Asıl özür dilemesi gerekenler susuyor
25 TEMMUZ 2007
İki yazar gözümde büyüdü. Biri Mehmet Y. Yılmaz; diğeri Emin Çölaşan... İkisi de okurlarından özür diledi.
Çölaşan şöyle demiş: “Demek ki biz uzayda, başka bir gezegende yaşıyormuşuz. Türkiye’nin ve toplumun hiçbir şeyini bilmiyormuşuz! Demek ki insanlar durumdan, gidişten memnunmuş. Seçim günü uzay gemisinden paraşütle, hiç bilmediğimiz bir ülkeye indik. Burasının Türkiye olduğunu öğrendik. Ülkenin gerçeklerini, nasıl böyle yanıldığımızı da yakında inşallah öğrenmeye başlayacağız!"
Biraz abartmış ama son derece dürüst ve tarihi bir yazı kaleme almış... Yılmaz’ı da Çölaşan’ı da gönülden kutluyorum. Bir de CHP’nin durumunu çok doğru tahlil etmiş ve sıkı bir özeleştiri yapmış olan Bülent Tanla’yı saygıyla anıyorum... Bu arada birden bu durumu önden görmüş gibi, “Bazen zaten...” diye söz başlayarak kanal kanal dolaşan ‘fırıldakları’ da ibret ile izliyoruz...
Öte yandan asıl özür dilemesi gerekenler susuyor...
Bana “Sen popona ampul tak, yanar... Git Ak Parti’ye üye ol!” diyen CHP milletvekilleri susmaya devam edebilirler. Dört yıldır “Halkı, seçmeni doğru okumak gerek, araştırmalara dikkat edin!” demişim, “Seçmen, ‘Deniz Baykal partinin başından giderse partiye daha çok teveccüh gösteririm’ diyor; araştırmalar liderleri giderse diğer partilerin puan kaybettiğine işaret ederken CHP için tersini söylüyor; dikkate almalısınız” diye yazıp duruyorum ya... Onun için bana o hakaretleri yapıyorlardı. Bunlardan herhangi bir özür beklemiyorum...
Silahlı Kuvvetlere sahip çıkmamı yadırgamış olanlara da sözüm yok... “Aslında puan kaybetmesi gereken iktidar partisi, Türkiye’de puanını artırıp duruyor. Bunun sorumlusu, Ana Muhalefet lideridir. İşini doğru dürüst yapamadığı için Silahlı Kuvvetleri siyasete çekmeye çalışması yanlıştır. Ana Muhalefet, siyasi iletişimi beceremediği için Silahlı Kuvvetler yıpratılmaktadır” dediğim,“Ak Parti’nin başarısını 27 Nisandaki Genelkurmay açıklamasıyla izah etmeye çalışmanın çok yanlış olacağını. Bunun halkı küçümsemek demek olacağını” iddia ettiğim zaman, ne dediğimi anlamayanlar ve bugün aynı noktaya gelenler de susabilirler...
Ulusalcılar, mitingleri sırasında“Ya Ak Parti bu kitlelerin iki mislini toplarsa ne yapacaksınız? Esas bakmanız gereken yer araştırmalardır!” dediğimde beni ulusalcıların karşısında gibi gösterenlere de lafım yok!..
Ama CHP üst yönetiminin ve araştırma şirketlerine hakaret eden Başkan Yardımcısı Mustafa Özyürek’in özür borcu var. CHP’nin seçim başarısı elde ettiğini iddia eden, Bursa’da oyunu 65 bin artırmasını başarı olarak gören ve gösteren Onur Öymen’in özür borcu var.
Hâlâ CHP’yi ciddiye alıyorum... Derdim o...
‘Hadi bakalım kolay gelsin...’
Ne güzeldir Sezen’in o parçasının sözleri?.. “Sen seni bil sen seni... Sen sıkı tut çeneni... Eline diline hakim ol!.. Sonra öcüler yer seni!..”
Araştırma uzmanı sevgili meslektaşım Elvan Oktar bana bir not atmış: “Biraz geç kalsa da sanırım Gülben Ergen sizi dinlemeye karar vermiş. Aşağıda web’e koyduğu yazısı var!”
Elvan kardeşim Gülben Hanım’a yakındır. Araştırmalarını yapar ve raporlar. Bilmiyor ki, Gülben Hanım herkese ‘kulak verir’ ama kimseyi ‘dinlemez’!.. Pek çok star gibi bildiğini okur. İşine odaklanmaya karar verdiyse, ben defalarca yazdığım için değildir. Canına tak etmiştir; çıkış noktası görememiştir.
Şöyle demiş Ergen: “Ben gidiyorum… Son zamanlarda içinde çok bulunduğum polemikler için üzgünüm, ne ben kendime yakıştırdım, ne beni sevenler...
...Yeni projelerim ve albüm repertuarım için çalışmaya giriyorum... Yeni kitaplar aldım okumaya gidiyorum... Hak ettiğim en güzel tatillerden birisini yaşamaya gidiyorum... Televizyonum kapalı... I-Pod’um açık...” www.gulbenergen.com’a bir bakın...
Türkçe hataları var içinde ve de bol miktarda ifade bozukluğu. Olsun. Belli ki içtenlikle yazmış... Şimdi geriye ‘tutarlılık’ kaldı. Sözünün arkasında olmak, provokasyona da, pohpohlanmaya da kapılmamak... İşini yapmak!.. Sihirli formül bu!..
