Hangisi daha ilerici? İktidar mı ana muhalefet mi?
09 ocak 2016 yeni şafak
Bir sağırlar diyaloğudur gidiyordu…
- Türk tipi Başkanlık Sitemi
- Nedir o kardeşim anlatsanıza.
-Hayır, her şeye hayır… Başkanlık Sistemi'ne de hayır…
- Seni Başkan yaptırmayız
-Mevcut sistem ihtiyaçlara yanıt vermiyor.
-Peki, yeni sistem ne menem bir şey olacak?
Bizim derdimiz de bilindiği üzere demokrasi ile ilgili… Türkiye'de demokrasinin gelişmesi için muhalefetin, özellikle de Ana Muhalefet Partisi'nin güçlenmesi lazım. O kadar zayıf ki, neredeyse AK Parti Ana Muhalefet rolüne de soyunacak…
“Sana mı kaldı kardeşim CHP'ye ayar vermek” şeklinde, hayli düşük seviyeden ağır eleştirilere maruz kalmayı göze alarak iddiamızı sürdürüyoruz. Bu nedenle AK Parti'yi de güçlendirecek ve sürdürülebilir bir demokrasi yolunu Türkiye adına sağlıklı bir şekilde açık tutacak siyasi iletişim reflekslerini Ana Muhalefetin nasıl geliştirebileceğine, bazı at gözlüğü takmış 'yandaş' ve de 'candaş' taraftan gelen tüm çemkirmelere rağmen, ışık tutmaya çalışıyoruz...
Başkanlık Sistemi konusunda da CHP'nin şu tarz-ı muhalefeti üstlenmesi gerektiğini iddia edegeldik: “Çok şahane fikir… Mevcut sistemde Cumhurbaşkanı'nın yetkileri çok daha geniş ve sistem amorf (şekilsiz); faşist diktatörlük döneminin tüm izlerini taşıyor. O nedenle 'ileri demokrasi' anlayışıyla çok sıkı denetim altına alınacak bir Başkanlık Sisteminden yanayız. Bunun için Siyasi Partiler Kanunu ve Seçim Kanunu'nun da değiştirilmesi şart. Gelin hepsini birden ele alalım. Türkiye'yi bilgi toplumuna taşıyacak yasaları birlikte yapalım”…
Keşke bu ya da benzer bir yaklaşım, AK Parti Başkanlık Sistemi teklifini yapmadan CHP tarafından gündeme getirilseydi. Sosyal demokrasiden beklenti ne olmalı ki zaten? Her şeyin daha ilerisini savunmaları ve çağdaş bir Türkiye hikâyesi ve vizyonu sunmaları değil mi?..
“Sular damlıyor, çökecek binmeyin” diye millete saçma sapan korku salmaya çalışacaklarına, bugün milyonların her gün hayır duasını alan Marmaray projesini onlar desteklemeliydi değil mi? 17 milyonu aşmış İstanbul için 3. Köprüyü, boğaza iki katlı tüp geçidi ve o muhteşem yeni havalimanını CHP talep etmeliydi. İzmir yolunu kısaltacak İzmit köprüsünü, CHP projesiyle birlikte ortaya atmalıydı ve muhafazakâr düşüncenin temsilcisi olduğu söylenen AK Parti de bunlara karşı çıkmalıydı…
CHP de “Hem denize gir hem ıslanma olmaz arkadaşlar!” demeliydi, “Madem dünya metropolü olacaksın 17 milyonluk dev bir şehir olarak bunlara ihtiyacın var”…
“İstanbul Eylül ayında susuz kalacak, bütün barajlar kurudu” diye palavraya dayalı şeamet tellâllığı yapacağına, İstanbul'un su sorunun nasıl çözülebileceğini çalışıp ortaya koymalıydı…
Bütün bunlar gibi Başkanlık Sistemi ile ilgili ilk vizyoner fikirlerin yine AK Parti'den geliyor olması, onlar adına başka bir talihsizlik örneğidir…
AK Parti İstanbul Milletvekili, Anayasa Komisyonu Başkanı Mustafa Şentop çok net ilk işaretleri vermiş:
Türk tipi Başkanlık Sistemi, federasyonu değil, üniter sistemi esas alacak.
İki değil tek meclisli bir yapıyı öngörecek.
Başkana ve parlamentoya aynı anda karşılıklı fesih yetkisi verilecek.
Başkanın görev süresi 5 yıl ve en fazla 2 defa Başkan seçilebilecek.
Yüzde 50+1 oy alan Başkan seçilebilecek.
Sistemde kesin kuvvetler ayrılığı olacak.
Başkanın yürütme görevini yaparken ihtiyaç duyduğu kanunları parlamento yapacak.
Yüksek yargı üyelerini Başkan ve parlamento seçecek.
Başkanlık Sistemi parti disiplininin çok katı olduğu bir yapı olmayacak.
Bu 9 madde ve hele de 3'üncüsü, bugünkü yapıdan çok daha demokratik bir yönetim tarzını ifade etmiyor mu?.. Ve bu daha ileri anlayışı kimin savunması lazım? 'Muhafazakâr' olduğu düşünülen bir partinin mi, yoksa 'sosyal demokrat' olduğunu iddia eden bir partinin mi?
