Trump kazandı, ya Türkiye?..
07 kasım 2024 yeni şafak
Güven meselesini tartmak için çok yalın sorularla yola çıkılmasını tavsiye ederler. Mesela şöyle; “Küçük çocuğunuzu bir süre bakması için X kişisine teslim eder misiniz?” ya da “İleri yaştaki çocuğunuzun o kişinin yanında çalışmasını ister misiniz?..”
Bu iki soru, Donald Trump için sorulursa ne çıkar dersiniz?..
Deneklerin yüzde 100’e yakını “Aman, Allah korusun!” diyeceklerdir. Çok da haksız sayılmazlar…
Öyle ya; yasalarla ters düşme onda… Vergi kaçakçılığı derseniz, gani gani… Ağzı bozuk, tavrı çirkin ve kaba mı; hem de nasıl… Nezaket, nezahet ve zarafet üçlüsünün hiçbiri semtine uğramamış…
Rakip yerine ‘düşman’ kelimesini kullanan; kendisi gibi düşünmeyen herkesi ihanetle, komünistlikle suçlayan (Kamala Harris’e ‘Marksist komünist’ demişti) ve “içerideki düşmanlara” karşı orduyu devreye sokacağını söylemekten geri durmayan, yasa dışı göçmenlerin kedi köpek yediklerini, ABD’nin kan dolaşımını zehirlediklerini ifade eden, kendi Genelkurmay Başkanı John Kelly tarafından faşistlikle suçlanan, Avrupa’yı Rusya karşısında yalnız bırakan, NATO’yu ‘Demokles’in kılıcı’ gibi kullanan, kurşuna dizme gibi cezaları içeren Çin hukuk sistemine övgüler düzen, ne yapacağı, ne diyeceği önden kestirilemeyen, gelenek, teamül, âdet tanımayan bir Allah’ın kulu…
Çoluk çocuk teslim edilmeyecek adama, ülke yönetimini nasıl teslim ettiler diye düşünüveriyor insan…
Oysa seçim gecesi, TV’de uzun boylu açıklamaya çalıştığımız gibi Trump’ın yaptığı şey çok basitti… Mevcut durum analizini ‘doğru’ yaptı ve öncelikle hangi hedef kitleye sırtını dayayacağını net olarak belirledi.
“Tüketim analizi, fakirlik ve iktisadî refah” konularındaki çalışmaları nedeniyle 2015 Nobel Ekonomi Ödülü alan iktisat profesörü Angus Deaton’a göre; ABD toplumunun üçte ikisi felaket durumda… Okul yüzü görmemiş, her anlamda vasatın altında, popülist propagandaya ve manipülasyona açık bir kitle…
Der Spiegel dergisinin (2 Kasım 2024, 45. sayı, sf.8) aşağıda da belirttiğimiz analizine göre; 1965’te ABD’de en üst düzeydeki çalışan ile en alttaki arasındaki maaş farkı 21 kat iken, bu rakam 2023’te 290 kata çıkmış durumda. Son 40 yılın en yüksek enflasyonu yaşayan ABD, Trump döneminde ekonomik anlamda parlamıştı. Onun döneminde; Gazze’de katliam, Ukrayna’ya kanlı savaşlar henüz başlamamıştı. Pandemi yoktu… Orta sınıf rahatlamıştı.
Şimdi ise Amerikalıların yüzde 77’si enflasyonun çok ciddi bir sorun olduğunu söylüyor; yüzde 60’ı da ekonomik olarak 2020 yılından çok daha kötü durumda olduklarını ifade ediyor. Öte yandan Kamala Harris, daha çok gençlere yönelik vaatleri gündeme getirse de bu segmentin (27 yaş altı) seçmenler arasındaki oranı yüzde 17’yi geçmemekte.
Bu tabloya baktığımızda; Trump’ın hedef kitlesinin ‘ortak ruhi şekillenmesi’ni son derece doğru okuduğunu ve ‘fan fin fon’ ABD’lilere ters gelen o kaba dille, büyük çoğunluğa hitap edebildiği; yani kampanyanın yerini bulduğunu görüyoruz.
