‘Bir cisim yaklaşıyor!..’
12 nisan 2025 yeni şafak
Çevremdeki herkeste bir merak. Berat Albayrak ne yapıyor?.. Ne yapacak?.. Sayın Bakan bütün merakları giderecek kıymetli bir sürecin işaretini vermiş… Bir düşünce kuruluşu olan Enstitü Sosyal Instagram hesabından ilan etmiş. Bildiğiniz üzere Sayın Albayrak bir kitap yayınlamış, hem tarihe geçmiş olan Millî Enerji ve Maden Politikası çalışmalarını anlatan hem de Hazine ve Maliye Bakanlığı dönemimdeki gelişmeleri, karşılaştığı melanet ataklarını anlattığı “Burası çok önemli” adını verdiği kitabı yayınlamıştı…
Berat bey, Nisan ayında 3 Seminerden oluşan programın yönetimini üstlenirken adını da “Burası neden çok önemli” olarak belirlemiş… Katılım başvuru üzerinden mümkün olabiliyor… Duyduğumuz kadarıyla da ciddi miktarda katılım talebi üzerine başvuru süreci durdurulmuş…
Ülkemiz düşünce hayatında eksikliğine sıklıkla rastlanan dört temel unsur vardır: Merak, Ciddiyet, Derinlik, Cesaret… Bu 4 temel unsuru hayatında biraraya getirmeyi başarmış olan Sayın Bakan’ın Nisan ayındaki seminerleri Enstitü Sosyal tarafından şöyle takdim edliyor:
“Günümüzde enerji ve ekonomi, ulusal güvenliğin iki temel dinamiğidir. Dr. Berat Albayrak eşliğinde gerçekleştireceğimiz “Burası Neden Çok Önemli?” başlıklı seminer serimizde, küresel ve bölgesel güç dengelerinin yeniden şekillendiği bu dönemde Türkiye’nin stratejik konumunu ve potansiyelini enerji-ekonomi ekseninde derinlemesine ele alacağız. Detaylı bilgi ve başvuru için web sitemizi ziyaret edebilirsiniz.”
Sayın Dr. Berat Albayrak’ın ne yaptığını merak edenlere net yanıt: Berat bey çalışıyor…
Salı günü ilk seminer gerçekleşmiş. İzleyenler bir hayli etkilenmişler. İlk seminerin konusu enerjiymiş. Önümüzdeki salı ikinci seminerde ekonomi meseleleri ele alınacakmış. Üçüncü seminerde ise dünyanın nereye gittiğini tartışacaklarmış. Arkadaşlar ilk seminerden akılda kalan sözü şu olduğunu söylüyorlar: “Bir cisim yaklaşıyor!”
Çarşamba günkü grup toplantısında Sayın Cumhurbaşkanı da ne demişti: “Herkesin etkileneceği büyük bir fırtına geliyor.”
Ekonomistler ikiye ayrılmış vaziyette. Bir grup Türkiye’nin bu hengâmede pozitif ayrışacağını düşünürken diğerleri fırtınaya kapılıp gideceğini iddia ediyor.
Biz ülkenin geleceğine güvenenlerdeniz.
‘Kahve Fincanı’ Testi
Bir süredir dijital platformlarda dolaşan bir haber var… İlginç… Muhasebe platformu Xeno’nun eski yöneticisi olan ve SiteMinder’ın büyümeden sorumlu baş yöneticisi Trent Innes’ın işe alım mülakatlarında kullandığı bir yöntem varmış: Kahve Fincanı Testi…
‘İlginçlik’ ögesi ile aramızın soğuk olduğunu, bu köşeyi takip edenler bilirler… Birkaç nedeni var… Dikkat çekici ya da ilginç olanın bir anlık ya da kısa vadede etkili olabildiğini, ancak orta ve uzun vadede işe yaramadığını düşünürüz… Dahası, ani bir ilgi, bir parlama yaratabilen ‘ilginç’ şeylerin Şeytan’la iş birliği yapmadan elde edilmediğini… Başka bir deyişle, ruhunuzu ya da içinizdeki iyiliği alıp götürmeden size bir şeyler veremeyeceğini…
O nedenle bu Kahve Fincanı Testi konusundan uzak durmaya çalıştık… Ancak, detayları pek de fena değilmiş…
Trent Innes yöntemini şöyle açıklamış: İş görüşmesi için gelen adayları, kendilerine içecek almaları için mutfağa yönlendiriyormuş. Test, beklendiği gibi mülakatın sonunda hemen sonuç veriyormuş. Çünkü Innes için önemli olan; adayın bardağını ya da fincanını mutfağa götürüp yıkayıp yıkamadığıymış… Herhâlde bulaşığını her yıkayan işe alınmıyordur ama mülakatta kesin başarısız olanlar yıkamayanlarmış…
Çok ilginç bulunan bu test, aynı zamanda sinsi bir tuzak olarak da değerlendirilebilir… Biz de işin şeytani yanını bu tuzakta ve bu ya da bunun gibi tuzakları teşvik etmekte bulduğumuz için konudan uzak durmuştuk…
Ancak, internet gündeminden bir türlü düşemeyen bu konu önümüze yeniden geldi ve Innes’in şu ifadesine rastladık: “Becerilerinizi geliştirebilir, bilgi edinebilir ve deneyim kazanabilirsiniz ama aslolan tutumunuzdur. Ofisimize geldiğinizde mutfakların neredeyse her zaman temiz ve pırıl pırıl olduğunu görürsünüz. Mesele şirket içindeki kültüre uyum sağlayacaklarından ve yapmaları gereken her işi gerçekten sahipleneceklerinden emin olmak.”
