Racon değişmez
13 AĞUSTOS 2006
Herkes eleştiriyor. Ama ben Erman ağabeyden yanayım. Neymiş o, demokrat Genel Kurmay Başkanı? Yok ya! Başkan dedin mi, kodu mu oturtacak. Ben ayrıca hakemlerin de demokratik olanını sevmem. Kızdı mı, düdük falan yok; doğrudan kafayı basacak kızdığı oyuncuya. Gereksiz yere ceza almamak için işi koridorda bitirebilir.
Trafik polisi için de benzer delikanlı kurallar geçerlidir. Neymiş o ceza kesmek, kalem kağıtla yazı yazmak gibi yumuşakça işler? O da koydu mu oturtmalı. Ya iki tokat bir kafa atmalı, ya da doğruda ön tekere falan sıkmalı..
İnsan fikirlerinde tutarlı olmalı. Sadece Genel Kurmay Başkanı’nın şahsında demokrat tavırları reddetmek olmaz, her konuda demokratik davranış biçimlerini reddetmek gerekir. Demokrasi zaten erkekliğe sığmaz. Racona terstir..
Özkök Paşa, “Herkes hak ettiği Başkanı özler” demiş. Evet. N’olmuş yani? Erman abim ve biz, Arnold Schwarzenegger gibi Başkan istiyoruz. Ya da Zaloğlu Rüstem gibi.. Zaman ve koşullar değişti mi? Olsun.. Bizim için aslolan racondur. O da değişmez..
Vale deyip geçmeyin
Büyük şehirlerimizde trafikteki otomobil sayısı artarken, bununla düz oranda park yerlerinin sayısı artacağına yeni meslekler çoğalmaya devam ediyor: Değnekçi, park bekçisi, park görevlisi derken, bu sektör de ‘Batılı’ standartlara geçiyor. Bir yere gittiğiniz zaman artık aracınızı değnekçiye değil ‘vale’ye teslim ediyorsunuz. Hani iskambildeki vale gibi..
Hatta bunların bazıları 52’lik destedeki ‘oğlan’ çocuğu (bazıları ‘Bacak’ da diyor) gibi giyiniyorlar.. Ama genelde kıyafet Cem Yılmaz stili. Siyah takım.. İçine siyah t-shirt..
Valelik sistemi gelişmiş mekanlarda fiş de veriyorlar. Bu şekilde arabanızın sotada bekleyen herhangi bir uyanık tarafından çalınması da engellenmiş oluyor.
Bu valelik müessesesine Maserati yeni bir katma değer getirmiş. İtalya’nın prestij markası, büyük restoranların valelerini alıp F1 pistinde eğitiyormuş.. Pahalı ve hayli komplike sistemlerle donatılmış arabaları nasıl kullanmaları gerektiğini öğrenen valelerin araçları oraya buraya sürtme ihtimalleri de azalıyormuş..
Maserati, valelere bir de yıkanma dersi verse. Hani asansörlere binen kuryeler gibi, araçlara binen valeler de ter kokularından kurtulmayı öğrenseler... Tabi ayrıca, bir rozet takmaları da sağlanabilir: ‘Maserati eğitimi almıştır!” gibisinden.. Vale deyip geçmeyin, ciddi bir farklılık yaratma unsuru olabilir..
Hoşgeldin İskender Kebap!
Marka yönetimi kapitalizmin en karmaşık ve entelektüel ürünlerinden biridir. Pek çok unsurun bir arada ele alınması gereken markalaşma sürecinin en önemli halkası hiç şüphesiz fırsatları görüp, onları değerlendirebilmektir. Türkiye’de lokum, badem ezmesi, baklava gibi pek çok konuda bu fırsat yakalanamamıştır. Şimdilerde döner kebap konusunda ciddi adımlar görmekteyiz.
İskender Döner Kebabın adını dedesinden bu yana gelen mirasla devralmış olan Bursalı işadamı Yavuz İskenderoğlu Bursa’dan başlayarak İskender Döner Kebap’ı bir marka haline getirmek için ciddi bir mücadele veriyor. Yavuz Bey nihayet İstanbul’a adımını atmış. Yıldız, Ihlamur Caddesinde Süslü Karakol adı verilen tarihi binayı yeniden düzenleten İskenderoğlu, Pazartesi günü kapılarını açacak. Kapıları açmak tabii ki yetmez, İskenderoğlu’nun herkese örnek olmasını dilediğimiz bir iletişim politikasıyla, markayı dünyaya nasıl taşıyacağını ilgiyle izleyeceğiz...
