Olimpiyatlar ve düş kırıklığı
13 ağustos 2024 yeni şafak
Daha önce de sözünü etmiştik… Şu ünlü formülü sadece iletişimciler değil, aslında herkesin sindirmesinde ve de yaşam pratiğine geçirmesinde çok büyük yarar var… Büyük düş kırıklıklarını önlemede hayli işe yarayabilir…
Hatırlayalım: Tatmin düzeyi (eksi ya da artı) = Algılama – Beklenti…
Çok basit değil mi? Yine de biraz açalım… Eğer iletişim kurduğunuz hedef kitlede, paydaşlarınızda ya da karşınızdaki kişide, bilerek – isteyerek ya da sehven aşırı derecede yüksek bir beklenti yaratmışsanız ve gerçekleşen algı o beklentinin altında kalmışsa, işte o zaman oluşturacağınız düş kırıklığı ve dolayısıyla tatminsizlik, algılama ile beklenti arasındaki fark oranında büyük olur…
Örneğin; seçim öncesinde “Toplu taşıma araçları öğrencilere bedava olacak” derseniz ve seçimleri kazandıktan sonra tam tersine öğrencilere zam yaparsanız, istediğiniz kadar topu hükûmete, enflasyona, maliyetlere falan atmaya çalışın, kabak bir şekilde sizin başınızda patlar.
İçimizdeki bazı İrlandalıların oluşturduğu WhatsApp gruplarında, sosyal medyada ve Saraçhane güdümlü yazılı ve görsel medyada, “40 yıl sonra altın almadan döndüğümüz” 2024 Olimpiyatları’ndaki başarısızlığın tek sorumlusu olarak Sayın Cumhurbaşkanı ve Cumhur İttifakı iktidarı gösteriliyor…
Peki Gençlik ve Spor Bakanı kimi suçluyor? Federasyonları… “Devlet, imkân sağlar. Biz, Türkiye Cumhuriyeti olarak; spor federasyonlarımıza en üst düzey imkânları sunduk. Sağladığımız bu imkânlar, dünyanın pek çok ülkesinde yok. Buna rağmen; bu imkânları doğru ve verimli kullanamayan federasyonlar bunun hesabını verecektir”…
Bu arada medyadan söz eden yok… Federasyonlar beklentiyi yukarı taşırken, medyamız da gaz verenlerin başını çekmeyi ihmal etmedi…
Ne altınlar cepteydi, değil mi? Filenin Sultanları, okçularımız, karatecilerimiz başta tüm dövüş sporları yıldızlarımız olmak üzere boksörlerimiz, hatta yüzücülerimiz, atletlerimiz… Say say bitmez… Uçup gittik hep birlikte…
Öte yandan Sultanlar, Avrupa Şampiyonu olurken ve Dünya Kupası’nı alırken, bu başarıları özel sektörün takımlarına yaptıkları yatırıma yoran içimizdeki İrlandalılar, Paris’te 4’üncü olan Sultanların başarısızlığının sorumluluğunu hemen iktidara yazdılar…
Biz ise olayın eğitim sistemimizle doğrudan bağlantısı olduğunu düşünenlerdeniz… Gençlerimizin, akademik başarının yanında uluslararası düzeyde sportif başarı kazanabileceği ortamı, sporu hiçbir şekilde desteklemeyen, tersine köstekleyen bu eğitim ve özellikle sınav sistemi değil, çocukluklarından itibaren disiplin, çalışma ve motivasyon yüklemesiyle bireysel gelişime imkân sağlayan bir stratejinin hakim olduğu eğitim sistemi sağlayacaktır.
Bir önceki Gençlik ve Spor Bakanı Sayın Kasapoğlu, çok öneml bir işe imza atmış, başarılı genç sporcularımıza, vakıflar dâhil üniversitelerde kabul ve burs olanağı sağlamıştı… Ne oldu o iş acaba?..
Pek çok ailenin, çocuklarını tam da sportif başarı hedeflerine yöneleceği dönemde, onları sporu ya bırakmaya ya da askıya alarak test çözmeye zorladığını biliyoruz… Zorlamasalar bile, çocuk çevresinden etkilenip kendi kendini zorlamakta…
Hükûmeti trollemeden önce acaba at gözlüklerini atmaya mı çalışsak…
Günün sözü
“Sadece hiçbir şey yapmayan (pasif) insanlar düş kırıklığı deneyimlemezler.”
Honoré de Balzac
İletişim Aklı 54
İletişim Aklı, akıl sorana şunu telkin eder: Hedef kitle ile aynı dili konuşmaz, ‘ses tonu’nu (tone of voice) ayarlayamazsanız, iletişimi unutun. İnsanlar sizi duymayacaktır. “Mesaj iletilemedi” uyarısı bile alamazsınız.
Gözümüze takılanlar…
Hatırlayalım: Tatmin düzeyi (eksi ya da artı) = Algılama – Beklenti…
Çok basit değil mi? Yine de biraz açalım… Eğer iletişim kurduğunuz hedef kitlede, paydaşlarınızda ya da karşınızdaki kişide, bilerek – isteyerek ya da sehven aşırı derecede yüksek bir beklenti yaratmışsanız ve gerçekleşen algı o beklentinin altında kalmışsa, işte o zaman oluşturacağınız düş kırıklığı ve dolayısıyla tatminsizlik, algılama ile beklenti arasındaki fark oranında büyük olur…
Örneğin; seçim öncesinde “Toplu taşıma araçları öğrencilere bedava olacak” derseniz ve seçimleri kazandıktan sonra tam tersine öğrencilere zam yaparsanız, istediğiniz kadar topu hükûmete, enflasyona, maliyetlere falan atmaya çalışın, kabak bir şekilde sizin başınızda patlar.
