Ali Saydam
  • TV Yayını
  • Basından
  • Hayatımı Zenginleştirenler
  • Yazılarım
    • Yeni Şafak Gazetesi
    • Marketing Türkiye
    • Z Raporu / Derin Ekonomi
    • TIMREPORT
    • Sabah Gazetesi
    • Akşam Gazetesi
    • Akşam Kitap Eki
    • Diğer
  • Kitaplarım
    • Algılama Yönetimi
    • Eş ve Müşteri Nasıl Kaybedilir?
    • İktidar Yalnızlıktır
    • Vazgeçmek Özgürlüktür
    • Perception Management
    • How to Lose Wives and Clients
    • Wahrnehmungs Management
    • Türkiye Perspektifinden Kamu Diplomasisi >
      • 16.03.2015 – Ortak Akıl Çalıştayı – UN RO-RO
      • 21.03.2015 – Ortak Akıl Çalıştayı – Ttec
      • 27.05.2015 - Media Relations - Yeşilay & AB - Staff Training Program
      • Siyasal İletişim Yönetimi - Marmara Belediyeler Birliği / Uludağ
      • Oradaydim Orada Olacagim
  • Biyografi
  • Galeri
    • Video Galeri
  • İletişim
  • Eng

Yeni başlıyoruz…

01 mart 2025 yeni şafak

Bitti mi her şey? Misyon tamamlandı mı?..
Tabii ki hayır… Yeni başlıyoruz… Herkes bir tarafından tutup konu ile ilgili tespitlerini dile getiriyor. Biz de mesleki deformasyon gereği olaya biraz da iletişim boyutuyla bakıyoruz… İşte o boyutun bazı parçaları…
  1. Dış iletişim boyutu… Türkiye dış basında şimdiye kadar hiç bu kadar olumlu yorumlarla anılmamıştı… Fransız Le Point dergisinin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı diğer üç dünya lideri Putin, Xi Jinping ve Trump ile birlikte kapak yapmasından da etkili bir ‘kamu diplomasisi’ doğrultusunda iletişim atağı söz konusudur. Milyarlar harcasanız elde edemeyeceğiniz bir etkiye ulaşılmıştır…
  2. İç siyasi iletişim boyutu…  Ufku dar, zihnî faaliyeti sığ ne kadar muhalif beyin varsa alayının garipsediği, Bahçel – Erdoğan ikilisinin son 4 aydaki eylem pşanını ‘okuyamadılar’ ve taakdir edeceklerine provokasyonla karışık tezviratla olayı saptırmaya çalıştılar… Sonuç onlar adına büyük hüsran, Cumhur İttifakı için ise zafer oldu…
  3.  Squeeze durumu… Bir briç oyunu terimidir, Squeeze… Elelri öyle bir oynarsınız ki, son 3 ele gelindiğinde karşı ekip ne oynarsa oynasın, siz kazırsınız. Burada da benzer bir durum vardır… PKK içinde çatlaklar oluşur, süreç uzar ya da başta YPG SDG olmak üzere bazı gruplar karara uymazlarsa, bu Türkiye’nin tezlerini ortaya kıyma ve dilediği aksiyonu alma konusunda elinizi güçlendirir.
  4. İşin ilginç yanı tüm tarafların kazanabileceği bir durum söz konusudur… DEM Parti, sırtındaki Kandil kamburunu üzerinden atarak kazanabilir… Geçmişte Türkiye Partisi stratejisiyle oylarını nasıl artırdılarsa, aynı yol hatta bu kez daha geniş bant yeniden açılabilir önlerinde…
  5. CHP ve HDP-DEM-PKK kamburunu sırtlarında taşımış ve genel seçimi biraz da bu yüzden kaybetmiş olan diğer muhalefet partileri de rahatlayabilirler… Kandil ve diğer PKK liderleri de rahat bir nefes alabilirler… Sürekli ölüm korkusu altında yaşama zorunda kalmak, kolay iş değildir… Ve nihayet tabii ki, Cumhur İttifakı ve Türkiye Cumhuriyeti kazanır… Binlerce insanın katledilmesine neden olan bir terör eylemleri dizine son verme başarısını gösterdikleri için…
İşin özü: Uluslararası şartlar Türkiye için hiç bu kadar iyi olmamıştı. Kıymetini bilelim…
 
