“Tencere dibin kara… Seninki benden kara…”
12 eylül 2024 yeni şafak
Dünya kilitlenmiş… İngilizce bilen bilmeyen ekran başında… Debate izliyor… Biz de izledik ve sonunda başlıktaki söz dilimize geldi, yapışıverdi…
Belki de dünyanın en yüksek rating’li TV programı… Cumhuriyetçilerle Demokratların Başkan adaylarının en kritik sınavı olarak lanse edilen; kuralları, kimin ne kadar konuşacağı, cevap hakkı durumları vs. önceden belli formatta biri kadın biri erkek iki moderatörün yönettiği, orada kaybedenin genelde seçimleri de kaybettiği düşünülen adeta, iki gladyatörün arenanın ortasında kapıştığı bir şov…Öyle ya ABD’yi ve dünyadaki dengeleri hangisi yönetecek… Merak konusu… İngilizce bilmeyenler, konuşmacıların beden dilini ve mimiklerini izliyorlar…
Aslında beden dili, konuşma dilinden çok daha anlamlı bir şekilde insanın özü ile ilgili ipuçları verir…
Debate’in hemen ardından hummalı bir çalışma başlar… İzleyiciler nezdinde münazaranın galibi kim?.. ‘Poll’ dedikleri hızlı sonuç alınan mini anketlerle durum tespiti yapılır…
Politico’ya göre Harris açık ara önde tamamlamış… The Washington Post da açık ara olmasa da “Harris” diyor. Newsweek yazıişleri kadrosu da benzer görüşte… CNN’in tartışmayı izleyenler arasında yürüttüğü bir mini ankette çoğunluğun Kamala Harris’i daha başarılı bulduğu ortaya çıkmış... Genel görüş ise Debate’in ABD’li seçmen kitlesi üzerinde fazla da belirleyici bir rol oynamadığı yönünde…
Biz de Debate’i başından sonuna izledik… Vasatlıklar ülkesi ABD’nin kültür ve değerleriyle ilgili derinlikli fikir veren bir tartışmaydı… Tarafların birbirlerinin gözlerinin içine bakarak“Yalancı!” diye suçlamaları; Trump’ın Springfield’e göçmenlerin etrafta buldukları kedileri köpekleri yediklerini iddia etmesi ve bu iddianın Moderatör tarafından kaynak gösterilerek yalanlanması; Trump’ın “Eğer Harris kazanırsa nefret ettiği İsrail’in önümüzdeki 2 yıl içinde yok olacağını” iddia etmesi; kendi suçlularını ABD’ye ‘iteleyen’ ülkelere sınır kapılarını, Harris’in açmasıyla bu ülkelerde suç oranı azalırken ABD’de ise bu oranın yükseldiği iddiası; Yine Trump’ın Harris’i ve babasını Marxist olmakla suçlarken, “bunlar başa gelirlerse ABD milletini yok edeceklerini” savunması; Harris’in ise Trump’ın yanında çalışmış bakanlık pozisyonunda ve üst düzeydeki kişilerin sonradan Trump’la ilgili ortaya attıkları ağır suçlamaları tek tek isim vererek sıralaması; (eski Savunma Bakanı “Bu ülke bir Trump dönemini daha kaldıramaz”, demiş; Milli Güvenlik Danışmanı da patronu için “Tehlikeli biri” ifadesini kullanmış); Kamala Harris’in “Trump diktatörlere bayılıyor; onlar da ona” diyerek Trump’ı uluslararası bir felaket tetikçisi olarak konumlaması ve hakkında yürütülen birçok dava karşısında dokunulmazlık elde etmek için Başkanlığa aday olduğunu ileri sürmesi; Trump’ın 9 aylığa kadar kürtajın serbest bırakılmasını istediğini iddia ettiği Harris’i cinayet işlemekle suçlarken; Harris’in Trump’ı kadın düşmanı ilan etmesi…Akıl alır gibi değil… Bunlardan biri ABD’nin ve dünya tarihinin geleceği üzerinde söz sahibi olacak…
Bir de beden dilinden söz edelim… O konuda Trump dersini daha iyi çalışmıştı sanki… Hep objektife baktı… Hiç Kamala Harris’e dönmedi yüzünü… Harris ise sürekli Trump’a baktı… Bu Trump’ı daha üstte konumlama olarak algılanabilir… Öte yandan bu tür tartışmalarda ‘kızmak’ hep negatif çalışır… Trump bir iki yerde ağır tahrik oldu, sinirlendi ve sesini yükseltti…
Açıkçası ABD’yi bilmem ama, bu ikiliden hangisi Başkan olursa dünya için daha kötü olur; karar vermek zor… ABŞ, Amerika Birleşik Şirketleri devrede herhalde… Onların vergilerini düşüreceğini vaat eden Trump’ın şansı bir tık daha fazla sanki… Ancak daha doğru olanın değil daha az hata yapanın kazanacağı bir seçim olacağı için Harris de ipi göğüsleyebilir…Biz millî bağımsızlık ve bölünmez bütünlük çizgimizden sapmadıkça melanetin hangisinden geleceğinin hesabına şimdiden düşmenin hiç âlemi yok…
Günün sözü“Bir tartışma sırasında, kızdığımız anda gerçek için uğraşmayı bırakır, kendimiz için uğraşmaya başlarız.”
