Kim kurtaracak bagajlardan?..
16 haziran 2015 yeni şafak
Samimiyetle itiraf etmeliyim. Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, icabet edilmeyeceğini bile bile, tüm seçim kampanyasını kendisine saldırmakla geçirmiş, oysa en azından makama saygıdan dolayı katılmaları beklenen 3 lideri Beştepe'yedavet etmesinin arkasındaki stratejiyi çözmekte zorlanmaktayım…
Hani, siyaset bilimcisi değiliz; ama hasbelkader siyasi iletişime bir miktar kafamız basar. Bu 'hamle' de bir tür siyasi iletişim hamlesiolmalı, değil mi?.. Hayıflanmamız o nedenledir işte…
Bir dizi çıkarsama uydurulabilir… Mesela Sayın Cumhurbaşkanı'nın “Bütün yolları denedim, olmadı onun için de erken (tekrar) seçime gidiyoruz” diyebilmek için bu hamleyi yaptığı söylenebilir…
Ya da, (akla ziyan bir durum olsa da) “Koalisyon müzakerelerini, bu nedenle de bu tür ikili görüşmeleri yürütmesi gereken kişi, hükümeti kurmakla görevlendireceği ilk lider olan Başbakan Ahmet Davutoğlu iken, onu by-pass yaparak doğrudan görüşmelere girişmek suretiyle, 3 lider kendisini reddetse dahi, seçimlerdeki puan kaybından sorumlu tuttuğu Davutoğlu'nu zor durumda bırakarak bir taşla iki kuş vurmayı hedeflemektedir…”
İşte tam tipik müphemiyet durumu. Bilindiği üzere iletişimin baş düşmanıdır, müphemiyet (belirsizlik). Herkes bilmediği, bilgilendirilmediği çelişik durumlarda durmadan 'tevatür' üretir. Çünkü iletişim bir tatmin aracıdır. İletişim kanalı çalışmazsa, önüne gelen o kanala bir şeyler atar. Ve ortaya algılama kaosu çıkar.
Buna Ahmet Sever Bey'in kitabı da dâhildir… Orada da ortada son derece ciddi bir iletişim sorunu, bir tür mini kriz vardır. Bunu halletmesi gereken kişiler, krizin baş aktörleridir. Ve de AK Parti'nin üzerine gelecek her türlü karanlık bulutu kovalaması gereken Parti Başkanı ve Sayın Başbakan…
Nedir buradaki 'tevatür'?.. “Bazı güçler Sayın Gül'ü Erdoğan'a karşı 'sahaya sürmeye' çalışıyor”, “Kitabın zamanlaması ve yayınlayan yayınevi çok manidardır”, “Erdoğan ile Gül arasında su sızmaz, orada yazılanların hakikatle alakası yoktur” vb…
Bu arada Sayın Bülent Arınç'ın Melih Gökçek'le ilgili verdiği beyanatı da unutmamak gerekir. Hani 'zılgıt' vs meselesi… O da orada kaldı…
Masaya yumruğu vurması gereken lider herhalde AK Parti'nin Başkanıdır. Hani 'Analiz ve Paraliz' başlıklı yazımızda, işin iletişim boyutunda bir an önce harekete geçilmesi ve 'hız' meselesinin üzerine biraz daha odaklanarak gidilmesi olayına önem vermesini savunduğumuz Sayın Başbakan…
Erken seçime gidilse de, koalisyon kurulsa da, AK Parti bu bagajlarla yürümemeli…
Gençler beni eğitti…
Seçim sonrası siyasi iletişime boğazımıza kadar saplanıp kaldığımız günlerde Arama - Kurtarma – Ekoloji odaklı çalışmalar yapan 21 yıllık gönüllülük kuruluşu GEA'dan davet aldım…
2007'den bu yana yürüttükleri Hayat Stajı programı çerçevesinde bir konferans vermemi istediler. 18 – 30 yaş grubunda gençlerin iş hayatından tecrübeli yönetici ve liderlerle buluşturulduğu bu etkinlik zincirinden benden önce de Sayın Ersin Özince konuşmuştu. Bugüne kadar 70'e yakın üst düzey yönetici konuşmuş. 1455 genç katılmış. 83 farklı konu işlenmiş. Biz de “Yenilenmeyi Yönetmek” üzerine konuştuk.
