Kendi Twitter'ını kendin yap!
12.04.2014 Yeni Şafak
'Tüketici demokrasisi'nin kuralları ABD ve Avrupa'da neredeyse her sektörde tıkır tıkır işler. Kim kendisini haksızlığa uğramış hissederse nereye, nasıl başvuracağını bilir. Zarar gördüğünü düşündüğü konuda, her anlamda içini rahatlatana, huzura kavuşana kadar mücadele eder. Bu havayı koklamış olup da Türkiye'de yaşayanların pekçok konudaki rahatsızlıklarına özellikle iş dünyasında sık sık tanık oluyoruz.
Türkiye'nin dünya üzerinde iyi konumlara gelmeyi hak etmesi konusuna Batı gibi 'tereddütle' bakan (Fitch'in notumuzu düşürmemesine şaşırırken, Moody's'in düşürmesini ise doğal karşılayan, hatta hükümetin zor durumda kalacağını düşünerek içten içe sevinen) ecnebi aydınlarımızın Burhan Kuzu'nun Twitter'ın kapatılması isteğiyle Anayasa Mahkemesi'ne başvurması konusunda ne düşündüğünü az çok tahmin edebiliyoruz. Kişisel haklara saldırı sözkonusu olduğunda muhtemelen, kendilere hak gördüklerini Burhan Bey için uygun görmeyebileceklerdir.
Nemphomaniac filminin yasaklanması ya da Nuhun Gemisi filminin de aynı akıbetle karşılaşacağı yolundaki söylentilerin dolaşması, Twitter'in bir süre kapatılıp sonra açılması, Youtube'un da başına benzer akıbetin gelmesi gibi Hıristiyan Batılı bir zihniyetin aklının almayacağı uygulamalardan mutazarrır olanlarla, şu sorulara yanıt arayanları aynı zemin üzerinde buluşturabilmek kolay değil elbette:
Twitter hizmet verdiği ülkelerde vergi ödemek durumunda değil midir? Twitter, bir şirket olarak hesap açtıran 'cıvıldaş'larının hak ve özgürlükleri sözkonusu olduğunda meseleye sırtını dönebilir mi? 'Ya benim için yazılan hakaretleri sildir ya da tümden kapat. Twitter'dan başka iletişim kanalı yok mu?' diyen Burhan Kuzu, haksız mıdır?
Eğer evlerinizdeki tencereyi kaynatan iş dünyanız başkalarının sahip olduğu teknolojiyi benimsemek durumundaysa, savunma sanayinizin yine o başkalarının ürettiği yazılımlarla hayatını sürdürdüğü apaçık bir gerçeklikse ve Twitter veya Facebook, Youtube gibi sosyal medya kanallarının her biri, aslında iletişim alanında ünlü birer yabancı sermaye temsilcileri ise, yapılması gereken üç çözüme işaret etmemiz gerekiyor, demektir:
Bir: Kendi Twitter'ını kendin kur. Kendi Youtube'unu aç. Kendi yazılımlarını devreye sok. Vahşi özgürlük ortamından medenî ve beşeri özgürlük ortama geç…
İki: Söz konusu medya kanallarını yasaklamak yerine taleplerimizi karşılamaları için elinden gelen 'Milli' yasal süreçlerini devreye sok…
Üç: Her türlü bireysel ve/veya toplumsal saldırıyı, karşı bireysel ve/veya toplumsal saldırıyla geri püskürtmenin sistematiğini kur…
Dördüncü bir çözüm yolu bilen varsa söylesin…
Başbakan'ı gaza getirmeden iki kere düşünün
Sayın Başbakan Cumhurbaşkanlığını hak ediyor mu?
Ediyor. Hem de eni konu ediyor…
Mevcut Cumhurbaşkanımız hariç, Cumhurbaşkanlığı'na Sayın Başbakan'dan daha yakın kimse var mı?
Hayır yok…
Anavatan sendromu, yani Özal'ın Çankaya'ya çıkması sonucu Anavatan'ın erimesi tehditi, AK Parti için de kader midir?
Hayır olmayabilir…
Peki Başbakan'ın iki turlu Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanma şansı var mıdır?
Tabii ki vardır…
Öte yandan BDP ile işbirliği yapılsa bile kaybetme olasılığı var mıdır?
Evet, vardır… Bunu, bir iki soytarı dışında hangi ciddi araştırma şirketine sorsanız doğrulayacaktır.
Başbakan bugüne kadar hangi seçimi kaybetmiştir?..
Hiçbirini…
O zaman, Sayın Başbakan'ı 'Sen aslansın kaplansın; mutlaka kazanırsın!' diye dolduruşa getirmenin bir âlemi var mıdır? Onu hata yapmaya zorlamanın, AK Parti'nin yerel seçimde aldığı oyların BDP oylarıyla aritmetik toplamla %51'i geçeceğini hesaplamanın ve buradan alınan gazla Başbakan'a Çankaya yolları dar değilmiş gibi hava yaratmanın kime faydası olabilir?
Allahtan Başbakan henüz itibar etmiyor onu şimdiden aday ilan edenlere. Ölçüyor biçiyor. Her zaman yaptığı gibi… Aday olacaksa bile onun stratejisini ayrıca belirleyecektir. Ülkede Cumhurbaşkanlığı seçiminin koşulları ve bu konuda yürütülecek siyasi iletişim çalışmalarının biçim ve içeriği, siyasi iktidar yarışındaki biçim ve içeriklerden çok farklı olacaktır. O nedenle de elmalarla armutları toplayıp analiz yapmak, hüsrana neden olabilir…
Başbakan memleket ve kendisi hakkında en hayırlı kararı vermek üzere olayı ince eleyip sık dokuyacaktır… Dokumalıdır da… Yeter ki kendisi üzerinde kimse baskı kurmasın.