Tabii bir de Sezen’in verdiği aklı unutmamak: “Sen seni bil sen seni... Sen sıkı tut çeneni... Eline diline hakim ol!.. Sonra öcüler yer seni!..”
Çölaşan şöyle demiş: “Demek ki biz uzayda, başka bir gezegende yaşıyormuşuz. Türkiye’nin ve toplumun hiçbir şeyini bilmiyormuşuz! Demek ki insanlar durumdan, gidişten memnunmuş. Seçim günü uzay gemisinden paraşütle, hiç bilmediğimiz bir ülkeye indik. Burasının Türkiye olduğunu öğrendik. Ülkenin gerçeklerini, nasıl böyle yanıldığımızı da yakında inşallah öğrenmeye başlayacağız!"
Biraz abartmış ama son derece dürüst ve tarihi bir yazı kaleme almış... Yılmaz’ı da Çölaşan’ı da gönülden kutluyorum. Bir de CHP’nin durumunu çok doğru tahlil etmiş ve sıkı bir özeleştiri yapmış olan Bülent Tanla’yı saygıyla anıyorum... Bu arada birden bu durumu önden görmüş gibi, “Bazen zaten...” diye söz başlayarak kanal kanal dolaşan ‘fırıldakları’ da ibret ile izliyoruz...
Öte yandan asıl özür dilemesi gerekenler susuyor...
Bana “Sen popona ampul tak, yanar... Git Ak Parti’ye üye ol!” diyen CHP milletvekilleri susmaya devam edebilirler. Dört yıldır “Halkı, seçmeni doğru okumak gerek, araştırmalara dikkat edin!” demişim, “Seçmen, ‘Deniz Baykal partinin başından giderse partiye daha çok teveccüh gösteririm’ diyor; araştırmalar liderleri giderse diğer partilerin puan kaybettiğine işaret ederken CHP için tersini söylüyor; dikkate almalısınız” diye yazıp duruyorum ya... Onun için bana o hakaretleri yapıyorlardı. Bunlardan herhangi bir özür beklemiyorum...
Silahlı Kuvvetlere sahip çıkmamı yadırgamış olanlara da sözüm yok... “Aslında puan kaybetmesi gereken iktidar partisi, Türkiye’de puanını artırıp duruyor. Bunun sorumlusu, Ana Muhalefet lideridir. İşini doğru dürüst yapamadığı için Silahlı Kuvvetleri siyasete çekmeye çalışması yanlıştır. Ana Muhalefet, siyasi iletişimi beceremediği için Silahlı Kuvvetler yıpratılmaktadır” dediğim,“Ak Parti’nin başarısını 27 Nisandaki Genelkurmay açıklamasıyla izah etmeye çalışmanın çok yanlış olacağını. Bunun halkı küçümsemek demek olacağını” iddia ettiğim zaman, ne dediğimi anlamayanlar ve bugün aynı noktaya gelenler de susabilirler...
Ulusalcılar, mitingleri sırasında“Ya Ak Parti bu kitlelerin iki mislini toplarsa ne yapacaksınız? Esas bakmanız gereken yer araştırmalardır!” dediğimde beni ulusalcıların karşısında gibi gösterenlere de lafım yok!..
Ama CHP üst yönetiminin ve araştırma şirketlerine hakaret eden Başkan Yardımcısı Mustafa Özyürek’in özür borcu var. CHP’nin seçim başarısı elde ettiğini iddia eden, Bursa’da oyunu 65 bin artırmasını başarı olarak gören ve gösteren Onur Öymen’in özür borcu var.
Hâlâ CHP’yi ciddiye alıyorum... Derdim o...
‘Hadi bakalım kolay gelsin...’
Ne güzeldir Sezen’in o parçasının sözleri?.. “Sen seni bil sen seni... Sen sıkı tut çeneni... Eline diline hakim ol!.. Sonra öcüler yer seni!..”
Araştırma uzmanı sevgili meslektaşım Elvan Oktar bana bir not atmış: “Biraz geç kalsa da sanırım Gülben Ergen sizi dinlemeye karar vermiş. Aşağıda web’e koyduğu yazısı var!”
Elvan kardeşim Gülben Hanım’a yakındır. Araştırmalarını yapar ve raporlar. Bilmiyor ki, Gülben Hanım herkese ‘kulak verir’ ama kimseyi ‘dinlemez’!.. Pek çok star gibi bildiğini okur. İşine odaklanmaya karar verdiyse, ben defalarca yazdığım için değildir. Canına tak etmiştir; çıkış noktası görememiştir.
Şöyle demiş Ergen: “Ben gidiyorum… Son zamanlarda içinde çok bulunduğum polemikler için üzgünüm, ne ben kendime yakıştırdım, ne beni sevenler...
...Yeni projelerim ve albüm repertuarım için çalışmaya giriyorum... Yeni kitaplar aldım okumaya gidiyorum... Hak ettiğim en güzel tatillerden birisini yaşamaya gidiyorum... Televizyonum kapalı... I-Pod’um açık...” www.gulbenergen.com’a bir bakın...
Türkçe hataları var içinde ve de bol miktarda ifade bozukluğu. Olsun. Belli ki içtenlikle yazmış... Şimdi geriye ‘tutarlılık’ kaldı. Sözünün arkasında olmak, provokasyona da, pohpohlanmaya da kapılmamak... İşini yapmak!.. Sihirli formül bu!..
Tabii bir de Sezen’in verdiği aklı unutmamak: “Sen seni bil sen seni... Sen sıkı tut çeneni... Eline diline hakim ol!.. Sonra öcüler yer seni!..”