Mısır'ı anlamak için Žižek'ten hisse…
17.08.2013 - Yeni Şafak Gazetesi
En bozuk saat bile günde en az iki kez doğru zamanı gösterirmiş…
Okurken insana iyi bir çeviri gibi gelmese de, dünya görüşüne katıldığımı pek söyleyemeyeceğim Slovaj Zizek 11 yıl önce 2002'de ne demiş:
'İslam'ın, onun adına işlenen korkunç suçlarla hiçbir ilgisi olmayan ulu bir din olduğunu, Bush'tan Netanyahu ve Sharon'a kadar Batılı liderlerin hepsinin bu sıralarda bıktırıcı terane gibi tekrarlamaları olgusu, bu övgüde bir yanlışlık olduğunun açık işareti değil midir?..
Ekim 2001'de, İtalya Başbakanı Berlusconi ünlü dil sürçmesinde bulunduğunda ve Batılı liberallerin hayretleri arasında, insan hakları ve özgürlüklerinin Hıristiyan gelenekten doğduğunu ve Hıristiyanlığın kuşkusuz ki İslam'dan üstün olduğunu iddia ettiğinde bu sav, Öteki'nin tinsel derinliğine liberal saygının iğrenççe tepeden bakan anlayışına oranla çok daha yerinde bir saptamaydı.'
Francis Fukuyama'nın 'İslamo-Faşizm' kavramından söz eden Zizek, lafı 'İslamo-Faşist fundamentalizm ya da İslam'ı modernleşme ile uyumlu kılabilen eziyetli 'İslam protestancılığı' süreci'ne getiriyor ve 'Bu, egemen olan Batılı İslam anlayışıdır: 'iyi' İslam Batılı liberal demokrasiye ve global kapitalizme kendini uydurma gücüne sahipken, 'kötü' İslam ona direnir' diyor ('Kırılgan Mutlak', encore Yayınları, İstanbul, Ocak 2003)
Dünya görüşleri (Weltanschauung) için bir 'turnusol kâğıdı' olma işlevini sürdüren Mısır olaylarını değerlendirebilmek için Slovaj Zizek'in ne dediğini anlamak yeterli olabilir…
Gazeteciden MİT mensubu PR uzmanı olur mu?..
Haberi şöyle verdiler: 'MİT tarihinde ilk kez Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği'ne bir gazeteci atandı'!
Sevinmeleri gerekir değil mi? Başta medyanın… Kendi dillerinden anlayan biri olacak karşılarında… Ya da halkla ilişkiler meslek kuruluşları… Onlar da MİT'in halkla ilişkilere verdiği önemin bir göstergesi olarak ele almalılar bu kararı değil mi?
Ama hayır… Türkiye Halkla İlişkiler Derneği TÜHİD'den çıt yok… Teflon tavra devam… Bana dokunmayan bin yaşasın… Medyanın çoğunluğu ise ne hikmetse, 'Gazeteciden MİT elemanı olur mu?' tartışması içinde…
MİT'in halkla ilişkilerini kime teslim etseler daha çok sevinirdiniz, arkadaşlar? Mühendislere mi? Hekimlere mi? Mimarlara mı? Yoksa başka bir uzmana mı?..
Çünkü PR sektöründe de, kurumların iletişim departmanlarında da eleman aranırken ilk sırada her zaman medyada tecrübe aranır… MİT'in de aynı yaklaşımı sergilemesi kadar doğal ne olabilir?
Oysa tartışılması gereken bambaşka ve çok önemli bir konu var: Ne yapacak çiçeği burnunda müşavir Nuh Yılmaz Bey?
ABD'de CIA'in, İngiltere'de MI6'in (-siyasi değil- meslekî, kurumsal) itibarına bir bakın… Bu iki kuruluş ve kahramanlıkları ile ilgili yapılmış filmlere, yazılmış romanlara, TV'lerde gösterilen dizilere… Bir de MİT'in Türkiye'deki durumunu gözünüzün önünüze getirin?.. Ülkenin güvenliği için bu kadar önemli olan, milletin göz bebeği gibi algılanması gereken bir kuruluş hakkında bu ülke insanın ne düşündüğü ortada… Yazık…
Şimdi Nuh beyden, adının içinde 'millî' kavramının bulunduğu ender kuruluşlarımızdan birinin algılanmasının nasıl yönetileceğine, kurumun itibarının nasıl yukarıya çekileceğine, ittifaklarının nasıl oluşturulacağına, medya ile ilişkilerinin nasıl düzenleneceğine dair strateji ve taktileri tespit edip projeyi onaylattıktan sonra nasıl hayata geçireceği ve bunun somut izlerini hemen görmeye başlamamız üzerine konuşmamız gerekmiyor mu?.. Bunun için de özgeçmişi hayli sağlam olan Nuh Bey'e en azından başlangıç için gereken krediyi vermek, işin vicdanî (duygusal) boyutu için elzem değil midir?..
