Her şey 4.0’a hazır mıyız?
01 aralık 2018 - derin ekonomi
Almanlar, Sanayi 4.0 diye bir yaklaşım, attılar ya ortalığa… Bizde olayın suyu çıkmak üzere… Her sektörden çok sayıda şirket olayı bir şekilde kendine yontarak ‘iletişim değeri’ oluşturacağı ya da ‘rekabet avantajı’ sağlayacağı inancı ile bir 4.0 elbisesi biçmeye başlayıverdi…
Sağlık 4.0, Enerji 4.0, Turizm 4.0, Sigorta 4.0, Otomotiv 4.0, Bankacılık 4.0… Kısacası Her şey 4.0…
Daha henüz ‘digital’ sözcüğünün tam Türkçe karşılığını bulup kullanmayı beceremeden, bir iki yazılım yatırımıyla ‘sayısal kültür’ edindiklerini sanan bazı kuruluşlar ortalığa dökülüp, yanılsamanın daniskasına araç olmayı sürdürüyorlar…
‘Digital’ için uzun süre ‘sanal’ kelimesini kullandılar… Sonra baktılar ki o aslında ‘virtual’in karşılığı… O arada bir kenarda tam da kelimenin karşılığı olan ‘sayısal’ dururken, “Yahu bu sayısal lotoyu çağrıştırıyor” gibi sudan sebeplerle, ‘digital’i ‘dijital’ yapıp kullanmayı sürdürdüler…
Sayısal kültüre hâkim ve bu kültürü tüm iş yapış, ilişki ve iletişim yönetim süreçlerinde kullanmayı layıkıyla başaran, ilim irfan sahibi kuruluşları kesinlikle tenzih etmek boynuzumuzun borcu. Ancak kahir çoğunluğu oluşturan, henüz internette turlarken kurabiyeleri (cookies) kabul edip etmeyeceklerini doğru dürüst kestiremeyen, hangi yazılımda neye ne kadar izin vereceklerini kesinlikle bilmeyen; ancak kurumun ‘sayısal kültür’ gelişimi konunsa karar vermek durumunda olan ‘yarı aydınları’ ve onların yönetimindeki yapıları bekleyen bir büyük tehlikeden söz etmekte yarar var… Hızla sayısallaştığı iddia edilen ekonomimizi tehdit eden ‘Siber Saldırı’ hadisesinden…
Bir örnek… Turkcell’in Ağustos ayında duyurduğu, 2 milyon esnaf ve sanatkârın dijital iletişim ihtiyaçlarını karşılamak için TESK ile işbirliği; Yine Turkcell’in, dar gelirli kadınların ekonomik hayata dahil olmaları hedefiyle faaliyet gösteren Türkiye İsrafı Önleme Vakfı için dijital müşteri kimlik doğrulama servisi 'Hızlı Giriş' ve dijital ödeme platformu 'Paycell' üzerinden ödeme sistemi oluşturması gibi adımlara bakıp Türkiye ekonomisinin hızla sayısallaştığını iddia edenlerin sayısı az değil.
Şunun altını kesinlikle çizmekte yarar var: Bu hızlı ve bir ölçüde ‘ilkesiz’ sayısallaşmayı takiben, siber saldırıların Türkiye’nin ekonomisine önemli bir tehdit oluşturabileceğini iddia etmek için bilim adamı olmak gerekmiyor… Dünyaya biraz daha dikkatlice bakmak yeterli…
Dünya Ekonomik Forumu (WEF)’nun hazırladığı “Ticaret için Bölgesel Riskler” başlıklı raporunda, Türkiye’nin de içinde olduğu Avrupa bölgesinde ticaret için riskleri belirlemiş. Varlık balonu, ulusal yönetişimin başarısızlığı, ulusal finansal kurumların başarısızlığı, işsizlik, mali krizler, şehir planlamasında başarısızlıklar, devletler arası çatışma, toplu göç, veri dolandırıcılığı gibi risklerin önünde “siber saldırılar” ilk sırada yer alıyor…
Bir başka veriye bakalım: Güvenlik firması FireEye’a göre Türkiye, ABD’den sonra dünyada en çok siber saldırıya uğrayan ikinci ülkeymiş. Microsoft’un yayınladığı istihbarat raporundan alınan diğer bir bilgiye göre her 1.200 internet kullanıcısından birinin bir botnet ağına dahil olmasıyla dünyanın en fazla zombi kullanıcı oranına sahip ülke Türkiye imiş.