Bizi Kahve Fincanı Testi’ne ısındıran da bu ifade oldu zaten… Anlaşılan o ki Innes, hiçbir CV’de yazmayan bir şeyi bu yolla ölçüyordu; ‘involvement’ (katılım)…
Yumuşak Güç
Dün sabah TVNET’teki Semra Karabaş hanımefendinin sunduğu kıymetli hocamız Prof. Dr. Murat Ferman ile birlikte katıldığımız Parapolitik adlı programda çok önemli bir konuyu bir kez daha tartıştık: Yumuşak Güç.
Bir ülkenin itibarını ve marka değerini oluşturan iki temel unsurdan söz edilir: Sert Güç (hard power), Yumuşak Güç (soft power). Bilindiği gibi bir ülkenin marka değeri, o ülkeden çıkan tüm markaların değerlerini de belirler. Sert Gücü ülkenin üretim kabiliyeti, gayri safi yurt içi hasılası, tüm maddi kıymetleri oluştururken; Yumuşak Gücü ise ülkenin beşeri değerleri, eğitim sistemi, sağlık yapılanması, kültürel mirasına sahip çıkışı, adalet ve demokrasi sisteminin nasıl çalıştığı, sanatçılara atfettiği önem belirler. Örneğin Kuveyt ve Suudi Arabistan’ın sert güçleri son derece iyidir. Ancak yumuşak güç konusunda daha gidilecek hayli uzun yolları vardır. Sonuç: ülke markalarının da yolları uzundur.
Ana muhalefet partisi lideri yurt dışına yaptığı ve yapmaya devam edeceğini söylediği yalvar yakar şikayetler ile Türkiye’nin yumuşak gücüne, yani marka değerine ve itibarına doğrudan doğruya saldırmaktadır. “Türkiye hukuk devleti değildir, adalet yoktur, cuntacı Erdoğan siyasi rakibini hapse attırmıştır” gibi söylemler ile Türkiye, itibar konusunda tam da burnunu kaldırmış ‘Take-Off’ pozisyonuna girmişken yumuşak gücüne böylesine saldırılmasını hak ediyor mu, varın siz düşünün.
Berat bey, Nisan ayında 3 Seminerden oluşan programın yönetimini üstlenirken adını da “Burası neden çok önemli” olarak belirlemiş… Katılım başvuru üzerinden mümkün olabiliyor… Duyduğumuz kadarıyla da ciddi miktarda katılım talebi üzerine başvuru süreci durdurulmuş…
Ülkemiz düşünce hayatında eksikliğine sıklıkla rastlanan dört temel unsur vardır: Merak, Ciddiyet, Derinlik, Cesaret… Bu 4 temel unsuru hayatında biraraya getirmeyi başarmış olan Sayın Bakan’ın Nisan ayındaki seminerleri Enstitü Sosyal tarafından şöyle takdim edliyor:
“Günümüzde enerji ve ekonomi, ulusal güvenliğin iki temel dinamiğidir. Dr. Berat Albayrak eşliğinde gerçekleştireceğimiz “Burası Neden Çok Önemli?” başlıklı seminer serimizde, küresel ve bölgesel güç dengelerinin yeniden şekillendiği bu dönemde Türkiye’nin stratejik konumunu ve potansiyelini enerji-ekonomi ekseninde derinlemesine ele alacağız. Detaylı bilgi ve başvuru için web sitemizi ziyaret edebilirsiniz.”
Sayın Dr. Berat Albayrak’ın ne yaptığını merak edenlere net yanıt: Berat bey çalışıyor…
Salı günü ilk seminer gerçekleşmiş. İzleyenler bir hayli etkilenmişler. İlk seminerin konusu enerjiymiş. Önümüzdeki salı ikinci seminerde ekonomi meseleleri ele alınacakmış. Üçüncü seminerde ise dünyanın nereye gittiğini tartışacaklarmış. Arkadaşlar ilk seminerden akılda kalan sözü şu olduğunu söylüyorlar: “Bir cisim yaklaşıyor!”
Çarşamba günkü grup toplantısında Sayın Cumhurbaşkanı da ne demişti: “Herkesin etkileneceği büyük bir fırtına geliyor.”