Trafik polisi için de benzer delikanlı kurallar geçerlidir. Neymiş o ceza kesmek, kalem kağıtla yazı yazmak gibi yumuşakça işler? O da koydu mu oturtmalı. Ya iki tokat bir kafa atmalı, ya da doğruda ön tekere falan sıkmalı..
İnsan fikirlerinde tutarlı olmalı. Sadece Genel Kurmay Başkanı’nın şahsında demokrat tavırları reddetmek olmaz, her konuda demokratik davranış biçimlerini reddetmek gerekir. Demokrasi zaten erkekliğe sığmaz. Racona terstir..
Özkök Paşa, “Herkes hak ettiği Başkanı özler” demiş. Evet. N’olmuş yani? Erman abim ve biz, Arnold Schwarzenegger gibi Başkan istiyoruz. Ya da Zaloğlu Rüstem gibi.. Zaman ve koşullar değişti mi? Olsun.. Bizim için aslolan racondur. O da değişmez..
Vale deyip geçmeyin
Büyük şehirlerimizde trafikteki otomobil sayısı artarken, bununla düz oranda park yerlerinin sayısı artacağına yeni meslekler çoğalmaya devam ediyor: Değnekçi, park bekçisi, park görevlisi derken, bu sektör de ‘Batılı’ standartlara geçiyor. Bir yere gittiğiniz zaman artık aracınızı değnekçiye değil ‘vale’ye teslim ediyorsunuz. Hani iskambildeki vale gibi..
Hatta bunların bazıları 52’lik destedeki ‘oğlan’ çocuğu (bazıları ‘Bacak’ da diyor) gibi giyiniyorlar.. Ama genelde kıyafet Cem Yılmaz stili. Siyah takım.. İçine siyah t-shirt..
Valelik sistemi gelişmiş mekanlarda fiş de veriyorlar. Bu şekilde arabanızın sotada bekleyen herhangi bir uyanık tarafından çalınması da engellenmiş oluyor.
Bu valelik müessesesine Maserati yeni bir katma değer getirmiş. İtalya’nın prestij markası, büyük restoranların valelerini alıp F1 pistinde eğitiyormuş.. Pahalı ve hayli komplike sistemlerle donatılmış arabaları nasıl kullanmaları gerektiğini öğrenen valelerin araçları oraya buraya sürtme ihtimalleri de azalıyormuş..
Maserati, valelere bir de yıkanma dersi verse. Hani asansörlere binen kuryeler gibi, araçlara binen valeler de ter kokularından kurtulmayı öğrenseler... Tabi ayrıca, bir rozet takmaları da sağlanabilir: ‘Maserati eğitimi almıştır!” gibisinden.. Vale deyip geçmeyin, ciddi bir farklılık yaratma unsuru olabilir..
Hoşgeldin İskender Kebap!
Marka yönetimi kapitalizmin en karmaşık ve entelektüel ürünlerinden biridir. Pek çok unsurun bir arada ele alınması gereken markalaşma sürecinin en önemli halkası hiç şüphesiz fırsatları görüp, onları değerlendirebilmektir. Türkiye’de lokum, badem ezmesi, baklava gibi pek çok konuda bu fırsat yakalanamamıştır. Şimdilerde döner kebap konusunda ciddi adımlar görmekteyiz.
İskender Döner Kebabın adını dedesinden bu yana gelen mirasla devralmış olan Bursalı işadamı Yavuz İskenderoğlu Bursa’dan başlayarak İskender Döner Kebap’ı bir marka haline getirmek için ciddi bir mücadele veriyor. Yavuz Bey nihayet İstanbul’a adımını atmış. Yıldız, Ihlamur Caddesinde Süslü Karakol adı verilen tarihi binayı yeniden düzenleten İskenderoğlu, Pazartesi günü kapılarını açacak. Kapıları açmak tabii ki yetmez, İskenderoğlu’nun herkese örnek olmasını dilediğimiz bir iletişim politikasıyla, markayı dünyaya nasıl taşıyacağını ilgiyle izleyeceğiz...