Hangi birine yanayım
07 ARALIK 2007
Hemen baştan söyleyelim. AK Parti’ye karşı muhalefetin, lider eşleri üzerinden yürütülmeye çalışılması, sadece son derece rahatsız edici değil, aynı zamanda siyasi iletişim açından yanlış da... Bu tür eleştiriler, AK Partilileri ve eşlerini mağdur duruma düşürüyor. Kendilerine duyulan sevgi ve sempatinin artmasına, partinin daha çok yandaş toplamasına yarıyor.
Özellikle de Cumhurbaşkanı’nın eşine olur olmaz nedenlerle yüklenilmesi kabul edilir, anlaşılır gibi değil. Hele son ayakkabı krizi... Önce dediler ki altı kırmızı ayakkabı Christian Louboutin marka imiş. Servet ödenmesi gerekirmiş... Oysa ertesi gün bu haberin yalan olduğu ortaya çıktı. Nurettin Sabri Çelik Bey’in sahibi olduğu Nursace marka imiş. Tut kelin perçeminden.
Hangi birine yanayım. Muhalefetin haksız yere, akılsızca ve insafsızca Hayrünnisa Gül Hanım’a yüklenmesine, dikkatsizlikten bir de ağaca çıkmasına mı? Versace markasını kendini gülünç duruma düşürecek kadar ilkel bir şekilde taklit eden Nursace diye bir ayakkabı ile bir first lady’nin ortalıkta dolanmasına mı? Yoksa birileri tarafından şu iletişim özürlü açıklamanın yapılmasına mı: Hayrünnisa Hanım fiyatı 299 YTL olan Nursace’yi 29 YTL indirimle 270 YTL’ye kredi kartıyla almıştır...
Hangi birine yanayım...
Yazık... Hayrünnisa Hanım’a da, Sayın Cumhurbaşkanı’na da, komik bir duruma düşürülen bu millete de...
Opet heyecanı kaybetmiyor
BEN ve çevremdeki arkadaş grubu için “Opet fan’ı” denmesi yanlış olmaz. Herhangi bir seyahate çıktığımızda en üç dört kere Opet istasyonunu ziyaret ederiz. Özellikle bayanlar, iğrenç düzeydeki ‘benzin istasyonu ve tuvalet’ paradigmasını ülkede değiştirmeyi başarmış olan Opet’e sadıktırlar...
Opet bu ödüllü projesinin hemen ardından bu kez istasyonların çevresini yeşillendirme çalışmasına girişti. Bunu, örnek köy çalışmaları izledi ve nihayet Çanakkale - Gelibolu Yarımadası’nda başlattıkları Tarihe Saygı Projesi...
Opet’i başarıyla yöneten Nurten Öztürk Hanım, Çarşamba akşamı bizi Les Ottamans’da ağırladı. En az yediklerimiz kadar gördüklerimiz de heyecan vericiydi. Eceabat iskelesinin yanında müthiş bir park yapıyormuş Opet. Miniaturk’ü de uygulayan maket firması Çanakkale Savaşları’nın geçtiği alanları, kıyı şeridinde devasa bir parkta yeniden canlandırıyormuş... 18 Mart’a yetişmesi beklenen projeyi anlatırken Nurten Hanım, bu işin ne kadar çok fedakârlık ve duygusallık istediğinden söz etti... Haklı... Ancak şunu da unutmamak gerektiğini kendisiyle paylaştım: Hiçbir şey itibarın yerini tutamaz. Bu bir... İtibar satışa dönüşür... Bu iki... Opet’in sattığı ürünler ötekilerinkinden çok da farklı değildir aslında (hepsi Tüpraş’tan alır). Oysa “insanlar eşitler arasında sevdiklerini tercih ederler”. Opet ciddi bir farklılık yaratmıştır bu duygusal bağ meselesinde. Bu da üç...
Bu üç önemli unsur, kurumsal sosyal sorumluluk projelerini hayır hasenat işi olmaktan çıkarıp kalıcı bir pazarlama unsuru haline getirir. Yeter ki işi becermesini anlatmasını bilin. Opet ikisini de biliyor. Bu arada ‘anlatma’ konusunda uluslararası hizmet standartlarını garanti eden İDA (İletişim Danışmanları Şirketleri Derneği) üyesi G 7 ve onun usta patronu Cengiz Turhan ile çalışmaları da ayrıca iletişim meselesine ne kadar uzun vadeli ve yatırımcı bir anlayışla baktıklarına işaret ediyor...
Basın toplantısı yetmez
HİÇ bu kadar üst düzeyde Turkcell’liyi bir arada görmemiştim. Genel Müdür Süreyya Ciliv erkânını toplamış, Akşam’ı ziyarete gelmişti.
Turkcell’i avucumuzun içi gibi bildiğimizi zannederdik; bilmiyormuşuz. Uluslararası çapta başarısını abarttıklarını sanırdık; aslında az bile söylüyorlarmış. Akşam’ın reklam gelirlerinin büyük kısmı Turkcell’den gelir diye bilirdik; öyle değilmiş. Aslında Akşam’ın reklam gelirleri son bir yıl içinde ciddi oranlarda artmış ancak Turkcell’in Akşam’a verdiği ilanlarda %50 oranında azalma olmuş... Turkcell’liler lider olmanın hem rahatlığını hem de sıkıntılarını yaşıyorlar. Zirvede yalnızlık vardır... Onlar da yalnız...
Bazen insan burnunun ucunda neler olduğunu görmüyormuş... İşletme körlüğü, benzer bir şey olsa gerek...