Yıllardır aynı sorun süregeliyor… Siyasi anlamda ülkenin temel meselesi iktidar değil, muhalefet…
- Türk tipi Başkanlık Sitemi
- Nedir o kardeşim anlatsanıza.
-Hayır, her şeye hayır… Başkanlık Sistemi'ne de hayır…
- Seni Başkan yaptırmayız
-Mevcut sistem ihtiyaçlara yanıt vermiyor.
-Peki, yeni sistem ne menem bir şey olacak?
Bizim derdimiz de bilindiği üzere demokrasi ile ilgili… Türkiye'de demokrasinin gelişmesi için muhalefetin, özellikle de Ana Muhalefet Partisi'nin güçlenmesi lazım. O kadar zayıf ki, neredeyse AK Parti Ana Muhalefet rolüne de soyunacak…
“Sana mı kaldı kardeşim CHP'ye ayar vermek” şeklinde, hayli düşük seviyeden ağır eleştirilere maruz kalmayı göze alarak iddiamızı sürdürüyoruz. Bu nedenle AK Parti'yi de güçlendirecek ve sürdürülebilir bir demokrasi yolunu Türkiye adına sağlıklı bir şekilde açık tutacak siyasi iletişim reflekslerini Ana Muhalefetin nasıl geliştirebileceğine, bazı at gözlüğü takmış 'yandaş' ve de 'candaş' taraftan gelen tüm çemkirmelere rağmen, ışık tutmaya çalışıyoruz...
Başkanlık Sistemi konusunda da CHP'nin şu tarz-ı muhalefeti üstlenmesi gerektiğini iddia edegeldik: “Çok şahane fikir… Mevcut sistemde Cumhurbaşkanı'nın yetkileri çok daha geniş ve sistem amorf (şekilsiz); faşist diktatörlük döneminin tüm izlerini taşıyor. O nedenle 'ileri demokrasi' anlayışıyla çok sıkı denetim altına alınacak bir Başkanlık Sisteminden yanayız. Bunun için Siyasi Partiler Kanunu ve Seçim Kanunu'nun da değiştirilmesi şart. Gelin hepsini birden ele alalım. Türkiye'yi bilgi toplumuna taşıyacak yasaları birlikte yapalım”…
Keşke bu ya da benzer bir yaklaşım, AK Parti Başkanlık Sistemi teklifini yapmadan CHP tarafından gündeme getirilseydi. Sosyal demokrasiden beklenti ne olmalı ki zaten? Her şeyin daha ilerisini savunmaları ve çağdaş bir Türkiye hikâyesi ve vizyonu sunmaları değil mi?..
“Sular damlıyor, çökecek binmeyin” diye millete saçma sapan korku salmaya çalışacaklarına, bugün milyonların her gün hayır duasını alan Marmaray projesini onlar desteklemeliydi değil mi? 17 milyonu aşmış İstanbul için 3. Köprüyü, boğaza iki katlı tüp geçidi ve o muhteşem yeni havalimanını CHP talep etmeliydi. İzmir yolunu kısaltacak İzmit köprüsünü, CHP projesiyle birlikte ortaya atmalıydı ve muhafazakâr düşüncenin temsilcisi olduğu söylenen AK Parti de bunlara karşı çıkmalıydı…
CHP de “Hem denize gir hem ıslanma olmaz arkadaşlar!” demeliydi, “Madem dünya metropolü olacaksın 17 milyonluk dev bir şehir olarak bunlara ihtiyacın var”…
“İstanbul Eylül ayında susuz kalacak, bütün barajlar kurudu” diye palavraya dayalı şeamet tellâllığı yapacağına, İstanbul'un su sorunun nasıl çözülebileceğini çalışıp ortaya koymalıydı…
Bütün bunlar gibi Başkanlık Sistemi ile ilgili ilk vizyoner fikirlerin yine AK Parti'den geliyor olması, onlar adına başka bir talihsizlik örneğidir…
AK Parti İstanbul Milletvekili, Anayasa Komisyonu Başkanı Mustafa Şentop çok net ilk işaretleri vermiş:
Türk tipi Başkanlık Sistemi, federasyonu değil, üniter sistemi esas alacak.
İki değil tek meclisli bir yapıyı öngörecek.
Başkana ve parlamentoya aynı anda karşılıklı fesih yetkisi verilecek.
Başkanın görev süresi 5 yıl ve en fazla 2 defa Başkan seçilebilecek.
Yüzde 50+1 oy alan Başkan seçilebilecek.
Sistemde kesin kuvvetler ayrılığı olacak.
Başkanın yürütme görevini yaparken ihtiyaç duyduğu kanunları parlamento yapacak.
Yüksek yargı üyelerini Başkan ve parlamento seçecek.
Başkanlık Sistemi parti disiplininin çok katı olduğu bir yapı olmayacak.
Bu 9 madde ve hele de 3'üncüsü, bugünkü yapıdan çok daha demokratik bir yönetim tarzını ifade etmiyor mu?.. Ve bu daha ileri anlayışı kimin savunması lazım? 'Muhafazakâr' olduğu düşünülen bir partinin mi, yoksa 'sosyal demokrat' olduğunu iddia eden bir partinin mi?
Yıllardır aynı sorun süregeliyor… Siyasi anlamda ülkenin temel meselesi iktidar değil, muhalefet…