İş üç nalla bir ata kalmış…
27 Temmuz 2017 - Yeni Şafak
Bu laf, bilindiği üzere ‘bir işin zor kısmının hâlâ durduğunu’ söylemek için kullanılır. Bir nal bulunmuştur. Diğer 3-4 öğe de bulununca yola çıkılabilecektir, anlamında…
Antalya Film Festivali konusunda getirilmiş değişiklikler de bize bu sözü hatırlattı. Antalya Belediye Başkanı Sayın Menderes Türel’in, yanına festival yönetiminin yerli ve yabancı elemanlarını alarak düzenlediği basın toplantısında anlattıkları var elimizde. Bir de tabii, bu açıklamaların sonrasında kendisiyle yapılmış bazı söyleşiler… (Ne hikmetse Kültür ve Turizm Bakanlığımızdan bu hususta henüz bir ses yok)
Antalya Film Festivali önemli midir? Evet, çok önemlidir. Türkiye ‘yumuşak güç’ konusunda geri kalmıştır. Bunu “Softpower Index” araştırması söylüyor. Türkiye millî kültür politikalarının uygulamalarında geri kalmıştır. Bunu III. Millî Kültür Şurası söylemektedir. Ve nihayet Türkiye kitap okumaktan tutun da üst yapı konularının tamamında bir hayli geri kalmıştır. Bunu Sayın Cumhurbaşkanı sık sık dile getirmektedir…
Antalya Film Festivali ülkemizin önemli üst yapı kurumlarından biridir. Yön verici, yol gösterici, teşvik edici yanıyla sanatların en yücesi olan yaşama sanatına hizmet edecek sanatlar içinde tüm 6 sanat dalını bünyesinde barındıran sinema sanatının ülkemizdeki en büyük organizasyonudur.
Yakın tarihe kadar, yukarıda dile getirdiğimiz genele dair saptamalar nedeniyle, önemini yavaş yavaş kaybetmeye başlamıştı. Entelektüellik ülkemizde sanki sol düşüncenin egemenliğine girmişti. Münevverlikten ise sanki en son Cemil Meriç söz etmişti…
Kimsenin yüzüne bakmadığı filmlere, kimsenin adını sanını bilmediği insanlara verilen ödüller… Tu kaka edip eleştirilen ve halkın ilgisini çekmek için ‘mecburen’ davet edilen Yeşilçam yıldızları… İlköğretim okulu müsamere anlayışını geçmeyen ödül gecelerinde, olayı küçümsercesine ama öte yandan ‘istemem yan cebime’ tavrı içinde, üzerlerinde hırtı pırtı ile sahneye fırlayan ve de siyasi mesaj vermek için birbirleriyle yarışan, kerametleri kendilerinden menkul toplum tortusu muzahrafat tayfası…
Sinema demek popülerlik demek; sinema demek star demek; sinema demek 7 sanat dalı içinde en karmaşığı, en çok aydın olmayı gerektireni demek. Bir de tabii Meriç’in aydın tanımının en geçerli olduğu alan demek: “Aydın olmak için önce insan olmak lazım. İnsan mukaddesi olandır…”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da belirttiği gibi kültür alanı boş bırakılmıştır. Toplum da doğa gibi boşluğu hiç sevmez. Hemen doldurur onu kendi bildiği gibi…
Menderes Türel’in aldığı karar ileriye doğru atılmış bir adım, bulunan ilk nal gibi geliyor bize. Gelelim üç nalla bir at meselesine.