Bir de Der Spiegel dergisinin analizi var tabii… Buna göre; Trump’ın son derece olumsuz Avrupa yaklaşımı yüzünden, savunma sanayi odaklı da olsa, Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye ihtiyacı giderek artacak. Ortaya çıkacak yeni durum, pek istenmese de Avrupa’nın kapılarını Türkiye’ye ardına kadar açacak.
Öte yandan Amerika Birleşik Şirketleri’nin çıkarları doğrultusunda hareket etmek durumunda olan tüm ABD başkanları gibi Trump’ın da Ortadoğu politikaları konusunda çok büyük, radikal bir değişim getireceğine, bizi ilgilendiren, özellikle lehimize gelişmeleri tetikleyeceğine inanmak hayli büyük saflık olur…
Obama’nın gelişini büyük bir sevinçle kutlamış olan İslam âleminin yaşadığı düş kırıklıklarını asla unutmamak gerekir.
Günün sözü
“Bir insanda üç şey arayın; zekâ, kalp ve dürüstlük. Eğer sonuncusu yoksa, ilk ikisiyle de uğramayın.”
Warren Buffet
Gözümüze takılanlar…
Bu iki soru, Donald Trump için sorulursa ne çıkar dersiniz?..
Deneklerin yüzde 100’e yakını “Aman, Allah korusun!” diyeceklerdir. Çok da haksız sayılmazlar…
Öyle ya; yasalarla ters düşme onda… Vergi kaçakçılığı derseniz, gani gani… Ağzı bozuk, tavrı çirkin ve kaba mı; hem de nasıl… Nezaket, nezahet ve zarafet üçlüsünün hiçbiri semtine uğramamış…
Rakip yerine ‘düşman’ kelimesini kullanan; kendisi gibi düşünmeyen herkesi ihanetle, komünistlikle suçlayan (Kamala Harris’e ‘Marksist komünist’ demişti) ve “içerideki düşmanlara” karşı orduyu devreye sokacağını söylemekten geri durmayan, yasa dışı göçmenlerin kedi köpek yediklerini, ABD’nin kan dolaşımını zehirlediklerini ifade eden, kendi Genelkurmay Başkanı John Kelly tarafından faşistlikle suçlanan, Avrupa’yı Rusya karşısında yalnız bırakan, NATO’yu ‘Demokles’in kılıcı’ gibi kullanan, kurşuna dizme gibi cezaları içeren Çin hukuk sistemine övgüler düzen, ne yapacağı, ne diyeceği önden kestirilemeyen, gelenek, teamül, âdet tanımayan bir Allah’ın kulu…
Çoluk çocuk teslim edilmeyecek adama, ülke yönetimini nasıl teslim ettiler diye düşünüveriyor insan…
Oysa seçim gecesi, TV’de uzun boylu açıklamaya çalıştığımız gibi Trump’ın yaptığı şey çok basitti… Mevcut durum analizini ‘doğru’ yaptı ve öncelikle hangi hedef kitleye sırtını dayayacağını net olarak belirledi.
“Tüketim analizi, fakirlik ve iktisadî refah” konularındaki çalışmaları nedeniyle 2015 Nobel Ekonomi Ödülü alan iktisat profesörü Angus Deaton’a göre; ABD toplumunun üçte ikisi felaket durumda… Okul yüzü görmemiş, her anlamda vasatın altında, popülist propagandaya ve manipülasyona açık bir kitle…
Der Spiegel dergisinin (2 Kasım 2024, 45. sayı, sf.8) aşağıda da belirttiğimiz analizine göre; 1965’te ABD’de en üst düzeydeki çalışan ile en alttaki arasındaki maaş farkı 21 kat iken, bu rakam 2023’te 290 kata çıkmış durumda. Son 40 yılın en yüksek enflasyonu yaşayan ABD, Trump döneminde ekonomik anlamda parlamıştı. Onun döneminde; Gazze’de katliam, Ukrayna’ya kanlı savaşlar henüz başlamamıştı. Pandemi yoktu… Orta sınıf rahatlamıştı.
