Yoksa biz Fransız mıyız?..
04 OCAK 2012
“Cehennem yolları iyi niyet taşlarıyla döşelidir”… Başlıktaki atasözü, bazı kaynaklara göre İtalyanlara bazı başka kaynaklara göre de İskoçlara mal edilir. Daha tam Borusan’ın durduk yerde verdiği ilan ve düzenlediği basın toplantısıyla küçük bir krizi nasıl kendi kendine büyüttüğünü adamakıllı tartışmamışken, dün bir baktık Hürriyet’te tam sayfa bir ilan…
Yalnız bir değişik durum var… Akıllara durgunluk verecek bir yaratıcılık. Müthiş bir ‘iyi niyet’… İlan başta sona bir metinden oluşuyor. Fransızca yazılmış. Tek kelime Türkçe yok… Mesela bu teaser’miş de (meraklandırıcı) yarın Türkçesi de yayınlanır diye düşünmek istedim…
Yarım yamalak, bana Paris’te aç kalmamı engelleyecek kadar Fransızcamla anladığım kadarıyla bir mektuptu bu. Fransız Cumhurbaşkanı Sarkozy efendiye yazılmış. Altında üç imza var. Bunların üç öğrenci olduklarını karine ile çıkardım…
Kendime daha fazla işkence etmemek için kızım Deniz’den kaba hatlarıyla çevirmesini rica ettim. Şu metni gönderdi:
“Fransa Cumhurbaşkanı’na açık mektup
Sayın Başkan,
Fransa Parlamentosu’nda ırkçılığa karşı mücadeleyi ve soykırımın inkârının cezalandırılmasını öngören yasa tasarısının kabulünün ardından mecburen harekete geçme ihtiyacı duyduk.
Biz eğitimlerimizde ve kişisel hikâyelerimizde bu iki kültürü yaşamış ve paylaşmış üç eski Pierre Loti öğrencisiyiz.
Şu anda da Sciences Po (Fransa’nın sosyal bilimler alanında en iyi üniversitesi) ve McGill (Montreal)’de eğitim hayatımızı sürdürüyoruz ve size şu an Fransızca konuşan topluluklar arasında yaşanan kargaşadan bahsetmek istiyoruz.
Anılara dayanan bu kanun tehlikelidir. Bu kanun Fransa’daki azınlıkları korumak yerine, topluluklar arası çatışmaları artıracaktır. En son olarak da, biz bu kanunun bu zamana kadar birlikte yaşamış olan iki topluluk için olumsuz etkileri olacağını düşünüyoruz.
Fransa, Aydınlanma Çağı’nın da etkisiyle, temel özgürlükleri garanti etmektedir; oysa bu yasa ile bunun tam tersi şekilde hareket etmektedir. Resmi bir tarih dayatmak demokrasiden uzaklaşmaktır. Resmi tarih dayatmak ve bunun herkes tarafından kabul edilmesini sağlamak yeni bir mefhum değildir.
Tarih hukukun bir alanı değildir. Tarih geçmişi, tarihçiler vasıtasıyla inceleyen sosyal bir bilimdir. Bize göre, yasa koruyucular resmi bir tarih dayatamazlar. Bu onların işi değildir.
Türkler ve Ermeniler arasında uzlaşmanın yılmaz savunucusu olan Hrant Dink, tarihinin cezalandırıcı yasalara indirgenmesine her zaman karşı çıkmıştır. Ve kendisi 2006 yılında, Fransa’nın Ermeni soykırımı ile ilgili yasa tasarısını kabul ettiği takdirde Fransa solunu inkâr edip Türk solunu sahiplenecek ilk kişi olduğunu bildirmiştir. Bu Fransa’nın demokrasinin prensiplerini çiğnememesi için atılması gereken bir adımdır.
Sayın Başkan, biz bu davaya neden Fransız Yasa Koyucuları’nın dahil olduğunu anlamadık. Fransa’nın dayattığı resmi tarih, nefret doludur, üretime karşıdır ve de tehlikelidir. Fransız soykırımı diplomatik bir araca dönüştürülemez. Biz inanıyoruz ki Fransa, Ermeniler ile Türkler arasındaki diyalogu geliştirecek hamleler yaparsa geleneklerine daha bağlı olacaktır.
Sayın Başkan, Fransa Parlamentosu’nun başlattığı girişimin biz Türk kökenli Fransızca konuşanları ve Fransız vatandaşlarını derinden etkilediğini sizinle paylaşmak istedik. Sorularımızın yanıtlarını sizden almak istiyoruz.
Size iki kültürlülüğün getirdiği sonsuz saygılarımızı sunarız.
