Herkes kazandı!..
09 Ağustos 201 6- Yeni Şafak
Pazar günü herkes kazandı. Herkes mi? Hayır. FETÖ kaybetti. PKK yıldı. (Tehditleri bu yüzdendir.) Batı şaşırdı. Halka değil başka güçlere dayanarak iktidar olma planları yapanların altından halı çekildi...
Göz göre göre Türkiye ile ilgili çeşitli yalanlar söyleyen, Erdoğan düşmanlığı yapan batı medyası eveleme geveleme durumuna düştü. Öte yandan New York Times dün hâlâ direniyor, tahrifata devam ediyordu: “Erdogan seizes failed coup in Turkey as a chance to supplant Ataturk!” (Erdoğan başarısız darbe girişimini Atatürk'ün yerini almak için kullanıyor)…
Dünya tarihine geçen dünkü mitinge atılacak başlık bu mudur Allah aşkına?..
***
O gün benim aklıma neden gelmedi diye, bayağı hayıflandım… Genel Kurmay Başkanı Org. Hulusi Akar 5 milyon kişinin karşısında konuşmasını yapmak üzere sahneye çıktığı sırada içime düşen ilk duyguydu, hayıflanmak.
Bir gün önce Millî Savunma Bakanı Fikri Işık beyin açıklamalarından söz etmiş, haksızlığa uğramış subayların haklarının iade edilmesinin gerekli ancak yetersiz olacağına değinmiştim.
Özetle demiştik ki:
“Bunlar çok iyi bir başlangıcın habercisidir. Tabii ki yapılması gereken asgari bir yeniden konumlama ve iade-i itibar yaklaşımıdır. Gereklidir ancak yeterli değildir. Bütün ölçümlemeler, Türkiye'de yaşayan kahir çoğunluğun bir numaralı meselesinin güvenlik ile ilgili sorunlar olduğunu ortaya koymaktadır. Gerek bu nedenle gerekse Türkiye'nin dört bir yanını saran ateş çemberi ve işgal tehlikesi nedeniyle Silahlı Kuvvetlerin her zaman bu millet tarafından en üstlerde gösterilmiş olan itibar noktasının TSK'nın hak ettiği yere getirilebilmesini sağlayacak iletişim aksiyonlarının alınması şarttır…”
Bizim söylediklerimizin birebir karşılığı işte Akar Paşa'nın konuşmasının içeriğinde vardı… Silahlı Kuvvetler bu kadar açık iletişimle kim bilir en son ne zaman kitlelerin karşısına çıkmıştı… Hem de sivil iktidara veCumhurbaşkanı'na bu kadar net sahip çıkarak… Her türden 'Vesayet Rejimi' suçlamasına son noktayı koyarak…
Sadece Silahlı Kuvvetler mi?
Hayır… Pazar günü tüm taraflar kazandı…
John Nash'in (Akıl Oyunları, 'A Beatiful Mind') ünlü teorisinden önce, her interaksiyonda (alış verişte) iki taraftan biri mutlaka belli bir oranda 'kaybeder' diğeri de 'kazanırdı'… %50 - 50 ortaklıkların kurulması düşünülemezdi. Bugün pek çok holdingimiz çok sayıda yabancı ortağıyla yarı yarıya ortaklıklarla işlerini sürdürüyorlar… Nash, Oyun Teorisi'nde (Game Theory) “Kazan – Kazan” ilişkilerinin (tabii Kaybet – Kaybet ilişkilerinin de) var olabileceğini matematik araçlarını kullanarak kanıtlamıştı.
Pazar günü pek çok Avrupa ülkesi nüfusundan daha fazla insanın biraraya geldiği o mitinge katılan herkes kazandı…
Silahlı Kuvvetler kazandı. Yıllardır savunduğumuz açık iletişimihayata geçirdi. İnşallah bu yaklaşımı sistematik ve stratejik bir refleks haline getirirler…
CHP kazandı… Düşmansı tavrı ortadan kaldırdı. Önce “Gelmeyeceğim” demesine rağmen, tekrarlanan davet üzerine fikrini değiştirerek suples gösteren Kemal Kılıçdaroğlu siyasetin arkaik düzlemden çıkarılabileceğini gösterdi.
MHP de kazandı. Devlet Bey aynen Kemal Bey gibi Sayın Cumhurbaşkanım diye başladı konuşmasına. Her iki lider devlete saygı ile siyasi farklılık arasında bir bağlantı kurmanın şart olmadığını kanıtladılar.
AK Parti kazandı. Bu mitingi tek başına da düzenlese bu kalabalığa yakın bir kitle katılacak olmasına rağmen, birlik ve beraberlik adına kendi hakimiyetinden bir ölçüde vaz geçti. İnsan küçüldükçe büyür, duyarlılığını hayata geçirdi.