Siber güvenlik konusu, sadece kritik verileri ya da fikri mülkiyeti tehdit etmiyor. Bu aynı zamanda fiziksel güvenliği de tehdit ediyor. Artık biyometrik güvenlik sistemlerinin de ve iki faktörlü kimlik sorgulama sistemlerinin de o kadar güvenilir olamadığını biliyoruz. Uluslararası arenada ise siber orduların doğuşundan bahsediliyor…
Biz daha siber tehditlere bile hazır olmadan “Her şey 4.0”a geçmeye çalışıyoruz…
Sağlık 4.0, Enerji 4.0, Turizm 4.0, Sigorta 4.0, Otomotiv 4.0, Bankacılık 4.0… Kısacası Her şey 4.0…
Daha henüz ‘digital’ sözcüğünün tam Türkçe karşılığını bulup kullanmayı beceremeden, bir iki yazılım yatırımıyla ‘sayısal kültür’ edindiklerini sanan bazı kuruluşlar ortalığa dökülüp, yanılsamanın daniskasına araç olmayı sürdürüyorlar…
‘Digital’ için uzun süre ‘sanal’ kelimesini kullandılar… Sonra baktılar ki o aslında ‘virtual’in karşılığı… O arada bir kenarda tam da kelimenin karşılığı olan ‘sayısal’ dururken, “Yahu bu sayısal lotoyu çağrıştırıyor” gibi sudan sebeplerle, ‘digital’i ‘dijital’ yapıp kullanmayı sürdürdüler…
Sayısal kültüre hâkim ve bu kültürü tüm iş yapış, ilişki ve iletişim yönetim süreçlerinde kullanmayı layıkıyla başaran, ilim irfan sahibi kuruluşları kesinlikle tenzih etmek boynuzumuzun borcu. Ancak kahir çoğunluğu oluşturan, henüz internette turlarken kurabiyeleri (cookies) kabul edip etmeyeceklerini doğru dürüst kestiremeyen, hangi yazılımda neye ne kadar izin vereceklerini kesinlikle bilmeyen; ancak kurumun ‘sayısal kültür’ gelişimi konunsa karar vermek durumunda olan ‘yarı aydınları’ ve onların yönetimindeki yapıları bekleyen bir büyük tehlikeden söz etmekte yarar var… Hızla sayısallaştığı iddia edilen ekonomimizi tehdit eden ‘Siber Saldırı’ hadisesinden…
Bir örnek… Turkcell’in Ağustos ayında duyurduğu, 2 milyon esnaf ve sanatkârın dijital iletişim ihtiyaçlarını karşılamak için TESK ile işbirliği; Yine Turkcell’in, dar gelirli kadınların ekonomik hayata dahil olmaları hedefiyle faaliyet gösteren Türkiye İsrafı Önleme Vakfı için dijital müşteri kimlik doğrulama servisi 'Hızlı Giriş' ve dijital ödeme platformu 'Paycell' üzerinden ödeme sistemi oluşturması gibi adımlara bakıp Türkiye ekonomisinin hızla sayısallaştığını iddia edenlerin sayısı az değil.
Şunun altını kesinlikle çizmekte yarar var: Bu hızlı ve bir ölçüde ‘ilkesiz’ sayısallaşmayı takiben, siber saldırıların Türkiye’nin ekonomisine önemli bir tehdit oluşturabileceğini iddia etmek için bilim adamı olmak gerekmiyor… Dünyaya biraz daha dikkatlice bakmak yeterli…
Dünya Ekonomik Forumu (WEF)’nun hazırladığı “Ticaret için Bölgesel Riskler” başlıklı raporunda, Türkiye’nin de içinde olduğu Avrupa bölgesinde ticaret için riskleri belirlemiş. Varlık balonu, ulusal yönetişimin başarısızlığı, ulusal finansal kurumların başarısızlığı, işsizlik, mali krizler, şehir planlamasında başarısızlıklar, devletler arası çatışma, toplu göç, veri dolandırıcılığı gibi risklerin önünde “siber saldırılar” ilk sırada yer alıyor…
Bir başka veriye bakalım: Güvenlik firması FireEye’a göre Türkiye, ABD’den sonra dünyada en çok siber saldırıya uğrayan ikinci ülkeymiş. Microsoft’un yayınladığı istihbarat raporundan alınan diğer bir bilgiye göre her 1.200 internet kullanıcısından birinin bir botnet ağına dahil olmasıyla dünyanın en fazla zombi kullanıcı oranına sahip ülke Türkiye imiş.
Siber güvenlik konusu, sadece kritik verileri ya da fikri mülkiyeti tehdit etmiyor. Bu aynı zamanda fiziksel güvenliği de tehdit ediyor. Artık biyometrik güvenlik sistemlerinin de ve iki faktörlü kimlik sorgulama sistemlerinin de o kadar güvenilir olamadığını biliyoruz. Uluslararası arenada ise siber orduların doğuşundan bahsediliyor…
Biz daha siber tehditlere bile hazır olmadan “Her şey 4.0”a geçmeye çalışıyoruz…