İkiyüzlülük
23 nisan 2024 yeni şafak
Almanya’da Thüringer eyalet seçimleri öncesinde TV’de yayınlanan bir tartışma programında Hristiyan Demokrat Birlik Partisi’den (CDU) Mario Voigt ve Nazi geleneğini sürdüren aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) Partisi’nden Björn Höcke karşı karşıya gelmişler.
Tam sıradan konular konuşulurken programın moderatörü birden Höcke’ye o kışkırtıcı soruyu sormuş: “21 Mayıs günü Merseburg’daki mitingte ‘Alles für Deutschland’ (‘Her şey Almanya için) diye bağırdınız. Neden?”
Höcke, lafı dolandırıp “Kahrolsun Almanya! diyenler herhangi bir eleştiriye uğramadan etrafta dolaşıyor. ‘Her şey Almanya için’ herkesin kullandığı, sıradan bir cümle; ‘Ne var bunda?!’” demiş.
Moderatör durmamış, devam etmiş: “Peki bunun Nazi Partisi’nin ‘Fırtına Birlikleri’ne [SA] ait bir slogan olduğunu bilmiyor muydunuz?” Tarih öğretmenliği eğitimi almış olan Björn Höcke cevap vermiş: “Hayır, bilmiyordum.”
Peki sonra ne olmuş?
Savcılık, Halle Eyalet Mahkemesi’nde anında dava açmış. İsnat edilen suç şu imiş: Nazilere, yani Milliyetçi Sosyalist Alman İşçi Partisi’nin (NSDAP) Fırtına Birlikleri’yle (SA) özdeşleşmiş bir sloganı kullanmak.
İddianame, Almanya’da 75. yılı kutlanan Anayasa’nın “Bir daha asla” diye adlandırılan temel maddesine dayandırılmış.
Biliyorsunuz aynı Almanya, Türkiye’de devlete, Cumhuriyete, Atatürk’e, bayrağa söven PKK’lılara, sempatizanlarına, siyasi kanadına mensuplara karşı yasal süreç başlatıldığında, medyasıyla, STK’larıyla, kanaat önderleriyle ve hatta AB’yi de etkileyerek resmî organlarıyla ülkemize etmediği lafı bırakmıyor. O sırada “Evrensel ifade özgürlüğü” nü de slogan olarak sahipleniyorlar…
“PeKeKe sizi tükürüğüyle boğar” diyenler, Atatürk’ün, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın fotoğraflarına hakaretler edenler, resmî toplantılarda İstiklal Marşı’mızı okutmayan, salondan Türk Bayrağı’nı kaldıranlar söz konusu olduğunda ifade hürriyeti, bireysel hak ve özgürlükler gibi kavramları kalkan olarak kullanıp, Türkiye’nin bir hukuk devleti olmadığını iddia eden Almanya gibi Avrupa ülkelerinin ikiyüzlülüğü (onların anlayacağı biçimiyle hypocrisy) kadar dezenformasyon becerileri de son derece kuvvetli…
Yıllarca Sayın Cumhurbaşkanı’nı “diktatör”, “hukuk devletini ayaklar altına alan bir demokrasi düşmanı” olmakla itham ederek saldıran Alman basını, ülkemizdeki son yerel seçimlerin neticesini yorumlarken ikiyüzlülükleri ile dezenformasyon becerilerini harmanlayıp bir kez daha millî iradenin kazandığı demokrasimize kara çalmaya uğraşıyor. O meşhur ve basit soruyu kendilerine sormuyorlar: Hangi demokrasi karşıtı yönetici ülkesindeki yerel seçimlerde böyle bir sonuca izin verirdi?
22 yıldır ülkenin kaderinin belirlenmesinde rol oynayan, bunun için milletten yetki almış Sayın Cumhurbaşkanı’nı tarihin nasıl yazacağını görmek için illaki 100 yıl beklemek gerekmeyebilir. Mevcut verileri vicdan ışığında okumak yeterlidir.
Günün sözü
“Kendinden hiç söz etmemek çok soylu bir ikiyüzlülüktür.”
Nietzsche
Gözümüze takılanlar…
Tam sıradan konular konuşulurken programın moderatörü birden Höcke’ye o kışkırtıcı soruyu sormuş: “21 Mayıs günü Merseburg’daki mitingte ‘Alles für Deutschland’ (‘Her şey Almanya için) diye bağırdınız. Neden?”
Höcke, lafı dolandırıp “Kahrolsun Almanya! diyenler herhangi bir eleştiriye uğramadan etrafta dolaşıyor. ‘Her şey Almanya için’ herkesin kullandığı, sıradan bir cümle; ‘Ne var bunda?!’” demiş.
Moderatör durmamış, devam etmiş: “Peki bunun Nazi Partisi’nin ‘Fırtına Birlikleri’ne [SA] ait bir slogan olduğunu bilmiyor muydunuz?” Tarih öğretmenliği eğitimi almış olan Björn Höcke cevap vermiş: “Hayır, bilmiyordum.”
Peki sonra ne olmuş?
