Bizim at her arpayı yemiyor
14 Mart 2009 Akşam Gazetesi
Dünyanın en büyük halkla ilişkiler kuramcısı ve Halkla İlişkiler ve İletişim Yönetimi'nde Mükemmellik kitabının yazarı Prof. Dr. James Grunig, Bersay İletişim Enstitüsü'nün daveti ve Oger Telecom'un sponsorluğunda verdiği konferanstaki konuşmasının bir bölümünde kriz iletişiminden söz ederken dedi ki: 'Bazen haklı olsanız dahi çıkıp özür dilemeniz lazım.'
Bu davranış Grunig'in 'çift taraflı simetrik iletişim' dediği yaklaşıma da uygundu: Haklı olsan dahi özür dilemeyi bileceksin!
Zor iş... Ama öğrenilmesi gerekir. Bakın TÜBİTAK'ın yaptığına! Sen tut, bütün suçu sorumlu yazı işleri müdürü ile yayın yönetmenine at... Neymiş? Bu ikisi yetkilerini aşmışlar, aslında kapak küresel ısınmaymış. Kafalarına göre takılıp, Darwin'i kapak yapmışlar.
Fıkra gibi... 'Sular akmadı, çalışamadım hocam' gibi... Ya da 'Almanya yenildi, biz de yenilmiş sayıldık' gibi...
Küçükken ağabeyim altına yaparmış. Annem de kendisine ters ters bakınca 'Vallahi ben yapmadım, Mehmet'im yaptı' dermiş. Mehmet'i ben tanımadım. 1940'larda Ankara'da anneme yardımcı olan evdeki görevlinin adıymış.
Başlıkta da ifade ettiğim gibi atların tercihleri değişti. Artık her arpayı yemiyorlar. Kriz iletişimini adam gibi yönetmezseniz itibarınız ancak ileride size 'Ne oldu bize' diye sorduracak şekilde hasar görüyor.
TÜBİTAK gibi garip açıklamalar yapmak ile THY gibi hiç konuşmamak arasında iş sonucu açısından pek büyük bir fark yoktur.
Hollanda makamları kara kutuyu okuyup THY'yi sorumluluk altında tutan açıklamalar yaptılar. THY'den tık yok... Merakla bekliyoruz...
İvedik 2'de finale yaklaşıyoruz...
HatIrlayalIm... Ben Türk halkının ortak ruhi şekillenmesi konusundaki çözümlememe güvenmiş ve 'İvedik 2, İvedik 1'den fazla seyirci çekmez' demiştim... Bir dolu arkadaşımız da tersini savunmuştu. Sonunda 10 kişi iddiaya girmeye cesaret etti... Hepsini önce sinemaya sonra da yemeğe götüreceğim... Tabii kazanırlarsa(!)...
Meraklısına not. Kaynak: www.boxofficemojo.com... Filmlerin tüm dünyada ne iş yaptığını gösteren site... Bakıyoruz... Recep İvedik 1'in getirisi şu olmuş: $24,632,784Ö Recep İvedik 2 ise şu ana kadar $17,794,931 yapmış... Yani birincisini geçmesi neredeyse imkansız...
Kıvırdığım sanılmasın. Doğrudur: Ben ikincisi birinciden daha az iş yapar değil, daha az seyirci çeker demiştim. Ama kaç dolar getiri sağladığı da önemli bir kriterdir... 'Demek ki fiyatları düşürmüşler', algısı yaratır... Bu arada bazı arkadaşlar bana 'Şunun şurasında 500 bin seyirci fark kaldı' gibi mesajlar gönderiyorlar. Henüz iddiayı kimin kazanacağı hala ortada... Örneğin, Mahsun Kırmızıgül'ün filminin devreye girmiş olması beni kurtarabilir... Belli olmaz... Göreceğiz... Hani tavlada bir deyiş vardır: 'Biz adamı Roma'ya kadar götürür, Papa'yı göstermeden getiririz!' derler... Sakın öyle bir şey olmasın (!)...
Büyük lokmanın hesabı büyük olur
Sİyasİ iletişimde büyük lokma yerken iki defa düşünmek gerekir. Örneğin AK Parti'nin hedefinin yüzde 52 olması gerektiğini, kendilerinin ise maksimum yüzde 25-26 oranında oy alacağını açıklayan Sayın Deniz Baykal gibi...
Bu sefer de boyundan hayli büyük lokmayı AK Parti Grup Başkanvekili Nihat Ergün yemiş. Ergün demiş ki: 'İkinci parti olursak erken seçim gündeme gelir, birileri bunun hesabını öder. Kadrolarımızı değiştiririz, buna lider de dahil!'
Belli ki Baykal'ı koltuğundan göndermek istiyor. Fakat bunu ifade ederken işi Tayyip Erdoğan'a kadar götürmenin alemi ne? İnşallah Ergün bu büyük lokmanın durduk yerde yarattığı iletişim krizinin hesabını ödemek zorunda kalmaz.
