Türkiye için hem fırsat hem tehdit…
20 Nisan 2016 Yeni Şafak
Bütün İslam âlemi mensubu ülkeler bir araya gelseler ve stratejik iletişimin en kralını uygulayıp aylarca dünyaya İslam'ın ne kadar barışsever, adaleti yücelten bir din olduğunu, bütün insani iyi duyguları harekete geçirirken ruhun tekâmül düzeyini nasıl artırdığını anlatsalar;Boko Haram'ın şu bir tek eylemi, tüm yapılanları boşa çıkarmaya yeter de artar bile…
Geçen haftanın haberi… Ayın 13'ünde medyada yer almış.
Nijerya'da faaliyet gösteren Boko Haram örgütü, 'Batılı eğitim haram' anlamına geldiği söylenen adına hizmet edercesine, dünyanın düz olduğuna inanmayı sürdürdüklerinden, tersini iddia eden ve öğrencileri de bu doğrultuda eğiten 'kâfir' (!)coğrafya öğretmenlerine dünyayı dar ediyormuş...
Batı basınının mal bulmuş Magribî gibi üstüne atladığı, bizimkilerin de alıntıladığı habere göre, ülkede coğrafya öğretmenleri, güvenlik yetkilileri ve üst düzey siyasilerden sonra suikasta uğrama tehlikesiyle karşı karşıya olan en büyük meslek grubu haline gelmiş.
Bizim ülkemizle ile ilgili de abartılı bilgiler yaymakla maruf İnsan Hakları İzleme'nin eline büyük fırsat sunan Boko Haram, yayınlanan kapsamlı rapora göre 2009'dan bu yana 600 okul personelini öldürmüş. 19 bin kişi de tehdit ve saldırılardan dolayı istifa etmiş.
Polisin 2009'da gözaltındayken öldürdüğü Boko Haram lideriMuhammed Yusuf, BBC'ye verdiği bir röportajda Batılı eğitimin İslam değerlerine zıt olduğunu savunmuş ve İslamiyet'e göre çeşitli coğrafî yorumlar yapmış, dünyanın yuvarlak olduğu 'iddialarına' da kesin bir dille karşı çıkmıştı.
Boko Haram, 180 milyon nüfusuyla Afrika'nın en kalabalık ülkesi olan Nijerya'da 2000'li yılların başından beri faaliyet gösteriyor. Liderleri Yusuf'un öldürülmesinin ardından düzenlemeye başladığı ve komşu ülkelere de yaydığı kitlesel şiddet eylemlerinde şimdiye kadar 17 bine yakın kişinin hayatını kaybettiği tahmin ediliyor.
Şimdi buna siz bir de DAEŞ eylemlerini ve bunların internette yayınlanan görüntülerini ekleyin. Bırakın Müslüman olmayan ülkelerin insanlarını, mümin ve mütedeyyin tüm Müslümanların kendilerini kötü hissetmelerine de hiç şaşmamak gerekir…
İşte özellikle bu bağlamda İstanbul'da toplanmış olan İslam İşbirliği Teşkilatı Zirvesi'ne çok büyük önem ve sorumluluk düşmüştür. Aynı sorumluluk 2019'a kadar Dönem Başkanlığı'nı almış olan Türkiye ve onun Cumhurbaşkanı Sayın Tayyip Erdoğan'ın omuzlarındadır. Bu bizim için hem çok önemli bir fırsat, hem de ciddi bir tehdit olabilir…
Fırsattır, Erdoğan'ın aktif, enerjik, vizyon sahibi eylem planları ve projeleriyle İslam âleminin itibarı toparlanıp, hak ettiği noktaya gelebilir; tehdittir, eğer Müslümanlıkla ilgili negatif algının dünya genelinde düzeltilmesi için atılması gereken stratejik iletişim adımları konusunda üye ülkeler arasında mutabakat ve ittifak sağlanmazsa, Türkiye yalnız kalabilir…
Şu an için ümitli olmak adına her türlü önkoşul mevcut. Yeter ki, yol kazaları engellenebilsin. Bunun için de pek çok önlem Zirve'de konuşulmuş zaten…
Sürekli Eğitim, AK Parti'nin zindeliğini korur…
Biz de davetliydik. Ancak çok önceden verilmiş bir aile içi sözümüzle çakıştı, gidemedik. AK Parti Sürekli Eğitim Merkezi AKSEM'in resmi açılışı yapıldı. İlk dersi Sayın Başbakan vermiş. İzleyenler, her günkü konuşmalarından çok farklıydı, diyorlar…
AK Parti İstanbul İl Teşkilatı'nın kurduğu merkezin, başka partilerde bir benzeri olduğunu sanmıyorum.
