Eğlenmek için Romantik’e gidin
02 MART 2007
Filmle ilgili en iyi yorumu aslında Okan Bayülgen yaptı. Bayülgen, başrollerini Yasemin Kozanoğlu ve Teoman ile paylaştığı “Romantik” adlı filmin galasında filmden önce sahneye çıktı ve kelimenin tam anlamıyla ‘döktürdü’... Ne yazık ki, filmin yönetmeni Sinan Çetin’in bu konuşmayı profesyonel bir şekilde kaydettirip, tüm sinemalardaki gösteriminden önce kullanmak üzere filmin önüne bağlama şansı yok...
Filme gelince...
1. Film, eski Türk filmleri tadında. Biraz da fotoromanları hatırlatıyor. Okan bunu girişte o kadar güzel anlattı ki... Bu durum benim için hiç ‘handikap’ değil. Sorun olarak görenler filme gitmesin.
2. Teoman da, Okan da, Yasemin de gayet iyi oynamışlar.
3. Müzikler çok iyi...
4. Bir saniye sıkılmadan sonuna kadar pür dikkat izledim. Ritm sorunu yok, tersine pek çok ‘Ecnebi’ filmden daha iyi..
5. ‘Devamlılık yazmanı’ sorunlarını görmezden geliniz. Hiç rahatsız etmiyor. (Okan’ın ağzından hiç düşmeyen ve bu yüzden de TV gösteriminde sorun olacak sigarası, kâh ağzında kâh elinde).
6. Rahmetli David Hemmings de Semih Sergen de rollerinde devleşmişler.
7. Sinan bu filmi yedi yıl neden bekletmiş; anlamadım. Ne zaman çıkarsa iş yapardı. Şimdi de yapar. Ben Sinan’ın yerinde olsaydım bu konudan önce bir dizi çıkarır bir iki sene ‘kafaya oynar’, sonra filmini piyasaya sürerdim...
Bu arada Okan’ın dediği gibi “Aradan geçen 7 yıl içinde herkes biraz yaşlanmış. Bir kişi hariç: Teoman...” Bence bir kişi daha da güzelleşmiş: Yasemin...
Ben sinema yazarı değilim. Sadece iyi bir sinema izleyicisiyim. Sizin gibi... Anti-Sinancılar filmi yerden yere çalabilirler. Hiç aldırmayın. Sinema eğlenmek içindir, diyorsanız; mutlaka görün Romantik’i...
Kraliçe Kayseri’de ne arıyormuş?
Çarşamba günü Alışveriş Merkezleri ve Perakendeciler Derneği’nin (AMPD) Swissôtel’deki zirvesindeydik. Salon ağzına kadar doluydu ve sektörün tüm ileri gelen kuruluşları en üst düzeyde temsil edilmişlerdi.
Perakende Günleri’ne de imzasını atan Soysal Danışmanlık bu zirveyi düzenlemişti ve dolu dolu bir program vardı. Yansımalarını gazetelerden izlersiniz. Ben size duyduğum hoş bir espriyi anlatacağım.
O gün öğle yemeği sırasında Abdullah Kiğılı, Memduh Boydak, Nuşin Oral, Aydın Yurdum, Aykut Hamzagil, Ömer Taviloğlu ile aynı masadaydım. Laf bir ara Hollanda Kraliçesi’nin Kayseri’ye ziyaretine geldi. Hayatlarını Kayseri’ye adamış olan Boydak ailesinin genç üyesine “Ne arıyordu Kraliçe oralarda?” diye sordum. Memduh Boydak, hiç duraksamadan cevap verdi: “Hollanda’ya yer bakıyormuş...” sonra da aynı ciddiyetle devam etti: “Biliyorsunuz Hollanda su seviyesinin altında... Küresel iklim değişikliği sonucu sular yükseldi mi, ne yapacaklar?.. İşte Kraliçe onun için ülkesine yer arıyormuş”...
Aydın Yurdum espriyi sürdürdü: “Neden Kayseri’de bakıyormuş biliyor musunuz? Hollandalılar dünyanın en becerikli tüccarlarıdır. İsveç’ten somon alıp İsveç’e satmalarıyla ünlüdürler. Kayserilileri o yüzden kendilerine yakın buluyorlarmış!..”
Tepki hasarla düz orantılı olmalı
Geçenlerde TV’de gözüm takıldı. Tuba Ünsal medya mensuplarıyla konuşuyordu. Yalın’a karşı duygularından söz ediyordu. Medyanın kendisiyle uğraşmasından duyduğu rahatsızlığı anlatırken; şunların altını çiziyordu: İletişimle ilgili yaptığı hatalar; susmasının yanlış olduğu; medyanın bilgi alma hakkına saygılı olma gerekliliği ve kaçmasının doğru olmadığı...
Medya mikrofonlarını uzatmıştı Tuba Hanım’a... Toplantının sonuna doğru kendisini tutamadı ve başladı ağlamaya. Eminim pek çok kimse onunla birlikte ağlamıştır. Hatta karşısındaki basın mensuplarının bir kısmının da gözyaşlarını tutamadıklarını sanıyorum...
Bu bantı medya takip ajanslarından edinmek zor değildir. Sadece ünlülerin değil, şirketlerin de izlemesinde yarar var. İki açıdan.