Akşamın bir saati bu kadar ciddi bir konu için hangi genç kalkar gelir, diye bir hayli tereddütle gittik. Üsküdar Fıstıkağacı'nda olağanüstü keyifli, hayli eski, Balyan Kardeşler tarafından inşa edilmiş bir köşkte faaliyet gösteriyorlar.
Konferans için bahçeyi hazırlamışlar… Katılım müthişti… Hem sayısal hem de motivasyon açısından. Sonrasında Koordinatör Umut Dinçşahin bize binayı gezdirdi. Sadece kurtarma değil, insanların müzik, heykel, hatta yemek pişirme gibi alanlarda yeteneklerini geliştirdiği salonlar ve 3000 kitaplık kütüphane var. En çok dikkatimi duvarda asılı kocaman “Atina Okulu” resminin posteri oldu. Bir de Mevlana Odası adını verdikleri bir derslikleri…
GEA'nın 19 şubesi, 1115 gönüllüsü, 246 ulusal operasyon ve destek ekip varmış. AFAD ve üyesi oldukları 112 uluslararası kuruluşun desteği ile şuralarda arama kurtarma çalışmalarına katılmışlar ve pek çok can kurtarmışlar: Tayvan, El Salvador, Guatemala, Hindistan, Cezayir, İran, Fas, Güney Asya – Sri Lanka, Pakistan, Filipinler, Endonezya, Haiti, Japonya (Sevgi Köprüsü Projesi).
Umut Bey, “Araç, kurtarma ekipmanı gibi alt yapı sorunlarımızı çözdük. Maddi olarak fazla bir desteğe ihtiyacımız yok. Ancak felaket anında olay yerine intikalde desteğe çok ihtiyacımız oluyor…” dedi.
Bizim kuşak için “Y kuşağını anlamak değil, sevmek durumundayız” sözünün geçerli olduğunu düşünürdüm. Ancak oradaki gençlerin katılımını ve GEA'cıları tanıdıktan ve onlardan 'eğitim' aldıktan sonra, gençleri anlamaya başladığımı da söyleyebilirim…
Hani, siyaset bilimcisi değiliz; ama hasbelkader siyasi iletişime bir miktar kafamız basar. Bu 'hamle' de bir tür siyasi iletişim hamlesiolmalı, değil mi?.. Hayıflanmamız o nedenledir işte…
Bir dizi çıkarsama uydurulabilir… Mesela Sayın Cumhurbaşkanı'nın “Bütün yolları denedim, olmadı onun için de erken (tekrar) seçime gidiyoruz” diyebilmek için bu hamleyi yaptığı söylenebilir…
Ya da, (akla ziyan bir durum olsa da) “Koalisyon müzakerelerini, bu nedenle de bu tür ikili görüşmeleri yürütmesi gereken kişi, hükümeti kurmakla görevlendireceği ilk lider olan Başbakan Ahmet Davutoğlu iken, onu by-pass yaparak doğrudan görüşmelere girişmek suretiyle, 3 lider kendisini reddetse dahi, seçimlerdeki puan kaybından sorumlu tuttuğu Davutoğlu'nu zor durumda bırakarak bir taşla iki kuş vurmayı hedeflemektedir…”
İşte tam tipik müphemiyet durumu. Bilindiği üzere iletişimin baş düşmanıdır, müphemiyet (belirsizlik). Herkes bilmediği, bilgilendirilmediği çelişik durumlarda durmadan 'tevatür' üretir. Çünkü iletişim bir tatmin aracıdır. İletişim kanalı çalışmazsa, önüne gelen o kanala bir şeyler atar. Ve ortaya algılama kaosu çıkar.