Ekonomistler ikiye ayrılmış vaziyette. Bir grup Türkiye’nin bu hengâmede pozitif ayrışacağını düşünürken diğerleri fırtınaya kapılıp gideceğini iddia ediyor.
Biz ülkenin geleceğine güvenenlerdeniz.
‘Kahve Fincanı’ Testi
Bir süredir dijital platformlarda dolaşan bir haber var… İlginç… Muhasebe platformu Xeno’nun eski yöneticisi olan ve SiteMinder’ın büyümeden sorumlu baş yöneticisi Trent Innes’ın işe alım mülakatlarında kullandığı bir yöntem varmış: Kahve Fincanı Testi…
‘İlginçlik’ ögesi ile aramızın soğuk olduğunu, bu köşeyi takip edenler bilirler… Birkaç nedeni var… Dikkat çekici ya da ilginç olanın bir anlık ya da kısa vadede etkili olabildiğini, ancak orta ve uzun vadede işe yaramadığını düşünürüz… Dahası, ani bir ilgi, bir parlama yaratabilen ‘ilginç’ şeylerin Şeytan’la iş birliği yapmadan elde edilmediğini… Başka bir deyişle, ruhunuzu ya da içinizdeki iyiliği alıp götürmeden size bir şeyler veremeyeceğini…
O nedenle bu Kahve Fincanı Testi konusundan uzak durmaya çalıştık… Ancak, detayları pek de fena değilmiş…
Trent Innes yöntemini şöyle açıklamış: İş görüşmesi için gelen adayları, kendilerine içecek almaları için mutfağa yönlendiriyormuş. Test, beklendiği gibi mülakatın sonunda hemen sonuç veriyormuş. Çünkü Innes için önemli olan; adayın bardağını ya da fincanını mutfağa götürüp yıkayıp yıkamadığıymış… Herhâlde bulaşığını her yıkayan işe alınmıyordur ama mülakatta kesin başarısız olanlar yıkamayanlarmış…
Çok ilginç bulunan bu test, aynı zamanda sinsi bir tuzak olarak da değerlendirilebilir… Biz de işin şeytani yanını bu tuzakta ve bu ya da bunun gibi tuzakları teşvik etmekte bulduğumuz için konudan uzak durmuştuk…
Ancak, internet gündeminden bir türlü düşemeyen bu konu önümüze yeniden geldi ve Innes’in şu ifadesine rastladık: “Becerilerinizi geliştirebilir, bilgi edinebilir ve deneyim kazanabilirsiniz ama aslolan tutumunuzdur. Ofisimize geldiğinizde mutfakların neredeyse her zaman temiz ve pırıl pırıl olduğunu görürsünüz. Mesele şirket içindeki kültüre uyum sağlayacaklarından ve yapmaları gereken her işi gerçekten sahipleneceklerinden emin olmak.”
Bizi Kahve Fincanı Testi’ne ısındıran da bu ifade oldu zaten… Anlaşılan o ki Innes, hiçbir CV’de yazmayan bir şeyi bu yolla ölçüyordu; ‘involvement’ (katılım)…
Yumuşak Güç
Dün sabah TVNET’teki Semra Karabaş hanımefendinin sunduğu kıymetli hocamız Prof. Dr. Murat Ferman ile birlikte katıldığımız Parapolitik adlı programda çok önemli bir konuyu bir kez daha tartıştık: Yumuşak Güç.
Bir ülkenin itibarını ve marka değerini oluşturan iki temel unsurdan söz edilir: Sert Güç (hard power), Yumuşak Güç (soft power). Bilindiği gibi bir ülkenin marka değeri, o ülkeden çıkan tüm markaların değerlerini de belirler. Sert Gücü ülkenin üretim kabiliyeti, gayri safi yurt içi hasılası, tüm maddi kıymetleri oluştururken; Yumuşak Gücü ise ülkenin beşeri değerleri, eğitim sistemi, sağlık yapılanması, kültürel mirasına sahip çıkışı, adalet ve demokrasi sisteminin nasıl çalıştığı, sanatçılara atfettiği önem belirler. Örneğin Kuveyt ve Suudi Arabistan’ın sert güçleri son derece iyidir. Ancak yumuşak güç konusunda daha gidilecek hayli uzun yolları vardır. Sonuç: ülke markalarının da yolları uzundur.
Ana muhalefet partisi lideri yurt dışına yaptığı ve yapmaya devam edeceğini söylediği yalvar yakar şikayetler ile Türkiye’nin yumuşak gücüne, yani marka değerine ve itibarına doğrudan doğruya saldırmaktadır. “Türkiye hukuk devleti değildir, adalet yoktur, cuntacı Erdoğan siyasi rakibini hapse attırmıştır” gibi söylemler ile Türkiye, itibar konusunda tam da burnunu kaldırmış ‘Take-Off’ pozisyonuna girmişken yumuşak gücüne böylesine saldırılmasını hak ediyor mu, varın siz düşünün.