Türkiye’yi kaosa sürükleme korosu!..
13 EKİM 2015
İnternet ortamında dolaşan, TV'lerde rastlayamadığım bir “HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş” videosu var(dı). Eşbaşkanı'nın resmi basın açıklamasıydı bu. Demirtaş bir toplantıdan çıkmış; meslek çıkar grubu olmaktan çok siyasî örgütlenme gibi hareket eden Türkiye Mühendis ve Mimar Odaları Birliği, Türk Tabipleri Birliği, DİSK, KESK ile toplantı halindeymiş… Onlar devam ederken kendisi çıkıp medyaya konuşmuş…
Video Pazar günü şöyle bir dolandı ortada. Sonra Pazartesi 15.00 gibi o videoyu yayınlayanların hesaplarını kapattıklarını açıkladılar… Türkiye Cumhuriyeti Devlet'ine 'katil' diyordu Eşbaşkan. Başbakan “Stajyer Başbakan” olarak anılıyor, “Bizim Başbakanımız değil” deniyordu… Bunlar, konuşma boyunca Başbakan ve Sayın Cumhurbaşkanı'na yöneltilen hakaretlerin en küçükleriydi aslında…
Peki halkı bu kadar germenin amacı ne olabilirdi… Amaç, seçimleri, yeterli güvenli ortam yok diye, erteletmeye çalışmak olmasın?.. Sonrası çelişkilerin nereye varacağı malûm…
Peki Kılıçdaroğlu'nun MHP ve HDP lideri ile görüşme numarasına ne demeli? Hâlâ “Seçmen %60'ı iktidara getirdi” ütopyası mı? Bahçeli Allah'tan çizgisini hiç bozmuyor (!)… Buna da 'hayır' demiş. Medya önünde o konuşmayı yapan Demirtaş'la aynı masaya oturmak tarihi sorumluluktur, devlete karşı saygısızlıktır… Bahçeli devlete karşı saygısızlığa itibar etmez.
Sayın Kılıçdaroğlu daha önce de Davutoğlu'na hitapla“Demirtaş'ı devre dışı bırakmak doğru değil” demişti… Bu nasıl bir ittifaktır… Akıl alır gibi değil.
Aslında iletişim boyutunda bakarsanız, ölümler üzerinden siyasi rant sağlanmaz tezini savunanlar, Ankara katliamı üzerinden en büyük rantı elde etmek için yarışıyorlar. Bu alanda en başarılıları tabii ki Demirtaş ile Sayın Kılıçdaroğlu.
Onlar ve KESK, DİSK, TMMOB, TTB tabii ki yalnız değiller. Batı basını hemen devreye giriverdi… Genelde PKK ('Kürt Savaşçılar', 'Gerillalar' diyorlar) ve HDP'nin savunuculuğunu üstlenen İngiliz Financial Times gazetesi, Ankara'daki kanlı saldırının ardından yine 'tarafsız' bir yorum yapmış: “Türkiye yönetilemez bir ülke” demiş ve eklemiş “Ankara'daki terör saldırısı ülkede derin bölünmelere yol açacak”… Alman basını benzer provokasyonlar içinde. Hem de Merkel'in Ankara'ya gelmesine çeyrek kala…
Ağızbirliği nasıl ama?.. On numara, değil mi… Bir merkezden düğmeye bassanız ancak bu kadar uyumlu bir koro elde edersiniz.
Yani amaç aynı. “Türkiye'de yönetim zaafı var. Bunun müsebbibi Erdoğan… Onun kellesini isterük!”… Peki, bu nasıl olur?..
