MHP bir lider partisidir
17 mayıs 2016 Yeni Şafak
Ben meseleye her zaman olduğu gibi uzmanlığımız gereği üç pencereden bakıyorum:
1. Siyasi iletişim boyutuyla
2. Reel politik çerçevede
3. Sonuç odaklılık ilkesiyle
Bir: Siyasi iletişim açısından gözüken (gösterilen), algılanan manzara özetle şudur: Kendi içinde dörde bölünmüş, dört lider adaylı bir muhalif grup var. Bunların tek amacı bulunmakta: Başarısız bulduklarını iddia ettikleri Sayın Devlet Bahçeli'yi devirmek. Bu nedenle olağan genel kurulu beklemeden imza toplayarak bir 'baskın genel kurul' düzenlemek istiyorlar. Konu mahkemeye intikal ediyor. Mahkemeler savaşının ilk round'unu Devlet Bey kazanıyor.
İki: Reel politik açıdan imza toplayıp genel kurul düzenleme, bizim değer sistemimizde takdir ve beğeni ile karşılanmaz. İtidal asıldır. “Efendi gibi olağan genel kurul beklenir. Orada kozlar paylaşılır”… Ortak akıl ve kamu vicdanı hemen şöyle çalışır (Hollywood filmlerinden ve tarih kitaplarından mülhem): Ortada bir düzenli ordu ve dirlik düzenlik yanlısı iktidar var; öte yanda da onları devirmeye çalışan bir 'âsiler grubu'… Bu son vakada bu âsiler grubuna bir de 'cemaatçi' algısı eklenmiştir ki, işin iletişim boyutunda bu algıdan kurtulmak için herhangi bir aksiyon almayan grup (zaman zaman kendi içinde de ayrılığa düşerek) Pennsylvania'nın desteklediği bir hareket olarak her an tarihe mal olabilir.
Üç: MHP bir lider partisidir. Kadro partisi değil. Ayrıca Türkiye'de siyasi partiler yasası liderin lider kalmasını sağlamak üzere inşa edilmiştir. Hele de MHP gibi partiler o militan yanlarıyla bu tür, darbe gibi algılanabilecek girişimlerden liderlerini güçlendirerek çıkarlar. Yani doğal, otodinamik parti tabanını arkasına alacak bir gelişme olmadığı sürece MHP'de lider değişmesi neredeyse imkânsızdır…
Gelelim meselenin bir de Bahçeli cephesine… Bu noktada da araştırma şirketi Anar'ın Genel Müdürü, kadim dostumuz Dr. İbrahim Uslu'nun dün attığı Tweet'teki görüşe tamamen katılıyoruz:
“Bahçeli mahkeme kararları ile koltuğunu korusa bile partinin bütünlüğünü koruyamaz. Parti içi demokrasi ve geniş istişarelerle krizi aşmalı.”
Burada sıklıkla belirttiğimiz bir görüşün altını bir kez daha çizelim. Demokrasilerde muhalefetin bu kadar zayıflaması, iktidar partisi için hiç de sağlıklı bir durum değildir. Zıddı zayıf olan taraf hiçbir zaman güçlenemez, tersine kendi zıddını içinde üretmeye başlar.(Bkz. Eski Yunan ve İslam âlemi düşünürleri, felsefecileri, mantıkçıları)… Bu durum da önce bürokratik oligarşiye sonra da bizzat AK Parti'ye ciddi hasar verebilir.
Başbakan–Toto'cuları hüsran bekliyor…
Pazar günü AK Parti'nin yeni Başkanı ve Başbakanı kim olacak?
Sayın Cumhurbaşkanı'nı bir miktar tanıyan biri, Başbakan–Toto işine hiç girmez. Tahmin falan yürütmez. Çünkü Sayın Cumhurbaşkanı'nda liderlik vasıflarından en önemlilerinden biri mebzul miktarda mevcuttur. Sıradan, herkesin aklına gelen şekilde hareket etmez. Eşleri Emine Hanımefendi bile pek çok konuda kararlarından haberdar olmadığını açıklamıştı.
Sayın Ahmet Davutoğlu'nun adının ne zaman ortaya çıktığını bir hatırlayalım. Hangi Başbakan-Toto'da adı kaçıncı sırada anılıyordu?...
Bu sefer de durum farklı değil. Parti'de temayül yoklamasına dün başlanmış. İl ve belediye başkanları, MKYK başta olmak üzere parti kurullarının üyelerine de başvurulacakmış.
Yoklamalara 800'e yakın kişi katılacakmış. Kurmaylardan oluşan 10 kişilik Üst Kurul, gelecek cevapları analiz ederek muhtemel adayları belirleyecekmiş. Son istişare Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yapılacak ve 'yeni başbakan' Perşembe ya da Cuma'ya açıklanacakmış.
Bu akışın doğal sonucu olarak o listede ilk sırada çıkan kişiyi de aday gösterecekler değil mi?..
İşte buna beni kimse inandıramaz… 2005'te ilk baskısı yayınlanan ve bugüne kadar 7 baskı yapmış olan “Algılama Yönetimi” adlı kitabımızın ayracının da üzerinde yazan o cümle, Sayın Cumhurbaşkanı gibi liderler için birebir geçerlidir:
“Çoğunluğun arzularına uyarak farklı ve yeni şeyler ortaya koymak kesinlikle mümkün değildir.”
