‘Mutsuz Farkındalar’ ve ‘Farkında Mutsuzlar’…
03 HAZİRAN 2011
Anlaşılıyor ki, kimisi zamanında “kurşun gibi ağır” havalar soludukları için gençliklerini genç gibi yaşayamamış, fazlasıyla güngörmüş anne ve babaların ‘mutsuz farkında’ çocukları... Kimisi de “neşeli cahiliye devri”nde yaşamış lay-lay-lom ailelerin içinden yetişmiş ‘farkında mutsuzlar’... Şimdi, hayatlarının baharında, aynı ortamlarda buluşarak birbirlerini geliştiriyorlar... Her biri kendi küllerinden doğarcasına “akıllı ve dinamik”ler... Demek ki böyleleri varmış, dedirtircesine…
Attilâ İlhan Bilim Sanat Kültür Vakfı’nın düzenlediği 3. Attilâ İlhan Liseli Gençler Kompozisyon Yarışması’nda finale kalan gençlerin yazdıklarına göz atıyorum… Anadolu’nun dört bir yanındaki liselerden bu yarışmaya katılan yüzlerce genç, “Kendiniz, yakın ve uzak gelecekteki yaşamınız hakkında ne düşünüyorsunuz?” sorusundan yola çıkarak duygu ve düşüncelerini yazıya dökmüşler. İnanılmaz bir eforla Adalet Ağaoğlu usta bunları teker teker okuyarak ilk elemeyi yapmış. Vakfı’n www.tilahan.net sitesinde yayımlanan kompozisyonlara lütfen bir göz atın...
Attila İlhan’ın hukukçu ağabeyi Cengiz İlhan ve Türk sinema ve tiyatrosunun değerli sanatçısı kız kardeşi, Çolpan İlhan’ın (Zümrüt’te bayılmıştım ona) öncülüğünde düzenlenen bu yarışmanın ilk üçe girenleri ve mansiyon kazananlarıyla birlikte finale kalan 14 kompozisyon web sitesinde...
Site, Tribeca İletişim Danışmanlığı tarafından yönetiliyor. İletişim dünyasının ustlarından sevgili Cem İlhan, Attilâ İlhan’ın yeğeni, Cengiz İlhan’ın oğludur. Bir vefa örneği olarak, Attila Bey’in “tilahan” olarak kullandığı rümuzla, bu siteyi hazırlayıp geliştirdiği için kendisini kutlarım.
***
Kompozisyonların edebi değerleri üzerine kelam etmek beni elbette aşar; ancak bu gençlerin bir “meselesi” olduğunu hemen görmek için edebiyat uzmanı olmak şart değil. O kadar çok konu üzerinde “derinlikli” düşünme çabası içindeler ki... Örneğin, Denizli’den yarışmaya katılıp da birinci olan İlayda Fidan, hepimizi ilk cümlesiyle şöyle uyarıyor: “Kalemim yardım et! Bu yazı uzun…” Bir lise öğrencisi, Balıkesir Lisesi’nden İpek Öztürk’ün “zaman” kavramına ilişkin yaptığı şu betimleme bile “gelmekte olan” neslin soyutlama gücü konusunda bir ipucu vermeye yeterli bence. İpek, zamanı “acaip gülümsemesi olan küçük suçlu bir çocuğa” benzetmiş.
Geleceklerinden umutlu değiller elbette. (Umutlu olanlar herhalde kompozisyon yazmaya kalkışmazlardı.) Ülkü Karaosmanoğlu’nun yorumu: “Kayıtsız kaldıklarında kendilerine biçilen hayatı, başlarına gelebilecek olanları ne kadar iyi görüyorlarsa, doğal olarak da pekçoğumuz gibi neye ve nasıl “müdahale” edebileceklerini bilemiyorlar.” Korkularını olağanüstü güzel cümlelerle ifade ediyorlar mesela. İzmir’den lise öğrencisi Deniz Güneş, “Ben aydınlık olmaktan çok gölge olmayı özleyeceğim günlerden de korkuyorum” diyerek hangi sularda dolaştığının ipuçlarını veriyor herkese...
Seçici Kurul şöyle çok ‘ağır toplardan’ oluşmuş: Adalet Ağaoğlu, Ahmet Oktay, Cengiz İlhan, Doğan Hızlan, Mehmet Eroğlu, Selim İleri, Ülkü Karaosmanoğlu...
Sevgili Attilâ İlhan, bu gençleri ne kadar önemserdi. Ülkü de ben de tanığız! Karacan Yayınları’ndaki Sanat Olayı dergisinin Yayın Danışmanlığını yaparken, dergiye yazan yetenekli tüm gençleri yanıtlar, hatta içinde cevher gördüğü şair adaylarına zaman ayırıp onlara aruz dersi bile verirdi.
