Sarsılmadan, savrulmadan...
10 ekim 2024 yeni şafak
Yüz yıllar, giderek 100 yıla sığmaz hâle geldi. Mesela 20.yy içinde olan biten, kendisinden önceki 3 asırda olanlardan kat be kat fazladır... İki dünya savaşı, Sovyetler Birliği’nin kuruluşu ve yıkılışı... Çin Halk Cumhuriyeti’nin doğuşu, İsrail’in Orta Doğu’ya bir hançer gibi saplatılması... Çöken kolonyalizmin yerinde emperyalizmin yükselmesi... AB’nin, NATO’nun, BM’nin ortaya çıkışı... Ay’a ilk seyahat...
21. yy ise hız ve yoğunluk konusunda kendinden önceklere taş çıkarttı... 11 Eylül saldırıları... İnternetin ve dijital teknolojilerin hızla yaygınlaşması ile sosyal medyanın hayatımızın orta yerine düşmesi... Binanın, telefonun derken her şeyin ‘akıllısının’ çıkması yetmedi, bir de yapay zekâ boy gösterdi... Ve daha sadece 24 yıl oldu...
Bunca değişimin, dönüşümün içinde yolunu şaşırmadan yürümek kolay değildir. Türkçede ‘dünya görüşü’, İngilizcede “worldview”, Fransızcada “vision du monde” olarak karşılanmaya çalışılan; ancak genelde Almancadaki “weltanschauung” ile ifade edilen omuriliğin sağlam olması gerekir.
Uzun yıllardır yayınlanan gazeteler, ulusal yayınlar oradan oraya savrulup, adeta kabuk değişitirirken Albayrak Grubu’na bağlı yayınlar, başta da Yeni Şafak, omuriliğine sahip çıktı... 30 yıl önce millî ve manevi değerler temeli üzerine inşa ettiği gazetecilik yaklaşımı, bağımsız kimliğini korumasındaki en önemli etkendi...
Omuriliği korumak da yolundan şaşmamak da öyle basit işler değil; cesaret gerektirir... Ülkemizin ve millî bağımsızlığımızın peşinde bir ‘gölge’ gibi dolanarak sahneye çıkacakları fırsatı kollayan vesayet odakları bunun önünü kesmek için ellerinden geleni hep yaptılar... 23 Ocak 1995 tarihli ilk nüshasında “Türkiye’nin Önü Aydınlık” manşetini atan gazetemiz, 15 Temmuz darbe kalkışması sırasında hazırlanan 16 Temmuz Cumartesi günkü nüshasında “Vatan Hainleri” manşetini atmayı başarmış bir kadroya ve yönetime sahip...
Yeni Şafak’ın 30. yılına girdiği günlerde, 25 Ocak 2024 tarihinde yayınlanan köşemizde şöyle yazmışız:
“Bugün ülkemizde millî bağımsızlığı, Türkiye’nin bölünmez bütünlüğünü, teknolojik ilerlemeyi, kültürel ve entelektüel birikimi, ‘öğrenilmiş çaresizliği’ reddedişi, emperyalizme karşı çıkmayı, canlılığın sürdürülebilirliğini, ‘ciddiyet, derinlik ve merakı’, akıl ile vicdan süzgecinden geçirerek cesaretle yıllardır tutarlı bir şekilde ortaya koyabilmiş kaç yayın tanıyorsunuz?..
Peki Yeni Şafak evrimini tamamlamış, ununu elemiş, eleğini duvara asmış mıdır?.. Hayır… Tekâmül, dur durak bilmeyen bir haslettir… Durduğunuz zaman düşeceğiniz bir bisiklet gibi...”
Yeni Şafak yolculuğuna, sağlam omuriliği sayesinde, üç kavramın üzerine (akıl, vicdan, cesaret) bir şemsiye gibi dördüncüsünü de yerleştirerek devam ediyor: ‘Zamanın ruhu’...
Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan’ın belirttiği gibi; zamanın ruhunu doğru okumak, millî kültür ve değerlerden vazgeçmeden, o ‘okumalar’ doğrultusunda değişimi tetiklemek 30 yılda sarsılmadan, savrulmadan geldiği noktayı daha da ileri götürmenin taahhüdünü oluşturuyor.
