Dilde de 'sol sağdır, sağ da sol'
29 Nisan 2014
Yeni bir konu değil; ancak Başbakan'ın 1915 olaylarına ilişkin mesajında özellikle dikkatimizi çeken 'düzgün Türkçe' kullanımının bir zamanlar nasıl da büyük meselelerimizden biri olduğunu hatırlıyor muyuz? Siyasetten eğitime, medyadan edebiyata pek çok alanda nasıl da büyük bir dil tartışması yaşandığı, sağ ve muhafazakâr yayın organlarında çoğunlukla Osmanlıca, sol ve özgürlükçü olanlarında ise mümkün mertebe Öz Türkçe sözcüklerin bilinçli olarak kullanıldığı yıllar... Sıkıntıyı da en çok çeviri dünyasının yaşadığı bu türden sunî ve keskin bakış açılarının egemen olduğu o yıllardaki karpuz efektiyle ikiye yarılmışlığın sancılarını özellikle öğrenciler sıkça yaşardı. Şimdiki 'dil sorunlarımız' çok daha farklı.
İletişimin en temel yapıtaşı olan dilin, 'ağdalı' ya da 'sade' gibi sıfatlarla önünün kesilmesi, koşullandırılması, mesajı gönderen ile alan arasındaki mesafeyi kısaltması ya da arasını açması gibi büyük meselelerin içinden geçen Türkiye'nin, Türkçesiyle bugün geldiği nokta pekala övünülecek bir yerdir. 'Lisan' ile 'kelam' arasındaki uzaklığın birbirine yaklaştığı, konuşma dilinin yazıyla buluşabildiği; buna karşın derya deniz dil derinlikleri yerine bizi 140 kelimeye sıkıştıran bu görsellik ve bilişim çağında sadece bir örnek olarak seçtiğimiz Başbakan'ın mesajına içerik olarak değil, Türkçe olarak kimin itirazı olabilir ki?
Titiz bir çalışmayla yazıldığı sonradan da duyurulan Başbakan'ın 1915 olaylarına dair açıklamasındaki şu paragrafa göz atalım:
'Zamanın ruhu, anlaşmazlıklara rağmen konuşabilmeyi; karşıdakini dinleyerek anlamaya çalışmayı; uzlaşı yolları arayışlarını değerlendirmeyi; nefreti ayıplayıp saygı ve hoşgörüyü yüceltmeyi gerektirmektedir.'
Dil mühendisliğinin zamanın ruhuna uygunluğu tartışılmayacak kadar açık. Bu dile karşı çıkanların bir zamanların 'Özgürlükçü ve Öz Türkçeci'leri olduğu gerçeğini düşündüğümüzde 'Türkiye'de sağ soldur, sol da sağdır' tespitiyle belleklerde yaşayan rahmetli iktisat profesörü İdris Küçükömer'i yad etmeden geçmek mümkün mü?
Türkiye'nin kaderini de, dilini de bu tespit belirliyor.
Taşlıcalı Yahya ile akan zaman, duran zaman...
TRT Haber'de Pazar günü rastladığımız 'Tarihin İzinde' programını işinin heyecanıyla sunan tarihçi yazar Talha Uğurluel bu hafta Amasya'daydı. Yeşilırmak kıyısında, muhteşemliğini gökyüzü çekimlerinden de gördüğümüz Amasya'nın meşhur 2. Beyazıt Külliyesi'ni anlatırken elinde tuttuğu Taşlıcalı Yahya'nın şiirlerinden oluşan yazma esere meraklılarının kıskanarak değil ama özenerek baktıklarını ifade edelim. Pek çoğumuzun Muhteşem Yüzyıl'dan özellikle şair yönüyle tanıdığı Taşlıcalı Yahya'nın şiirlerini ellerinde tutan tarihçimiz, 'Bu eseri Şehzade Mustafa görmüş müdür? Muhtemelen görmüştür' dedi. 'Herhalde'nin taşıdığı hakikat payını teslim ederek ifade edelim ki, beş büyük mesnevisiyle edebiyat tarihinde yerini alan Taşlıcalı'nın yazdıklarını yakından izliyor diye bildiğimiz kadersiz Şehzade'nin bu kıymetine paha biçilemeyen esere dokunmuş olması düşüncesi bile tarihçiyi de, tarih bilinci olanları da etkiliyor.
