İş dünyası için ‘zor günlerden’ kurtulmanın yolu
02 haziran 2020 - Yeni Şafak
Dünya gazetesi, dünkü nüshasında önemli bir konuya değinmiş… Mart ayında uzaktan çalışmaya geçen ya da üretime ara veren iş dünyasının, 1 Haziran itibarıyla başladığı normalleşme adımlarını gazeteye taşımış…
Habere göre, çalışma şekilleri artık eskisi gibi olmayacakmış. Yeni normale geçişte, tedbirler çerçevesinde, bir dizi yeni kural belirleyen şirketler, bu dönemde toplantılarını online ortamda yapmaya devam edecekmiş… Çalışanlar ofislere kademeli ya da dönüşümlü biçimde dönecek; ziyaretçi kabul edilmeyecekmiş…. Bazı şirketlerin, salgın sonrasında da uzaktan ve esnek çalışma modelini büyük ölçüde benimseyeceği de belirtiliyor...
23 ve 25 Nisan tarihlerindeki yazılarımızda, koronavirüsün getireceği değişim ve dönüşümlerle ilgili görüşlerimizi özetle şöyle dile getirmiştik. Değişim temel olarak üç alanda tezahür edecekti…
İlki, ‘canlılığın sürdürülebilirliği’… İnsanlar önceliklerini tüketim alışkanlıklarından, ihtiraslarından, kariyer hesaplarından, kesinlikle sağlıklarının korunmasına doğru kaydıracaklar…. Sadece insan sağlığı boyutunda değil, hayvanların ve çevrenin sağlığına da odaklanacaklar… Örneğin, sokağa çıkma yasakları boyunca, sokak hayvanlarının beslenmesi için çaba harcanması, bazı belediyelerin önlemler alması, hatta hayvanları besleyenlerin yasaktan muaf tutulması gibi…
İkinci olarak ‘yardımseverlik ve duyarlılık’ gelişti diyebiliriz. Yalnızca devletin şefkatli elinin değil, insanların birbirleriyle olan dayanışmalarının da ne denli önemli olduğu bir kez daha hatırlandı.
Üçüncü öngörülebilir değişim de kuşkusuz ‘dijital yaşamda’ yaşanan… Video konferanslar, uzaktan çalışma ya da uzaktan eğitim gibi pek çok kavram hayatımıza girdi ve bundan sonra da eskiden olduğundan çok daha fazla yer kaplayacak. Çalışma hayatındaki, eğitimdeki ve iletişimdeki ihtiyaçlarımızı büyük ölçüde bu yolla giderebilmemiz, hayatın durmasının önündeki en büyük engel oldu… Bu sayede, dijital dönüşüm hamlelerinin ne kadar yerinde olduğunu anlamayan da kalmamıştır…
Pek çok alanda yaşanacak değişim, şirketlerin iç iletişim anlayışlarına da uğramadan geçmeyecekti elbette… Dünya gazetesinin belirttiği unsurlar, ‘iç iletişim’ ve ‘insan kıymetleri’ dünyasında sadece küçük bir alana işaret ediyor… Yukarıda anlatılanlar aslında buzdağının görünen ucu… Altında ise ciddi bir ideolojik değişim çoktan tetiklenmiş vaziyette…
Örneğin, insan kıymetleri kavramını boşuna kullanmadık… Patenti, Bersay İletişim Danışmanlığı’na ait olan bu kavramı hayata geçirmeye başlayan bazı büyük firmalar son derece başarılı sonuçlar elde etmişler…
İşin özü, feodal toplumdan sanayi toplumuna, oradan da bilgi toplumuna geçişteki dönüşümle ilgili… Feodal toplumda ‘meta’ olarak görülen, hatta toprakla birlikte alınıp satılan tarım işçisi, sanayi toplumunda “kullanılıp tüketilip bir kenara atılan” ‘kaynak’ olarak ele alındı…
Bilgi toplumu ise bu kavramları kökünden değiştiriyor… Üretim ilişkilerinin insanı yeniden üretilebilecek, kendini yenileyebilecek bir ‘kıymet’ olarak görmek durumunda tabii…
Entelektüel katma değerin, etkililiğin, değişime katılım ve kararlılığın, artık performansın (çok çalışma), motivasyonun (güdülenmiş olma) ve sadakatin (tutuculuğu tetikleyen türünün) yerini alacağından kimsenin şüphesi olmasın…
Çalışanlarıyla bu anlayışa uygun ilişki kuramayan şirketleri ve kuruluşları zor günler bekleyecek…
Habere göre, çalışma şekilleri artık eskisi gibi olmayacakmış. Yeni normale geçişte, tedbirler çerçevesinde, bir dizi yeni kural belirleyen şirketler, bu dönemde toplantılarını online ortamda yapmaya devam edecekmiş… Çalışanlar ofislere kademeli ya da dönüşümlü biçimde dönecek; ziyaretçi kabul edilmeyecekmiş…. Bazı şirketlerin, salgın sonrasında da uzaktan ve esnek çalışma modelini büyük ölçüde benimseyeceği de belirtiliyor...