Johann Wolfgang von Goethe
Gözümüze takılanlar…Evyap 97. yılında Endonezya’da yeni bir tesis açacakmış. Bu atılım ile Türkiye ile Endonezya arasındaki ekonomik bağları güçlendirmeye ve bölgenin sürdürülebilir büyümesini desteklemeyi de hedefliyormuş. 70 milyon doların üzerinde bir yatırımla hayata geçeceği söylenen tesis aynı zamanda Evyap’ın markasının yurt dışındaki üçüncü tesis olacakmış. Türkiye’de bunca yıl yenilenerek varlığını sürdüren bir şirketin başarısı ülkemiz için gurur verici…
Dünya Sağlık Örgütü’nün yaptırdığı bir araştırmaya göre Türkiye’deki intihar oranları Avrupa ülkelerindeki oranlara hızla yaklaşıyormuş. Araştırmada, son 10 yılı aşkın bir sürede bizde intihar oranı 3 kat artarken, ekonomik krizler ile bağ kurulması dışında, sosyal etkenlerin daha baskın olduğu tespit edilmiş. Aşağıdaki tabloları incelediğimiz zaman Yunanistan’ı geçmiş ve İtalya seviyesine yaklaşmışız. Çocuklarını eğitim için yurtdışına göndermeyi düşünen ailelerin aşağıdaki tabloları incelemelerinde yarar olabilir.
Belki de dünyanın en yüksek rating’li TV programı… Cumhuriyetçilerle Demokratların Başkan adaylarının en kritik sınavı olarak lanse edilen; kuralları, kimin ne kadar konuşacağı, cevap hakkı durumları vs. önceden belli formatta biri kadın biri erkek iki moderatörün yönettiği, orada kaybedenin genelde seçimleri de kaybettiği düşünülen adeta, iki gladyatörün arenanın ortasında kapıştığı bir şov…Öyle ya ABD’yi ve dünyadaki dengeleri hangisi yönetecek… Merak konusu… İngilizce bilmeyenler, konuşmacıların beden dilini ve mimiklerini izliyorlar…
Aslında beden dili, konuşma dilinden çok daha anlamlı bir şekilde insanın özü ile ilgili ipuçları verir…
Debate’in hemen ardından hummalı bir çalışma başlar… İzleyiciler nezdinde münazaranın galibi kim?.. ‘Poll’ dedikleri hızlı sonuç alınan mini anketlerle durum tespiti yapılır…
Politico’ya göre Harris açık ara önde tamamlamış… The Washington Post da açık ara olmasa da “Harris” diyor. Newsweek yazıişleri kadrosu da benzer görüşte… CNN’in tartışmayı izleyenler arasında yürüttüğü bir mini ankette çoğunluğun Kamala Harris’i daha başarılı bulduğu ortaya çıkmış... Genel görüş ise Debate’in ABD’li seçmen kitlesi üzerinde fazla da belirleyici bir rol oynamadığı yönünde…
Biz de Debate’i başından sonuna izledik… Vasatlıklar ülkesi ABD’nin kültür ve değerleriyle ilgili derinlikli fikir veren bir tartışmaydı… Tarafların birbirlerinin gözlerinin içine bakarak“Yalancı!” diye suçlamaları; Trump’ın Springfield’e göçmenlerin etrafta buldukları kedileri köpekleri yediklerini iddia etmesi ve bu iddianın Moderatör tarafından kaynak gösterilerek yalanlanması; Trump’ın “Eğer Harris kazanırsa nefret ettiği İsrail’in önümüzdeki 2 yıl içinde yok olacağını” iddia etmesi; kendi suçlularını ABD’ye ‘iteleyen’ ülkelere sınır kapılarını, Harris’in açmasıyla bu ülkelerde suç oranı azalırken ABD’de ise bu oranın yükseldiği iddiası; Yine Trump’ın Harris’i ve babasını Marxist