Şimdi ise Amerikalıların yüzde 77’si enflasyonun çok ciddi bir sorun olduğunu söylüyor; yüzde 60’ı da ekonomik olarak 2020 yılından çok daha kötü durumda olduklarını ifade ediyor. Öte yandan Kamala Harris, daha çok gençlere yönelik vaatleri gündeme getirse de bu segmentin (27 yaş altı) seçmenler arasındaki oranı yüzde 17’yi geçmemekte.
Bu tabloya baktığımızda; Trump’ın hedef kitlesinin ‘ortak ruhi şekillenmesi’ni son derece doğru okuduğunu ve ‘fan fin fon’ ABD’lilere ters gelen o kaba dille, büyük çoğunluğa hitap edebildiği; yani kampanyanın yerini bulduğunu görüyoruz.
Bir de Der Spiegel dergisinin analizi var tabii… Buna göre; Trump’ın son derece olumsuz Avrupa yaklaşımı yüzünden, savunma sanayi odaklı da olsa, Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye ihtiyacı giderek artacak. Ortaya çıkacak yeni durum, pek istenmese de Avrupa’nın kapılarını Türkiye’ye ardına kadar açacak.
Öte yandan Amerika Birleşik Şirketleri’nin çıkarları doğrultusunda hareket etmek durumunda olan tüm ABD başkanları gibi Trump’ın da Ortadoğu politikaları konusunda çok büyük, radikal bir değişim getireceğine, bizi ilgilendiren, özellikle lehimize gelişmeleri tetikleyeceğine inanmak hayli büyük saflık olur…
Obama’nın gelişini büyük bir sevinçle kutlamış olan İslam âleminin yaşadığı düş kırıklıklarını asla unutmamak gerekir.
Günün sözü
“Bir insanda üç şey arayın; zekâ, kalp ve dürüstlük. Eğer sonuncusu yoksa, ilk ikisiyle de uğramayın.”
Warren Buffet
Gözümüze takılanlar…
- KADEM’in düzenlediği “Yapay Zekâ ve Kadın” uluslararası zirvesinin ilk günü yarın. Vakıf konuyla ilgili etkinliklerine uzmanların sunumlarına yer verdiği webinar’larla başlamıştı. O zamandan, özellikle de kaynaklarının önyargıları nedeniyle yapay zekânın ürettiği sonuçların tüm dünyada ayrımcılığı beslediğini somut örneklerle gördüğümüzden beri, bizim de bir kulağımız bu çalışmadaydı… Ajans’tan arkadaşlar, KADEM’in Zirve öncesinde düzenlediği bilgilendirme toplantısından aktardılar; Mütevelli Heyet Başkanı Sümeyye Erdoğan Bayraktar, “Derdimiz, daha işin başındayken ‘kadın sesinin’ yapay zekânın eğitilmesine nasıl dâhil edilebileceğini anlamak... Türkiye ve kadınlar olarak aktif biçimde karar vericiler arasında olmalıyız” demiş. Akademisyen Betül Özel Çiçek de bölgeden, ülkeden, cinsiyetten bağımsız ‘adil bir dünyada’ yaşamak isteyen herkesi ilgilendiren bu husustaki adil olmayan paradigmaları yıkmak ve yalnızca kadınlar değil, herkes için en doğrusunu inşa etmek hedefini vurgulamış. KADEM’in Zirvesi 9 Kasım’da tüm dünyadan uzman konuşmacıların katılımıyla sona erecekmiş.
- Dünya çapında 28 bin çalışanıyla ajans ve danışmanlık hizmetleri veren VML’nin yayınladığı “2024 Geleceğin Alışverişçisi Raporu”na göre; tüketicilerin yüzde 47’si, ölümden sonra alışveriş yapabilme fikrine ilgi gösteriyormuş. Hindistan ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelerde bu oran yüzde 70’e kadar çıkmış. “Ölüm sonrası tüketicilik” denen bu yaklaşımda, kişinin hayattayken alışveriş alışkanlıkları ve finansal tercihlerine göre eğitilen bir yapay zekâ temsilcisinin, kişi öldükten sonra finansal işlemler yapmaya ve alışveriş kararları almaya devam edebilmesi amaçlıyormuş. Ey kapitalizm, bari ölünce yakamızı bırak!