‘Orta oyunu’ gibi...
24 haziran 2024 yeni şafak
İşin çivisi iyice çıkmış; bir orta oyunu izliyor gibiyiz...
Özgür Özel’in, meyhanede kafaları çektikten sonra birilerinin onu ayağından vurmadığını kanıtlamak için ayağının röntgenini paylaşması pek çok CHP’liyi bile çileden çıkarmış durumda...
Son günlerde olan bitenlerden alınması gereken en önemli ders, ne olursa olsun ‘çileden çıkmamak’...
TİP milletvekili Ahmet Şık, DEM’li Gülistan Koçyiğit’in söz hakkını kendisine bırakması üzerine Meclis kürsüsüne gelip “Sözü hiç uzatmayacağım. Bir tespitle başlayacağım. Sizde hiç utanma yok. Zerre miskal utanmanız yok. Haysiyetiniz yok” diye başlayıp, arada bir de “Esas terörist sizsiniz” mi dedi?! Çıkıp adamı tartaklamanın, şiddete başvurmanın ne âlemi var... Meclis İç Tüzüğü’nü ve yasaları çalıştırmak dururken çileden çıkmak, karşı tarafı da çileden çıkacağını, olayların varacağı boyutu görmemek olur mu?
Neymiş?.. FB Başkanı Ali Koç, Devlet Bahçeli’yi ziyaret ediyor... Birden babasının da kendisinin de birer Bahçeli hayranı oldukları anlatılıyor... Ne kadar önemli(!) Fakat, bundan da önemli bir tespit daha yapılıyor: Görüşme sırasında Devlet Bey’in çalışma odasında otururlarken çekilmiş fotoğrafın sağ arka tarafında ancak ‘büyüteçle görülebilecek’ bir detay varmış... Üzerinde 17 ve 25 rakamları görünen bir saat ya da takvim... Üstelik bu yeni bir şey de değilmiş... Devlet Bey yıllar önce verdiği röportajda o saat ile 17/25 konusunun ne olduğunu açıklamış, medyada da çarşaf çarşaf yer almış...
Bahçeli, bundan en az altı yıl önce durumu şöyle anlatmış: “Bunu bizzat ben yaptım. 17.25’i gösterdiğinde pilini çıkardım. Her gün bu takvime bakıyorum. Onların takvimi, bizim saatimiz. Buradan da anlayabilirsiniz ki biz, 17 ve 25 Aralık’ın hesabının sorulması vaadimizden asla geri adım atmayız.”
Şimdi takvim meselesini ısıtıp, bu açıklamalar bilinmiyormuş gibi yeniden servis ediyorlar... Bahçeli’nin, bu numarayla, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “Ben, 17/25 komplosunda size sahip çıktım. Siz, Sinan Ateş meselesinde beni yalnız bırakıyorsunuz” mesajını ilettiğini öne sürüyorlar... Utanmasalar sigara içtiği bir anda “Dumanla haber yolladı” da diyecekler...
Amaç, tabii ki belli... Cumhur İttifakı ortaklarını birbirlerine düşürüp, İttifak’ı berhava etmek... Sayın Cumhurbaşkanı ve Bahçeli’nin Ahlat’ta verecekleri mesaj herhâlde bunun ‘tam tersi’ olacaktır...
Çivisi çıkmış gibi duran konulardan bir diğeri de CHP içindeki ‘liderlik mücadelesi’... Kılıçdaroğlu, kendisini eleştiren CHP medyasına kafa tutarken ne olacağını delegeler bilir, ben sırtımdan hançerlendim mesajlarını da tekrarladı...
Mansur Yavaş ise Ankara’dan topa girdi: “Günü geldiğinde partim ve milletim bizi aday olarak görmek isterse bu vazifeden kaçınmayız” dedi.
Özgür Özel, her ne kadar “çifte santrfor” diye tanımladığı Yavaş ve İmamoğlu’nu işaret etse de kendini 31 Mart yerel seçimlerinin muzaffer komutanı olarak konumlandırıp Kılıçdaroğlu’nu kızdırmayı sürdürmekte...
Geldik İmamoğlu’na... Partisinin Tüzük Kurultayı Çalıştayı’nda, “Cumhuriyet Halk Partisi değişecek ve Türkiye de değişecek. Bu sürecin, bu yolculuğun başka bir sonucu olmaz” demiş... Bunu nerede demiş? Düzenlediği ‘paralel’ Tüzük Kurultayı Çalıştayı’nda...