Kıssadan hisse: Kuruluşlar medya ile ilişkilerini sadece kurumsal performanslarını anlattıkları basın toplantıları, basın gezileri, röportajlar düzeyinde tutmamalılar...
Özellikle de Cumhurbaşkanı’nın eşine olur olmaz nedenlerle yüklenilmesi kabul edilir, anlaşılır gibi değil. Hele son ayakkabı krizi... Önce dediler ki altı kırmızı ayakkabı Christian Louboutin marka imiş. Servet ödenmesi gerekirmiş... Oysa ertesi gün bu haberin yalan olduğu ortaya çıktı. Nurettin Sabri Çelik Bey’in sahibi olduğu Nursace marka imiş. Tut kelin perçeminden.
Hangi birine yanayım. Muhalefetin haksız yere, akılsızca ve insafsızca Hayrünnisa Gül Hanım’a yüklenmesine, dikkatsizlikten bir de ağaca çıkmasına mı? Versace markasını kendini gülünç duruma düşürecek kadar ilkel bir şekilde taklit eden Nursace diye bir ayakkabı ile bir first lady’nin ortalıkta dolanmasına mı? Yoksa birileri tarafından şu iletişim özürlü açıklamanın yapılmasına mı: Hayrünnisa Hanım fiyatı 299 YTL olan Nursace’yi 29 YTL indirimle 270 YTL’ye kredi kartıyla almıştır...
Hangi birine yanayım...
Yazık... Hayrünnisa Hanım’a da, Sayın Cumhurbaşkanı’na da, komik bir duruma düşürülen bu millete de...
Opet heyecanı kaybetmiyor
BEN ve çevremdeki arkadaş grubu için “Opet fan’ı” denmesi yanlış olmaz. Herhangi bir seyahate çıktığımızda en üç dört kere Opet istasyonunu ziyaret ederiz. Özellikle bayanlar, iğrenç düzeydeki ‘benzin istasyonu ve tuvalet’ paradigmasını ülkede değiştirmeyi başarmış olan Opet’e sadıktırlar...
Opet bu ödüllü projesinin hemen ardından bu kez istasyonların çevresini yeşillendirme çalışmasına girişti. Bunu, örnek köy çalışmaları izledi ve nihayet Çanakkale - Gelibolu Yarımadası’nda başlattıkları Tarihe Saygı Projesi...
Opet’i başarıyla yöneten Nurten Öztürk Hanım, Çarşamba akşamı bizi Les Ottamans’da ağırladı. En az yediklerimiz kadar gördüklerimiz de heyecan vericiydi. Eceabat iskelesinin yanında müthiş bir park yapıyormuş Opet. Miniaturk’ü de uygulayan maket firması Çanakkale Savaşları’nın geçtiği alanları, kıyı şeridinde devasa bir parkta yeniden canlandırıyormuş... 18 Mart’a yetişmesi beklenen projeyi anlatırken Nurten Hanım, bu işin ne kadar çok fedakârlık ve duygusallık istediğinden söz etti... Haklı... Ancak şunu da unutmamak gerektiğini kendisiyle paylaştım: Hiçbir şey itibarın yerini tutamaz. Bu bir... İtibar satışa dönüşür... Bu iki... Opet’in sattığı ürünler ötekilerinkinden çok da farklı değildir aslında (hepsi Tüpraş’tan alır). Oysa “insanlar eşitler arasında sevdiklerini tercih ederler”. Opet ciddi bir farklılık yaratmıştır bu duygusal bağ meselesinde. Bu da üç...
Bu üç önemli unsur, kurumsal sosyal sorumluluk projelerini hayır hasenat işi olmaktan çıkarıp kalıcı bir pazarlama unsuru haline getirir. Yeter ki işi becermesini anlatmasını bilin. Opet ikisini de biliyor. Bu arada ‘anlatma’ konusunda uluslararası hizmet standartlarını garanti eden İDA (İletişim Danışmanları Şirketleri Derneği) üyesi G 7 ve onun usta patronu Cengiz Turhan ile çalışmaları da ayrıca iletişim meselesine ne kadar uzun vadeli ve yatırımcı bir anlayışla baktıklarına işaret ediyor...
Basın toplantısı yetmez
HİÇ bu kadar üst düzeyde Turkcell’liyi bir arada görmemiştim. Genel Müdür Süreyya Ciliv erkânını toplamış, Akşam’ı ziyarete gelmişti.
Turkcell’i avucumuzun içi gibi bildiğimizi zannederdik; bilmiyormuşuz. Uluslararası çapta başarısını abarttıklarını sanırdık; aslında az bile söylüyorlarmış. Akşam’ın reklam gelirlerinin büyük kısmı Turkcell’den gelir diye bilirdik; öyle değilmiş. Aslında Akşam’ın reklam gelirleri son bir yıl içinde ciddi oranlarda artmış ancak Turkcell’in Akşam’a verdiği ilanlarda %50 oranında azalma olmuş... Turkcell’liler lider olmanın hem rahatlığını hem de sıkıntılarını yaşıyorlar. Zirvede yalnızlık vardır... Onlar da yalnız...
Bazen insan burnunun ucunda neler olduğunu görmüyormuş... İşletme körlüğü, benzer bir şey olsa gerek...
Kıssadan hisse: Kuruluşlar medya ile ilişkilerini sadece kurumsal performanslarını anlattıkları basın toplantıları, basın gezileri, röportajlar düzeyinde tutmamalılar...