Neresinden tutsanız elde kalır
14.12.2013 - Yeni Şafak Gazetesi
Hıristiyan Batı'da malum çifte standartlar herkesin gözü önünde ayan beyan ortalıkta sergilenir. Kimileri bu külü yutmaz. Kimileri de afiyetle yer, sindirir. Örneğin geçmişte özellikle ABD ve İngiltere kaynaklı Ortadoğu'ya dair yorumlarda sıkça rastlandığı gibi, Afgan ve Iraklı kadınlara özgür olmadıkları için çok acıdıkları, üzüldükleri yazılıp çizilmiştir. Askeri, siyasi müdahalelerini ve işgallerini 'nükleer silah ve kadın' üzerinden ifade etmek de adetleridir.
Ancak 'Algılama yönetimi' açısından tuhaf olan, Batı'ya has bu alışılmış çifte standartları olduğu gibi açığa çıkartan bazı janjanlı örnekler konusunda önlem alma ihtiyacını duymamalarıdır. (Çifte standardı göremeyenlere 'Bakın ben ne kadar demokratım!' havası verilmek istenmiştir, diye de düşünebiliriz.)
Hürriyet'ten Elvan Yarma, 'Time'da da kadının adı yok' başlığıyla konuya değinmese şu ilginç sonucun farkına bile varamayabilirdik: 86 yıl boyunca Time dergisi 'Yılın Kişisi' (Eskiden 'Yılın Adamı' diyorlarmış) olarak sadece ve sadece 5 kadını kapağına taşımaya layık görmüş. (İkisi erkek liderlerle olan ilişkileri nedeniyle kapak olmuş. Biri, Prens Edward'ın kalbini çalan kadın Wallis Warfield Simpson ve diğeri Çan Kay Şek'in karısı Soong May-Ling.) Diğer üç kadını da yazalım; hatırları kalmasın: 2. Elizabeth, Filipinler Başkanı Maria Corazon Aquino ve Enron skandalını ortaya çıkaran üç cevval kadın: Cynthia Cooper, Coleen Rowley ve Sherron Watkins)
Bu yılın erkeği belli. Time, 'Yılın Kişisi' diyerek yine 'yılın erkeği'ni seçmiş: Papa Francesco.
Diyeceksiniz ki, adayları önceden ilan ediyorlar ve anket sonuçları hep erkeklerden yana çıkıyorsa dergi ne yapsın? Önce, adayları seçerken ve sunarken kadınları da aynı kulvar noktasından 'yarışabilir' konuma getirsin mesela. Bir soruna dikkat çekmek istediklerinde akla gelebilecek tüm iletişim araçlarını devreye sokma konusunda tereddüt yaşamayan kurumlar için 'kadınları gözetmek, fırsat tanımak' o kadar zor olmamalı.
Bir dünya markası dersi
Çarşamba günü öğleyin THY Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Topçu'nun verdiği bir iş yemeğindeydik. Bizden başka kimler vardı? Murat Yetkin, Akif Beki, Emre Aköz, Taha Akyol, Hakan Güldağ, İbrahim Kahveci, Abbas Güçlü, THY Basın Müşaviri Dr. Ali Genç.
Hamdi Topçu'nun anlattıkları 2003'ten bu yana bir kuruluşun adım adım nasıl dünya markası haline gelişinin kilometre taşlarını oluşturuyordu. Genel Müdür Doç. Dr. Temel Kotil ve Başkan Hamdi Topçu ekürisinin yarattığı rakkamları şaşırtıcı ve göğüs kabartıcıydı.
2003'de 67 olan uçak sayısı 2014 sonunda 300'e ulaşacakmış. O zamanlar 100 destinasyona uçuluyormuş. Şu sıra 243 noktaya gidiliyor. Uçak kalkış sayısı da 5 kat artmış. 2003'de 10 milyon olan yolcu sayısı 49 milyona çıkmış.
THY'de kısa mesafe için dar gövdeli uçaklar varken Lufthansa gibi hem rakip hem Star Alliance ortağı olan kuruluşların hiç sesi çıkmıyormuş. Oysa uzak mesafelere geniş gövdeli uçak sayısı şu anda 45'e ulaşmış. Yakında bu rakkam 80'e çıkacakmış. İşte bu durum dünya sivil havacılık sektörünü eni konu rahatsız etmeye başlamış.
Hem eğitime, hem teknik servise yatırım yaparak, hem de yemek kalitesi ve servis anlayışını yenileyerek müthiş bir müşteri memnuniyeti elde edilmiş. Dünya markası olmaya, Türkiye markasına yatırım yapmaya çalışanlar için kıssadan hisse:
Önce ürünü, hizmeti, altyapıyı düzelteceksiniz, sonra da algılamayı yönetmeye soyunacaksınız. Tersine yapılan her türlü yatırım hüsranla sonuçlanmaya mahkumdur.