Sözlerini bir kenara bırakın, sadece Ankara’da parti merkezi çalışmaları başlatmışken, İstanbul’da CHP İl Başkanı’yla el ele verip 50’den fazla STK’nın katılımıyla ‘demokrasi havarisi’ kılığına bürünüp çizdiği kışkırtıcı tablo, gerçek niyetini açıkça ortaya koyuyor.
Bir ara ‘eş başkanlık’tan söz ettiğimiz CHP, bugün ‘dört başlı başkanlık yapısı’yla yürümeye çalışıyor...
Günün sözü
“Köhne fikirler paslanmış çivilere benzer. Söküp atmak çok güçtür.”
Cenap Şahabettin
İletişim Aklı 59
İletişim Aklı, akıl ile yürüdüğü yolun kalbe çıkması gerektiğini bilir. Çünkü iletişim çalışmalarındaki rasyonellik, bir yanıyla duyguları hesaba katmak dademektir... ‘İnsan odaklı’ yaklaşım tam da bu anlama gelir.
Gözümüze takılanlar…
Özgür Özel’in, meyhanede kafaları çektikten sonra birilerinin onu ayağından vurmadığını kanıtlamak için ayağının röntgenini paylaşması pek çok CHP’liyi bile çileden çıkarmış durumda...
Son günlerde olan bitenlerden alınması gereken en önemli ders, ne olursa olsun ‘çileden çıkmamak’...
TİP milletvekili Ahmet Şık, DEM’li Gülistan Koçyiğit’in söz hakkını kendisine bırakması üzerine Meclis kürsüsüne gelip “Sözü hiç uzatmayacağım. Bir tespitle başlayacağım. Sizde hiç utanma yok. Zerre miskal utanmanız yok. Haysiyetiniz yok” diye başlayıp, arada bir de “Esas terörist sizsiniz” mi dedi?! Çıkıp adamı tartaklamanın, şiddete başvurmanın ne âlemi var... Meclis İç Tüzüğü’nü ve yasaları çalıştırmak dururken çileden çıkmak, karşı tarafı da çileden çıkacağını, olayların varacağı boyutu görmemek olur mu?
Neymiş?.. FB Başkanı Ali Koç, Devlet Bahçeli’yi ziyaret ediyor... Birden babasının da kendisinin de birer Bahçeli hayranı oldukları anlatılıyor... Ne kadar önemli(!) Fakat, bundan da önemli bir tespit daha yapılıyor: Görüşme sırasında Devlet Bey’in çalışma odasında otururlarken çekilmiş fotoğrafın sağ arka tarafında ancak ‘büyüteçle görülebilecek’ bir detay varmış... Üzerinde 17 ve 25 rakamları görünen bir saat ya da takvim... Üstelik bu yeni bir şey de değilmiş... Devlet Bey yıllar önce verdiği röportajda o saat ile 17/25 konusunun ne olduğunu açıklamış, medyada da çarşaf çarşaf yer almış...
Bahçeli, bundan en az altı yıl önce durumu şöyle anlatmış: “Bunu bizzat ben yaptım. 17.25’i gösterdiğinde pilini çıkardım. Her gün bu takvime bakıyorum. Onların takvimi, bizim saatimiz. Buradan da anlayabilirsiniz ki biz, 17 ve 25 Aralık’ın hesabının sorulması vaadimizden asla geri adım atmayız.”
Şimdi takvim meselesini ısıtıp, bu açıklamalar bilinmiyormuş gibi yeniden servis ediyorlar... Bahçeli’nin, bu numarayla, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “Ben, 17/25 komplosunda size sahip çıktım. Siz, Sinan Ateş meselesinde beni yalnız bırakıyorsunuz” mesajını ilettiğini öne sürüyorlar... Utanmasalar sigara içtiği bir anda “Dumanla haber yolladı” da diyecekler...
Amaç, tabii ki belli... Cumhur İttifakı ortaklarını birbirlerine düşürüp, İttifak’ı berhava etmek... Sayın Cumhurbaşkanı ve Bahçeli’nin Ahlat’ta verecekleri mesaj herhâlde bunun ‘tam tersi’ olacaktır...
