Bir kadının gözyaşları ve bir insanlık testi
07 ARALIK 2011
Dün, İtalya Refah, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Elsa Fornero’nun ağlayan fotoğrafına bakarken aklımdan ne kadar çok şey geçti.
Bir kadının ağlamasından başlayarak, işine duyduğu saygıya ve hatta, Akşam Kitap Eki’nde üzerine yazdığım değerli tarihçimiz Halil İnalcık’ın “Rönesans Avrupası” adlı kitabındaki şu cümlesine kadar kopuk kopuk tespitler:
“İtalya, 5. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar birçok devlet arasında parçalanmış bir bölgeden başka bir şey değildi.”
Yani Osmanlı’nın tam da tersine. Bir yanda tevhit, dirlik, düzenlik, âli devlet çatısı altında birleşme; öte yanda bölük pörçük, parça buçuk dağılmış bölgeler…
Bugün belki bizim ecnebi aydınımızın değil ancak Hıristiyan Batı’nın Osmanlı’yı devlet düzeni olarak ‘benchmark’ alması boşuna olmamalı…
***
İtalyan Başbakanı Mario Monti, 30 milyar Euro’luk yeni tasarruf paketini açıklarken “Reçete çok acı ama İtalya’nın kurtulması için gerekli” demiş. 2009 yılında ünlü ekonomist Joseph Stiglitz o muhteşem saptamayı yaparken bu beyanları da, gözyaşlarını da görüyordu:
“Berlin Duvarı’nın yıkılması komünizm açısından ne ifade ediyorsa, Wall Street’in yıkılması da piyasa köktenciliği açısından onu ifade edecektir.”
Wall Street’in yıkılması, Stiglitz’in altını çizdiği ‘piyasa köktenciliğini’ çok ciddi boyutlarda sarsmıştır. Vahşi kapitalizmin ruhunun lime lime olduğu yılların içinden geçtiğimizi rahatlıkla söyleyebiliriz. Söyleyebiliriz ama dünya kapitalizmden daha iyi bir ekonomik model keşfedemedi.
İtalyan Bakan Elsa Fornero’nun gözyaşları, bana Batı’nın Aklı ile Doğu’nun Ruhu’nun şimdi olmasa bile gelecekte mutlaka buluşacağını düşündürttü. Bakanları ağlar mıydı Avrupa’nın? Ağlıyorsa, durup düşünmek lazım...
***
Avrupalı bir kadın bakanın gözyaşlarından hareketle bir insanlık testine gözatmakta yarar var. Bir arkadaşımızın e-posta ile yolladığı ve benim özellikle ‘Homo Faber’ adlı kitabıyla aklımda, gönlümde yerini çoktan edinmiş bulunan Max Frisch’in sorularını kendimize de sormaya ne dersiniz?
1) Siz ve tanıdıklarınız yok olduğunda bile insan neslinin devam edip etmemesiyle gerçekten ilgilenip ilgilenmediğinizden emin misiniz?
2) Hastalık, trafik kazası vs. nedeniyle ölümü sizi umutlandıracak politikacının ismi ne? Yoksa hepsini yeri doldurulur olarak mı görüyorsunuz?
3) Şimdi hayatta olmayanlardan kimi tekrar görmek istersiniz?
4) Kimi istemezsiniz?
5) Bugün size doğru gelen şeyi emretme yetkiniz olsaydı, çoğunluğun muhalefetine rağmen bu emri verir miydiniz?
6) Size doğru gelmesine rağmen bu emri vermenizi engelleyen şey nedir?
7) Daha da akıllanacağınız görüşünden ne zaman vazgeçtiniz; yoksa hâlâ aynı görüşte misiniz?
8) Kendinize yönelttiğiniz eleştiri sizin için tatmin edici oluyor mu? Sizce neyinize güceniyorlar? Siz hangi özelliğinize kızıyorsunuz? Hangisi için daha kolay özür diliyorsunuz?