Sayın Cumhurbaşkanı yine kazandı. O da muhalefet liderlerine gösterdiği saygı ve kitle üzerindeki hakimiyeti ile 15 Temmuz kahramanı olarak Türkiye'nin geleceğine damgasını vuracağının bir kez daha altını çizdi, topluma güven verdi…
Medya kazandı. Bu millî günde millî birlik ve beraberlik duyarlılığına uygun bir yayın politikası izlediler… Batı basınına yaslanıp yayın yapan birkaç tanesi bile toparlanarak, okurlarının, izleyicilerinin sevgisini kazandılar.
Halk kazandı. “Sandıktan, benim irademden daha güçlüsü olamaz” diyen, meydanlara sığamayan, ülke çapında alanlara çıkan, ekran başında kanal kanal dolaşarak 7 Ağustos Demokrasi ve Şehitler Mitingi'nin coşkusunu heyecanla izleyen tüm vatandaşlarımız, 'tarihi birlikteliğin' gücünü gördüler, dünya aleme gösterdiler. Hangi ülkenin hangi halkı, günümüz dünyasında, farklı dünya görüşlerine sahip olsalar bile ortak hedefleri olan demokrasiyi bu kadar güçlü bir arzuyla talep ettiğini milyonlarca beden halinde ortaya koyabilirdi ki?
Türkiye kazanmıştır. Yalanların yerine gerçekleri açığa çıkartarak kazanmıştır. 'Olması gerekeni' göstererek kazanmıştır.
“Bizim bile anlamakta güçlük çektiğimiz paralel yapılanmanın akıllara durgunluk verecek sonuçlarını Batı'ya kısa sürede anlatmak kolay değil” diyenler de, “Uğraşmayın; Batı zaten anlamak istemiyor” diyenler de, “Her şeye rağmen biz anlatalım, anlayan anlasın, anlamak istemeyen anlamasın” diyenler de dünya tarihine yazılacak muhteşem bir demokrasi şöleninin tanığı olma mutluluğunu yaşamışlardır. Gerçeklerin iletişimini yapmak artık daha da kolaylaşmıştır.
***
Aslında belli ki iyi niyetle yapılmış… Ancak kavgacı tam tam sesleri ve ritmi ile sunulan, suratlarındaki ciddi ve endişeli ifadeleriyle iyiden iyiyegerilim yaratan, 'etkileyiciler' olarak tespit edildikleri anlaşılan ünlülerin kısa kısa görüntüleriyle ekrana geldikleri “Biz milletiz. Türkiye'yi darbeye teröre yedirmeyiz” pack shut'lı film, kime ne kazandırır, ben anlayamadım şahsen… Herhalde akıl ve zekâmız böyle üst düzey bir iletişim aksiyonunu algılamak için yeterli değil…
Göz göre göre Türkiye ile ilgili çeşitli yalanlar söyleyen, Erdoğan düşmanlığı yapan batı medyası eveleme geveleme durumuna düştü. Öte yandan New York Times dün hâlâ direniyor, tahrifata devam ediyordu: “Erdogan seizes failed coup in Turkey as a chance to supplant Ataturk!” (Erdoğan başarısız darbe girişimini Atatürk'ün yerini almak için kullanıyor)…
Dünya tarihine geçen dünkü mitinge atılacak başlık bu mudur Allah aşkına?..
***
O gün benim aklıma neden gelmedi diye, bayağı hayıflandım… Genel Kurmay Başkanı Org. Hulusi Akar 5 milyon kişinin karşısında konuşmasını yapmak üzere sahneye çıktığı sırada içime düşen ilk duyguydu, hayıflanmak.
Bir gün önce Millî Savunma Bakanı Fikri Işık beyin açıklamalarından söz etmiş, haksızlığa uğramış subayların haklarının iade edilmesinin gerekli ancak yetersiz olacağına değinmiştim.
Özetle demiştik ki:
“Bunlar çok iyi bir başlangıcın habercisidir. Tabii ki yapılması gereken asgari bir yeniden konumlama ve iade-i itibar yaklaşımıdır. Gereklidir ancak yeterli değildir. Bütün ölçümlemeler, Türkiye'de yaşayan kahir çoğunluğun bir numaralı meselesinin güvenlik ile ilgili sorunlar olduğunu ortaya koymaktadır. Gerek bu nedenle gerekse Türkiye'nin dört bir yanını saran ateş çemberi ve işgal tehlikesi nedeniyle Silahlı Kuvvetlerin her zaman bu millet tarafından en üstlerde gösterilmiş olan itibar noktasının TSK'nın hak ettiği yere getirilebilmesini sağlayacak iletişim aksiyonlarının alınması şarttır…”
Bizim söylediklerimizin birebir karşılığı işte Akar Paşa'nın konuşmasının içeriğinde vardı… Silahlı Kuvvetler bu kadar açık iletişimle kim bilir en son ne zaman kitlelerin karşısına çıkmıştı… Hem de sivil iktidara veCumhurbaşkanı'na bu kadar net sahip çıkarak… Her türden 'Vesayet Rejimi' suçlamasına son noktayı koyarak…
Sadece Silahlı Kuvvetler mi?