Günümüzün siyaset, hukuk, sanat dünyasından öylesine geçip gitmek de var; yıllar sonra Taşlıcalı Yahya'nın şiirlerini taşıyan yazma eseri karşısında duyulabilecek hislerle anılmak da var. O güzelim tarihin içinde, Yeşilırmak ırmağının kıyısında soluk alıp veren 2. Beyazıt Külliyesi'ni anlatan tarihçi arkadaşımızı ekranda izlerken; hangi disiplinin tarihinde nasıl anılmak istiyorsanız öyle konuşun, yazın, davranın, demek geçti içimizden. Yeşilırmak akıyor, tarih kalıyor. Akan zaman, duran zamanlarla anlamlı değil mi?
Etkili PR adına yetkin bir örnek
Hergün yüzden fazlası gelir. Ancak bu basın bülteninin başlığı hemen dikkatimizi çekti: 'Pera Palace Hotel Jumeirah, ünlü piyanist Gülsin Onay'ı ağırlıyor!'
Bülten şöyle sürüyordu: 'Pera Palace Hotel Jumeirah, İdil Biret'le başladığı klasik müzik etkinliklerini Gülsin Onay'la sürdürüyor. Andante dergisiyle işbirliği içinde gerçekleştirilen organizasyonda ünlü piyano virtüözü Onay; 25 Nisan Cuma günü 13.00-15.00 saatleri arasında Orient Bar'da olacak. Mini bir konserle renklenecek söyleşinin moderatörlüğünü Andante dergisi Genel Yayın Yönetmeni Serhan Bali yapacak. İnteraktif bir şekilde misafirlerin de katılımıyla soru cevap şeklinde yürüyecek söyleşi ve mini konser sonrasında Gülsin Onay CD'lerini de imzalayacak. Akustuği de çok güzel olan Pera Palace'ın büyüleyici atmosferinde ücretsiz olarak düzenlenen bu müzik ziyafeti sırasında çay ve kahve servisi de Pera Palace Hotel Jumeirah'nın konuklara ikramı...'
Pera Palace'ın itibar yönetimi PR bağlamında ancak bu kadar güzel bir proje ile ele alınabilirdi... Bu etkinliği kaçırmış olabilirsiniz... Bir sonrakini kaçırmayın...
İletişimin en temel yapıtaşı olan dilin, 'ağdalı' ya da 'sade' gibi sıfatlarla önünün kesilmesi, koşullandırılması, mesajı gönderen ile alan arasındaki mesafeyi kısaltması ya da arasını açması gibi büyük meselelerin içinden geçen Türkiye'nin, Türkçesiyle bugün geldiği nokta pekala övünülecek bir yerdir. 'Lisan' ile 'kelam' arasındaki uzaklığın birbirine yaklaştığı, konuşma dilinin yazıyla buluşabildiği; buna karşın derya deniz dil derinlikleri yerine bizi 140 kelimeye sıkıştıran bu görsellik ve bilişim çağında sadece bir örnek olarak seçtiğimiz Başbakan'ın mesajına içerik olarak değil, Türkçe olarak kimin itirazı olabilir ki?
Titiz bir çalışmayla yazıldığı sonradan da duyurulan Başbakan'ın 1915 olaylarına dair açıklamasındaki şu paragrafa göz atalım:
'Zamanın ruhu, anlaşmazlıklara rağmen konuşabilmeyi; karşıdakini dinleyerek anlamaya çalışmayı; uzlaşı yolları arayışlarını değerlendirmeyi; nefreti ayıplayıp saygı ve hoşgörüyü yüceltmeyi gerektirmektedir.'