23 ve 25 Nisan tarihlerindeki yazılarımızda, koronavirüsün getireceği değişim ve dönüşümlerle ilgili görüşlerimizi özetle şöyle dile getirmiştik. Değişim temel olarak üç alanda tezahür edecekti…
İlki, ‘canlılığın sürdürülebilirliği’… İnsanlar önceliklerini tüketim alışkanlıklarından, ihtiraslarından, kariyer hesaplarından, kesinlikle sağlıklarının korunmasına doğru kaydıracaklar…. Sadece insan sağlığı boyutunda değil, hayvanların ve çevrenin sağlığına da odaklanacaklar… Örneğin, sokağa çıkma yasakları boyunca, sokak hayvanlarının beslenmesi için çaba harcanması, bazı belediyelerin önlemler alması, hatta hayvanları besleyenlerin yasaktan muaf tutulması gibi…
İkinci olarak ‘yardımseverlik ve duyarlılık’ gelişti diyebiliriz. Yalnızca devletin şefkatli elinin değil, insanların birbirleriyle olan dayanışmalarının da ne denli önemli olduğu bir kez daha hatırlandı.
Üçüncü öngörülebilir değişim de kuşkusuz ‘dijital yaşamda’ yaşanan… Video konferanslar, uzaktan çalışma ya da uzaktan eğitim gibi pek çok kavram hayatımıza girdi ve bundan sonra da eskiden olduğundan çok daha fazla yer kaplayacak. Çalışma hayatındaki, eğitimdeki ve iletişimdeki ihtiyaçlarımızı büyük ölçüde bu yolla giderebilmemiz, hayatın durmasının önündeki en büyük engel oldu… Bu sayede, dijital dönüşüm hamlelerinin ne kadar yerinde olduğunu anlamayan da kalmamıştır…
Pek çok alanda yaşanacak değişim, şirketlerin iç iletişim anlayışlarına da uğramadan geçmeyecekti elbette… Dünya gazetesinin belirttiği unsurlar, ‘iç iletişim’ ve ‘insan kıymetleri’ dünyasında sadece küçük bir alana işaret ediyor… Yukarıda anlatılanlar aslında buzdağının görünen ucu… Altında ise ciddi bir ideolojik değişim çoktan tetiklenmiş vaziyette…
Örneğin, insan kıymetleri kavramını boşuna kullanmadık… Patenti, Bersay İletişim Danışmanlığı’na ait olan bu kavramı hayata geçirmeye başlayan bazı büyük firmalar son derece başarılı sonuçlar elde etmişler…
İşin özü, feodal toplumdan sanayi toplumuna, oradan da bilgi toplumuna geçişteki dönüşümle ilgili… Feodal toplumda ‘meta’ olarak görülen, hatta toprakla birlikte alınıp satılan tarım işçisi, sanayi toplumunda “kullanılıp tüketilip bir kenara atılan” ‘kaynak’ olarak ele alındı…
Bilgi toplumu ise bu kavramları kökünden değiştiriyor… Üretim ilişkilerinin insanı yeniden üretilebilecek, kendini yenileyebilecek bir ‘kıymet’ olarak görmek durumunda tabii…
Entelektüel katma değerin, etkililiğin, değişime katılım ve kararlılığın, artık performansın (çok çalışma), motivasyonun (güdülenmiş olma) ve sadakatin (tutuculuğu tetikleyen türünün) yerini alacağından kimsenin şüphesi olmasın…
Çalışanlarıyla bu anlayışa uygun ilişki kuramayan şirketleri ve kuruluşları zor günler bekleyecek…