra ‘Sunum Becerileri’, ‘İkna Teknikleri’, ‘Fotoğrafçılık’ gibi eğitimlere katılmışlar.
2006-2007 öğretim döneminde yaklaşık 400 Kardelen üniversiteyi kazanmış. Yönderlik Programı’nın kapsamını genişleterek yeni üniversiteli Kardelenleri de programa dahil edeceklermiş. Her yeni Yönder bir Kardelen’in yanında olacakmış. Yani 400 yeni Yönder’e kapılar açılmış...
Özellikle çorbada benim de tuzum olsun diyen bayanlara duyurulur.