Hıristiyan Batı'da malum çifte standartlar herkesin gözü önünde ayan beyan ortalıkta sergilenir. Kimileri bu külü yutmaz. Kimileri de afiyetle yer, sindirir. Örneğin geçmişte özellikle ABD ve İngiltere kaynaklı Ortadoğu'ya dair yorumlarda sıkça rastlandığı gibi, Afgan ve Iraklı kadınlara özgür olmadıkları için çok acıdıkları, üzüldükleri yazılıp çizilmiştir. Askeri, siyasi müdahalelerini ve işgallerini 'nükleer silah ve kadın' üzerinden ifade etmek de adetleridir.
Ancak 'Algılama yönetimi' açısından tuhaf olan, Batı'ya has bu alışılmış çifte standartları olduğu gibi açığa çıkartan bazı janjanlı örnekler konusunda önlem alma ihtiyacını duymamalarıdır. (Çifte standardı göremeyenlere 'Bakın ben ne kadar demokratım!' havası verilmek istenmiştir, diye de düşünebiliriz.)
Hürriyet'ten Elvan Yarma, 'Time'da da kadının adı yok' başlığıyla konuya değinmese şu ilginç sonucun farkına bile varamayabilirdik: 86 yıl boyunca Time dergisi 'Yılın Kişisi' (Eskiden 'Yılın Adamı' diyorlarmış) olarak sadece ve sadece 5 kadını kapağına taşımaya layık görmüş. (İkisi erkek liderlerle olan ilişkileri nedeniyle kapak olmuş. Biri, Prens Edward'ın kalbini çalan kadın Wallis Warfield Simpson ve diğeri Çan Kay Şek'in karısı Soong May-Ling.) Diğer üç kadını da yazalım; hatırları kalmasın: 2. Elizabeth, Filipinler Başkanı Maria Corazon Aquino ve Enron skandalını ortaya çıkaran üç cevval kadın: Cynthia Cooper, Coleen Rowley ve Sherron Watkins)
Bu yılın erkeği belli. Time, 'Yılın Kişisi' diyerek yine 'yılın erkeği'ni seçmiş: Papa Francesco.
Diyeceksiniz ki, adayları önceden ilan ediyorlar ve anket sonuçları hep erkeklerden yana çıkıyorsa dergi ne yapsın? Önce, adayları seçerken ve sunarken kadınları da aynı kulvar noktasından 'yarışabilir' konuma getirsin mesela. Bir soruna dikkat çekmek istediklerinde akla gelebilecek tüm iletişim araçlarını devreye sokma konusunda tereddüt yaşamayan kurumlar için 'kadınları gözetmek, fırsat tanımak' o kadar zor olmamalı.
Bir dünya markası dersi
Çarşamba günü öğleyin THY Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Topçu'nun verdiği bir iş yemeğindeydik. Bizden başka kimler vardı? Murat Yetkin, Akif Beki, Emre Aköz, Taha Akyol, Hakan Güldağ, İbrahim Kahveci, Abbas Güçlü, THY Basın Müşaviri Dr. Ali Genç.
Hamdi Topçu'nun anlattıkları 2003'ten bu yana bir kuruluşun adım adım nasıl dünya markası haline gelişinin kilometre taşlarını oluşturuyordu. Genel Müdür Doç. Dr. Temel Kotil ve Başkan Hamdi Topçu ekürisinin yarattığı rakkamları şaşırtıcı ve göğüs kabartıcıydı.
2003'de 67 olan uçak sayısı 2014 sonunda 300'e ulaşacakmış. O zamanlar 100 destinasyona uçuluyormuş. Şu sıra 243 noktaya gidiliyor. Uçak kalkış sayısı da 5 kat artmış. 2003'de 10 milyon olan yolcu sayısı 49 milyona çıkmış.
THY'de kısa mesafe için dar gövdeli uçaklar varken Lufthansa gibi hem rakip hem Star Alliance ortağı olan kuruluşların hiç sesi çıkmıyormuş. Oysa uzak mesafelere geniş gövdeli uçak sayısı şu anda 45'e ulaşmış. Yakında bu rakkam 80'e çıkacakmış. İşte bu durum dünya sivil havacılık sektörünü eni konu rahatsız etmeye başlamış.
Hem eğitime, hem teknik servise yatırım yaparak, hem de yemek kalitesi ve servis anlayışını yenileyerek müthiş bir müşteri memnuniyeti elde edilmiş. Dünya markası olmaya, Türkiye markasına yatırım yapmaya çalışanlar için kıssadan hisse:
Önce ürünü, hizmeti, altyapıyı düzelteceksiniz, sonra da algılamayı yönetmeye soyunacaksınız. Tersine yapılan her türlü yatırım hüsranla sonuçlanmaya mahkumdur.