‘Ümit fakirin ekmeği’ : 5. parti rüyası…
22 EKİM 2015
Kaldı 9 gün… Sürpriz flaş haber CHP'nin 'eksantrik' üst kademe entelektüel yöneticilerinden Sayın Gürsel Tekin'den geldi…
“Türkiye yarın Suriye'ye girecek” şeklindeki büyük kehaneti (!), bir türlü gerçekleşmemiş olmasına hiç aldırmadan yeni bir kehanet ortaya atmasındaki cesareti karşısında büyük takdir ve saygı duygusuyla sarsıldığımız bu necip politikacımız, bu sefer de şöyle buyurmuş:
“Siyaset bu sorunu aşacaktır. Aşamayacağı bilinçli bir şekilde yandaş kamuoyu şirketleri, devletin bakanlıklarında rant peşinde koşanların algı operasyonu. 1 Kasım'da bu sonuç kesinlikle değişecektir. Ancak şunu söylemeliyim ki seçimlerden sonra bir 5. Parti olacak. AKP'den kopmalarla yeni bir parti kurulacak.”
Kendisini bu 'Kehanetinde' bu kez MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de yalnız bırakmamış: “5. Parti yolda, AKP'den kopmalar olacak''…
CHP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Bekaroğlu, Tekin'in yalanlamayı bile göze alarak biraz daha itidalli konuşmuş…
Bekaroğlu: “5. Parti gibi formüllerin spekülasyonlar olduğunu düşünüyorum. Bu sorun siyasi partilerin seçim sonrasında ortak müşterekler bulup, Türkiye'nin kangrenleşmiş temel sorunlarının çözümünde birleşen bir protokolle koalisyon kurarlar. Dünyada böyle çözülmüştür, doğrusu budur, bölerek, biçerek siyasette sorun çözmeye kalkmak doğru değildir, dışarıdan müdahaledir ve daha büyük sorunlara yol açar.”
Bu arkadaşlar da bir kere millî iradeye (göbeğini kaşıyan, bidon kafalı halka) ve kendi güçlerine güvenseler dişimi kıracağım… Ya silahlı kuvvetlere darbe yaptırıp iş başına geçecekler, ya 11. Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül'ü tahrik edip AK Parti'yi böldürecekler ('Böl ve yönet' şeklindeki İngiliz siyaseti gibi) ya da işte AK Parti'nin içinde bir 5'inci kol faaliyeti organize edecekler…
Sayın Gül'ün dünkü reaksiyonu ibret vericidir: “Taraf gazetesinin bugünkü manşetinde bana atfedilen ifadeler tamamen yalan, uydurma ve art niyetlidir. Beni tanıyanlar en ağır eleştirilerimde dahi bu gibi ifadeler ve böyle bir üslup kullanmayacağımı çok iyi bilir. Son dönemde şahsımı günlük siyasi polemiklerin içerisine çekmeye yönelik bazı gayretleri üzülerek takip ediyorum. Bilinmesini isterim ki tek arzum ülkemizin birlik ve beraberlik içerisinde istikrar ve refaha kavuşmasıdır”
Türk Silahlı Kuvvetleri'ne gelince; bunların dümen suyundan çıkalı çok oldu. Silahlı Kuvvetler kimsenin dümen suyunda değildir artık; TSK için ille de bir dümen suyu aranacaksa, bunu, milletin bağrında aramak gerekir. Yeter ki onun yerlerde süründüğümüz itibarını, hak ettiği ölçüde fazlasıyla iade edelim…
Bazı CHP'li kurmaylara bir kez daha hatırlatmakta yarar var:
İktidar, boş rüyalar ve hüsnü kuruntularla; başkalarının gücüne dayanarak, halkı küçümseyerek; ya da halka şirin görüneceğim diye kara çarşaflar içinde sadece iki gözü görünen iki kadına CHP rozeti takarak olunmuyor; üç haslet gerekiyor iktidar için bir de bunları zamk göreviyle bir arada tutacak bir çatı…
1. Büyük Lider; 2. Büyük Fikir; 3. Büyük teşkilat ve nihayet geniş bir ittifaklar ağı… Sen bunları bırak; ordudan, olmadı bir önceki Cumhurbaşkanı'ndan, olmadı Paralelcilerden, o da olmadı AK Parti'nin bölünmesinden medet um…
Türkiye'nin muhalefet sorunu bitmeyecek mi hiç?..
İki kriz, iki farklı kriz yönetimi…
En sevdiğim kebapçılardan biridir Develi… 'Et lokantası' denince, sadece Türkiye'de değil dünyada Beyti'den başkasını tanımam… Balık deyince Kıyı'dan başkasını… Kebap deyince (Dönerci dışında) çok yer sayarım… Köşe'den başlarım, Hamdi ile devam ederim; Sahan'a uğrarım. Oradan Mabeyn'e geçerim; Ramazan Bingöl'ü ihmal etmem ve daha pek çokları. Ama illa özelikle Samatya'dan kalma alışkanlıkla ki arada bir Develi yaparız.