Eğer yine hiç gösterime girmemiş filmlerin katılımında ısrar edilirse;
Eğer büyük yapımcılara, eskiden olduğu gibi, kimlerin kazanacağını belli eden ve hiçbir şanslarının kalmayacağını düşündürten jüri terkibi yine eski anlayışla karşımıza çıkarılırsa;
Eğer Oscar’da olduğu gibi kameramanları kameramanlara, yönetmenleri yönetmenlere, yapımcıları yapımcılara, oyuncuları oyunculara seçtiren geniş bir jüri yapılanmasıyla birinciler belirlenmezse;
Eğer ‘uluslararası’ deyip, kimsenin uluslararası olduğuna inanmadığı bir film katılımı ve konuk çeşitliliği ortaya çıkmazsa;
Eğer sanat filmleri ayrı bir kategoride ödüllendirilip, festival sol entelektüellerin uyuzlarını kaşıdığı ortamdan kurtarılmazsa;
Eğer kırmızı halıdan Avrupa ve ABD sinemasının turşuları değil, günümüz starları ve Türkiye’nin özelliği nedeniyle Türk sinemasının da desteğini arkasına almış olan Milli Kültür anlayışımıza uygun üretilen çok başarılı TV dizilerinin yapımcıları ve o dizilerin starları geçmezse;
Türk millî sinemasının geçmişinden bugüne önder ve örnek olarak kabul edilen star, yapımcı ve yönetmenleri belli bir konsept içinde onurlandırılmazlarsa;
Biz Antalya’da o ata zor biner, kültür dağlarını zor aşarız…
Antalya Film Festivali konusunda getirilmiş değişiklikler de bize bu sözü hatırlattı. Antalya Belediye Başkanı Sayın Menderes Türel’in, yanına festival yönetiminin yerli ve yabancı elemanlarını alarak düzenlediği basın toplantısında anlattıkları var elimizde. Bir de tabii, bu açıklamaların sonrasında kendisiyle yapılmış bazı söyleşiler… (Ne hikmetse Kültür ve Turizm Bakanlığımızdan bu hususta henüz bir ses yok)
Antalya Film Festivali önemli midir? Evet, çok önemlidir. Türkiye ‘yumuşak güç’ konusunda geri kalmıştır. Bunu “Softpower Index” araştırması söylüyor. Türkiye millî kültür politikalarının uygulamalarında geri kalmıştır. Bunu III. Millî Kültür Şurası söylemektedir. Ve nihayet Türkiye kitap okumaktan tutun da üst yapı konularının tamamında bir hayli geri kalmıştır. Bunu Sayın Cumhurbaşkanı sık sık dile getirmektedir…
Antalya Film Festivali ülkemizin önemli üst yapı kurumlarından biridir. Yön verici, yol gösterici, teşvik edici yanıyla sanatların en yücesi olan yaşama sanatına hizmet edecek sanatlar içinde tüm 6 sanat dalını bünyesinde barındıran sinema sanatının ülkemizdeki en büyük organizasyonudur.
Yakın tarihe kadar, yukarıda dile getirdiğimiz genele dair saptamalar nedeniyle, önemini yavaş yavaş kaybetmeye başlamıştı. Entelektüellik ülkemizde sanki sol düşüncenin egemenliğine girmişti. Münevverlikten ise sanki en son Cemil Meriç söz etmişti…
Kimsenin yüzüne bakmadığı filmlere, kimsenin adını sanını bilmediği insanlara verilen ödüller… Tu kaka edip eleştirilen ve halkın ilgisini çekmek için ‘mecburen’ davet edilen Yeşilçam yıldızları… İlköğretim okulu müsamere anlayışını geçmeyen ödül gecelerinde, olayı küçümsercesine ama öte yandan ‘istemem yan cebime’ tavrı içinde, üzerlerinde hırtı pırtı ile sahneye fırlayan ve de siyasi mesaj vermek için birbirleriyle yarışan, kerametleri kendilerinden menkul toplum tortusu muzahrafat tayfası…
Sinema demek popülerlik demek; sinema demek star demek; sinema demek 7 sanat dalı içinde en karmaşığı, en çok aydın olmayı gerektireni demek. Bir de tabii Meriç’in aydın tanımının en geçerli olduğu alan demek: “Aydın olmak için önce insan olmak lazım. İnsan mukaddesi olandır…”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da belirttiği gibi kültür alanı boş bırakılmıştır. Toplum da doğa gibi boşluğu hiç sevmez. Hemen doldurur onu kendi bildiği gibi…
Menderes Türel’in aldığı karar ileriye doğru atılmış bir adım, bulunan ilk nal gibi geliyor bize. Gelelim üç nalla bir at meselesine.
Eğer yine hiç gösterime girmemiş filmlerin katılımında ısrar edilirse;
Eğer büyük yapımcılara, eskiden olduğu gibi, kimlerin kazanacağını belli eden ve hiçbir şanslarının kalmayacağını düşündürten jüri terkibi yine eski anlayışla karşımıza çıkarılırsa;
Eğer Oscar’da olduğu gibi kameramanları kameramanlara, yönetmenleri yönetmenlere, yapımcıları yapımcılara, oyuncuları oyunculara seçtiren geniş bir jüri yapılanmasıyla birinciler belirlenmezse;
Eğer ‘uluslararası’ deyip, kimsenin uluslararası olduğuna inanmadığı bir film katılımı ve konuk çeşitliliği ortaya çıkmazsa;
Eğer sanat filmleri ayrı bir kategoride ödüllendirilip, festival sol entelektüellerin uyuzlarını kaşıdığı ortamdan kurtarılmazsa;
Eğer kırmızı halıdan Avrupa ve ABD sinemasının turşuları değil, günümüz starları ve Türkiye’nin özelliği nedeniyle Türk sinemasının da desteğini arkasına almış olan Milli Kültür anlayışımıza uygun üretilen çok başarılı TV dizilerinin yapımcıları ve o dizilerin starları geçmezse;
Türk millî sinemasının geçmişinden bugüne önder ve örnek olarak kabul edilen star, yapımcı ve yönetmenleri belli bir konsept içinde onurlandırılmazlarsa;
Biz Antalya’da o ata zor biner, kültür dağlarını zor aşarız…