Çivisi çıkmış gibi duran konulardan bir diğeri de CHP içindeki ‘liderlik mücadelesi’... Kılıçdaroğlu, kendisini eleştiren CHP medyasına kafa tutarken ne olacağını delegeler bilir, ben sırtımdan hançerlendim mesajlarını da tekrarladı...
Mansur Yavaş ise Ankara’dan topa girdi: “Günü geldiğinde partim ve milletim bizi aday olarak görmek isterse bu vazifeden kaçınmayız” dedi.
Özgür Özel, her ne kadar “çifte santrfor” diye tanımladığı Yavaş ve İmamoğlu’nu işaret etse de kendini 31 Mart yerel seçimlerinin muzaffer komutanı olarak konumlandırıp Kılıçdaroğlu’nu kızdırmayı sürdürmekte...
Geldik İmamoğlu’na... Partisinin Tüzük Kurultayı Çalıştayı’nda, “Cumhuriyet Halk Partisi değişecek ve Türkiye de değişecek. Bu sürecin, bu yolculuğun başka bir sonucu olmaz” demiş... Bunu nerede demiş? Düzenlediği ‘paralel’ Tüzük Kurultayı Çalıştayı’nda...
Sözlerini bir kenara bırakın, sadece Ankara’da parti merkezi çalışmaları başlatmışken, İstanbul’da CHP İl Başkanı’yla el ele verip 50’den fazla STK’nın katılımıyla ‘demokrasi havarisi’ kılığına bürünüp çizdiği kışkırtıcı tablo, gerçek niyetini açıkça ortaya koyuyor.
Bir ara ‘eş başkanlık’tan söz ettiğimiz CHP, bugün ‘dört başlı başkanlık yapısı’yla yürümeye çalışıyor...
Günün sözü
“Köhne fikirler paslanmış çivilere benzer. Söküp atmak çok güçtür.”
Cenap Şahabettin
İletişim Aklı 59
İletişim Aklı, akıl ile yürüdüğü yolun kalbe çıkması gerektiğini bilir. Çünkü iletişim çalışmalarındaki rasyonellik, bir yanıyla duyguları hesaba katmak dademektir... ‘İnsan odaklı’ yaklaşım tam da bu anlama gelir.
Gözümüze takılanlar…
- Kaspersky’nin “Heyecan, Batıl İnanç ve Büyük Güvensizlik - Küresel Tüketiciler Dijital Dünya ile Nasıl Etkileşim Kuruyor” araştırmasının sonuçlarına göre; Türkiye’deki katılımcıların %40’ı yapay zekânın tarafsızlığı nedeniyle insandan daha adil bir patron olabileceğine inanıyormuş. Yine ülkemizdeki katılımcıların yarısından fazlası (%62) yakın gelecekte çocukların sanal deneyimler ve Metaverses aracılığıyla eğitileceğini öngörüyormuş. Yüzde 45, yapay zekânın birçok heyecan verici fırsatı beraberinde getirme ve herkes için geleceği iyileştirme potansiyeli olduğu hususunda olumlu bakış açısına sahipmiş. Yüzde 58 yapay zekânın güvenilir bir sanat eseri üreticisi olduğunu söylemiş (Nergiz Bozyiğit, F5). Böyle bir ruhsuzluğa güven, herhâlde bilgisayar oyunlarından geliyor. Ölüyorsun diriliyorsun, ölüyorsun bir daha diriliyorsun... Peki ya ruh? O yok işte!
- Boya Sanayicileri Derneği (BOSAD) ve Eleman.net, boya sektöründeki nitelikli iş gücü ihtiyacı için protokol imzalamış. BOSAD Yönetim Kurulu Başkanı Kenan Baytaş, “Türk boya sanayisi, uluslararası pazarda önemli bir yere sahip... Uluslararası arenada rekabetçi konumumuzu güçlendirmek, üretim kapasitemizi geliştirmek için iş gücü sorununu çözmemiz gerekiyor” demiş (Miraç Özercan, Aristo). Ustalık gerektiren işler eleman arıyor, gençler işsizlikten şikâyet ediyor. Ne kadar vurgulasak, yazsak az! Bazı iş kollarının ve mesleklerin toplum nezdindeki itibarının artırılması, böylece tercih edilir kılınması ekonomimiz için kritik önemde...