Bir: Tuba Hanım içtenliğiyle kendisi aleyhine olan tüm tutumları tersine çevirmiştir. İletişimde içtenlik son derece önemlidir. Bunun örneğini görmek adına...
İki: Ünsal tepkisini biraz abartmış. Kriz durumlarında hasar oranında tepki göstermek gerekir. Fazlasını gösterirseniz, durduk yerde hasarı artırırsınız...
Filme gelince...
1. Film, eski Türk filmleri tadında. Biraz da fotoromanları hatırlatıyor. Okan bunu girişte o kadar güzel anlattı ki... Bu durum benim için hiç ‘handikap’ değil. Sorun olarak görenler filme gitmesin.
2. Teoman da, Okan da, Yasemin de gayet iyi oynamışlar.
3. Müzikler çok iyi...
4. Bir saniye sıkılmadan sonuna kadar pür dikkat izledim. Ritm sorunu yok, tersine pek çok ‘Ecnebi’ filmden daha iyi..
5. ‘Devamlılık yazmanı’ sorunlarını görmezden geliniz. Hiç rahatsız etmiyor. (Okan’ın ağzından hiç düşmeyen ve bu yüzden de TV gösteriminde sorun olacak sigarası, kâh ağzında kâh elinde).
6. Rahmetli David Hemmings de Semih Sergen de rollerinde devleşmişler.
7. Sinan bu filmi yedi yıl neden bekletmiş; anlamadım. Ne zaman çıkarsa iş yapardı. Şimdi de yapar. Ben Sinan’ın yerinde olsaydım bu konudan önce bir dizi çıkarır bir iki sene ‘kafaya oynar’, sonra filmini piyasaya sürerdim...
Bu arada Okan’ın dediği gibi “Aradan geçen 7 yıl içinde herkes biraz yaşlanmış. Bir kişi hariç: Teoman...” Bence bir kişi daha da güzelleşmiş: Yasemin...
Ben sinema yazarı değilim. Sadece iyi bir sinema izleyicisiyim. Sizin gibi... Anti-Sinancılar filmi yerden yere çalabilirler. Hiç aldırmayın. Sinema eğlenmek içindir, diyorsanız; mutlaka görün Romantik’i...
Kraliçe Kayseri’de ne arıyormuş?
Çarşamba günü Alışveriş Merkezleri ve Perakendeciler Derneği’nin (AMPD) Swissôtel’deki zirvesindeydik. Salon ağzına kadar doluydu ve sektörün tüm ileri gelen kuruluşları en üst düzeyde temsil edilmişlerdi.
Perakende Günleri’ne de imzasını atan Soysal Danışmanlık bu zirveyi düzenlemişti ve dolu dolu bir program vardı. Yansımalarını gazetelerden izlersiniz. Ben size duyduğum hoş bir espriyi anlatacağım.
O gün öğle yemeği sırasında Abdullah Kiğılı, Memduh Boydak, Nuşin Oral, Aydın Yurdum, Aykut Hamzagil, Ömer Taviloğlu ile aynı masadaydım. Laf bir ara Hollanda Kraliçesi’nin Kayseri’ye ziyaretine geldi. Hayatlarını Kayseri’ye adamış olan Boydak ailesinin genç üyesine “Ne arıyordu Kraliçe oralarda?” diye sordum. Memduh Boydak, hiç duraksamadan cevap verdi: “Hollanda’ya yer bakıyormuş...” sonra da aynı ciddiyetle devam etti: “Biliyorsunuz Hollanda su seviyesinin altında... Küresel iklim değişikliği sonucu sular yükseldi mi, ne yapacaklar?.. İşte Kraliçe onun için ülkesine yer arıyormuş”...
Aydın Yurdum espriyi sürdürdü: “Neden Kayseri’de bakıyormuş biliyor musunuz? Hollandalılar dünyanın en becerikli tüccarlarıdır. İsveç’ten somon alıp İsveç’e satmalarıyla ünlüdürler. Kayserilileri o yüzden kendilerine yakın buluyorlarmış!..”
Tepki hasarla düz orantılı olmalı
Geçenlerde TV’de gözüm takıldı. Tuba Ünsal medya mensuplarıyla konuşuyordu. Yalın’a karşı duygularından söz ediyordu. Medyanın kendisiyle uğraşmasından duyduğu rahatsızlığı anlatırken; şunların altını çiziyordu: İletişimle ilgili yaptığı hatalar; susmasının yanlış olduğu; medyanın bilgi alma hakkına saygılı olma gerekliliği ve kaçmasının doğru olmadığı...
Medya mikrofonlarını uzatmıştı Tuba Hanım’a... Toplantının sonuna doğru kendisini tutamadı ve başladı ağlamaya. Eminim pek çok kimse onunla birlikte ağlamıştır. Hatta karşısındaki basın mensuplarının bir kısmının da gözyaşlarını tutamadıklarını sanıyorum...
Bu bantı medya takip ajanslarından edinmek zor değildir. Sadece ünlülerin değil, şirketlerin de izlemesinde yarar var. İki açıdan.
Bir: Tuba Hanım içtenliğiyle kendisi aleyhine olan tüm tutumları tersine çevirmiştir. İletişimde içtenlik son derece önemlidir. Bunun örneğini görmek adına...
İki: Ünsal tepkisini biraz abartmış. Kriz durumlarında hasar oranında tepki göstermek gerekir. Fazlasını gösterirseniz, durduk yerde hasarı artırırsınız...