olmakla suçlarken, “bunlar başa gelirlerse ABD milletini yok edeceklerini” savunması; Harris’in ise Trump’ın yanında çalışmış bakanlık pozisyonunda ve üst düzeydeki kişilerin sonradan Trump’la ilgili ortaya attıkları ağır suçlamaları tek tek isim vererek sıralaması; (eski Savunma Bakanı “Bu ülke bir Trump dönemini daha kaldıramaz”, demiş; Milli Güvenlik Danışmanı da patronu için “Tehlikeli biri” ifadesini kullanmış); Kamala Harris’in “Trump diktatörlere bayılıyor; onlar da ona” diyerek Trump’ı uluslararası bir felaket tetikçisi olarak konumlaması ve hakkında yürütülen birçok dava karşısında dokunulmazlık elde etmek için Başkanlığa aday olduğunu ileri sürmesi; Trump’ın 9 aylığa kadar kürtajın serbest bırakılmasını istediğini iddia ettiği Harris’i cinayet işlemekle suçlarken; Harris’in Trump’ı kadın düşmanı ilan etmesi…Akıl alır gibi değil… Bunlardan biri ABD’nin ve dünya tarihinin geleceği üzerinde söz sahibi olacak…
Bir de beden dilinden söz edelim… O konuda Trump dersini daha iyi çalışmıştı sanki… Hep objektife baktı… Hiç Kamala Harris’e dönmedi yüzünü… Harris ise sürekli Trump’a baktı… Bu Trump’ı daha üstte konumlama olarak algılanabilir… Öte yandan bu tür tartışmalarda ‘kızmak’ hep negatif çalışır… Trump bir iki yerde ağır tahrik oldu, sinirlendi ve sesini yükseltti…
Açıkçası ABD’yi bilmem ama, bu ikiliden hangisi Başkan olursa dünya için daha kötü olur; karar vermek zor… ABŞ, Amerika Birleşik Şirketleri devrede herhalde… Onların vergilerini düşüreceğini vaat eden Trump’ın şansı bir tık daha fazla sanki… Ancak daha doğru olanın değil daha az hata yapanın kazanacağı bir seçim olacağı için Harris de ipi göğüsleyebilir…Biz millî bağımsızlık ve bölünmez bütünlük çizgimizden sapmadıkça melanetin hangisinden geleceğinin hesabına şimdiden düşmenin hiç âlemi yok…
Günün sözü“Bir tartışma sırasında, kızdığımız anda gerçek için uğraşmayı bırakır, kendimiz için uğraşmaya başlarız.”
Johann Wolfgang von Goethe
Gözümüze takılanlar…Evyap 97. yılında Endonezya’da yeni bir tesis açacakmış. Bu atılım ile Türkiye ile Endonezya arasındaki ekonomik bağları güçlendirmeye ve bölgenin sürdürülebilir büyümesini desteklemeyi de hedefliyormuş. 70 milyon doların üzerinde bir yatırımla hayata geçeceği söylenen tesis aynı zamanda Evyap’ın markasının yurt dışındaki üçüncü tesis olacakmış. Türkiye’de bunca yıl yenilenerek varlığını sürdüren bir şirketin başarısı ülkemiz için gurur verici…
Dünya Sağlık Örgütü’nün yaptırdığı bir araştırmaya göre Türkiye’deki intihar oranları Avrupa ülkelerindeki oranlara hızla yaklaşıyormuş. Araştırmada, son 10 yılı aşkın bir sürede bizde intihar oranı 3 kat artarken, ekonomik krizler ile bağ kurulması dışında, sosyal etkenlerin daha baskın olduğu tespit edilmiş. Aşağıdaki tabloları incelediğimiz zaman Yunanistan’ı geçmiş ve İtalya seviyesine yaklaşmışız. Çocuklarını eğitim için yurtdışına göndermeyi düşünen ailelerin aşağıdaki tabloları incelemelerinde yarar olabilir.