Melisa Atassi, Türk- Suriyeli / Sciences PO; Nil Eyüpoğlu – Fransız – Türk / Sciences PO; Sinan Kesova – Fransız-Türk / MCGill Montreal…”
Niyet şahane… Ancak bu ilanın Fransızca dilinde Türkiye’de onca masrafla yayınlanmasını (bu iş öğrenci harçlığı ile finansa edilemeyeceğine göre) anlamakta zorlandığımı söylemeliyim. Müphemiyet (belirsizlik) ise algılamanın bir numaralı düşmanıdır…
Borusan’ın krizi yönetme sisteminde yaratılan ve yaygınlaştırılan müphemiyet gibi… Ahmet Hakan dün demiş ki, “AK Parti iktidarda olmasaydı ne Borusan bu kadar duyarlı davranırdı, ne de ‘türbana karşı ayrımcılık yapıldı’ iddiasını dile getirenler bu denli yatışmaz davranırdı.” Pazartesi günkü yazımızda tam da bu noktaya değinmiştik… Meraklısına tavsiye edilir…
Yalnız bir değişik durum var… Akıllara durgunluk verecek bir yaratıcılık. Müthiş bir ‘iyi niyet’… İlan başta sona bir metinden oluşuyor. Fransızca yazılmış. Tek kelime Türkçe yok… Mesela bu teaser’miş de (meraklandırıcı) yarın Türkçesi de yayınlanır diye düşünmek istedim…
Yarım yamalak, bana Paris’te aç kalmamı engelleyecek kadar Fransızcamla anladığım kadarıyla bir mektuptu bu. Fransız Cumhurbaşkanı Sarkozy efendiye yazılmış. Altında üç imza var. Bunların üç öğrenci olduklarını karine ile çıkardım…
Kendime daha fazla işkence etmemek için kızım Deniz’den kaba hatlarıyla çevirmesini rica ettim. Şu metni gönderdi:
“Fransa Cumhurbaşkanı’na açık mektup
Sayın Başkan,
Fransa Parlamentosu’nda ırkçılığa karşı mücadeleyi ve soykırımın inkârının cezalandırılmasını öngören yasa tasarısının kabulünün ardından mecburen harekete geçme ihtiyacı duyduk.
Biz eğitimlerimizde ve kişisel hikâyelerimizde bu iki kültürü yaşamış ve paylaşmış üç eski Pierre Loti öğrencisiyiz.
Şu anda da Sciences Po (Fransa’nın sosyal bilimler alanında en iyi üniversitesi) ve McGill (Montreal)’de eğitim hayatımızı sürdürüyoruz ve size şu an Fransızca konuşan topluluklar arasında yaşanan kargaşadan bahsetmek istiyoruz.
Anılara dayanan bu kanun tehlikelidir. Bu kanun Fransa’daki azınlıkları korumak yerine, topluluklar arası çatışmaları artıracaktır. En son olarak da, biz bu kanunun bu zamana kadar birlikte yaşamış olan iki topluluk için olumsuz etkileri olacağını düşünüyoruz.
Fransa, Aydınlanma Çağı’nın da etkisiyle, temel özgürlükleri garanti etmektedir; oysa bu yasa ile bunun tam tersi şekilde hareket etmektedir. Resmi bir tarih dayatmak demokrasiden uzaklaşmaktır. Resmi tarih dayatmak ve bunun herkes tarafından kabul edilmesini sağlamak yeni bir mefhum değildir.
Tarih hukukun bir alanı değildir. Tarih geçmişi, tarihçiler vasıtasıyla inceleyen sosyal bir bilimdir. Bize göre, yasa koruyucular resmi bir tarih dayatamazlar. Bu onların işi değildir.
Türkler ve Ermeniler arasında uzlaşmanın yılmaz savunucusu olan Hrant Dink, tarihinin cezalandırıcı yasalara indirgenmesine her zaman karşı çıkmıştır. Ve kendisi 2006 yılında, Fransa’nın Ermeni soykırımı ile ilgili yasa tasarısını kabul ettiği takdirde Fransa solunu inkâr edip Türk solunu sahiplenecek ilk kişi olduğunu bildirmiştir. Bu Fransa’nın demokrasinin prensiplerini çiğnememesi için atılması gereken bir adımdır.
Sayın Başkan, biz bu davaya neden Fransız Yasa Koyucuları’nın dahil olduğunu anlamadık. Fransa’nın dayattığı resmi tarih, nefret doludur, üretime karşıdır ve de tehlikelidir. Fransız soykırımı diplomatik bir araca dönüştürülemez. Biz inanıyoruz ki Fransa, Ermeniler ile Türkler arasındaki diyalogu geliştirecek hamleler yaparsa geleneklerine daha bağlı olacaktır.
Sayın Başkan, Fransa Parlamentosu’nun başlattığı girişimin biz Türk kökenli Fransızca konuşanları ve Fransız vatandaşlarını derinden etkilediğini sizinle paylaşmak istedik. Sorularımızın yanıtlarını sizden almak istiyoruz.
Size iki kültürlülüğün getirdiği sonsuz saygılarımızı sunarız.
Melisa Atassi, Türk- Suriyeli / Sciences PO; Nil Eyüpoğlu – Fransız – Türk / Sciences PO; Sinan Kesova – Fransız-Türk / MCGill Montreal…”
Niyet şahane… Ancak bu ilanın Fransızca dilinde Türkiye’de onca masrafla yayınlanmasını (bu iş öğrenci harçlığı ile finansa edilemeyeceğine göre) anlamakta zorlandığımı söylemeliyim. Müphemiyet (belirsizlik) ise algılamanın bir numaralı düşmanıdır…
Borusan’ın krizi yönetme sisteminde yaratılan ve yaygınlaştırılan müphemiyet gibi… Ahmet Hakan dün demiş ki, “AK Parti iktidarda olmasaydı ne Borusan bu kadar duyarlı davranırdı, ne de ‘türbana karşı ayrımcılık yapıldı’ iddiasını dile getirenler bu denli yatışmaz davranırdı.” Pazartesi günkü yazımızda tam da bu noktaya değinmiştik… Meraklısına tavsiye edilir…