Haklı çıkmaktan bıkmadım
13 Nisan 2009 Akşam Gazetesi
Zeki Sezer istifa etmiş...
Annem ve babam çocukluğumda, 'Bak gördün mü yine haklı çıktık' dediklerinde ne kadar da sinir olurdum. Şimdi de aynı şeyi kendim yaparken kendi kendime sinir oluyorum. Bugüne kadar attığım başlıklar içinde en sinir olduğum ise şu: 'Haklı çıkmaktan bıkmadım.'
2007 seçimlerinden birkaç ay önce latif bir ilkbahar akşamı... Yakın dostlarım DSP milletvekilleri Ahmet Tan ve Emrehan Halıcı bizim ofise geldiler. Onları balkonda ağırladık. Bir süre sonra başkanları Zeki Sezer'in de teşrif edeceğini söylediler. Olmayacak şey ya! Bizim resepsiyondaki arkadaş Zeki Sezer'i tanımamış 'Yukarıda toplantıdalar' deyip, küçük toplantı odasında bir süre beklemesini rica etmiş. (Tanımamasının sorumluluğu ne kadar Zeki Bey'de ne kadar bizim arkadaşta, orası tartışılır.)
Zeki Bey alınmış. Çekip gidecek olmuş. Zor bela peşinden koşup, ikna edip balkona gelmesini sağladık. Seçime üç ay kala ne yapılabilir diye konuşuyoruz. Benim görüşüm net... Parti lideri her şeyi belirliyor. Tabii ki teşkilatın çok büyük katma değeri var. Ama İ'nin üzerindeki nokta Başkan'ın duruşu.
Lafı fazla uzatmadan onun liderlik algısına getirdik. Gösterdiği aşırı tevazuya, popüler kültürde kibarlığın abartılmaması gerektiğine, ses tonundan kıyafete, bireysel davranış biçiminden ilişki ile iletişim arasındaki farka pek çok konuyu tartıştık.
Bana çok kızdı... Söylediğim hiçbir şeyle hemfikir olmadığını açıkça belirtti. Örneğin Samsun'daki konuşmasında gömleğinin renginin tamamı değişecek şekilde terlemesine ve elindeki mendille sürekli yüzünü silmesine karşı çıkmış 'Bir lider hedef kitlesinin karşısına böyle çıkamaz' demiştim. Şöyle devam etmiştim: 'Bakın Sezen Aksu'ya. Sahneye sağlı sollu iki tane vantilatör koyar. Bir dirhem terlemez. Onu da mı akıl etmiyor arkadaşlarınız?'
Bu, ilk ve son konuşmamız oldu. Emrehan Halıcı ve Ahmet Tan'a fikrimi sonradan söylemiştim. Keşke Başkan bugün sergilediği bu onurlu davranışı o zaman yapsaydı...
İDA, TÜHİD, RD, RVD, RYD göreve
Dünkü yazımızı okuyanlar hatırlayacaklardır. Yıllarca müsamere düzeyinde yapılmış polis tanıtım ve destekleme filmleri yerine bu yıl profesyonelce ve uluslararası standartlarda gerçekleştirilmiş ödüllük filmler izliyoruz. Akıl edeni ve yapanları gönülden kutladık.
Dün de çok ilginç bir haber vardı bizim gazetede. 'İletişim doktoralı polisler Cizre'de' başlıklı haberde, geçen seneden bu yıla olaylara çocukların katılımının tamamen azaldığının altı çizilerek şöyle belirtiliyordu: 'Bu yılki benzer gösterilerde Cizre'de hiçbir çocuk rol almadı. Peki bu büyülü değişimin sebebi ne? Farkın nedeni Şırnak Emniyet Müdürü Mehmet Avcı ve Cizre İlçe Emniyet Müdürü Atalay Bahar'ın başlattığı bir proje. Bahar, Emniyet Amiri Musa Kansu ve Başkomiser Mücahit Kesgin öncülüğünde Atatürk'ten esinle 'Küçük hanımlar, küçük beyler' projesi start aldı. Davranış bilimleri, iletişim gibi konularda uzman sivil giyimli polisler, 20 bin çocuğa ulaştı.
...Projeye imza atan polisler, iletişim ve terör konusunda uzman. Şırnak Emniyet Müdürü Avcı, zamanını halkla yüze yüze iletişime ayırıyor. Cizre Emniyet Müdürü Bahar, iletişim üzerine doktora yapmış. Emniyet Amiri Kansu İstanbul'da polis ile vatandaş arasında köprü olan haber merkezinde çalışmış. Polis memuru Nedim Bayrak ise iletişim üzerine kurslar almış.'
Polisler belli ki iletişim meselesine el atmışlar. Henüz işin başındalar... Şimdi sıra bizlerde... Başlıkta sıraladığım bütün kuruluşlar, İletişim Danışmanları Derneği (İDA), Türkiye Halkla İlişkiler Derneği (TÜHİD), Reklamcılar Derneği (RD), Reklamverenler Derneği (RVD) bir araya gelip polisin başlattığı bu projeyi bütün yıla yayacak bir kampanyayı bütün insan kaynakları ve maddi olanaklarıyla, bir sosyal sorumluluk anlayışı çerçevesinde hayata geçirmeliler.
