Kadın ile diplomat arasında fark…
13 Temmuz 2023 Yeni Şafak
Katılmayabilirsiniz, benim gibi son derece ‘cinsiyetçi’ de bulabilirsiniz; ancak ‘doğru’ olmasa da duruma açıklık getirmek açısından ‘iyi’ bir örnek olarak bilinir: Hani sorarlar “Kadın ile diplomat arasındaki fark nedir?”
Cevap, hiç de beklenildiği gibi değildir: “Kadın ‘hayır’ derse belki, belki derse ‘evet’ demektir. ‘Evet’ derse kadın değildir.
Diplomat ise ‘evet’ derse belki, ‘belki’ derse hayır demektir. ‘Hayır’ derse de diplomat değilmiş…”
Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan liderliğinde yürüttüğü dış politikayı ‘okumak’ ve ‘anlamak’ için meseleye biraz ‘ret’ ve ‘kabul’ ikilemi boyutunda bakmakta yarar var…
Uluslararası ilişkiler kuram ve uygulamalarında Fransız, İngiliz ve Türkiye dış politika ekollerinden söz edilir. Aslında bizim yürüttüğümüz dış politika, geleneklerimizdeki yaklaşım biçiminden hiç de farklı değildir. Bunu anlamak için İsmet Paşa’nın 2. Dünya Savaşı sırasında aldığı pozisyonu incelemek faydalı olacaktır.
Yukarıdaki örnekten yola çıkılarak bakıldığında; CHP destekli muhalif basının “Öyle diyordun, şimdi böyle yapıyorsun. Bu ne çelişki?!..” reaksiyonunun ne denli temelsiz olduğu anlaşılacaktır…
Oysa dış politika, belli bir ölçüde, çelişkileri yönetme sanatı değildir de nedir?.. Öyle bir esneklik sergilenmektedir ki tüm taraflar şaşkınlığa düşmüştür. “İsveç’in NATO üyeliğini TBMM’ye götüreceğim” demek, yarın Meclis’ten onay alacağım demek değildir.
Sayın Cumhurbaşkanı’nın ve dış politika uzmanlarının, NATO ile AB’nin ayrı unsurlar olduğunu bilmemeleri söz konusu olamayacağına göre, AB’den söz edilmesi bir ‘siyasi çelişki yönetim aracı’ olarak değerlendirilmelidir.
Her şeyi bir kenara bırakacak olursak, sadece ve sadece PKK’nın yanı sıra PYD ve YPG terör örgütlerinin ismen NATO belgelerinde zikredilmesinin sağlanması bile büyük bir dış politika zaferidir.
Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliği sürecinin yönetimi, “One Minute!” ile başlayıp “Dünya beşten büyüktür!” ile devam eden uluslararası konumlanma stratejimizin önemli bir parçasıdır.
‘Her konuda haklı çıkma isteği’ ile hareken eden bazı kıvrak zekâlıların topu orta sahada çevirme ve lafı dolaştırma yaklaşımlarına rağmen Türkiye, Batılı basının kabul ettiği gibi interregional (bölgeler üstü) güç olmanın ötesinde bir ‘küresel güç’ olduğunu kanıtlamıştır.
Biraz anlayış, biraz sabır… Şu enerji kaynaklarımız devreye fiilen girdikten sonra Türkiye’yi kimse tutamayacak.
Günün sözü
“Kendini güçlükler karşısında sabretmeye alıştır; çünkü haksızlık karşısında hak için sabretmek en iyi ahlaktır.”
Hz. Ali (r.a.)
Gözümüze takılanlar…
Cevap, hiç de beklenildiği gibi değildir: “Kadın ‘hayır’ derse belki, belki derse ‘evet’ demektir. ‘Evet’ derse kadın değildir.
Diplomat ise ‘evet’ derse belki, ‘belki’ derse hayır demektir. ‘Hayır’ derse de diplomat değilmiş…”
Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan liderliğinde yürüttüğü dış politikayı ‘okumak’ ve ‘anlamak’ için meseleye biraz ‘ret’ ve ‘kabul’ ikilemi boyutunda bakmakta yarar var…
Uluslararası ilişkiler kuram ve uygulamalarında Fransız, İngiliz ve Türkiye dış politika ekollerinden söz edilir. Aslında bizim yürüttüğümüz dış politika, geleneklerimizdeki yaklaşım biçiminden hiç de farklı değildir. Bunu anlamak için İsmet Paşa’nın 2. Dünya Savaşı sırasında aldığı pozisyonu incelemek faydalı olacaktır.
