Ali Saydam
  • TV Yayını
  • Basından
  • Hayatımı Zenginleştirenler
  • Yazılarım
    • Yeni Şafak Gazetesi
    • Marketing Türkiye
    • Z Raporu / Derin Ekonomi
    • TIMREPORT
    • Sabah Gazetesi
    • Akşam Gazetesi
    • Akşam Kitap Eki
    • Diğer
  • Kitaplarım
    • Algılama Yönetimi
    • Eş ve Müşteri Nasıl Kaybedilir?
    • İktidar Yalnızlıktır
    • Vazgeçmek Özgürlüktür
    • Perception Management
    • How to Lose Wives and Clients
    • Wahrnehmungs Management
    • Türkiye Perspektifinden Kamu Diplomasisi >
      • 16.03.2015 – Ortak Akıl Çalıştayı – UN RO-RO
      • 21.03.2015 – Ortak Akıl Çalıştayı – Ttec
      • 27.05.2015 - Media Relations - Yeşilay & AB - Staff Training Program
      • Siyasal İletişim Yönetimi - Marmara Belediyeler Birliği / Uludağ
      • Oradaydim Orada Olacagim
  • Biyografi
  • Galeri
    • Video Galeri
  • İletişim
  • Eng

Bile bile lades…

​18 şubat 2025 yeni şafak

Artık bilmeyen kalmadı; kayyum ne zaman atanır, neden atanır… Eğer bir terör soruşturması varsa ve bir aday, belediye başkanı seçildikten sonra bu soruşturma ve yargılama sonunda mahkûm olursa yerine kayyum atanıyor…
Soruşturulan ve yargılanan kişileri belediye başkan adayı olarak belirleyen CHP, DEM ve PKK, bunların mahkûm olma ve yerlerine kayyum atanma olasılığının çok yüksek olduğunu da biliyorlar. Buna rağmen aday yapıyorlar ki bu ne demek?.. Kayyum atansın istiyorlar demek… Nitekim olan da bu… Peş peşe mahkûm olan PKK iltisaklı belediye başkanlarından yola çıkarak Türkiye’de adalet sisteminin tesis edilemediği ve millî iradenin tecelli etmediği argümanlarına yaslanan bir karalama kampanyasını yürütüyorlar.
Van Belediye Başkanı Abdullah Zeydan’ı hatırlarsınız… Hani “PKK sizi tükürüğü ile boğar” diyen, üyeliğini bilmeyiz ama en azından sıkı bir PKK sempatizanı olduğundan kimsenin şüphe etmediği şahıs…
Zeydan mahkûm olmuş ve Yasa gereği yerine kayyum atanmış… Tabii CHP, DEM ve PKK bu işe çok bozulmuşlar…
Buraya kadar olan biteni anlamak mümkün… Anlaşılmayan, esas işi Cumhurbaşkanlığı adaylığı olup, yandan da İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni yönetmek durumunda kalan Ekrem İmamoğlu’nun aldığı pozisyon…
Türkiye’yi yönetmeye soyunan İBB Başkanı, attığı tweet’te bakın ne diyor?..
“Seçimlerden önce ‘kanunda gösterilen şartlara uygun’ olanların, her nedense seçildikten sonra çeşitli yargı kararları ve suçlamalarla görevden alınması ya da tutuklanması, demokrasi ile bağdaşmamaktadır.”
 Yukarıda da belirttiğimiz gibi Yargı süreci devam etmiş, ve şahıs Kanunlar nezdinden mahkûm olmuştur; neden bellidir yani…
Başka ne demiş İmamoğlu: “Kürt kökenli vatandaşlarımızın seçme hakkına ve iradesine yönelik bu kötü uygulamalar ile MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin başlattığı çözüm odaklı süreçleri aynı anda değerlendirmek zorlaşmıştır. Birbiri ile çelişen bu politikalar milletimizin aklını karıştırmakta, ülke yönetiminde ikilik mi var algısı yaratmaktadır.
Son seçimleri iktidar partisinin kaybetmesiyle meydana gelen öfke patlaması; muhalefetten, iş dünyasından, STK’lardan, sanatçılardan, işçilerden, emeklilerden, gençlerden, kadınlardan, asgari ücretlilerden hesap sormaktadır. Bir avuç insan 86 milyon vatansever yurttaşımıza hesap sormaktadır.”
Sağ olsun Ekrem Bey, kendisini yakından tanımamız ve ona ne oranda güven duymamız gerektiği konusunda bize sık sık malzeme vermekte…
 