Buna Ahmet Sever Bey'in kitabı da dâhildir… Orada da ortada son derece ciddi bir iletişim sorunu, bir tür mini kriz vardır. Bunu halletmesi gereken kişiler, krizin baş aktörleridir. Ve de AK Parti'nin üzerine gelecek her türlü karanlık bulutu kovalaması gereken Parti Başkanı ve Sayın Başbakan…
Nedir buradaki 'tevatür'?.. “Bazı güçler Sayın Gül'ü Erdoğan'a karşı 'sahaya sürmeye' çalışıyor”, “Kitabın zamanlaması ve yayınlayan yayınevi çok manidardır”, “Erdoğan ile Gül arasında su sızmaz, orada yazılanların hakikatle alakası yoktur” vb…
Bu arada Sayın Bülent Arınç'ın Melih Gökçek'le ilgili verdiği beyanatı da unutmamak gerekir. Hani 'zılgıt' vs meselesi… O da orada kaldı…
Masaya yumruğu vurması gereken lider herhalde AK Parti'nin Başkanıdır. Hani 'Analiz ve Paraliz' başlıklı yazımızda, işin iletişim boyutunda bir an önce harekete geçilmesi ve 'hız' meselesinin üzerine biraz daha odaklanarak gidilmesi olayına önem vermesini savunduğumuz Sayın Başbakan…
Erken seçime gidilse de, koalisyon kurulsa da, AK Parti bu bagajlarla yürümemeli…
Gençler beni eğitti…
Seçim sonrası siyasi iletişime boğazımıza kadar saplanıp kaldığımız günlerde Arama - Kurtarma – Ekoloji odaklı çalışmalar yapan 21 yıllık gönüllülük kuruluşu GEA'dan davet aldım…
2007'den bu yana yürüttükleri Hayat Stajı programı çerçevesinde bir konferans vermemi istediler. 18 – 30 yaş grubunda gençlerin iş hayatından tecrübeli yönetici ve liderlerle buluşturulduğu bu etkinlik zincirinden benden önce de Sayın Ersin Özince konuşmuştu. Bugüne kadar 70'e yakın üst düzey yönetici konuşmuş. 1455 genç katılmış. 83 farklı konu işlenmiş. Biz de “Yenilenmeyi Yönetmek” üzerine konuştuk.
Akşamın bir saati bu kadar ciddi bir konu için hangi genç kalkar gelir, diye bir hayli tereddütle gittik. Üsküdar Fıstıkağacı'nda olağanüstü keyifli, hayli eski, Balyan Kardeşler tarafından inşa edilmiş bir köşkte faaliyet gösteriyorlar.
Konferans için bahçeyi hazırlamışlar… Katılım müthişti… Hem sayısal hem de motivasyon açısından. Sonrasında Koordinatör Umut Dinçşahin bize binayı gezdirdi. Sadece kurtarma değil, insanların müzik, heykel, hatta yemek pişirme gibi alanlarda yeteneklerini geliştirdiği salonlar ve 3000 kitaplık kütüphane var. En çok dikkatimi duvarda asılı kocaman “Atina Okulu” resminin posteri oldu. Bir de Mevlana Odası adını verdikleri bir derslikleri…
GEA'nın 19 şubesi, 1115 gönüllüsü, 246 ulusal operasyon ve destek ekip varmış. AFAD ve üyesi oldukları 112 uluslararası kuruluşun desteği ile şuralarda arama kurtarma çalışmalarına katılmışlar ve pek çok can kurtarmışlar: Tayvan, El Salvador, Guatemala, Hindistan, Cezayir, İran, Fas, Güney Asya – Sri Lanka, Pakistan, Filipinler, Endonezya, Haiti, Japonya (Sevgi Köprüsü Projesi).
Umut Bey, “Araç, kurtarma ekipmanı gibi alt yapı sorunlarımızı çözdük. Maddi olarak fazla bir desteğe ihtiyacımız yok. Ancak felaket anında olay yerine intikalde desteğe çok ihtiyacımız oluyor…” dedi.
Bizim kuşak için “Y kuşağını anlamak değil, sevmek durumundayız” sözünün geçerli olduğunu düşünürdüm. Ancak oradaki gençlerin katılımını ve GEA'cıları tanıdıktan ve onlardan 'eğitim' aldıktan sonra, gençleri anlamaya başladığımı da söyleyebilirim…