Ben ve arkadaşlarım derneklerin talimatını bekliyoruz.
Zeki Sezer istifa etmiş...
Annem ve babam çocukluğumda, 'Bak gördün mü yine haklı çıktık' dediklerinde ne kadar da sinir olurdum. Şimdi de aynı şeyi kendim yaparken kendi kendime sinir oluyorum. Bugüne kadar attığım başlıklar içinde en sinir olduğum ise şu: 'Haklı çıkmaktan bıkmadım.'
2007 seçimlerinden birkaç ay önce latif bir ilkbahar akşamı... Yakın dostlarım DSP milletvekilleri Ahmet Tan ve Emrehan Halıcı bizim ofise geldiler. Onları balkonda ağırladık. Bir süre sonra başkanları Zeki Sezer'in de teşrif edeceğini söylediler. Olmayacak şey ya! Bizim resepsiyondaki arkadaş Zeki Sezer'i tanımamış 'Yukarıda toplantıdalar' deyip, küçük toplantı odasında bir süre beklemesini rica etmiş. (Tanımamasının sorumluluğu ne kadar Zeki Bey'de ne kadar bizim arkadaşta, orası tartışılır.)
Zeki Bey alınmış. Çekip gidecek olmuş. Zor bela peşinden koşup, ikna edip balkona gelmesini sağladık. Seçime üç ay kala ne yapılabilir diye konuşuyoruz. Benim görüşüm net... Parti lideri her şeyi belirliyor. Tabii ki teşkilatın çok büyük katma değeri var. Ama İ'nin üzerindeki nokta Başkan'ın duruşu.
Lafı fazla uzatmadan onun liderlik algısına getirdik. Gösterdiği aşırı tevazuya, popüler kültürde kibarlığın abartılmaması gerektiğine, ses tonundan kıyafete, bireysel davranış biçiminden ilişki ile iletişim arasındaki farka pek çok konuyu tartıştık.
Bana çok kızdı... Söylediğim hiçbir şeyle hemfikir olmadığını açıkça belirtti. Örneğin Samsun'daki konuşmasında gömleğinin renginin tamamı değişecek şekilde terlemesine ve elindeki mendille sürekli yüzünü silmesine karşı çıkmış 'Bir lider hedef kitlesinin karşısına böyle çıkamaz' demiştim. Şöyle devam etmiştim: 'Bakın Sezen Aksu'ya. Sahneye sağlı sollu iki tane vantilatör koyar. Bir dirhem terlemez. Onu da mı akıl etmiyor arkadaşlarınız?'
Bu, ilk ve son konuşmamız oldu. Emrehan Halıcı ve Ahmet Tan'a fikrimi sonradan söylemiştim. Keşke Başkan bugün sergilediği bu onurlu davranışı o zaman yapsaydı...
İDA, TÜHİD, RD, RVD, RYD göreve
Dünkü yazımızı okuyanlar hatırlayacaklardır. Yıllarca müsamere düzeyinde yapılmış polis tanıtım ve destekleme filmleri yerine bu yıl profesyonelce ve uluslararası standartlarda gerçekleştirilmiş ödüllük filmler izliyoruz. Akıl edeni ve yapanları gönülden kutladık.
Dün de çok ilginç bir haber vardı bizim gazetede. 'İletişim doktoralı polisler Cizre'de' başlıklı haberde, geçen seneden bu yıla olaylara çocukların katılımının tamamen azaldığının altı çizilerek şöyle belirtiliyordu: 'Bu yılki benzer gösterilerde Cizre'de hiçbir çocuk rol almadı. Peki bu büyülü değişimin sebebi ne? Farkın nedeni Şırnak Emniyet Müdürü Mehmet Avcı ve Cizre İlçe Emniyet Müdürü Atalay Bahar'ın başlattığı bir proje. Bahar, Emniyet Amiri Musa Kansu ve Başkomiser Mücahit Kesgin öncülüğünde Atatürk'ten esinle 'Küçük hanımlar, küçük beyler' projesi start aldı. Davranış bilimleri, iletişim gibi konularda uzman sivil giyimli polisler, 20 bin çocuğa ulaştı.
...Projeye imza atan polisler, iletişim ve terör konusunda uzman. Şırnak Emniyet Müdürü Avcı, zamanını halkla yüze yüze iletişime ayırıyor. Cizre Emniyet Müdürü Bahar, iletişim üzerine doktora yapmış. Emniyet Amiri Kansu İstanbul'da polis ile vatandaş arasında köprü olan haber merkezinde çalışmış. Polis memuru Nedim Bayrak ise iletişim üzerine kurslar almış.'
Polisler belli ki iletişim meselesine el atmışlar. Henüz işin başındalar... Şimdi sıra bizlerde... Başlıkta sıraladığım bütün kuruluşlar, İletişim Danışmanları Derneği (İDA), Türkiye Halkla İlişkiler Derneği (TÜHİD), Reklamcılar Derneği (RD), Reklamverenler Derneği (RVD) bir araya gelip polisin başlattığı bu projeyi bütün yıla yayacak bir kampanyayı bütün insan kaynakları ve maddi olanaklarıyla, bir sosyal sorumluluk anlayışı çerçevesinde hayata geçirmeliler.
Ben ve arkadaşlarım derneklerin talimatını bekliyoruz.