Türkiye'nin dünya üzerinde iyi konumlara gelmeyi hak etmesi konusuna Batı gibi 'tereddütle' bakan (Fitch'in notumuzu düşürmemesine şaşırırken, Moody's'in düşürmesini ise doğal karşılayan, hatta hükümetin zor durumda kalacağını düşünerek içten içe sevinen) ecnebi aydınlarımızın Burhan Kuzu'nun Twitter'ın kapatılması isteğiyle Anayasa Mahkemesi'ne başvurması konusunda ne düşündüğünü az çok tahmin edebiliyoruz. Kişisel haklara saldırı sözkonusu olduğunda muhtemelen, kendilere hak gördüklerini Burhan Bey için uygun görmeyebileceklerdir.
Nemphomaniac filminin yasaklanması ya da Nuhun Gemisi filminin de aynı akıbetle karşılaşacağı yolundaki söylentilerin dolaşması, Twitter'in bir süre kapatılıp sonra açılması, Youtube'un da başına benzer akıbetin gelmesi gibi Hıristiyan Batılı bir zihniyetin aklının almayacağı uygulamalardan mutazarrır olanlarla, şu sorulara yanıt arayanları aynı zemin üzerinde buluşturabilmek kolay değil elbette:
Twitter hizmet verdiği ülkelerde vergi ödemek durumunda değil midir? Twitter, bir şirket olarak hesap açtıran 'cıvıldaş'larının hak ve özgürlükleri sözkonusu olduğunda meseleye sırtını dönebilir mi? 'Ya benim için yazılan hakaretleri sildir ya da tümden kapat. Twitter'dan başka iletişim kanalı yok mu?' diyen Burhan Kuzu, haksız mıdır?
Eğer evlerinizdeki tencereyi kaynatan iş dünyanız başkalarının sahip olduğu teknolojiyi benimsemek durumundaysa, savunma sanayinizin yine o başkalarının ürettiği yazılımlarla hayatını sürdürdüğü apaçık bir gerçeklikse ve Twitter veya Facebook, Youtube gibi sosyal medya kanallarının her biri, aslında iletişim alanında ünlü birer yabancı sermaye temsilcileri ise, yapılması gereken üç çözüme işaret etmemiz gerekiyor, demektir:
Bir: Kendi Twitter'ını kendin kur. Kendi Youtube'unu aç. Kendi yazılımlarını devreye sok. Vahşi özgürlük ortamından medenî ve beşeri özgürlük ortama geç…
İki: Söz konusu medya kanallarını yasaklamak yerine taleplerimizi karşılamaları için elinden gelen 'Milli' yasal süreçlerini devreye sok…
Üç: Her türlü bireysel ve/veya toplumsal saldırıyı, karşı bireysel ve/veya toplumsal saldırıyla geri püskürtmenin sistematiğini kur…
Dördüncü bir çözüm yolu bilen varsa söylesin…
Başbakan'ı gaza getirmeden iki kere düşünün
Sayın Başbakan Cumhurbaşkanlığını hak ediyor mu?
Ediyor. Hem de eni konu ediyor…
Mevcut Cumhurbaşkanımız hariç, Cumhurbaşkanlığı'na Sayın Başbakan'dan daha yakın kimse var mı?
Hayır yok…
Anavatan sendromu, yani Özal'ın Çankaya'ya çıkması sonucu Anavatan'ın erimesi tehditi, AK Parti için de kader midir?
Hayır olmayabilir…
Peki Başbakan'ın iki turlu Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanma şansı var mıdır?
Tabii ki vardır…
Öte yandan BDP ile işbirliği yapılsa bile kaybetme olasılığı var mıdır?
Evet, vardır… Bunu, bir iki soytarı dışında hangi ciddi araştırma şirketine sorsanız doğrulayacaktır.
Başbakan bugüne kadar hangi seçimi kaybetmiştir?..
Hiçbirini…
O zaman, Sayın Başbakan'ı 'Sen aslansın kaplansın; mutlaka kazanırsın!' diye dolduruşa getirmenin bir âlemi var mıdır? Onu hata yapmaya zorlamanın, AK Parti'nin yerel seçimde aldığı oyların BDP oylarıyla aritmetik toplamla %51'i geçeceğini hesaplamanın ve buradan alınan gazla Başbakan'a Çankaya yolları dar değilmiş gibi hava yaratmanın kime faydası olabilir?
Allahtan Başbakan henüz itibar etmiyor onu şimdiden aday ilan edenlere. Ölçüyor biçiyor. Her zaman yaptığı gibi… Aday olacaksa bile onun stratejisini ayrıca belirleyecektir. Ülkede Cumhurbaşkanlığı seçiminin koşulları ve bu konuda yürütülecek siyasi iletişim çalışmalarının biçim ve içeriği, siyasi iktidar yarışındaki biçim ve içeriklerden çok farklı olacaktır. O nedenle de elmalarla armutları toplayıp analiz yapmak, hüsrana neden olabilir…
Başbakan memleket ve kendisi hakkında en hayırlı kararı vermek üzere olayı ince eleyip sık dokuyacaktır… Dokumalıdır da… Yeter ki kendisi üzerinde kimse baskı kurmasın.