Merkezde, AK Parti İstanbul İl Teşkilatı ve ilçe teşkilatlarında görev yapan teşkilat mensupları, seçilmişlerin ve üyelerin kişisel ve meslekî gelişimine yönelik eğitim programları planlanıyormuş.
Sürekli Eğitim Merkezi hedefi şöyle belirlemiş:
* İlme ve irfana dayalı medeniyet değerleri ışığında, öğrenmeye ve gelişime açık bir kurum kültürünün oluşturulması ve devam ettirilmesi.
* Sistemli ve bilimsel temelli bir 'parti içi eğitim sisteminin' kurulması ve işletilmesi.
* AK Parti teşkilatının, seçilmişlerin, kişisel ve meslekî gelişimlerinin düzenli, inter disipliner yöntemlerle sağlanması.
* AK Parti teşkilatının ve seçilmişlerin performansının artırılması ve Parti başarısının kalıcı hale getirilmesi.
* Halk ile bütünleşmiş yönetim düşüncesinin, teşkilata ve seçilmişlere etkin bir şekilde aktarılması.
* Parti mensuplarında ekip ruhu ve takım çalışması düşüncesinin güçlendirilerek 'Biz' bilincinin geliştirilmesi
* Kişisel hayatında mutlu, aile hayatında huzurlu ve iş hayatında başarılı bir ekibin oluşturulması…
Eğitime belki de şu amaç da eklenebilir: Muhalefetin bir güç, tehdit ve alternatif odağı olmadığı durumlarda nasıl bir siyasi iletişim stratejisi uygulanmalıdır, ki hem kadroların hem de devlet bürokrasinin zindeliği korunabilsin…
AK Parti, yukarıdaki ilkeleri bir de partiye üye kaydetmede ve parti içi kariyer planlamasında kullandı mı, ondan sonra iktidar partisi için karada ölüm yok…
Geçen haftanın haberi… Ayın 13'ünde medyada yer almış.
Nijerya'da faaliyet gösteren Boko Haram örgütü, 'Batılı eğitim haram' anlamına geldiği söylenen adına hizmet edercesine, dünyanın düz olduğuna inanmayı sürdürdüklerinden, tersini iddia eden ve öğrencileri de bu doğrultuda eğiten 'kâfir' (!)coğrafya öğretmenlerine dünyayı dar ediyormuş...
Batı basınının mal bulmuş Magribî gibi üstüne atladığı, bizimkilerin de alıntıladığı habere göre, ülkede coğrafya öğretmenleri, güvenlik yetkilileri ve üst düzey siyasilerden sonra suikasta uğrama tehlikesiyle karşı karşıya olan en büyük meslek grubu haline gelmiş.
Bizim ülkemizle ile ilgili de abartılı bilgiler yaymakla maruf İnsan Hakları İzleme'nin eline büyük fırsat sunan Boko Haram, yayınlanan kapsamlı rapora göre 2009'dan bu yana 600 okul personelini öldürmüş. 19 bin kişi de tehdit ve saldırılardan dolayı istifa etmiş.
Polisin 2009'da gözaltındayken öldürdüğü Boko Haram lideriMuhammed Yusuf, BBC'ye verdiği bir röportajda Batılı eğitimin İslam değerlerine zıt olduğunu savunmuş ve İslamiyet'e göre çeşitli coğrafî yorumlar yapmış, dünyanın yuvarlak olduğu 'iddialarına' da kesin bir dille karşı çıkmıştı.
