İhanetin renkleri…
26 eylül 2024 yeni şafak
Turnusol kâğıdı nedir, ne işe yarar bizim kuşak bilir…
Sıvıların pH değerini, yani asit mi, baz mı ya da nötr mü olduğunu ölçmeye yarayan artık ilkel denebilecek bir yöntemin aracıdır. pH7’nin altı asidik, üstü ise baziktir; kâğıt, maddenin pH değerine olduğuna göre renk değiştirir… Asidikse kırmızıya, bazikse maviye doğru koyulaşır…
Günümüzde çok daha gelişmiş yöntemler kullanılarak, virgülden sonra birden fazla haneyle kesin ölçümlere ulaştıran aletler kullanılmakta. Ancak, turnusol kâğıdı bir metafor olarak hâlâ anlamını sürdürmektedir.
İsrail’in bir ‘terör devleti’ olarak güneyde, kuzeyde giriştiği soykırım ve vahşetin karşısında alınan tutumun, bireyler ve kurumlar düzeyinde bir tür turnusol kâğıdı görevini ifa etmekte, herkesin rengini ortaya serdiği söylenebilir.
Türkiye’ye Ukrayna-Rusya savaşında aldığı pozisyona benzer bir dış politika yaklaşımını, tarafsız kalarak İsrail karşısında da göstermesini salık verenlerden tutun da Cumhurbaşkanımız Birleşmiş Milletler’deki son tarihi konuşmasını yaparken salonun bomboş olduğunu iddia edenlere kadar her renkten, ‘ruhen ve zihnen vaftizlenmiş’ Batı hayranı yalakanın zehirlerini etrafa saçtığına tanıklık ediyoruz.
Nasıl ki Erdoğan’ın “Dünya beşten büyüktür” çıkışı dünya siyaset tarihinin ‘onur’ sayfaları arasına eklenmişse, son konuşmasındaki şu ifadeler de uzun yıllar unutulmayacak, akademik çalışmalara ve araştırmalara konu edilecektir:
“Üzülerek görüyoruz ki son yıllarda Birleşmiş Milletler kuruluş misyonunu ifa etmekte yetersiz kalıyor, giderek işlevsiz, hantal ve atıl bir yapıya dönüşüyor. […]
Gazze’de sadece çocuklar değil, aynı zamanda Birleşmiş Milletler sistemi ölüyor, hakikat ölüyor, Batı’nın savunduğunu iddia ettiği değerler ölüyor. İnsanlığın daha adil bir dünyada yaşama umutları tek tek ölüyor. […]
Filistin halkının topraklarını işgal edenlere karşı sergilediği haklı direniş gayrı meşru gösterilemeyecek kadar asildir, onurludur, kahramancadır. […]
Bundan 70 sene önce nasıl Hitler insanlığın ittifakıyla durdurulmuşsa, Netanyahu ve cinayet şebekesi de insanlığın ittifakıyla durdurulmalıdır. Genel Kurul’un 1950 tarihli Barış İçin Birlik kararında mevcut olduğu gibi kuvvet kullanma tavsiyesinde bulunma yetkisinin bu süreçte mutlaka değerlendirilmesi gerektiğine inanıyoruz. […]
Biz tarih boyunca daima mazlumun yanında, zalimin ve zulmün karşısında olmuş bir milletiz. Bundan 500 yıl önce Engizisyon’dan kaçan Musevilere de, Hitler’in toplama kamplarından kaçan Yahudilere de kucak açtık. Bizim ülke ve millet olarak açık söylüyorum, İsrail halkına yönelik herhangi bir düşmanlığımız yoktur. Müslümanların sırf inançlarından dolayı hedef alınmasına nasıl karşıysak, antisemitizme de aynı şekilde karşıyız…”
Cumhurbaşkanı konuşurken kameralar bir ara salondaki İsrail heyetini gösterdi. Hüzün verici olan da buydu zaten… Heyettekilerin yüzlerindeki ifade ile Erdoğan düşmanı bizim hain tayfasının ifadeleri bu kadar mı birbirine benzerdi…
Biz, Birinci Dünya Savaşı sonrası, Kurtuluş Savaşı sırası ve Cumhuriyet’in kuruluş-inşa süreçlerinde aynı ihanetin çeşitli renkleriyle karşılaşmadık mı?!
Bizce arada hiçbir fark yoktur…
Günün sözü
"Işığa kavuşmak için karanlığa meydan okumak gerekir.”
Platon
Gözümüze takılanlar…
Sıvıların pH değerini, yani asit mi, baz mı ya da nötr mü olduğunu ölçmeye yarayan artık ilkel denebilecek bir yöntemin aracıdır. pH7’nin altı asidik, üstü ise baziktir; kâğıt, maddenin pH değerine olduğuna göre renk değiştirir… Asidikse kırmızıya, bazikse maviye doğru koyulaşır…
Günümüzde çok daha gelişmiş yöntemler kullanılarak, virgülden sonra birden fazla haneyle kesin ölçümlere ulaştıran aletler kullanılmakta. Ancak, turnusol kâğıdı bir metafor olarak hâlâ anlamını sürdürmektedir.
İsrail’in bir ‘terör devleti’ olarak güneyde, kuzeyde giriştiği soykırım ve vahşetin karşısında alınan tutumun, bireyler ve kurumlar düzeyinde bir tür turnusol kâğıdı görevini ifa etmekte, herkesin rengini ortaya serdiği söylenebilir.