Dünyanın en büyük halkla ilişkiler kuramcısı ve Halkla İlişkiler ve İletişim Yönetimi'nde Mükemmellik kitabının yazarı Prof. Dr. James Grunig, Bersay İletişim Enstitüsü'nün daveti ve Oger Telecom'un sponsorluğunda verdiği konferanstaki konuşmasının bir bölümünde kriz iletişiminden söz ederken dedi ki: 'Bazen haklı olsanız dahi çıkıp özür dilemeniz lazım.'
Bu davranış Grunig'in 'çift taraflı simetrik iletişim' dediği yaklaşıma da uygundu: Haklı olsan dahi özür dilemeyi bileceksin!
Zor iş... Ama öğrenilmesi gerekir. Bakın TÜBİTAK'ın yaptığına! Sen tut, bütün suçu sorumlu yazı işleri müdürü ile yayın yönetmenine at... Neymiş? Bu ikisi yetkilerini aşmışlar, aslında kapak küresel ısınmaymış. Kafalarına göre takılıp, Darwin'i kapak yapmışlar.
Fıkra gibi... 'Sular akmadı, çalışamadım hocam' gibi... Ya da 'Almanya yenildi, biz de yenilmiş sayıldık' gibi...
Küçükken ağabeyim altına yaparmış. Annem de kendisine ters ters bakınca 'Vallahi ben yapmadım, Mehmet'im yaptı' dermiş. Mehmet'i ben tanımadım. 1940'larda Ankara'da anneme yardımcı olan evdeki görevlinin adıymış.
Başlıkta da ifade ettiğim gibi atların tercihleri değişti. Artık her arpayı yemiyorlar. Kriz iletişimini adam gibi yönetmezseniz itibarınız ancak ileride size 'Ne oldu bize' diye sorduracak şekilde hasar görüyor.
TÜBİTAK gibi garip açıklamalar yapmak ile THY gibi hiç konuşmamak arasında iş sonucu açısından pek büyük bir fark yoktur.
Hollanda makamları kara kutuyu okuyup THY'yi sorumluluk altında tutan açıklamalar yaptılar. THY'den tık yok... Merakla bekliyoruz...
İvedik 2'de finale yaklaşıyoruz...
HatIrlayalIm... Ben Türk halkının ortak ruhi şekillenmesi konusundaki çözümlememe güvenmiş ve 'İvedik 2, İvedik 1'den fazla seyirci çekmez' demiştim... Bir dolu arkadaşımız da tersini savunmuştu. Sonunda 10 kişi iddiaya girmeye cesaret etti... Hepsini önce sinemaya sonra da yemeğe götüreceğim... Tabii kazanırlarsa(!)...
Meraklısına not. Kaynak: www.boxofficemojo.com... Filmlerin tüm dünyada ne iş yaptığını gösteren site... Bakıyoruz... Recep İvedik 1'in getirisi şu olmuş: $24,632,784Ö Recep İvedik 2 ise şu ana kadar $17,794,931 yapmış... Yani birincisini geçmesi neredeyse imkansız...
Kıvırdığım sanılmasın. Doğrudur: Ben ikincisi birinciden daha az iş yapar değil, daha az seyirci çeker demiştim. Ama kaç dolar getiri sağladığı da önemli bir kriterdir... 'Demek ki fiyatları düşürmüşler', algısı yaratır... Bu arada bazı arkadaşlar bana 'Şunun şurasında 500 bin seyirci fark kaldı' gibi mesajlar gönderiyorlar. Henüz iddiayı kimin kazanacağı hala ortada... Örneğin, Mahsun Kırmızıgül'ün filminin devreye girmiş olması beni kurtarabilir... Belli olmaz... Göreceğiz... Hani tavlada bir deyiş vardır: 'Biz adamı Roma'ya kadar götürür, Papa'yı göstermeden getiririz!' derler... Sakın öyle bir şey olmasın (!)...
Büyük lokmanın hesabı büyük olur
Sİyasİ iletişimde büyük lokma yerken iki defa düşünmek gerekir. Örneğin AK Parti'nin hedefinin yüzde 52 olması gerektiğini, kendilerinin ise maksimum yüzde 25-26 oranında oy alacağını açıklayan Sayın Deniz Baykal gibi...
Bu sefer de boyundan hayli büyük lokmayı AK Parti Grup Başkanvekili Nihat Ergün yemiş. Ergün demiş ki: 'İkinci parti olursak erken seçim gündeme gelir, birileri bunun hesabını öder. Kadrolarımızı değiştiririz, buna lider de dahil!'
Belli ki Baykal'ı koltuğundan göndermek istiyor. Fakat bunu ifade ederken işi Tayyip Erdoğan'a kadar götürmenin alemi ne? İnşallah Ergün bu büyük lokmanın durduk yerde yarattığı iletişim krizinin hesabını ödemek zorunda kalmaz.