O nedenle haberi okuyunca içim iki kere 'Cız' etti:
Develi'de oyun odasına anne babalar çocuklarını bırakmış ve kimliği bilinmeyen bir sapık da bir kız çocuğunun üstüne asitli sıvı atmış. Sıvı etrafa sıçramış diğer çocuklarda da yanıklar oluşmuş. Kız çocuğunda ise kör olma tehlikesi varmış… Sosyal medya bu haberle çalkalanmış durmuş. Söylenen o ki, lokantada bulunan 120 kameradan hiçbiri çalışmıyormuş… Ancak buna rağmen eşkali belirlenen saldırgan aranıyormuş.
Peki bu gelişmeler karşısında Develi ne yapmış?..
Şu ana kadar yapılabilecek en yanlış şeyi yapmış: Yani hiçbir şey yapmamış… Ya da yapmış da biz duymadık. Bu da yapmamış gibi bir şeydir zaten…
Onlara tek tavsiyem şu: İnternete girip bir araştırsınlar. Şu kriz yönetimi hikâyesini okusunlar:
Mc Donald's'dan araba ile kahve alan 79 yaşında bir kadın (sürücü değil) 49 Cent'lik kahveyi aldıktan sonra bacaklarının arasına koyar ve kapağını açıp içine şeker ve süttozu atmaya çalışır. O sırada dökülen kahve kadının bacak iç kısımlarında 3. dereceden yanığa yol açar. Hastaneye kaldırılan kadın 8 gün süre hastanede yatar ve 2 yıl boyunca çok sayıda deri yamalama ameliyatı geçirir. Bu işlemlere 20.000 USD harcayan kadına Mc Donald'ın önerdiği rakam 800 Dolar'dır.
Bu sırada Mc Donald's dan verilen kahvenin ısısı 82-89 derecedir. Mc Donald's aleyhine açılan tazminat davası sonuçlandığında 2.9 milyon Dolar tazminata karar verilir. Daha sonra bu rakam 480.000 Dolar'a indirilir. O yıllarda Mc Donald›s bu parayı 8.5 saatte sattığı kahveden kazanmaktadır…
Her ne kadar Türkiye'de Burger King'i sollaması neredeyse imkânsız olsa'da dünyada çok büyük bir pazar payına ve marka değerine sahip olan McDonald'sın başarısını krizleri adam gibi yönetmesine borçlu olduğu söylenebilir.
Bir de Bosch'un kurucusu Robert Bosch'un destansı sözünü hatırlayalım: “İnsanların Güvenini Kaybetmektense, Para Kaybetmeyi Tercih Ederim” …
“Türkiye yarın Suriye'ye girecek” şeklindeki büyük kehaneti (!), bir türlü gerçekleşmemiş olmasına hiç aldırmadan yeni bir kehanet ortaya atmasındaki cesareti karşısında büyük takdir ve saygı duygusuyla sarsıldığımız bu necip politikacımız, bu sefer de şöyle buyurmuş:
“Siyaset bu sorunu aşacaktır. Aşamayacağı bilinçli bir şekilde yandaş kamuoyu şirketleri, devletin bakanlıklarında rant peşinde koşanların algı operasyonu. 1 Kasım'da bu sonuç kesinlikle değişecektir. Ancak şunu söylemeliyim ki seçimlerden sonra bir 5. Parti olacak. AKP'den kopmalarla yeni bir parti kurulacak.”
Kendisini bu 'Kehanetinde' bu kez MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de yalnız bırakmamış: “5. Parti yolda, AKP'den kopmalar olacak''…
CHP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Bekaroğlu, Tekin'in yalanlamayı bile göze alarak biraz daha itidalli konuşmuş…
Bekaroğlu: “5. Parti gibi formüllerin spekülasyonlar olduğunu düşünüyorum. Bu sorun siyasi partilerin seçim sonrasında ortak müşterekler bulup, Türkiye'nin kangrenleşmiş temel sorunlarının çözümünde birleşen bir protokolle koalisyon kurarlar. Dünyada böyle çözülmüştür, doğrusu budur, bölerek, biçerek siyasette sorun çözmeye kalkmak doğru değildir, dışarıdan müdahaledir ve daha büyük sorunlara yol açar.”