Yukarıdaki örnekten yola çıkılarak bakıldığında; CHP destekli muhalif basının “Öyle diyordun, şimdi böyle yapıyorsun. Bu ne çelişki?!..” reaksiyonunun ne denli temelsiz olduğu anlaşılacaktır…
Oysa dış politika, belli bir ölçüde, çelişkileri yönetme sanatı değildir de nedir?.. Öyle bir esneklik sergilenmektedir ki tüm taraflar şaşkınlığa düşmüştür. “İsveç’in NATO üyeliğini TBMM’ye götüreceğim” demek, yarın Meclis’ten onay alacağım demek değildir.
Sayın Cumhurbaşkanı’nın ve dış politika uzmanlarının, NATO ile AB’nin ayrı unsurlar olduğunu bilmemeleri söz konusu olamayacağına göre, AB’den söz edilmesi bir ‘siyasi çelişki yönetim aracı’ olarak değerlendirilmelidir.
Her şeyi bir kenara bırakacak olursak, sadece ve sadece PKK’nın yanı sıra PYD ve YPG terör örgütlerinin ismen NATO belgelerinde zikredilmesinin sağlanması bile büyük bir dış politika zaferidir.
Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliği sürecinin yönetimi, “One Minute!” ile başlayıp “Dünya beşten büyüktür!” ile devam eden uluslararası konumlanma stratejimizin önemli bir parçasıdır.
‘Her konuda haklı çıkma isteği’ ile hareken eden bazı kıvrak zekâlıların topu orta sahada çevirme ve lafı dolaştırma yaklaşımlarına rağmen Türkiye, Batılı basının kabul ettiği gibi interregional (bölgeler üstü) güç olmanın ötesinde bir ‘küresel güç’ olduğunu kanıtlamıştır.
Biraz anlayış, biraz sabır… Şu enerji kaynaklarımız devreye fiilen girdikten sonra Türkiye’yi kimse tutamayacak.
Günün sözü
“Kendini güçlükler karşısında sabretmeye alıştır; çünkü haksızlık karşısında hak için sabretmek en iyi ahlaktır.”
Hz. Ali (r.a.)
Gözümüze takılanlar…
- Ortalık önce “Brad Pitt Formula 1’e katılacak…” diye çalkalandı. Sonra da “Katıldı” diye… Hafta sonu Britanya Grand Prix yarışlarında Silverstone pistinde yarışan Pitt için özel bir garaj da hazırlanmış. Oyuncu, yeni rolüne bu yolla hazırlanıyormuş, haberlerden anladığımız kadarıyla film için yarışlar sırasında çekimler de yapılmış. İletişim aksiyonlarında ‘celebrity’ kullanımı, etkinliğin ‘mürekkep payı’nı artıracağı, normalde giremeyeceği mecralarda yer bulmasını ve ulaşamayacağı hedef kitlelere ulaşmasını sağlayacağı için zaman zaman tercih edilir. Öte yandan dikkat edilecekler için bir liste hazırlasak sayfalar dolar… Markanın kimliğiyle uyumlu olmasından etkinliği gölgelememesine kadar bir dolu husus vardır… Fakat tüm bunlar başarılırsa tadından yenmez…
- İçecek firması DyDo Drinco Turkey, bünyesindeki Saka Su markası ile "Crush Your Bottle" projesiyle geri dönüşüme katkıda bulunmayı ve daha fazla atık alanı yaratmayı hedefliyormuş. Pet şişelerin akordeon benzeri biçimini hatırlarsınız. Bu tasarım elbette bir tesadüf değil, şişeyi iki tarafından sıkıştırdıktan sonra kapağını tekrar hava almayacak biçimde kapattığınızda şişe küçülüyor. Böylece çok daha az yer kaplaması sağlanıyor. DyDo Drinco Turkey, kampanyasıyla, ‘şişeyi ezme’ konusunda farkındalık uyandırmayı amaçlıyormuş. Böylece çöp kutularında daha fazla alan sağlamayı, atık toplama sıklığını azaltmayı ve CO2 emisyonlarının azaltılmasına katkıda bulunmayı hedefliyormuş. Bu değerli proje için keşke bir de Türkçe isim bulsalarmış… (Büşra Yiğit, Aristo)
- Bain & Company ile Altagamma’nın hazırladığı “2023 İlkbahar Küresel Lüks Tüketim Araştırması”nın sonuçları yayınlanmış. Bain & Company ortaklarından Armando Guastella ülkemizdeki durumla ilgili şunları söylemiş: “Türkiye lüks pazarı önem kazanmaya devam ediyor ve 2022 yılı büyümesi açısından, İtalya ve Fransa gibi bölgedeki diğer lider pazarların hemen arkasında geliyor. Ülkedeki lüks tüketim, Türkiye’nin lüks perakende açısından yüksek potansiyelli bir coğrafya hâline gelmesiyle birlikte, 2022 yılının son ayları itibarıyla artmaya başladı. Görece yüksek enflasyona rağmen burası, dinamikliği ile çeşitli iyimser gelecek senaryoları barındıran çok umut verici bir coğrafya.” (Engin Özköslü, Mese)