Türkiye’ye Ukrayna-Rusya savaşında aldığı pozisyona benzer bir dış politika yaklaşımını, tarafsız kalarak İsrail karşısında da göstermesini salık verenlerden tutun da Cumhurbaşkanımız Birleşmiş Milletler’deki son tarihi konuşmasını yaparken salonun bomboş olduğunu iddia edenlere kadar her renkten, ‘ruhen ve zihnen vaftizlenmiş’ Batı hayranı yalakanın zehirlerini etrafa saçtığına tanıklık ediyoruz.
Nasıl ki Erdoğan’ın “Dünya beşten büyüktür” çıkışı dünya siyaset tarihinin ‘onur’ sayfaları arasına eklenmişse, son konuşmasındaki şu ifadeler de uzun yıllar unutulmayacak, akademik çalışmalara ve araştırmalara konu edilecektir:
“Üzülerek görüyoruz ki son yıllarda Birleşmiş Milletler kuruluş misyonunu ifa etmekte yetersiz kalıyor, giderek işlevsiz, hantal ve atıl bir yapıya dönüşüyor. […]
Gazze’de sadece çocuklar değil, aynı zamanda Birleşmiş Milletler sistemi ölüyor, hakikat ölüyor, Batı’nın savunduğunu iddia ettiği değerler ölüyor. İnsanlığın daha adil bir dünyada yaşama umutları tek tek ölüyor. […]
Filistin halkının topraklarını işgal edenlere karşı sergilediği haklı direniş gayrı meşru gösterilemeyecek kadar asildir, onurludur, kahramancadır. […]
Bundan 70 sene önce nasıl Hitler insanlığın ittifakıyla durdurulmuşsa, Netanyahu ve cinayet şebekesi de insanlığın ittifakıyla durdurulmalıdır. Genel Kurul’un 1950 tarihli Barış İçin Birlik kararında mevcut olduğu gibi kuvvet kullanma tavsiyesinde bulunma yetkisinin bu süreçte mutlaka değerlendirilmesi gerektiğine inanıyoruz. […]
Biz tarih boyunca daima mazlumun yanında, zalimin ve zulmün karşısında olmuş bir milletiz. Bundan 500 yıl önce Engizisyon’dan kaçan Musevilere de, Hitler’in toplama kamplarından kaçan Yahudilere de kucak açtık. Bizim ülke ve millet olarak açık söylüyorum, İsrail halkına yönelik herhangi bir düşmanlığımız yoktur. Müslümanların sırf inançlarından dolayı hedef alınmasına nasıl karşıysak, antisemitizme de aynı şekilde karşıyız…”
Cumhurbaşkanı konuşurken kameralar bir ara salondaki İsrail heyetini gösterdi. Hüzün verici olan da buydu zaten… Heyettekilerin yüzlerindeki ifade ile Erdoğan düşmanı bizim hain tayfasının ifadeleri bu kadar mı birbirine benzerdi…
Biz, Birinci Dünya Savaşı sonrası, Kurtuluş Savaşı sırası ve Cumhuriyet’in kuruluş-inşa süreçlerinde aynı ihanetin çeşitli renkleriyle karşılaşmadık mı?!
Bizce arada hiçbir fark yoktur…
Günün sözü
"Işığa kavuşmak için karanlığa meydan okumak gerekir.”
Platon
Gözümüze takılanlar…
- Youthall’un “Gençlerin Beklenti ve Yönelimleri 2024” başlıklı araştırmasına (https://shorturl.at/DreBY) göre; 18-34 yaş arasındaki genç çalışanların %71,3’ü önümüzdeki yıl iş değiştirmeyi düşünüyormuş. İş değiştirme isteğinin ardındaki başlıca nedenler ise %63,2 oranında bulundukları şirket ve pozisyonlarda kendilerini geliştirememeleri, %58,6 oranında gelir memnuniyetsizliği ve %47,1 oranında kariyer ilerlemesi için fırsat eksikliği olarak ifade edilmiş. Esnek mi çalışalım, uzaktan mı; ‘yatay zekâ’ mı ‘yapay’ mı gibi popüler meselelerin peşinden koşarken gençlerin temel problemleri gözden kaçmış gibi görünüyor…
- Forte Teknoloji’nin iştiraki olan CETWELL, tarıma yatırım yapmak isteyen yatırımcılar için anahtar teslim sera projeleri sunuyormuş. Forte Genel Müdürü Hasan Cengiz Bayrak, “Seraya yatırım yapmak yatırımcılar için ev almaktan 10 kat daha kârlı oluyor” demiş. Bayrak’ın bu cümlesi iletişim çalışmalarının içermesi gereken önemli bir sorunun cevabını ortaya koyuyor: “Bundan benim çıkarım ne” Herhangi bir ürün ya da hizmeti tanıtırken hedef kitleniz için bu açıklamaya yer vermezseniz, boşa giden emekler yığınına bir yenisini daha eklemiş olabilirsiniz… (Begüm Turançiftçi, NİŞ)
- “41. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı”, bu yıl 2-10 Kasım tarihleri arasında, her zaman olduğu gibi Tüyap Fuar ve Kongre Merkezi’nde düzenlenecekmiş. Tüyap Kültür Fuarları Danışma Kurulu kararıyla çocuk ve gençlik edebiyatının önde gelen isimlerinden Yalvaç Ural da “Onur Yazarı” olacakmış (Burcu Buse Arseven, ÜNİTE). Kitap fuarının her yıl rekor sayıda katılımcıyı ağırladığını medyadan takip ediyoruz. Yazar buluşmaları, konuşmalarla zenginleştirilen etkinliğin, sade ama klasikleşmiş programıyla kitapseverleri heyecanlandırdığına şahidiz. Ancak en az 180 liradan başlayan kitap fiyatlarıyla kim, nasıl başa çıkabiliyor, anlamak kolay değil…