Bu sorunun yanıtı dünkü köşe yazarlarından birinde vardı. “İnsanlar saflarını belirlemeli” diyordu. Cemaat kanallarını listeden çıkardığı için Digitürk'ü evinden söküp atmışmış…
Liberal ekonomilerde ve demokrasilerde bu işler olur. D-Smart'ta ya da diğer kablolu TV'lerde bir dolu cemaat kanalı var. Oradan izlesin meraklısı. Benim evde TiViBu dahil hepsi var. Hepsine bakarım zaman zaman… Şimdi ben de mi saf tutayım. Onu bunu söküp atayıp. İlgim olan müesseselerde benim gibi düşünmeyenlerin işine son verdirtmeye çalışayım, falan… Sonunda da saflar karşı karşıya gelip birbirini yesinler…
İşte bu nedenle 1 Kasım seçimlerinin mutlaka huzur içinde yapılmasını sağlamak hepimizin bir numaralı görevi olmalı. Oyunları bozmak için… Seçim sonrası yine saf tutun dilediğiniz kadar… Bir de sürekli tekrarladığımız şu gerçeği unutmayın “Türkiye Batılıların kendisi hakkında yaptıkları bütün hesaplar konusunda onları yanıltmıştır” (Arnold J. Toynbee)
Allah cümlemize önce ruh sonra da akıl sağlığı versin…
Video Pazar günü şöyle bir dolandı ortada. Sonra Pazartesi 15.00 gibi o videoyu yayınlayanların hesaplarını kapattıklarını açıkladılar… Türkiye Cumhuriyeti Devlet'ine 'katil' diyordu Eşbaşkan. Başbakan “Stajyer Başbakan” olarak anılıyor, “Bizim Başbakanımız değil” deniyordu… Bunlar, konuşma boyunca Başbakan ve Sayın Cumhurbaşkanı'na yöneltilen hakaretlerin en küçükleriydi aslında…
Peki halkı bu kadar germenin amacı ne olabilirdi… Amaç, seçimleri, yeterli güvenli ortam yok diye, erteletmeye çalışmak olmasın?.. Sonrası çelişkilerin nereye varacağı malûm…
Peki Kılıçdaroğlu'nun MHP ve HDP lideri ile görüşme numarasına ne demeli? Hâlâ “Seçmen %60'ı iktidara getirdi” ütopyası mı? Bahçeli Allah'tan çizgisini hiç bozmuyor (!)… Buna da 'hayır' demiş. Medya önünde o konuşmayı yapan Demirtaş'la aynı masaya oturmak tarihi sorumluluktur, devlete karşı saygısızlıktır… Bahçeli devlete karşı saygısızlığa itibar etmez.
Sayın Kılıçdaroğlu daha önce de Davutoğlu'na hitapla“Demirtaş'ı devre dışı bırakmak doğru değil” demişti… Bu nasıl bir ittifaktır… Akıl alır gibi değil.
Aslında iletişim boyutunda bakarsanız, ölümler üzerinden siyasi rant sağlanmaz tezini savunanlar, Ankara katliamı üzerinden en büyük rantı elde etmek için yarışıyorlar. Bu alanda en başarılıları tabii ki Demirtaş ile Sayın Kılıçdaroğlu.
Onlar ve KESK, DİSK, TMMOB, TTB tabii ki yalnız değiller. Batı basını hemen devreye giriverdi… Genelde PKK ('Kürt Savaşçılar', 'Gerillalar' diyorlar) ve HDP'nin savunuculuğunu üstlenen İngiliz Financial Times gazetesi, Ankara'daki kanlı saldırının ardından yine 'tarafsız' bir yorum yapmış: “Türkiye yönetilemez bir ülke” demiş ve eklemiş “Ankara'daki terör saldırısı ülkede derin bölünmelere yol açacak”… Alman basını benzer provokasyonlar içinde. Hem de Merkel'in Ankara'ya gelmesine çeyrek kala…
Ağızbirliği nasıl ama?.. On numara, değil mi… Bir merkezden düğmeye bassanız ancak bu kadar uyumlu bir koro elde edersiniz.
Yani amaç aynı. “Türkiye'de yönetim zaafı var. Bunun müsebbibi Erdoğan… Onun kellesini isterük!”… Peki, bu nasıl olur?..
Bu sorunun yanıtı dünkü köşe yazarlarından birinde vardı. “İnsanlar saflarını belirlemeli” diyordu. Cemaat kanallarını listeden çıkardığı için Digitürk'ü evinden söküp atmışmış…
Liberal ekonomilerde ve demokrasilerde bu işler olur. D-Smart'ta ya da diğer kablolu TV'lerde bir dolu cemaat kanalı var. Oradan izlesin meraklısı. Benim evde TiViBu dahil hepsi var. Hepsine bakarım zaman zaman… Şimdi ben de mi saf tutayım. Onu bunu söküp atayıp. İlgim olan müesseselerde benim gibi düşünmeyenlerin işine son verdirtmeye çalışayım, falan… Sonunda da saflar karşı karşıya gelip birbirini yesinler…
İşte bu nedenle 1 Kasım seçimlerinin mutlaka huzur içinde yapılmasını sağlamak hepimizin bir numaralı görevi olmalı. Oyunları bozmak için… Seçim sonrası yine saf tutun dilediğiniz kadar… Bir de sürekli tekrarladığımız şu gerçeği unutmayın “Türkiye Batılıların kendisi hakkında yaptıkları bütün hesaplar konusunda onları yanıltmıştır” (Arnold J. Toynbee)
Allah cümlemize önce ruh sonra da akıl sağlığı versin…