Kamu vicdanı asla affetmez!
15 ARALIK 2006
Geçenlerde Mehmet Altan Habertürk’te Meliha Okur’un programındaydı. Bir ara dedi ki: “İnsanların hafızası 23 günlükmüş. Halk özellikle siyaset arenasında 23 gün sonra unutuyormuş olan biteni...”
Mehmet Altan bu tespiti kendisi yapmamış. Başkalarının araştırmasından kaynaklanarak yapılan bir saptamayı ilettiğini söylüyor... Ona da bu yakışır zaten... Mehmet Altan kasaba bilginliği yapmaz...
Söylediği yanlış değil ama eksik... Düşüncelere, maddi algılara yönelik konularda geçerli. Fakat duygularla ilgili eksik... Yani kamuoyu unutur... Ama kamu vicdanı zor unutur...
Futbolla ilgili bir sürü şey uçup gitmiştir hafızalardan ama bizim dramatik bir şekilde elendiğimiz ve uzun yıllar zar zor katıldığımız tek şampiyonada 1954’de Dünya İkincisi olan Macaristan’ı, gazozuna oynanan bir maçta 3-1 yenmemiz unutulmaz. Bazılarına göre dünya üçüncülüğümüzden dahi önemlidir o maç...
Kenan Evren’in Özal’a “Yalancı! Ona oy vermeyin!” dedikten sonra, bu halkın Özal’ı tek başına ezici çoğunlukla iktidara taşıdığını kim unutabilir? Ya da Tayyip Erdoğan’ın bir şiir yüzünden hapse girmesinin ardından müthiş bir ittifak kurarak iktidara gelişini?
Şimdi Sayın Cumhurbaşkanımızın erken seçim teklifini; ya da CHP’nin 4 yıldır muhalefet yapamayışını bu çerçeveden değerlendirin. AK Parti’nin yerinde CHP olsaydı? Yine “Erken seçim!” teklifi ile gelecekler miydi? Hayır! “Bulun 226’yı” kültüründen gelen bir siyasi geçmişimiz var bizim. O halde vicdansızlık gibi algılanacak “hareketler çekmenin” AK Parti’nin oylarını artırmaktan öte bir işe yaramayacağı biline!
Tutsa tutsa belki Cumhurbaşkanını halkın seçmesi teklifi tutar. Ama AK Parti’yi tufaya getirme girişimleri sadece AK Partiye yarar; başkasına değil...
Çünkü kamu oyu belki, ama kamu vicdanı asla unutmaz...
İdeal yılbaşı hediyesi: Tavla!
Fazla tevazuya gerek yok; tavla işinden anlarım... Tavla şanstan çok, strateji oyunudur. Tavlayı strateji oyunu olarak gören ve öyle oynayanlarla iddialı maçlar yapmaya bayılırım. Üç tane kuralım vardır sadece: 1. Zar fincanla atılacak. 2. En az iki beş yapılacak 3. Kaybeden mutlaka bir kâğıdın arkasına, ya da en küçük kâğıt paraya durumu yazıp imzalayacak...
Tabii ki, Backgammon denen uluslararası tavla kurallarından söz ediyorum. Örneğin, iki kişi arasında, yeterince kere oynanırsa; 5 setlik, yani 3 beşlik partiyi alanın kazandığı bir maçta, şans unsuru giderek azalır. Eğer iki kişi 20 parti oynarlarsa, şans faktörü sıfıra yaklaşmış olur.
Bu oyuna meraklı olanlar güzel tavlalara da meraklıdırlar. Ben 4 tane tavla kullanıyorum. Biri Vakko’nun. Dışı maroken kumaş; iç zemini tahta; zarları küçük. Pullar sedef gibi... İlle de tahta sesi duymak isteyenlerle bu tavlada oynuyorum. Diğeri Matraş’ın. İçi dışı deri. Zarları büyük; deri fincanlarla atılıyor. Sessiz ve kibar...
Üçüncüsü, YKM ortakları ve yöneticilerinden Emir Kunt’un tasarlayıp ürettirdiği ve çeşitli büyük mağazalarda satılan devasa tavla. Karşımdakini etkilemek ve eğlenmek için o tavlayı kullanırım. Dördüncüsü ise plastik pullu, eciş bücüş kahve tavlası... Zemini çizile çizile haritaya dönmüş... Şakur şukur ses verir... ‘Tutucu’ dostlarla oynarken o tavlayı kullanırım.
İnternette pek çok tavla bulmak mümkün. Fiyatları 2.500 dolara kadar çıkabiliyor. En değerlilerinden birini Forbes’ta gördüm (Aralık sayısı, S.172). İmalatında abanoz, ipek ve sığır derisi kullanılmış olan bu tavlanın markası Louis Vuitton, fiyatı ise ‘sadece’ 6 bin 850 Avro...
Yılbaşı için, sevdiklerinize amma güzel hediye olur... Yukarıdakilerden herhangi birisi. Dilerseniz yanına bir de tavla kitabı koyabilirsiniz. Google’a girin. ‘tavla kitap’ yazın 424.000 hit veriyor... Bu arada Dünya Tavla Federasyonu’nun Türkiye temsilciğinin sayfalarına da uğrayabilirsiniz. (www.wbf-turkey.com). Dersinizi iyice çalıştıktan sonra arayın bir kaç oyun yapalım...