Savcılık, Halle Eyalet Mahkemesi’nde anında dava açmış. İsnat edilen suç şu imiş: Nazilere, yani Milliyetçi Sosyalist Alman İşçi Partisi’nin (NSDAP) Fırtına Birlikleri’yle (SA) özdeşleşmiş bir sloganı kullanmak.
İddianame, Almanya’da 75. yılı kutlanan Anayasa’nın “Bir daha asla” diye adlandırılan temel maddesine dayandırılmış.
Biliyorsunuz aynı Almanya, Türkiye’de devlete, Cumhuriyete, Atatürk’e, bayrağa söven PKK’lılara, sempatizanlarına, siyasi kanadına mensuplara karşı yasal süreç başlatıldığında, medyasıyla, STK’larıyla, kanaat önderleriyle ve hatta AB’yi de etkileyerek resmî organlarıyla ülkemize etmediği lafı bırakmıyor. O sırada “Evrensel ifade özgürlüğü” nü de slogan olarak sahipleniyorlar…
“PeKeKe sizi tükürüğüyle boğar” diyenler, Atatürk’ün, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın fotoğraflarına hakaretler edenler, resmî toplantılarda İstiklal Marşı’mızı okutmayan, salondan Türk Bayrağı’nı kaldıranlar söz konusu olduğunda ifade hürriyeti, bireysel hak ve özgürlükler gibi kavramları kalkan olarak kullanıp, Türkiye’nin bir hukuk devleti olmadığını iddia eden Almanya gibi Avrupa ülkelerinin ikiyüzlülüğü (onların anlayacağı biçimiyle hypocrisy) kadar dezenformasyon becerileri de son derece kuvvetli…
Yıllarca Sayın Cumhurbaşkanı’nı “diktatör”, “hukuk devletini ayaklar altına alan bir demokrasi düşmanı” olmakla itham ederek saldıran Alman basını, ülkemizdeki son yerel seçimlerin neticesini yorumlarken ikiyüzlülükleri ile dezenformasyon becerilerini harmanlayıp bir kez daha millî iradenin kazandığı demokrasimize kara çalmaya uğraşıyor. O meşhur ve basit soruyu kendilerine sormuyorlar: Hangi demokrasi karşıtı yönetici ülkesindeki yerel seçimlerde böyle bir sonuca izin verirdi?
22 yıldır ülkenin kaderinin belirlenmesinde rol oynayan, bunun için milletten yetki almış Sayın Cumhurbaşkanı’nı tarihin nasıl yazacağını görmek için illaki 100 yıl beklemek gerekmeyebilir. Mevcut verileri vicdan ışığında okumak yeterlidir.
Günün sözü
“Kendinden hiç söz etmemek çok soylu bir ikiyüzlülüktür.”
Nietzsche
Gözümüze takılanlar…
- 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’mız kutlu, millî egemenliğimiz daim, çocuklarımız umut dolu olsun! Bugünü çocuklarıyla birlikte geçirecekler için Galataport İstanbul’daki ücretsiz dans gösterisi gözümüze katıldı. “Dance Battle” adlı etkinlikte, minik yetenekler hünerlerini sergileyerek sürpriz ödülleri kazanmaya çalışacaklarmış (Eda Türmen Akça, Nuvo Collectif). Mani Mani ve Sneaks Up’ın sponsor olduğu yarışmada “sokak dansı kültürü” ve “çocukların yaratıcılığı” birleştirilmek amaçlanıyormuş. Aktif, çocuklarımızı ve aileleri teşvik edici görünen bir yarışma. Millî kültürümüzü içeren (mesela halk dansları) bir bölüm daha Türkçe isimle eklenseymiş keşke…
- Türk Telekom’un 2023 yılı finansal ve operasyonel sonuçlarına göre; firmanın geçen yılki net kârı 16,4 milyar TL’ye, abone sayısı 52,9 milyona ulaşmış. Toplam yatırım harcamaları yıllık yüzde 7,4 artarak 25,8 milyar TL’ye yükselmiş. Özetle, Türk Telekom en çok yatırım yapan şirketler arasında yer almış. Savunma sanayisi gibi ülkemizin dünyayla rekabette adını üst sıralara yazdırdığı alanlar, bir yandan millî gelire katkı sağlarken diğer yandan yatırımların artırıyor, gençlerimizin önünü açacak hizmetleri art arda devreye sokuyor ve hatta eğitim kalitesine de etki ediyor. Bu bağlamda tam da bugünün ve geleceğin en büyük belirleyicilerinden olan teknoloji alanındaki şirketlerimizin başarılarının takdir edilmesi çok önemli.
- Servet Topaloğlu’nu uzun yıllardır tanırım. Çağ atlattığı TANSAŞ’ın Genel Müdürü’yken kendisine iletişim konularında destek olma fırsatı bulmuştum. İkimiz de Alman kültürünün insana değer veren yanlarından nasibimizi almış olmalıyız ki iş yapış biçimleri konusunda çelişki yaşamadık. Servet Bey, Türkiye’de profesyonel yöneticiliğin bütün unsurlarını kavramış ve uygulamaya geçirebilmiş ender örneklerdendir. Son çalışması “Şirket Yönetimi”, aynı yönde kariyer yapmak isteyen herkesin başvuru kitabı olabilecek nitelik ve nicelikte. Zihninize sağlık Servet Bey…