30 Ağustos ve Millî Bağımsızlık
31 Ağustos 2021 - Yeni Şafak
30 Ağustos Zafer Bayramı ve Türk Silahlı Kuvvetleri Günü, bu yıl da büyük bir heyecanla kutlandı. Pek çok retorik konuşmalar yapıldı; duygusal mesajlar paylaşıldı. Özellikle Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kendi siyasi iletişim tekellerinde bulunduğunu sanan bazı gafiller sahne almak için birbirleriyle yarıştılar.
Oysa, bu bayram bizce, üzerinde yaşadığımız toprakların düşman işgalinden kurtuluşunun sadece bir anısı ve siyasi retorik aracı olarak değil, geleceğimize yön veren sağlam bir ideolojinin pusulası olarak ele alınmalı.
Bu pusulanın yönü, Atatürk tarafından “Benim karakterimdir!” diye ifade edilen millî bağımsızlık mefkûresidir.
Bu mefkûreye sahip çıkmadan kutlanan bir 30 Ağustos’un içi boş siyasi retorikten ve propaganda dilinden öte hiçbir anlam ve işlevi yoktur.
Peki, bu mefkûreye sahip çıkmak ne demektir?
Millî bağımsızlığa sahip çıkmak, Türkiye’nin güneyinde bir terör devleti kurmak isteyenlere karşı çıkmak demektir. O terör devletini kurma heveslilerine destek olanlara da karşı çıkmak demektir. O terör devletinin unsurlarından biri olan PYD’yi terörle ilişkilendirmeyenlere, “Orada ne işimiz var?” diyenlere de karşı çıkmak demektir.
Millî bağımsızlığa sahip çıkmak, Türkiye’nin Libya ile yaptığı anlaşmayı anlamak, Türkiye’nin kıta sahanlığı konusunda gösterdiği hassasiyeti desteklemek demektir.
Millî bağımsızlığa sahip çıkmak, Türkiye’nin millî savunma sanayisinin gelişmesini savunmak; yerli ve millî teçhizat, mühimmat ve donanıma yatırım yapılmasını desteklemek ve teşvik etmek demektir.
Millî bağımsızlığa sahip çıkmak, ‘Millî Enerji ve Maden Politikası’nı anlamak, anlamlandırmak ve Türkiye’nin gelecek tasarımında oynayacağı büyük rolü kavrayarak desteklemek demektir. Türkiye’nin başta altın olmak üzere yeraltı zenginliklerine sahip çıkmak, bu yeraltı zenginliklerini kendi çıkarlarına ters düştüğü için Türkiye’deki uzantılarıyla engellemeye çalışan bazı yabancı vakıf ve yandaşlarının girişimlerine karşı durmak demektir.
Millî bağımsızlığa sahip çıkmak, Doğu Akdeniz’den başlayarak Mavi Vatan anlayışının tüm denizlerimizde hâkim kılınmasından yana olmak demektir.
Millî bağımsızlığa sahip çıkmak, Kıbrıs’a ve onun millî bağımsızlığına sahip çıkmak ve bu sayede Akdeniz’deki haklarımızı sonuna kadar savunmak demektir.
Millî bağımsızlığa sahip çıkmak, sınırlarımızın nerede başladığı konusunda sağlam bir tutum sergilemek, dost ve kardeş Azerbaycan halkına destek verirken bir an olsun tereddüt etmemek demektir.
Ve nihayet Millî bağımsızlığa sahip çıkmak, millî iradenin üstünlüğüne sahip çıkmak ve saygı duymak, her türlü vesayet rejimini reddetmek, “Batı bize ne der?” diye pusulayı, gerek Türkiye’de bizzat haber kanalları açarak ya da bazı dijital platformları ve gazetecileri fonlayarak bize yön vermeye çalışan emperyal güçlerin stratejilerine mahkûm etmemek demektir.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğindeki Türk ordusunun, emperyal güçlerin uşağı işgalci düşman birliklerine karşı elde ettiği bu büyük zafer bugün ve gelecekte hem Türk milletine hem de diğer milletlere örnek teşkil edecektir.
Geçmişi zaferlerle dolu bir millet olarak “Millî sınırlar içerisinde vatan bir bütündür bölünemez’’ sözüne bağlılığımızı asla unutmayacağız. Zafer Bayramı ve Türk Silahlı Kuvvetleri Günü, vatanımız topraklarında bugüne kadar verilen tüm mücadelelerin ve 15 Temmuz hain darbe girişimine karşı ortaya konan millî irade beyanının bize millî bağımsızlık mücadelesi konusunda bıraktığı bir miras olarak kavranmaya devam edecektir.