Son 12 yılına şahitlik ettiğimiz Yeni Şafak’ın önünü açan, yönünü çizen Albayrak Ailesi’ni, emeği geçen tüm çalışma arkadaşlarımızı en içten duygularımızla kutluyoruz. Nice 30 yıllara...
21. yy ise hız ve yoğunluk konusunda kendinden önceklere taş çıkarttı... 11 Eylül saldırıları... İnternetin ve dijital teknolojilerin hızla yaygınlaşması ile sosyal medyanın hayatımızın orta yerine düşmesi... Binanın, telefonun derken her şeyin ‘akıllısının’ çıkması yetmedi, bir de yapay zekâ boy gösterdi... Ve daha sadece 24 yıl oldu...
Bunca değişimin, dönüşümün içinde yolunu şaşırmadan yürümek kolay değildir. Türkçede ‘dünya görüşü’, İngilizcede “worldview”, Fransızcada “vision du monde” olarak karşılanmaya çalışılan; ancak genelde Almancadaki “weltanschauung” ile ifade edilen omuriliğin sağlam olması gerekir.
Uzun yıllardır yayınlanan gazeteler, ulusal yayınlar oradan oraya savrulup, adeta kabuk değişitirirken Albayrak Grubu’na bağlı yayınlar, başta da Yeni Şafak, omuriliğine sahip çıktı... 30 yıl önce millî ve manevi değerler temeli üzerine inşa ettiği gazetecilik yaklaşımı, bağımsız kimliğini korumasındaki en önemli etkendi...
Omuriliği korumak da yolundan şaşmamak da öyle basit işler değil; cesaret gerektirir... Ülkemizin ve millî bağımsızlığımızın peşinde bir ‘gölge’ gibi dolanarak sahneye çıkacakları fırsatı kollayan vesayet odakları bunun önünü kesmek için ellerinden geleni hep yaptılar... 23 Ocak 1995 tarihli ilk nüshasında “Türkiye’nin Önü Aydınlık” manşetini atan gazetemiz, 15 Temmuz darbe kalkışması sırasında hazırlanan 16 Temmuz Cumartesi günkü nüshasında “Vatan Hainleri” manşetini atmayı başarmış bir kadroya ve yönetime sahip...
Yeni Şafak’ın 30. yılına girdiği günlerde, 25 Ocak 2024 tarihinde yayınlanan köşemizde şöyle yazmışız:
“Bugün ülkemizde millî bağımsızlığı, Türkiye’nin bölünmez bütünlüğünü, teknolojik ilerlemeyi, kültürel ve entelektüel birikimi, ‘öğrenilmiş çaresizliği’ reddedişi, emperyalizme karşı çıkmayı, canlılığın sürdürülebilirliğini, ‘ciddiyet, derinlik ve merakı’, akıl ile vicdan süzgecinden geçirerek cesaretle yıllardır tutarlı bir şekilde ortaya koyabilmiş kaç yayın tanıyorsunuz?..
Peki Yeni Şafak evrimini tamamlamış, ununu elemiş, eleğini duvara asmış mıdır?.. Hayır… Tekâmül, dur durak bilmeyen bir haslettir… Durduğunuz zaman düşeceğiniz bir bisiklet gibi...”
Yeni Şafak yolculuğuna, sağlam omuriliği sayesinde, üç kavramın üzerine (akıl, vicdan, cesaret) bir şemsiye gibi dördüncüsünü de yerleştirerek devam ediyor: ‘Zamanın ruhu’...
Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan’ın belirttiği gibi; zamanın ruhunu doğru okumak, millî kültür ve değerlerden vazgeçmeden, o ‘okumalar’ doğrultusunda değişimi tetiklemek 30 yılda sarsılmadan, savrulmadan geldiği noktayı daha da ileri götürmenin taahhüdünü oluşturuyor.
Son 12 yılına şahitlik ettiğimiz Yeni Şafak’ın önünü açan, yönünü çizen Albayrak Ailesi’ni, emeği geçen tüm çalışma arkadaşlarımızı en içten duygularımızla kutluyoruz. Nice 30 yıllara...