Hayır… Pazar günü tüm taraflar kazandı…
John Nash'in (Akıl Oyunları, 'A Beatiful Mind') ünlü teorisinden önce, her interaksiyonda (alış verişte) iki taraftan biri mutlaka belli bir oranda 'kaybeder' diğeri de 'kazanırdı'… %50 - 50 ortaklıkların kurulması düşünülemezdi. Bugün pek çok holdingimiz çok sayıda yabancı ortağıyla yarı yarıya ortaklıklarla işlerini sürdürüyorlar… Nash, Oyun Teorisi'nde (Game Theory) “Kazan – Kazan” ilişkilerinin (tabii Kaybet – Kaybet ilişkilerinin de) var olabileceğini matematik araçlarını kullanarak kanıtlamıştı.
Pazar günü pek çok Avrupa ülkesi nüfusundan daha fazla insanın biraraya geldiği o mitinge katılan herkes kazandı…
Silahlı Kuvvetler kazandı. Yıllardır savunduğumuz açık iletişimihayata geçirdi. İnşallah bu yaklaşımı sistematik ve stratejik bir refleks haline getirirler…
CHP kazandı… Düşmansı tavrı ortadan kaldırdı. Önce “Gelmeyeceğim” demesine rağmen, tekrarlanan davet üzerine fikrini değiştirerek suples gösteren Kemal Kılıçdaroğlu siyasetin arkaik düzlemden çıkarılabileceğini gösterdi.
MHP de kazandı. Devlet Bey aynen Kemal Bey gibi Sayın Cumhurbaşkanım diye başladı konuşmasına. Her iki lider devlete saygı ile siyasi farklılık arasında bir bağlantı kurmanın şart olmadığını kanıtladılar.
AK Parti kazandı. Bu mitingi tek başına da düzenlese bu kalabalığa yakın bir kitle katılacak olmasına rağmen, birlik ve beraberlik adına kendi hakimiyetinden bir ölçüde vaz geçti. İnsan küçüldükçe büyür, duyarlılığını hayata geçirdi.
Sayın Cumhurbaşkanı yine kazandı. O da muhalefet liderlerine gösterdiği saygı ve kitle üzerindeki hakimiyeti ile 15 Temmuz kahramanı olarak Türkiye'nin geleceğine damgasını vuracağının bir kez daha altını çizdi, topluma güven verdi…
Medya kazandı. Bu millî günde millî birlik ve beraberlik duyarlılığına uygun bir yayın politikası izlediler… Batı basınına yaslanıp yayın yapan birkaç tanesi bile toparlanarak, okurlarının, izleyicilerinin sevgisini kazandılar.
Halk kazandı. “Sandıktan, benim irademden daha güçlüsü olamaz” diyen, meydanlara sığamayan, ülke çapında alanlara çıkan, ekran başında kanal kanal dolaşarak 7 Ağustos Demokrasi ve Şehitler Mitingi'nin coşkusunu heyecanla izleyen tüm vatandaşlarımız, 'tarihi birlikteliğin' gücünü gördüler, dünya aleme gösterdiler. Hangi ülkenin hangi halkı, günümüz dünyasında, farklı dünya görüşlerine sahip olsalar bile ortak hedefleri olan demokrasiyi bu kadar güçlü bir arzuyla talep ettiğini milyonlarca beden halinde ortaya koyabilirdi ki?
Türkiye kazanmıştır. Yalanların yerine gerçekleri açığa çıkartarak kazanmıştır. 'Olması gerekeni' göstererek kazanmıştır.
“Bizim bile anlamakta güçlük çektiğimiz paralel yapılanmanın akıllara durgunluk verecek sonuçlarını Batı'ya kısa sürede anlatmak kolay değil” diyenler de, “Uğraşmayın; Batı zaten anlamak istemiyor” diyenler de, “Her şeye rağmen biz anlatalım, anlayan anlasın, anlamak istemeyen anlamasın” diyenler de dünya tarihine yazılacak muhteşem bir demokrasi şöleninin tanığı olma mutluluğunu yaşamışlardır. Gerçeklerin iletişimini yapmak artık daha da kolaylaşmıştır.
***
Aslında belli ki iyi niyetle yapılmış… Ancak kavgacı tam tam sesleri ve ritmi ile sunulan, suratlarındaki ciddi ve endişeli ifadeleriyle iyiden iyiyegerilim yaratan, 'etkileyiciler' olarak tespit edildikleri anlaşılan ünlülerin kısa kısa görüntüleriyle ekrana geldikleri “Biz milletiz. Türkiye'yi darbeye teröre yedirmeyiz” pack shut'lı film, kime ne kazandırır, ben anlayamadım şahsen… Herhalde akıl ve zekâmız böyle üst düzey bir iletişim aksiyonunu algılamak için yeterli değil…