Dil mühendisliğinin zamanın ruhuna uygunluğu tartışılmayacak kadar açık. Bu dile karşı çıkanların bir zamanların 'Özgürlükçü ve Öz Türkçeci'leri olduğu gerçeğini düşündüğümüzde 'Türkiye'de sağ soldur, sol da sağdır' tespitiyle belleklerde yaşayan rahmetli iktisat profesörü İdris Küçükömer'i yad etmeden geçmek mümkün mü?
Türkiye'nin kaderini de, dilini de bu tespit belirliyor.
Taşlıcalı Yahya ile akan zaman, duran zaman...
TRT Haber'de Pazar günü rastladığımız 'Tarihin İzinde' programını işinin heyecanıyla sunan tarihçi yazar Talha Uğurluel bu hafta Amasya'daydı. Yeşilırmak kıyısında, muhteşemliğini gökyüzü çekimlerinden de gördüğümüz Amasya'nın meşhur 2. Beyazıt Külliyesi'ni anlatırken elinde tuttuğu Taşlıcalı Yahya'nın şiirlerinden oluşan yazma esere meraklılarının kıskanarak değil ama özenerek baktıklarını ifade edelim. Pek çoğumuzun Muhteşem Yüzyıl'dan özellikle şair yönüyle tanıdığı Taşlıcalı Yahya'nın şiirlerini ellerinde tutan tarihçimiz, 'Bu eseri Şehzade Mustafa görmüş müdür? Muhtemelen görmüştür' dedi. 'Herhalde'nin taşıdığı hakikat payını teslim ederek ifade edelim ki, beş büyük mesnevisiyle edebiyat tarihinde yerini alan Taşlıcalı'nın yazdıklarını yakından izliyor diye bildiğimiz kadersiz Şehzade'nin bu kıymetine paha biçilemeyen esere dokunmuş olması düşüncesi bile tarihçiyi de, tarih bilinci olanları da etkiliyor.
Günümüzün siyaset, hukuk, sanat dünyasından öylesine geçip gitmek de var; yıllar sonra Taşlıcalı Yahya'nın şiirlerini taşıyan yazma eseri karşısında duyulabilecek hislerle anılmak da var. O güzelim tarihin içinde, Yeşilırmak ırmağının kıyısında soluk alıp veren 2. Beyazıt Külliyesi'ni anlatan tarihçi arkadaşımızı ekranda izlerken; hangi disiplinin tarihinde nasıl anılmak istiyorsanız öyle konuşun, yazın, davranın, demek geçti içimizden. Yeşilırmak akıyor, tarih kalıyor. Akan zaman, duran zamanlarla anlamlı değil mi?
Etkili PR adına yetkin bir örnek
Hergün yüzden fazlası gelir. Ancak bu basın bülteninin başlığı hemen dikkatimizi çekti: 'Pera Palace Hotel Jumeirah, ünlü piyanist Gülsin Onay'ı ağırlıyor!'
Bülten şöyle sürüyordu: 'Pera Palace Hotel Jumeirah, İdil Biret'le başladığı klasik müzik etkinliklerini Gülsin Onay'la sürdürüyor. Andante dergisiyle işbirliği içinde gerçekleştirilen organizasyonda ünlü piyano virtüözü Onay; 25 Nisan Cuma günü 13.00-15.00 saatleri arasında Orient Bar'da olacak. Mini bir konserle renklenecek söyleşinin moderatörlüğünü Andante dergisi Genel Yayın Yönetmeni Serhan Bali yapacak. İnteraktif bir şekilde misafirlerin de katılımıyla soru cevap şeklinde yürüyecek söyleşi ve mini konser sonrasında Gülsin Onay CD'lerini de imzalayacak. Akustuği de çok güzel olan Pera Palace'ın büyüleyici atmosferinde ücretsiz olarak düzenlenen bu müzik ziyafeti sırasında çay ve kahve servisi de Pera Palace Hotel Jumeirah'nın konuklara ikramı...'
Pera Palace'ın itibar yönetimi PR bağlamında ancak bu kadar güzel bir proje ile ele alınabilirdi... Bu etkinliği kaçırmış olabilirsiniz... Bir sonrakini kaçırmayın...