Mehmet Altan bu tespiti kendisi yapmamış. Başkalarının araştırmasından kaynaklanarak yapılan bir saptamayı ilettiğini söylüyor... Ona da bu yakışır zaten... Mehmet Altan kasaba bilginliği yapmaz...
Söylediği yanlış değil ama eksik... Düşüncelere, maddi algılara yönelik konularda geçerli. Fakat duygularla ilgili eksik... Yani kamuoyu unutur... Ama kamu vicdanı zor unutur...
Futbolla ilgili bir sürü şey uçup gitmiştir hafızalardan ama bizim dramatik bir şekilde elendiğimiz ve uzun yıllar zar zor katıldığımız tek şampiyonada 1954’de Dünya İkincisi olan Macaristan’ı, gazozuna oynanan bir maçta 3-1 yenmemiz unutulmaz. Bazılarına göre dünya üçüncülüğümüzden dahi önemlidir o maç...
Kenan Evren’in Özal’a “Yalancı! Ona oy vermeyin!” dedikten sonra, bu halkın Özal’ı tek başına ezici çoğunlukla iktidara taşıdığını kim unutabilir? Ya da Tayyip Erdoğan’ın bir şiir yüzünden hapse girmesinin ardından müthiş bir ittifak kurarak iktidara gelişini?
Şimdi Sayın Cumhurbaşkanımızın erken seçim teklifini; ya da CHP’nin 4 yıldır muhalefet yapamayışını bu çerçeveden değerlendirin. AK Parti’nin yerinde CHP olsaydı? Yine “Erken seçim!” teklifi ile gelecekler miydi? Hayır! “Bulun 226’yı” kültüründen gelen bir siyasi geçmişimiz var bizim. O halde vicdansızlık gibi algılanacak “hareketler çekmenin” AK Parti’nin oylarını artırmaktan öte bir işe yaramayacağı biline!
Tutsa tutsa belki Cumhurbaşkanını halkın seçmesi teklifi tutar. Ama AK Parti’yi tufaya getirme girişimleri sadece AK Partiye yarar; başkasına değil...
Çünkü kamu oyu belki, ama kamu vicdanı asla unutmaz...
İdeal yılbaşı hediyesi: Tavla!
Fazla tevazuya gerek yok; tavla işinden anlarım... Tavla şanstan çok, strateji oyunudur. Tavlayı strateji oyunu olarak gören ve öyle oynayanlarla iddialı maçlar yapmaya bayılırım. Üç tane kuralım vardır sadece: 1. Zar fincanla atılacak. 2. En az iki beş yapılacak 3. Kaybeden mutlaka bir kâğıdın arkasına, ya da en küçük kâğıt paraya durumu yazıp imzalayacak...
Tabii ki, Backgammon denen uluslararası tavla kurallarından söz ediyorum. Örneğin, iki kişi arasında, yeterince kere oynanırsa; 5 setlik, yani 3 beşlik partiyi alanın kazandığı bir maçta, şans unsuru giderek azalır. Eğer iki kişi 20 parti oynarlarsa, şans faktörü sıfıra yaklaşmış olur.
Bu oyuna meraklı olanlar güzel tavlalara da meraklıdırlar. Ben 4 tane tavla kullanıyorum. Biri Vakko’nun. Dışı maroken kumaş; iç zemini tahta; zarları küçük. Pullar sedef gibi... İlle de tahta sesi duymak isteyenlerle bu tavlada oynuyorum. Diğeri Matraş’ın. İçi dışı deri. Zarları büyük; deri fincanlarla atılıyor. Sessiz ve kibar...
Üçüncüsü, YKM ortakları ve yöneticilerinden Emir Kunt’un tasarlayıp ürettirdiği ve çeşitli büyük mağazalarda satılan devasa tavla. Karşımdakini etkilemek ve eğlenmek için o tavlayı kullanırım. Dördüncüsü ise plastik pullu, eciş bücüş kahve tavlası... Zemini çizile çizile haritaya dönmüş... Şakur şukur ses verir... ‘Tutucu’ dostlarla oynarken o tavlayı kullanırım.
İnternette pek çok tavla bulmak mümkün. Fiyatları 2.500 dolara kadar çıkabiliyor. En değerlilerinden birini Forbes’ta gördüm (Aralık sayısı, S.172). İmalatında abanoz, ipek ve sığır derisi kullanılmış olan bu tavlanın markası Louis Vuitton, fiyatı ise ‘sadece’ 6 bin 850 Avro...
Yılbaşı için, sevdiklerinize amma güzel hediye olur... Yukarıdakilerden herhangi birisi. Dilerseniz yanına bir de tavla kitabı koyabilirsiniz. Google’a girin. ‘tavla kitap’ yazın 424.000 hit veriyor... Bu arada Dünya Tavla Federasyonu’nun Türkiye temsilciğinin sayfalarına da uğrayabilirsiniz. (www.wbf-turkey.com). Dersinizi iyice çalıştıktan sonra arayın bir kaç oyun yapalım...