Bu arkadaşlar da bir kere millî iradeye (göbeğini kaşıyan, bidon kafalı halka) ve kendi güçlerine güvenseler dişimi kıracağım… Ya silahlı kuvvetlere darbe yaptırıp iş başına geçecekler, ya 11. Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül'ü tahrik edip AK Parti'yi böldürecekler ('Böl ve yönet' şeklindeki İngiliz siyaseti gibi) ya da işte AK Parti'nin içinde bir 5'inci kol faaliyeti organize edecekler…
Sayın Gül'ün dünkü reaksiyonu ibret vericidir: “Taraf gazetesinin bugünkü manşetinde bana atfedilen ifadeler tamamen yalan, uydurma ve art niyetlidir. Beni tanıyanlar en ağır eleştirilerimde dahi bu gibi ifadeler ve böyle bir üslup kullanmayacağımı çok iyi bilir. Son dönemde şahsımı günlük siyasi polemiklerin içerisine çekmeye yönelik bazı gayretleri üzülerek takip ediyorum. Bilinmesini isterim ki tek arzum ülkemizin birlik ve beraberlik içerisinde istikrar ve refaha kavuşmasıdır”
Türk Silahlı Kuvvetleri'ne gelince; bunların dümen suyundan çıkalı çok oldu. Silahlı Kuvvetler kimsenin dümen suyunda değildir artık; TSK için ille de bir dümen suyu aranacaksa, bunu, milletin bağrında aramak gerekir. Yeter ki onun yerlerde süründüğümüz itibarını, hak ettiği ölçüde fazlasıyla iade edelim…
Bazı CHP'li kurmaylara bir kez daha hatırlatmakta yarar var:
İktidar, boş rüyalar ve hüsnü kuruntularla; başkalarının gücüne dayanarak, halkı küçümseyerek; ya da halka şirin görüneceğim diye kara çarşaflar içinde sadece iki gözü görünen iki kadına CHP rozeti takarak olunmuyor; üç haslet gerekiyor iktidar için bir de bunları zamk göreviyle bir arada tutacak bir çatı…
1. Büyük Lider; 2. Büyük Fikir; 3. Büyük teşkilat ve nihayet geniş bir ittifaklar ağı… Sen bunları bırak; ordudan, olmadı bir önceki Cumhurbaşkanı'ndan, olmadı Paralelcilerden, o da olmadı AK Parti'nin bölünmesinden medet um…
Türkiye'nin muhalefet sorunu bitmeyecek mi hiç?..
İki kriz, iki farklı kriz yönetimi…
En sevdiğim kebapçılardan biridir Develi… 'Et lokantası' denince, sadece Türkiye'de değil dünyada Beyti'den başkasını tanımam… Balık deyince Kıyı'dan başkasını… Kebap deyince (Dönerci dışında) çok yer sayarım… Köşe'den başlarım, Hamdi ile devam ederim; Sahan'a uğrarım. Oradan Mabeyn'e geçerim; Ramazan Bingöl'ü ihmal etmem ve daha pek çokları. Ama illa özelikle Samatya'dan kalma alışkanlıkla ki arada bir Develi yaparız.
O nedenle haberi okuyunca içim iki kere 'Cız' etti:
Develi'de oyun odasına anne babalar çocuklarını bırakmış ve kimliği bilinmeyen bir sapık da bir kız çocuğunun üstüne asitli sıvı atmış. Sıvı etrafa sıçramış diğer çocuklarda da yanıklar oluşmuş. Kız çocuğunda ise kör olma tehlikesi varmış… Sosyal medya bu haberle çalkalanmış durmuş. Söylenen o ki, lokantada bulunan 120 kameradan hiçbiri çalışmıyormuş… Ancak buna rağmen eşkali belirlenen saldırgan aranıyormuş.
Peki bu gelişmeler karşısında Develi ne yapmış?..
Şu ana kadar yapılabilecek en yanlış şeyi yapmış: Yani hiçbir şey yapmamış… Ya da yapmış da biz duymadık. Bu da yapmamış gibi bir şeydir zaten…
Onlara tek tavsiyem şu: İnternete girip bir araştırsınlar. Şu kriz yönetimi hikâyesini okusunlar:
Mc Donald's'dan araba ile kahve alan 79 yaşında bir kadın (sürücü değil) 49 Cent'lik kahveyi aldıktan sonra bacaklarının arasına koyar ve kapağını açıp içine şeker ve süttozu atmaya çalışır. O sırada dökülen kahve kadının bacak iç kısımlarında 3. dereceden yanığa yol açar. Hastaneye kaldırılan kadın 8 gün süre hastanede yatar ve 2 yıl boyunca çok sayıda deri yamalama ameliyatı geçirir. Bu işlemlere 20.000 USD harcayan kadına Mc Donald'ın önerdiği rakam 800 Dolar'dır.
Bu sırada Mc Donald's dan verilen kahvenin ısısı 82-89 derecedir. Mc Donald's aleyhine açılan tazminat davası sonuçlandığında 2.9 milyon Dolar tazminata karar verilir. Daha sonra bu rakam 480.000 Dolar'a indirilir. O yıllarda Mc Donald›s bu parayı 8.5 saatte sattığı kahveden kazanmaktadır…
Her ne kadar Türkiye'de Burger King'i sollaması neredeyse imkânsız olsa'da dünyada çok büyük bir pazar payına ve marka değerine sahip olan McDonald'sın başarısını krizleri adam gibi yönetmesine borçlu olduğu söylenebilir.
Bir de Bosch'un kurucusu Robert Bosch'un destansı sözünü hatırlayalım: “İnsanların Güvenini Kaybetmektense, Para Kaybetmeyi Tercih Ederim” …