Oysa bizim medya neyle uğraşıyor. Kendi ayağına sıkmakla.
En bozuk saat bile günde en az iki kez doğru zamanı gösterirmiş…
Okurken insana iyi bir çeviri gibi gelmese de, dünya görüşüne katıldığımı pek söyleyemeyeceğim Slovaj Zizek 11 yıl önce 2002'de ne demiş:
'İslam'ın, onun adına işlenen korkunç suçlarla hiçbir ilgisi olmayan ulu bir din olduğunu, Bush'tan Netanyahu ve Sharon'a kadar Batılı liderlerin hepsinin bu sıralarda bıktırıcı terane gibi tekrarlamaları olgusu, bu övgüde bir yanlışlık olduğunun açık işareti değil midir?..
Ekim 2001'de, İtalya Başbakanı Berlusconi ünlü dil sürçmesinde bulunduğunda ve Batılı liberallerin hayretleri arasında, insan hakları ve özgürlüklerinin Hıristiyan gelenekten doğduğunu ve Hıristiyanlığın kuşkusuz ki İslam'dan üstün olduğunu iddia ettiğinde bu sav, Öteki'nin tinsel derinliğine liberal saygının iğrenççe tepeden bakan anlayışına oranla çok daha yerinde bir saptamaydı.'
Francis Fukuyama'nın 'İslamo-Faşizm' kavramından söz eden Zizek, lafı 'İslamo-Faşist fundamentalizm ya da İslam'ı modernleşme ile uyumlu kılabilen eziyetli 'İslam protestancılığı' süreci'ne getiriyor ve 'Bu, egemen olan Batılı İslam anlayışıdır: 'iyi' İslam Batılı liberal demokrasiye ve global kapitalizme kendini uydurma gücüne sahipken, 'kötü' İslam ona direnir' diyor ('Kırılgan Mutlak', encore Yayınları, İstanbul, Ocak 2003)
Dünya görüşleri (Weltanschauung) için bir 'turnusol kâğıdı' olma işlevini sürdüren Mısır olaylarını değerlendirebilmek için Slovaj Zizek'in ne dediğini anlamak yeterli olabilir…
Gazeteciden MİT mensubu PR uzmanı olur mu?..
Haberi şöyle verdiler: 'MİT tarihinde ilk kez Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği'ne bir gazeteci atandı'!
Sevinmeleri gerekir değil mi? Başta medyanın… Kendi dillerinden anlayan biri olacak karşılarında… Ya da halkla ilişkiler meslek kuruluşları… Onlar da MİT'in halkla ilişkilere verdiği önemin bir göstergesi olarak ele almalılar bu kararı değil mi?
Ama hayır… Türkiye Halkla İlişkiler Derneği TÜHİD'den çıt yok… Teflon tavra devam… Bana dokunmayan bin yaşasın… Medyanın çoğunluğu ise ne hikmetse, 'Gazeteciden MİT elemanı olur mu?' tartışması içinde…
MİT'in halkla ilişkilerini kime teslim etseler daha çok sevinirdiniz, arkadaşlar? Mühendislere mi? Hekimlere mi? Mimarlara mı? Yoksa başka bir uzmana mı?..
Çünkü PR sektöründe de, kurumların iletişim departmanlarında da eleman aranırken ilk sırada her zaman medyada tecrübe aranır… MİT'in de aynı yaklaşımı sergilemesi kadar doğal ne olabilir?
Oysa tartışılması gereken bambaşka ve çok önemli bir konu var: Ne yapacak çiçeği burnunda müşavir Nuh Yılmaz Bey?
ABD'de CIA'in, İngiltere'de MI6'in (-siyasi değil- meslekî, kurumsal) itibarına bir bakın… Bu iki kuruluş ve kahramanlıkları ile ilgili yapılmış filmlere, yazılmış romanlara, TV'lerde gösterilen dizilere… Bir de MİT'in Türkiye'deki durumunu gözünüzün önünüze getirin?.. Ülkenin güvenliği için bu kadar önemli olan, milletin göz bebeği gibi algılanması gereken bir kuruluş hakkında bu ülke insanın ne düşündüğü ortada… Yazık…
Şimdi Nuh beyden, adının içinde 'millî' kavramının bulunduğu ender kuruluşlarımızdan birinin algılanmasının nasıl yönetileceğine, kurumun itibarının nasıl yukarıya çekileceğine, ittifaklarının nasıl oluşturulacağına, medya ile ilişkilerinin nasıl düzenleneceğine dair strateji ve taktileri tespit edip projeyi onaylattıktan sonra nasıl hayata geçireceği ve bunun somut izlerini hemen görmeye başlamamız üzerine konuşmamız gerekmiyor mu?.. Bunun için de özgeçmişi hayli sağlam olan Nuh Bey'e en azından başlangıç için gereken krediyi vermek, işin vicdanî (duygusal) boyutu için elzem değil midir?..
Oysa bizim medya neyle uğraşıyor. Kendi ayağına sıkmakla.