İçimizdeki bazı İrlandalıların oluşturduğu WhatsApp gruplarında, sosyal medyada ve Saraçhane güdümlü yazılı ve görsel medyada, “40 yıl sonra altın almadan döndüğümüz” 2024 Olimpiyatları’ndaki başarısızlığın tek sorumlusu olarak Sayın Cumhurbaşkanı ve Cumhur İttifakı iktidarı gösteriliyor…
Peki Gençlik ve Spor Bakanı kimi suçluyor? Federasyonları… “Devlet, imkân sağlar. Biz, Türkiye Cumhuriyeti olarak; spor federasyonlarımıza en üst düzey imkânları sunduk. Sağladığımız bu imkânlar, dünyanın pek çok ülkesinde yok. Buna rağmen; bu imkânları doğru ve verimli kullanamayan federasyonlar bunun hesabını verecektir”…
Bu arada medyadan söz eden yok… Federasyonlar beklentiyi yukarı taşırken, medyamız da gaz verenlerin başını çekmeyi ihmal etmedi…
Ne altınlar cepteydi, değil mi? Filenin Sultanları, okçularımız, karatecilerimiz başta tüm dövüş sporları yıldızlarımız olmak üzere boksörlerimiz, hatta yüzücülerimiz, atletlerimiz… Say say bitmez… Uçup gittik hep birlikte…
Öte yandan Sultanlar, Avrupa Şampiyonu olurken ve Dünya Kupası’nı alırken, bu başarıları özel sektörün takımlarına yaptıkları yatırıma yoran içimizdeki İrlandalılar, Paris’te 4’üncü olan Sultanların başarısızlığının sorumluluğunu hemen iktidara yazdılar…
Biz ise olayın eğitim sistemimizle doğrudan bağlantısı olduğunu düşünenlerdeniz… Gençlerimizin, akademik başarının yanında uluslararası düzeyde sportif başarı kazanabileceği ortamı, sporu hiçbir şekilde desteklemeyen, tersine köstekleyen bu eğitim ve özellikle sınav sistemi değil, çocukluklarından itibaren disiplin, çalışma ve motivasyon yüklemesiyle bireysel gelişime imkân sağlayan bir stratejinin hakim olduğu eğitim sistemi sağlayacaktır.
Bir önceki Gençlik ve Spor Bakanı Sayın Kasapoğlu, çok öneml bir işe imza atmış, başarılı genç sporcularımıza, vakıflar dâhil üniversitelerde kabul ve burs olanağı sağlamıştı… Ne oldu o iş acaba?..
Pek çok ailenin, çocuklarını tam da sportif başarı hedeflerine yöneleceği dönemde, onları sporu ya bırakmaya ya da askıya alarak test çözmeye zorladığını biliyoruz… Zorlamasalar bile, çocuk çevresinden etkilenip kendi kendini zorlamakta…
Hükûmeti trollemeden önce acaba at gözlüklerini atmaya mı çalışsak…
Günün sözü
“Sadece hiçbir şey yapmayan (pasif) insanlar düş kırıklığı deneyimlemezler.”
Honoré de Balzac
İletişim Aklı 54
İletişim Aklı, akıl sorana şunu telkin eder: Hedef kitle ile aynı dili konuşmaz, ‘ses tonu’nu (tone of voice) ayarlayamazsanız, iletişimi unutun. İnsanlar sizi duymayacaktır. “Mesaj iletilemedi” uyarısı bile alamazsınız.
Gözümüze takılanlar…
- Enerji, madencilik ve turizm sektörlerinde faaliyette olan ODAŞ, çalışanlarına sunduğu yan haklara Müzekart’ı da eklemiş. Açıklamaya göre; bu uygulamanın devreye alınmasında, daha önce belirledikleri şirket değerlerinden olan“Keşfeden” teması etkiliymiş (Ayça Zak, Excel). Şirket değerlerinin tespiti, bunların oluşturduğu bütünle ortaya çıkan varoluş nedeni, tüm iş ve iletişim süreçlerinde belirleyici olması gereken son derece önemli bir unsurdur...
- Yavuz Selim Dokumacı beyle, Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı’nın davetiyle konuşmacı olduğumuz Algılama Yönetimi odaklı konferansta tanıştık. Dokumacı, 1892 yılında Mehmet Ziya tarafından kaleme alınmış “Sanayi Tarihi” kitabını günümüz Türkçesine çevirmiş. Bir nüshasını da bize gönderme inceliğini göstermiş... Eser, Edirne İdadisi için ders kitabı olarak hazırlanmış. Osmanlı’daki sanayi, sanatlar ve teknik gelişmeler hakkındaki gözlem ve bilgilerin yanı sıra Avrupa devletlerinin sanayi rekabeti, icatlar ve mucitlere dair detaylar da kitapta yer alıyor. Sanayi ve teknoloji tarihini merak edenler için değerli bir başvuru kaynağı...
- Hepsiburada, yardıma muhtaç hayvanları koruma altına alarak sahiplendirilene kadar yaşam alanı sağlayan Kurtaran Ev’le yeni bir iş birliğine imza atmış. Firma, sokak hayvanlarının çip ve karne sponsorluğunu üstleniyormuş. (Ercan Arslan, Ünite). Hayvanlar konusunda hassasiyetlerini ortaya koyanlar için bundan sonraki süreç bir ‘samimiyet testi’ olacağa benziyor. Göreceğiz bakalım, kim ne yapacak...