Erol Evgin’in, Çarşamba akşamı SkyTürk’te arkadaşım Nilgün Belgüm ile birlikte sunduğumuz TV programımızda “Nedendir bilmem ama ‘muhafazakâr’ sözcüğünü ‘tutucu’ anlamında kullanılıp duruyoruz. Oysa ki muhafaza etmek, korumaktır...” derken ne kadar haklıydı. Aruz veznini gençlere öğretmeye çabalayan büyük mü büyük bir şairi, hadi bugün hep birlikte arayıp da bulmaya çalışalım bakalım!
Attilâ İlhan Bilim Sanat Kültür Vakfı’nın düzenlediği 3. Attilâ İlhan Liseli Gençler Kompozisyon Yarışması’nda finale kalan gençlerin yazdıklarına göz atıyorum… Anadolu’nun dört bir yanındaki liselerden bu yarışmaya katılan yüzlerce genç, “Kendiniz, yakın ve uzak gelecekteki yaşamınız hakkında ne düşünüyorsunuz?” sorusundan yola çıkarak duygu ve düşüncelerini yazıya dökmüşler. İnanılmaz bir eforla Adalet Ağaoğlu usta bunları teker teker okuyarak ilk elemeyi yapmış. Vakfı’n www.tilahan.net sitesinde yayımlanan kompozisyonlara lütfen bir göz atın...
Attila İlhan’ın hukukçu ağabeyi Cengiz İlhan ve Türk sinema ve tiyatrosunun değerli sanatçısı kız kardeşi, Çolpan İlhan’ın (Zümrüt’te bayılmıştım ona) öncülüğünde düzenlenen bu yarışmanın ilk üçe girenleri ve mansiyon kazananlarıyla birlikte finale kalan 14 kompozisyon web sitesinde...
Site, Tribeca İletişim Danışmanlığı tarafından yönetiliyor. İletişim dünyasının ustlarından sevgili Cem İlhan, Attilâ İlhan’ın yeğeni, Cengiz İlhan’ın oğludur. Bir vefa örneği olarak, Attila Bey’in “tilahan” olarak kullandığı rümuzla, bu siteyi hazırlayıp geliştirdiği için kendisini kutlarım.
***
Kompozisyonların edebi değerleri üzerine kelam etmek beni elbette aşar; ancak bu gençlerin bir “meselesi” olduğunu hemen görmek için edebiyat uzmanı olmak şart değil. O kadar çok konu üzerinde “derinlikli” düşünme çabası içindeler ki... Örneğin, Denizli’den yarışmaya katılıp da birinci olan İlayda Fidan, hepimizi ilk cümlesiyle şöyle uyarıyor: “Kalemim yardım et! Bu yazı uzun…” Bir lise öğrencisi, Balıkesir Lisesi’nden İpek Öztürk’ün “zaman” kavramına ilişkin yaptığı şu betimleme bile “gelmekte olan” neslin soyutlama gücü konusunda bir ipucu vermeye yeterli bence. İpek, zamanı “acaip gülümsemesi olan küçük suçlu bir çocuğa” benzetmiş.
Geleceklerinden umutlu değiller elbette. (Umutlu olanlar herhalde kompozisyon yazmaya kalkışmazlardı.) Ülkü Karaosmanoğlu’nun yorumu: “Kayıtsız kaldıklarında kendilerine biçilen hayatı, başlarına gelebilecek olanları ne kadar iyi görüyorlarsa, doğal olarak da pekçoğumuz gibi neye ve nasıl “müdahale” edebileceklerini bilemiyorlar.” Korkularını olağanüstü güzel cümlelerle ifade ediyorlar mesela. İzmir’den lise öğrencisi Deniz Güneş, “Ben aydınlık olmaktan çok gölge olmayı özleyeceğim günlerden de korkuyorum” diyerek hangi sularda dolaştığının ipuçlarını veriyor herkese...
Seçici Kurul şöyle çok ‘ağır toplardan’ oluşmuş: Adalet Ağaoğlu, Ahmet Oktay, Cengiz İlhan, Doğan Hızlan, Mehmet Eroğlu, Selim İleri, Ülkü Karaosmanoğlu...
Sevgili Attilâ İlhan, bu gençleri ne kadar önemserdi. Ülkü de ben de tanığız! Karacan Yayınları’ndaki Sanat Olayı dergisinin Yayın Danışmanlığını yaparken, dergiye yazan yetenekli tüm gençleri yanıtlar, hatta içinde cevher gördüğü şair adaylarına zaman ayırıp onlara aruz dersi bile verirdi.
Erol Evgin’in, Çarşamba akşamı SkyTürk’te arkadaşım Nilgün Belgüm ile birlikte sunduğumuz TV programımızda “Nedendir bilmem ama ‘muhafazakâr’ sözcüğünü ‘tutucu’ anlamında kullanılıp duruyoruz. Oysa ki muhafaza etmek, korumaktır...” derken ne kadar haklıydı. Aruz veznini gençlere öğretmeye çabalayan büyük mü büyük bir şairi, hadi bugün hep birlikte arayıp da bulmaya çalışalım bakalım!