Sembol dava…
Kadıköy’de bıçaklı saldırıya uğrayan Mattia Ahmet Minguzzi, geçen hafta yaşam mücadelesi kaybetti… Hiç yoktan kıyılmış bir can… Kaybedilmiş bir genç insan… Toplum vicdanında yeri olmayan bir olay…
Peki bu kadar mı? Değil…
Mattia Ahmet’in öldürülmesiyle ilgili dava kamuoyunca yakından takip edilecektir… Ülkemizdeki ‘cezasızlık algısı’nın giderilmesi ya da körüklenmesi konusunda sembol davalardan biri bile olabilir… O nedenle Yargı sürecinde iletişimin doğru yönetilmesi büyük önem taşıyor…
Bu arada toplumsal zeminde, sorumluluk üstlenerek şiddete karşı hemen reaksiyon gösterenler de var… Beşiktaş ile Trabzonspor maçı öncesinde düzenlenen törende Mattia Ahmet Minguzzi anılmış, kutlarız…
Şiddetin cezasız kalmaması, bundan sonraki olayları önlemek bakımından da büyük önem taşıyor. Ancak bu konuda yapılabilecekler sadece Yargı ile sınırlı olmayabilir… Millî Eğitim’den Aile ve Sosyal Hizmetler’e, Gençlik ve Spor’dan Adalet Bakanlığı’na kadar ilgili tüm bakanlıkların bir araya gelmeleriyle ortaya çıkarılacak topkeyûn bir strateji çok ciddi ve doğru sonuçlar verebilir…
 
Yapay zekâ 5 yıl içinde yatabilir…
Bir dönem CHP’nin ‘beyin takımı’ içinde yer aldığı iddia edilen, seçim zamanında boy gösterdikten sonra CHP saflarında pek rastlamadığımız Nobel ödüllü ekonomist Prof. Dr. Daron Acemoğlu, Financial Times gazetesi için kaleme aldığı yazısında; yapay zekâya yapılan milyarlarca dolarlık yatırımın tam karşılığının henüz olmadığını belirtmiş ve 5 yıl içinde patlayabilecek bir ‘teknoloji krizi’ konusunda uyarmış.
New York’tan hıyarı gösterseler, Taksim’den tuzluğu alıp koşacak tayfa, bu açıklamadan sonra herhâlde şok içindedir…
dot-com krizini hatırlayanlar bilir… 1995-2000 yılları arasındaki büyük yükseliş, 2001 ve 2002’de yaşanan çöküş ve girilen ayı piyasasıyla son bulmuştu.
Bu dönemin temelleri, 1989’da internetin başlamasıyla teknoloji ve internet girişimlerinin yayılmasıyla atılmıştı. İnternetin yaygınlaşması, yatırımcıların da dikkatini çekmesiyle şişen piyasalarda, sermaye bolluğu “dot-com balonuna” dönmüştü…
Ocak 1995 tarihinden Mart 2000’e kadar yüzde 582 artan teknoloji odaklı Nasdaq endeksi, büyük şirketlerin yüklü satış emirleriyle tetiklenen bir panikle birkaç hafta içinde yüzde 10 değer kaybetmişti… Endeks, 2001’de sert gerilerken, “dot-com” şirketlerinin büyük çoğunluğu iflas etmişlerdi. 2000’lerin başında 6 trilyon dolar piyasa değerine ulaşan Nasdaq endeksi, 2022’nin başında 2,24 milyar dolar piyasa değerine gerilemiş…
Yatay, pardon yapay zekâ çılgınlığına Acemoğlu’nun dikkat çekmesi az buz bir şey değildir… Sadece Nobel yüzünden değil, ABD’liden çok ABD’li olması, dünya devini çok iyi tanıması gerçeği unutulmamalıdır…
Yani, yapay zekâ konusunda fazla tahrik olmayın arkadaşlar…
www.alisaydam.com - 2014