Ben bir tek şey söylemekle yetineyim: Başbakan–Toto oynayanlar bir kez daha yanılacaklar. En iyisi büyük resmi görüp, tahminini fikrinmiş gibi söylememeyi başarmaya çalışmak…
1. Siyasi iletişim boyutuyla
2. Reel politik çerçevede
3. Sonuç odaklılık ilkesiyle
Bir: Siyasi iletişim açısından gözüken (gösterilen), algılanan manzara özetle şudur: Kendi içinde dörde bölünmüş, dört lider adaylı bir muhalif grup var. Bunların tek amacı bulunmakta: Başarısız bulduklarını iddia ettikleri Sayın Devlet Bahçeli'yi devirmek. Bu nedenle olağan genel kurulu beklemeden imza toplayarak bir 'baskın genel kurul' düzenlemek istiyorlar. Konu mahkemeye intikal ediyor. Mahkemeler savaşının ilk round'unu Devlet Bey kazanıyor.
İki: Reel politik açıdan imza toplayıp genel kurul düzenleme, bizim değer sistemimizde takdir ve beğeni ile karşılanmaz. İtidal asıldır. “Efendi gibi olağan genel kurul beklenir. Orada kozlar paylaşılır”… Ortak akıl ve kamu vicdanı hemen şöyle çalışır (Hollywood filmlerinden ve tarih kitaplarından mülhem): Ortada bir düzenli ordu ve dirlik düzenlik yanlısı iktidar var; öte yanda da onları devirmeye çalışan bir 'âsiler grubu'… Bu son vakada bu âsiler grubuna bir de 'cemaatçi' algısı eklenmiştir ki, işin iletişim boyutunda bu algıdan kurtulmak için herhangi bir aksiyon almayan grup (zaman zaman kendi içinde de ayrılığa düşerek) Pennsylvania'nın desteklediği bir hareket olarak her an tarihe mal olabilir.
Üç: MHP bir lider partisidir. Kadro partisi değil. Ayrıca Türkiye'de siyasi partiler yasası liderin lider kalmasını sağlamak üzere inşa edilmiştir. Hele de MHP gibi partiler o militan yanlarıyla bu tür, darbe gibi algılanabilecek girişimlerden liderlerini güçlendirerek çıkarlar. Yani doğal, otodinamik parti tabanını arkasına alacak bir gelişme olmadığı sürece MHP'de lider değişmesi neredeyse imkânsızdır…
Gelelim meselenin bir de Bahçeli cephesine… Bu noktada da araştırma şirketi Anar'ın Genel Müdürü, kadim dostumuz Dr. İbrahim Uslu'nun dün attığı Tweet'teki görüşe tamamen katılıyoruz:
“Bahçeli mahkeme kararları ile koltuğunu korusa bile partinin bütünlüğünü koruyamaz. Parti içi demokrasi ve geniş istişarelerle krizi aşmalı.”
Burada sıklıkla belirttiğimiz bir görüşün altını bir kez daha çizelim. Demokrasilerde muhalefetin bu kadar zayıflaması, iktidar partisi için hiç de sağlıklı bir durum değildir. Zıddı zayıf olan taraf hiçbir zaman güçlenemez, tersine kendi zıddını içinde üretmeye başlar.(Bkz. Eski Yunan ve İslam âlemi düşünürleri, felsefecileri, mantıkçıları)… Bu durum da önce bürokratik oligarşiye sonra da bizzat AK Parti'ye ciddi hasar verebilir.
Başbakan–Toto'cuları hüsran bekliyor…
Pazar günü AK Parti'nin yeni Başkanı ve Başbakanı kim olacak?
Sayın Cumhurbaşkanı'nı bir miktar tanıyan biri, Başbakan–Toto işine hiç girmez. Tahmin falan yürütmez. Çünkü Sayın Cumhurbaşkanı'nda liderlik vasıflarından en önemlilerinden biri mebzul miktarda mevcuttur. Sıradan, herkesin aklına gelen şekilde hareket etmez. Eşleri Emine Hanımefendi bile pek çok konuda kararlarından haberdar olmadığını açıklamıştı.
Sayın Ahmet Davutoğlu'nun adının ne zaman ortaya çıktığını bir hatırlayalım. Hangi Başbakan-Toto'da adı kaçıncı sırada anılıyordu?...
Bu sefer de durum farklı değil. Parti'de temayül yoklamasına dün başlanmış. İl ve belediye başkanları, MKYK başta olmak üzere parti kurullarının üyelerine de başvurulacakmış.
Yoklamalara 800'e yakın kişi katılacakmış. Kurmaylardan oluşan 10 kişilik Üst Kurul, gelecek cevapları analiz ederek muhtemel adayları belirleyecekmiş. Son istişare Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yapılacak ve 'yeni başbakan' Perşembe ya da Cuma'ya açıklanacakmış.
Bu akışın doğal sonucu olarak o listede ilk sırada çıkan kişiyi de aday gösterecekler değil mi?..
İşte buna beni kimse inandıramaz… 2005'te ilk baskısı yayınlanan ve bugüne kadar 7 baskı yapmış olan “Algılama Yönetimi” adlı kitabımızın ayracının da üzerinde yazan o cümle, Sayın Cumhurbaşkanı gibi liderler için birebir geçerlidir:
“Çoğunluğun arzularına uyarak farklı ve yeni şeyler ortaya koymak kesinlikle mümkün değildir.”
Ben bir tek şey söylemekle yetineyim: Başbakan–Toto oynayanlar bir kez daha yanılacaklar. En iyisi büyük resmi görüp, tahminini fikrinmiş gibi söylememeyi başarmaya çalışmak…