Boko Haram, 180 milyon nüfusuyla Afrika'nın en kalabalık ülkesi olan Nijerya'da 2000'li yılların başından beri faaliyet gösteriyor. Liderleri Yusuf'un öldürülmesinin ardından düzenlemeye başladığı ve komşu ülkelere de yaydığı kitlesel şiddet eylemlerinde şimdiye kadar 17 bine yakın kişinin hayatını kaybettiği tahmin ediliyor.
Şimdi buna siz bir de DAEŞ eylemlerini ve bunların internette yayınlanan görüntülerini ekleyin. Bırakın Müslüman olmayan ülkelerin insanlarını, mümin ve mütedeyyin tüm Müslümanların kendilerini kötü hissetmelerine de hiç şaşmamak gerekir…
İşte özellikle bu bağlamda İstanbul'da toplanmış olan İslam İşbirliği Teşkilatı Zirvesi'ne çok büyük önem ve sorumluluk düşmüştür. Aynı sorumluluk 2019'a kadar Dönem Başkanlığı'nı almış olan Türkiye ve onun Cumhurbaşkanı Sayın Tayyip Erdoğan'ın omuzlarındadır. Bu bizim için hem çok önemli bir fırsat, hem de ciddi bir tehdit olabilir…
Fırsattır, Erdoğan'ın aktif, enerjik, vizyon sahibi eylem planları ve projeleriyle İslam âleminin itibarı toparlanıp, hak ettiği noktaya gelebilir; tehdittir, eğer Müslümanlıkla ilgili negatif algının dünya genelinde düzeltilmesi için atılması gereken stratejik iletişim adımları konusunda üye ülkeler arasında mutabakat ve ittifak sağlanmazsa, Türkiye yalnız kalabilir…
Şu an için ümitli olmak adına her türlü önkoşul mevcut. Yeter ki, yol kazaları engellenebilsin. Bunun için de pek çok önlem Zirve'de konuşulmuş zaten…
Sürekli Eğitim, AK Parti'nin zindeliğini korur…
Biz de davetliydik. Ancak çok önceden verilmiş bir aile içi sözümüzle çakıştı, gidemedik. AK Parti Sürekli Eğitim Merkezi AKSEM'in resmi açılışı yapıldı. İlk dersi Sayın Başbakan vermiş. İzleyenler, her günkü konuşmalarından çok farklıydı, diyorlar…
AK Parti İstanbul İl Teşkilatı'nın kurduğu merkezin, başka partilerde bir benzeri olduğunu sanmıyorum.
Merkezde, AK Parti İstanbul İl Teşkilatı ve ilçe teşkilatlarında görev yapan teşkilat mensupları, seçilmişlerin ve üyelerin kişisel ve meslekî gelişimine yönelik eğitim programları planlanıyormuş.
Sürekli Eğitim Merkezi hedefi şöyle belirlemiş:
* İlme ve irfana dayalı medeniyet değerleri ışığında, öğrenmeye ve gelişime açık bir kurum kültürünün oluşturulması ve devam ettirilmesi.
* Sistemli ve bilimsel temelli bir 'parti içi eğitim sisteminin' kurulması ve işletilmesi.
* AK Parti teşkilatının, seçilmişlerin, kişisel ve meslekî gelişimlerinin düzenli, inter disipliner yöntemlerle sağlanması.
* AK Parti teşkilatının ve seçilmişlerin performansının artırılması ve Parti başarısının kalıcı hale getirilmesi.
* Halk ile bütünleşmiş yönetim düşüncesinin, teşkilata ve seçilmişlere etkin bir şekilde aktarılması.
* Parti mensuplarında ekip ruhu ve takım çalışması düşüncesinin güçlendirilerek 'Biz' bilincinin geliştirilmesi
* Kişisel hayatında mutlu, aile hayatında huzurlu ve iş hayatında başarılı bir ekibin oluşturulması…
Eğitime belki de şu amaç da eklenebilir: Muhalefetin bir güç, tehdit ve alternatif odağı olmadığı durumlarda nasıl bir siyasi iletişim stratejisi uygulanmalıdır, ki hem kadroların hem de devlet bürokrasinin zindeliği korunabilsin…
AK Parti, yukarıdaki ilkeleri bir de partiye üye kaydetmede ve parti içi kariyer planlamasında kullandı mı, ondan sonra iktidar partisi için karada ölüm yok…