9) Bir an için doğmamış olduğunuzu düşünseniz, bu düşünce sizi rahatsız ediyor mu?
10) Neye müteşekkirsiniz?
Bir kadının ağlamasından başlayarak, işine duyduğu saygıya ve hatta, Akşam Kitap Eki’nde üzerine yazdığım değerli tarihçimiz Halil İnalcık’ın “Rönesans Avrupası” adlı kitabındaki şu cümlesine kadar kopuk kopuk tespitler:
“İtalya, 5. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar birçok devlet arasında parçalanmış bir bölgeden başka bir şey değildi.”
Yani Osmanlı’nın tam da tersine. Bir yanda tevhit, dirlik, düzenlik, âli devlet çatısı altında birleşme; öte yanda bölük pörçük, parça buçuk dağılmış bölgeler…
Bugün belki bizim ecnebi aydınımızın değil ancak Hıristiyan Batı’nın Osmanlı’yı devlet düzeni olarak ‘benchmark’ alması boşuna olmamalı…
***
İtalyan Başbakanı Mario Monti, 30 milyar Euro’luk yeni tasarruf paketini açıklarken “Reçete çok acı ama İtalya’nın kurtulması için gerekli” demiş. 2009 yılında ünlü ekonomist Joseph Stiglitz o muhteşem saptamayı yaparken bu beyanları da, gözyaşlarını da görüyordu:
“Berlin Duvarı’nın yıkılması komünizm açısından ne ifade ediyorsa, Wall Street’in yıkılması da piyasa köktenciliği açısından onu ifade edecektir.”
Wall Street’in yıkılması, Stiglitz’in altını çizdiği ‘piyasa köktenciliğini’ çok ciddi boyutlarda sarsmıştır. Vahşi kapitalizmin ruhunun lime lime olduğu yılların içinden geçtiğimizi rahatlıkla söyleyebiliriz. Söyleyebiliriz ama dünya kapitalizmden daha iyi bir ekonomik model keşfedemedi.
İtalyan Bakan Elsa Fornero’nun gözyaşları, bana Batı’nın Aklı ile Doğu’nun Ruhu’nun şimdi olmasa bile gelecekte mutlaka buluşacağını düşündürttü. Bakanları ağlar mıydı Avrupa’nın? Ağlıyorsa, durup düşünmek lazım...
***
Avrupalı bir kadın bakanın gözyaşlarından hareketle bir insanlık testine gözatmakta yarar var. Bir arkadaşımızın e-posta ile yolladığı ve benim özellikle ‘Homo Faber’ adlı kitabıyla aklımda, gönlümde yerini çoktan edinmiş bulunan Max Frisch’in sorularını kendimize de sormaya ne dersiniz?
1) Siz ve tanıdıklarınız yok olduğunda bile insan neslinin devam edip etmemesiyle gerçekten ilgilenip ilgilenmediğinizden emin misiniz?
2) Hastalık, trafik kazası vs. nedeniyle ölümü sizi umutlandıracak politikacının ismi ne? Yoksa hepsini yeri doldurulur olarak mı görüyorsunuz?
3) Şimdi hayatta olmayanlardan kimi tekrar görmek istersiniz?
4) Kimi istemezsiniz?
5) Bugün size doğru gelen şeyi emretme yetkiniz olsaydı, çoğunluğun muhalefetine rağmen bu emri verir miydiniz?
6) Size doğru gelmesine rağmen bu emri vermenizi engelleyen şey nedir?
7) Daha da akıllanacağınız görüşünden ne zaman vazgeçtiniz; yoksa hâlâ aynı görüşte misiniz?
8) Kendinize yönelttiğiniz eleştiri sizin için tatmin edici oluyor mu? Sizce neyinize güceniyorlar? Siz hangi özelliğinize kızıyorsunuz? Hangisi için daha kolay özür diliyorsunuz?
9) Bir an için doğmamış olduğunuzu düşünseniz, bu düşünce sizi rahatsız ediyor mu?
10) Neye müteşekkirsiniz?