Yeter ki okumasını bilelim…
Atamızdan miras her şey çok kıymetli ama amiyane tabirle “Ata sporumuz” diyebileceğimiz ‘ahkâm kesme’ye biraz ara verebiliriz…
Araştırmalar, Türkiye’de en çok benimsenen üç kimlikten birinin muhafazakârlık olduğunu gösterdikçe, toplumsal ve siyasi konulara odaklı kişiler konuya daha da bir eğilir oldular… Tabii bu, beraberinde “bence” ile başlayan cümleleri, bolca ahkâm kesmeyi de getirdi…
Artık bir ara verebilir, gerçeklere dönebilirler. Çünkü, Marketing Türkiye adına Aksoy Araştırma tarafından gerçekleştirilen “Yeni Nesil Muhafazakârlık” araştırmasının bazı verileri paylaşılmış…
Araştırma kapsamında katılımcılara sorulan “Kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz” sorusuna; yüzde 79,3 gibi büyük bir bölüm ‘kısmen muhafazakâr’ olarak cevap vermiş. Tamamen muhafazakâr olduğunu söyleyenlerin oranı da yüzde 20,7 imiş.
“Geleneksel yaşam biçimi ile modern yaşam biçimini bir arada yürütmede kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz?” sorusu, bir denge arayışını gösteriyormuş: “Geleneksel değerleri ve modern hayatı dengelemeye çalışıyorum” diyenlerin oranı yüzde 68,2, “Geleneksel değerlere daha yakın hissediyorum” diyenlerin oranı ise yüzde 21,2 olarak araştırmaya yansımış. Yüzde 7,6 “Fikrim yok”, yüzde 3 ise “Modern yaşama daha yakın hissediyorum” demiş.
“Modern hayatın getirdiği değişimler (teknoloji, küreselleşme vb.) geleneksel değerlerinizi ne derece etkiler?” sorusuna katılımcıların yüzde 53,5’i “Çok etkiler ve etkiler” yanıtını vermiş. “Ne etkiler ne etkilemez” diyenlerin oranı yüzde 27,5, “Etkilemez ve hiç etkilemez” diyenlerin oranı ise yüzde 19,2 olarak tespit edilmiş.
Araştırmacılar, boş zamanları değerlendirme şeklinin toplumun genel eğiliminden çok da uzak olmadığını belirtmişler. Öyle ki katılımcıların yüzde 82,8’i boş zamanlarını aileleriyle vakit geçirerek değerlendirdiğini, yüzde 65,2 film izlediğini, yüzde 62,1’i arkadaşlarıyla vakit geçirdiğini ve yüzde 40,9’u AVM’leri ziyaret ettiğini söylemiş.
Bu parametreler geniş kitleleri hedef alan tüm iletişim faaliyetlerini yöneten tüm kesimler için hayati öneme haiz navigasyon görevi görebilir. Yeter ki ‘okumasını’ bilelim…
 
Katılım şart!..
Ticaret Bakanlığı, Google üzerinden yapılan “Sahte ve aldatıcı veya doğruluğu kanıtlanamayacak yorumlara yer verilmesinin önüne geçilmesi amacıyla” doğrulama yükümlülüğü getirmiş. Yani, bir tesis ya da mekân hakkında sadece hizmet aldığı ‘doğrulanan’ kişilerin yorum yapma hakkı olacakmış. Böylece haksız rekabetin önüne geçilecek ve tesislere ilişkin dezenformasyonun yayılması engellenecekmiş.
Karar’da Bakanlığa bağlı Reklam Kurulu’nun bazı tespitleri etkili olmuş. Kurul, tesisi kullandığı ispatlanmamış kişilerin yorum yapmasını “haksız ticari uygulama” olarak değerlendirmiş, durdurma cezası ve ayrıca idari para cezası vermiş.
Ticaret Bakanlığı, fahiş fiyat, haksız kazanç ya da bunun gibi uygulamalar konusunda ciddi adımlar atıyor… Bu adımlar, geniş halk kitlelerine tanıtılır, onların süreçleri sahiplenmeleri ve denetimde pay almaları sağlanırsa, o zaman örnek gösterilecek kampanyalara dönüşebilirler…
 
Enerji verimliliği ‘Ülke Verimliliği’ demek
İş kültürü ve ekonomi portalı Turkishtime’ın, Enerji Verimliliği ve Yönetimi Derneği (EYODER) iş birliğiyle hayata geçirdiği “Enerji Verimliliği ve Yönetimine En Fazla Harcama Yapan Sanayici ve İhracatçı Firmalar” (EN-VERİM 100) araştırması başlamış.
Bu yıl ikincisi düzenlenen ve sektörün enerji verimliliği ile yönetimindeki liderlerini belirlemeyi hedefleyen Araştırmaya, ihracat sıralamasındaki ilk 1.000 firma ile İstanbul Sanayi Odası’nın ilk 500 ve ikinci 500 listesinde yer alan şirketler katılıyormuş.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Enerji Verimliliği ve Çevre Dairesi Başkanlığı ile EYODER iş birliğiyle hazırlanan anket sorularıyla toplanacak verinin analizleri, Turkishtime ve Epsol Danışmanlık tarafından yürütülecekmiş.
Firmaların bu alandaki çabalarının takdir ve teşvik edilmesi, hem ekonomik kalkınmayı destekleyecek hem de çevresel sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşılmasına katkı verecek önemli bir adım olarak görülebilir.
Enerji verimliliğinin, kaynakların daha etkili kullanılması ve sürdürülebilir bir ekonomik yapı oluşturulması açısından kritik değerde olması bir yana maliyetleri düşürmesiyle rekabetçiliği de artıracağı unutulmamalı… 
www.alisaydam.com - 2014