Oysa, bu bayram bizce, üzerinde yaşadığımız toprakların düşman işgalinden kurtuluşunun sadece bir anısı ve siyasi retorik aracı olarak değil, geleceğimize yön veren sağlam bir ideolojinin pusulası olarak ele alınmalı.
Bu pusulanın yönü, Atatürk tarafından “Benim karakterimdir!” diye ifade edilen millî bağımsızlık mefkûresidir.
Bu mefkûreye sahip çıkmadan kutlanan bir 30 Ağustos’un içi boş siyasi retorikten ve propaganda dilinden öte hiçbir anlam ve işlevi yoktur.
Peki, bu mefkûreye sahip çıkmak ne demektir?
Millî bağımsızlığa sahip çıkmak, Türkiye’nin güneyinde bir terör devleti kurmak isteyenlere karşı çıkmak demektir. O terör devletini kurma heveslilerine destek olanlara da karşı çıkmak demektir. O terör devletinin unsurlarından biri olan PYD’yi terörle ilişkilendirmeyenlere, “Orada ne işimiz var?” diyenlere de karşı çıkmak demektir.
Millî bağımsızlığa sahip çıkmak, Türkiye’nin Libya ile yaptığı anlaşmayı anlamak, Türkiye’nin kıta sahanlığı konusunda gösterdiği hassasiyeti desteklemek demektir.
Millî bağımsızlığa sahip çıkmak, Türkiye’nin millî savunma sanayisinin gelişmesini savunmak; yerli ve millî teçhizat, mühimmat ve donanıma yatırım yapılmasını desteklemek ve teşvik etmek demektir.
Millî bağımsızlığa sahip çıkmak, ‘Millî Enerji ve Maden Politikası’nı anlamak, anlamlandırmak ve Türkiye’nin gelecek tasarımında oynayacağı büyük rolü kavrayarak desteklemek demektir. Türkiye’nin başta altın olmak üzere yeraltı zenginliklerine sahip çıkmak, bu yeraltı zenginliklerini kendi çıkarlarına ters düştüğü için Türkiye’deki uzantılarıyla engellemeye çalışan bazı yabancı vakıf ve yandaşlarının girişimlerine karşı durmak demektir.
Millî bağımsızlığa sahip çıkmak, Doğu Akdeniz’den başlayarak Mavi Vatan anlayışının tüm denizlerimizde hâkim kılınmasından yana olmak demektir.
Millî bağımsızlığa sahip çıkmak, Kıbrıs’a ve onun millî bağımsızlığına sahip çıkmak ve bu sayede Akdeniz’deki haklarımızı sonuna kadar savunmak demektir.
Millî bağımsızlığa sahip çıkmak, sınırlarımızın nerede başladığı konusunda sağlam bir tutum sergilemek, dost ve kardeş Azerbaycan halkına destek verirken bir an olsun tereddüt etmemek demektir.
Ve nihayet Millî bağımsızlığa sahip çıkmak, millî iradenin üstünlüğüne sahip çıkmak ve saygı duymak, her türlü vesayet rejimini reddetmek, “Batı bize ne der?” diye pusulayı, gerek Türkiye’de bizzat haber kanalları açarak ya da bazı dijital platformları ve gazetecileri fonlayarak bize yön vermeye çalışan emperyal güçlerin stratejilerine mahkûm etmemek demektir.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğindeki Türk ordusunun, emperyal güçlerin uşağı işgalci düşman birliklerine karşı elde ettiği bu büyük zafer bugün ve gelecekte hem Türk milletine hem de diğer milletlere örnek teşkil edecektir.
Geçmişi zaferlerle dolu bir millet olarak “Millî sınırlar içerisinde vatan bir bütündür bölünemez’’ sözüne bağlılığımızı asla unutmayacağız. Zafer Bayramı ve Türk Silahlı Kuvvetleri Günü, vatanımız topraklarında bugüne kadar verilen tüm mücadelelerin ve 15 Temmuz hain darbe girişimine karşı ortaya konan millî irade beyanının bize millî bağımsızlık mücadelesi konusunda bıraktığı bir miras olarak kavranmaya devam edecektir.